@gizemliyazardemir0
|
Ömer Asaf'ın anlatımı ile-
Arabayı çiftiliğin önünde durdurdum. Geldiğimizi söylemek için Ada'ya döndüm. Başını koltuğa yaslamış uyuyordu. Bir süre yüzünü izledim. Çok güzeldi. Dudakları düz çizgi halinde, ormanın yeşilinden çaldığı renkteki gözlerini kapatmıştı. Ömrümün sonuna kadar onu izleyebilirim. Beni etkileyen sadece dış güzelliği değildi. Çok güzel bir kalbi var aynı zamanda. İlk gördüğüm zaman bana diklenişi, kendini ezdirmeyişi etkilemişti zaten bir de o güzel gözleri. Yüzünden huzurlu bir uykuda olduğu anlaşılıyordu. Uyandırmamaya karar verdim ve arabadan indim. Çiftlik çalışanlarını gönderdiğim için evin kapısını anahtarımla açtım ve tekrar arabanın yanına gittim. Ada'nın olduğu tarafın kapısını açtım. Kolumu bacaklarından ve boynundan geçirerek kucağıma aldım. Uykulu uykulu kollarını boynuma sardı ve başını boynuma yasladı. Bu hoşuma gitti. Bende onun gibi başımı boynuna, o güzel kokunun kaynağına yasladım. Başımı boynundan kaldırıp arabadan çıkardım. Arabanın kapısını ayağımla kapattıktan sonra evin kapısından içeri girdim. Evin kapısını da ayağımla kapattım ve yatak odasına çıkardım Ada'yı. Yavaşça yatağın üzerine bıraktım. Cenin pozisyonuna gelerek uyumaya devam etti. Bugün gerçekten çok yorulmuş olmalı. Ama başındaki iğnelerle uyuyamazdı. Allah korusun bir yerine batar. "Ada." Gözlerini aralayarak bana baktı. "Asaf?" Soru dolu gözlerle nerede olduğunu anlamaya çalışıyor. "Hadi şalını çıkaralım öyle uyu." dedim. Yatakta doğruldu ama tam uyandığı söylenemez. İlk önce boğazındaki iğneyi çıkarmak istedi fakat uyku sersemi olduğu için yapamıyordu. "Sen dur, ben yaparım." Bir şey söylemeden ellerini indirdi ve bana izin verdi. Saçlarını göreceğim için çok heyecanlıyım. İğneyi çıkardıktan sonra diğerlerini de çıkardım ve yandaki komodinin üzerine koydum. Beyaz şalı başından çektim. Saçlarını görmeme engel sadece bonesi kalmıştı. Onu da çıkardım. Saçındaki tokayı da çıkardım ve saçlarını serbest bıraktım. Çok güzeldi, hayal edemeyeceğim kadar... Hiç hayal etmemiştim zaten, edemezdim. Koyu kahverengi omuzlarının biraz aşağısına uzanan dümdüz saçları vardı. Ve alnına dökülen perçemleri. Parmaklarım saçlarının her teline dokunmak için kıvranıyordu. Ama bir yandan da dokunmaya kıyamıyor. Ben bu anı hayal etmeden, düşünmeden, gelmeyeceğini bile bile beklemiştim yıllarca. Ama şu an karşımda karım olarak duruyordu. Aklım almıyor, gözlerim burada olup olmadığını kontrol ediyordu her zaman. O burada değil mi? Gerçek, rüya değil. Bunu anlamak için omuzlarına dökülen saçının bir tutamını elime aldım, incinmesinden korkarak. Sonra kokusunu içime çektim. Saçları da çok güzel kokuyor ve bana özel. Ne garip, yıllar önce bir kızla çarpışıyorsun. Adını sanını bilmeden orman yeşili gözlerine tutuluyorsun, bu kız benim ömrüm olacak diyorsun ve yanında bir adam parmağında yüzük görüyorsun, dünyan başına yıkılıyor. Ömrün olmasını istediğin kişi başkasının ömrü sanıyorsun. Aklın vazgeçmek unutmak istiyor. Kalbin çırpınıyor onun gözlerini sayıklıyor sana. Sonra, yıllar sonra, evlenmek zorunda kaldığın kadın sevdiğinmiş. Ne düşüneceğini, ne hissedeceğini bilmiyorsun. Meğer dört yıldır gerçek sandığın yalanmış. Sonra kalbim iyi ki vazgeçmemiş, diyorsun. Nasibin olarak geliyor o sana, dualarında bile dile getiremediğin nasibinmiş, sen ise bir imtihandan geçiyormuşsun... Ne güzel bir imtihandan geçtim ben öyle. Onu beklemedim oysaki çünkü o başkasınındı. Ben öyle sanıyormuşum. O gün o şekilde gördükten sonra peşinden gitmek bana yakışmazdı. Evli bir kadına aşık olup bunun peşinden gidemezdim bir de. Ama diyorum ya vazgeçmedi kalbim, vazgeçemedi. "Sen bana ne yapıyorsun orman göz?" Artık gözlerini tamamen açmış ve benim tepkilerimi takip ediyordu. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Ondan uzak durmak benim için hiç olmadığı kadar zordu artık. Benden çekinmesini veya kaçmasını asla istemiyorum. O istemedikçe ona dokunmam zaten bunu biliyordu. Yanağına hafif bir öpücük bıraktım. Geri çekilmeden saçlarını kokladım. Beni bağımlısı yapmaya yeminli gibiydi her hücresi. O da heyecanlanmış, nefes alış verişi hızlanmıştı. Şu an ne düşünüyordu bilmiyorum ama benim onun güzelliğinden başım dönüyordu. "Asaf." dedi mırıltıyla. Adım en çok onun sesine yakışıyor. "Efendim cennet kokulum." Başımı saçlarının arasından çıkarmadan onun gibi mırıldandım. Ben cennet nasıl kokar bilmem ama sanki onda bu koku vardı. Huzur ve mutluluk. Kalp atış seslerini duyduğumu hissettim. Ama onun mu benim mi ayırt edemedim. İkimizde heyecanlıydık. Ben buradan ayrılmak istemiyorum. "Şey, üzerimi değiştirmek istiyorum." Burnumu saçlarına değdirerek geri çekildim. "Tamam banyo da değiştirebilirsin. Kıyafetlerin dolapta." Bir şey söylemeden başını salladı ve yataktan kalkarak kıyafet almak için dolabın kapağını açtı. Kıyafetleriyle bir süre bakıştıktan sonra eline bir şey aldı ve banyoya girdi. Bende üzerimi değiştirmek için diğer banyoya gittim hem abdestte almam lazım. Yatsıyı kılamamıştım. Yatsıdan sonra şükür namazı da kılacağım. Banyoda işlerimi halletmiş ve odamıza geri dönmüştüm. Ada işlerini rahat yapsın diye biraz oyalanmıştım da. Ama oda da yoktu. Acaba hâlâ banyoda mı? Banyonun kapısı kapalıydı. Kapının önünde durdum ve kapıyı tıklattım. "Ada iyi misin? Bir şey mi oldu?" Cevap vermeyince tekrar seslendim. "Ada, güzelim iyi misin? Cevap ver lütfen." "Asaf bir şey oldu aslında." Kısık sesiyle söyledikleriyle endişelendim. "Ne oldu Ada iyi misin? Giriyorum bak." "Şey, gelinliğin fermuarı açılmıyor. Sıkışmış galiba." Benden çekinmesi her ne kadar beni üzsede yavaş yavaş birbirimize alışacaktık inşAllah. "Yardım edeyim istersen. Gelebilir miyim?" Eminim beyaz teni kıpkırmızı olmuştu. "Gel." Dedi yine kısık sesiyle. Besmele çekerek kapıyı açtım. Arkası dönük bir şekilde duruyordu. Sakin olmaya çalıştığım adımlarla yanına ulaştım. İster istemez onun yanında heyecan basıyordu beni. Bir şey söylemeden elimi sadece bir kısmı açılmış olan fermura uzattım. Ada irkilmiş ve beli dikleşmişti. Fermuarı indirmeye çalışıyorum ama inmiyor. Gerçekten de sıkışmış. Diğer elimle gelinliği tuttum ve öyle indirmeye çalıştım. Bir yandan da canını yakmak istemiyorum. Sonunda açmayı başarmıştım. Yavaşça fermuarı aşağı indirdim. Beline kadar uzanıyordu. Teni gözükmeye başlamıştı. Fermuarı tamamen indirdikten sonra Ada birden önünü döndü bir yandan da gelinliği omuzlarından tutuyordu düşmesin diye. Ama ben bembeyaz ve pürüzsüz olduğunu düşündüğüm teninde izleri görmüştüm çoktan. Yanlış görmüş olmayı diledim. Benim bakarken bile kıyamadığım kıza bu acıları yaşatmamış olmalarını istedim. Öylece başını önüne eğmiş duruyordu karşımda. Nazikçe çenesinden tutarak bana bakmasını sağladım. Orman yeşili gözleri yaşlarla dolmuştu. Onu bu halde görmemi istemiyordu belki de. "Elifim bana yanlış gördüğümü söyle lütfen. Teninde izler olmadığını, acı çekmediğini söyle." Gözünden akan bir damla yaşı sildim. Doğruydu demek yanlış görmemiştim. "Kim, kim yaptı sana bunları?" O her kimse elimden çekeceği vardı. Kim nasıl ona ele kaldırabilir, izler bırakacak kadar işkence edebilirdi? Düşünürken bile deliriyorum. Bunu sadece Ada değil hiçbir kadın hiçbir çocuk haketmiyor ve hakedemez. Ada küçük ellerini yüzüme koydu ve gözlerime baktı. "Sorma lütfen. Şu an değil, şimdi anlatamam." Çaresiz sesi beni yıktı resmen. Ellerimi ellerinin üstüne koydum. "Tamam, istediğin zaman anlatabilirsin. Yeter ki ağlama güzel gözlüm. Dayanamam." Belki de daha önce onu yanıma almış olsaydım başına bunlar gelmeyecekti. Ya da daha öncesinde mi oldu. Allah'ım yardım et. Nasıl kalkabilmişti vurmak için o eller, saçlarını okşamak varken. Hızlıca başını salladı. Ellerimi elinden çekerek onun yüzündeki yaşları sildim. Gözyaşlarının değdiği noktaları öptüm izini silmek için. Onu her ne kadar yalnız bırakmak istemesede iyi gelirdi belki hem üzerini değiştirecekti. "Odamızdayım güzelim. Bekliyorum." "Tamam." Tekrar alnından öptüm ve banyonun kapısını örterek dışarı çıktım. O görüntü gözümün önünden gitmiyordu. Sinirle odada volta atmaya başladım. Kimin yapmış olabileceği ihtimalleri gözümün önünden geçiyordu. "Şimdi değil Asaf, sonra. Görmedin mi nasıl üzüldü. Anlatacak sana o zaman yapan kişinin cezasını vereceksin." Kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum yoksa gidip o evi onların başına yıkmam an meselesiydi. Ada gelene kadar yatsı namazını kıldım. O kılmış mıydı acaba? Bir tane daha seccade serdim ve çıkmasını bekledim yatsıyı kılmadıysa kılardı. Bende onunla birlikte şükür namazı kılardım. Kapının açılma sesiyle oraya baktım. Üzerinde bol bir elbise ve şalı vardı tahmin ettiğim gibi namazını kılmamıştı. Yanına gittim ve elinden tutup, alnından öptüm. Yüzünde gizleyemediği tebessümü vardı. Onu güldürmek beni de mutlu ediyor. Her zaman yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak istiyorum, gözlerindeki yaşların değil. Daha iyi görünüyordu Allah'tan. "Yatsıyı kılmadın galiba tahmin ettim ve seccadelerimizi serdim." "Evet kılmamıştım. Teşekkür ederim." "Teşekküre hiç gerek yok güzelim. Hadi kılalım." Seccadelerimizin üzerinde durduk ben önde Ada biraz arkada. Çok güzel bir andı benim için. Sevdiğimle Rabbimin karşısına çıkmak. Tekbir getirerek şükür namazını kılmaya başladım. Onunla biraz daha namaz kılmak istediğim için şükür namazını uzattım. Namazlarımız bittikten sonra kenarda duran tesbihlerimizi çektik. Ellerimizi semaya açarak dua ettik. Hâlâ arkamda oturuyordu o yanıma gelmeyince ben gittim ve dibine oturdum. Ondan ayrı kalmak çok zor demiştim. Dizlerine uzanıp ellerini saçlarımın arasında hissetmek istiyordum. Belki ileride olurdu. Onun yerine kolumla omzundan kendime çektim ve sarıldım. Şalının üzerinden başını öptüm. O da kollarını belime sardı. Ne?! Bana sarıldı mı Allah'ım şu an dünya durabilir mi lütfen. İsteyerek bana sarılmıştı, ilk kez öptüğünde de böyle olmuştum. Bu kız benim ayarlarımla oynuyor. Ama daha fazla sarılmayı es geçmedim tabii ki. Biraz daha kendime çektim. Başı göğsümdeydi. İçimden şükürler ederek Allah'a teşekkür ettim. Ona her şeyi anlatmam lazımdı. Düğünden sonra anlatacağıma söz vermiştim. "Ada konuşalım mı?" Cevap vermeyince uyuduğunu düşündüm başımı eğerek yüzüne baktım, gözleri açıktı. Ve yüzlerimiz çok yakındı. "Yarın konuşsak, biliyorum ben konuşmak istedim ama çok uykum var." Ne söylediğini algılayacak durumda değildim çünkü sıcak nefesi dudaklarıma değiyordu. Eş zamanlı gözlerimde dudaklarına indi. Ada da nereye baktığımı anladı nefesi hızlanmıştı yine. Gözlerine baktım ve sessiz bir izin istedim. İstemezse bunu yapmayacaktım elbette. Gözlerini usulca kapattı ve bana izin verdi. Önce dudağının kenarından öpmüştüm ama bu farklıydı ve çok güzel. Geri çekildiğimde ikimizde nefes nefeseydik. Alnından öptüm ve elinden tutarak ayağa kaldırdım. Artık uyusak iyi olacaktı. "B-ben üzerimi değiştireyim." Kekeleyerek konuşması utandığını gösteriyordu. Hafifçe başımı salladım. Yüzüme bakmadan dolabın önüne gelip içinden kıyafet aldı. Sonra da koşar adımlarla banyoya girdi. Anlaşılan onunla çok işim vardı. Bende üzerimi değiştirmek için dolaptan pijama ve beyaz bir tişört çıkardım. Kıyafetlerimiz önceden yerleştirilmişti dolaba ve yan yana çok güzel duruyordu. Yine hayal edemediğim bir şeyi yaşıyorum. Üzerimi pijama ve tişörtle değiştirdim. Ada hâlâ banyodan çıkmamıştı. Onu beklemeye karar verdim. İlk gecemizde birlikte yatağa girmek istiyorum. Fazla beklememe gerek kalmadan banyonun kapısı açıldı. Pembe renginde pijama takımı giymişti. Saçları omuzlarına dökülüyor, beyaz teni kızarmış çok tatlı gözüküyordu. Yanaklarını sıkma isteğimi bastırdım. Olduğu yerde kaldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Yanına gittim ve elini tutarak yatağın yanına götürdüm onu, battaniyeyi açarak yatmasını söyledim. Odanın ışığını kapattıktan sonra bende diğer taraftan yatağa uzandım. İkimizde sırtüstü yatıyorduk ama gözlerimiz açıktı. Oysa uykusu olduğunu söylemişti. Yatakta ondan tarafa döndüm. "Ada." Benden tarafa dönmesini beklemiyorum zaten ama başını çevirerek bana baktı. "Efendim." Kolumu uzattım. "Sarılarak uyuyabilir miyiz? Zorunda değilsin tabii sadece istek." Aslında benim için ihtiyaçttı. Kabul etmezse de anlarım tabii. "Olur." dedikten sonra yatakta kayarak bana yaklaştı kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Kolumun üzerine başını koydu ve ellerini önünde birleştirdi. Kolumu ona sardıktan sonra elinden tutarak belime sarılmasını sağladım. Onunda kalp atış sesini duyuyordum sanki. Acaba ne düşünüyordu şu an? "İyi uykular." Saçlarından öptüm. "İyi uykular. Allah rahatlık versin." En rahat ve huzurlu uyuduğum uyku olacaktı şüphesiz. Bir süre sonra nefesi düzenleşince uyuduğunu anladım. Bende huzurla gözlerimi kapatıp en güzel uykuma daldım. (...)
Elif Ada'nın anlatımı ile- Ezanın sesiyle uyandım, dün çok yorgun olduğum için kalkamayacağımı düşünmüştüm ama çok huzurlu bir uyku uyumuş hem de kendimi yorgun hissetmiyorum. Başım yastık değil de daha sert bir şeyin üzerindeydi. Belime sarılmış kolla nerede olduğumu anladım. Asaf'ın göğsünde uyuyormuşum. Belime öyle bir sarılmış ki hareket edemiyorum. Gerçi bende ona sarılmışım. Gece nasıl uyuduysak öyle kalkmıştık. Asaf hâlâ uyuyordu. Ezanın sonlarına doğru uyandığım için ezan bitmiş ama Asaf uyanmamıştı. Kollarının arasından çıkmak çok zordu. Sıkıca sarmış etrafımı sanki kaçıyorum. Uyandırmam gerekiyordu, namaz kılacaktık. Göğsünden başımı kaldırıp yüzüne baktım. Huzurlu gibiydi yüz ifadesi. Nasıl uyandıracağım ki? Dün gece aklıma gelince yüzüm kızardı. Değişik şeyler yaşamıştım. Sırtımdaki izleri görmüştü. Eğer fermuar sıkışmasaydı görmeyecekti bir süre. Çok üzülmüş ve kızmıştı. Ona nasıl anlatacağım o izlerin nasıl olduğunu. Kendimi çok kötü hissettim o an, görmesini hiç istemiyordum. Ama görmüş ve bir açıklama bekliyordu benden. Sonra beni öpmesine izin vermiştim. O anki yoğun duygularla karşı çıkamamıştım. Ve saçlarımı gördüğü an çok özeldi. Yarı uyanık olsam da ne yaptığını biliyordum. Çok şaşırmış ve dünyadaki en değerli şeymiş gibi incitmekten korkarak dokunmuştu saçlarıma. Birlikte namaz kılmıştık. Onun da namaz kılması beni çok mutlu etmişti. Beraber kılmamız ise bundan sonra hep onunla kılma isteğimi ortaya çıkarmıştı. Nasıl uyandıracağım şimdi? Dün geceyi düşünerek yüzüne dalmıştım ama uyandırmam gerekiyordu. Çünkü o kalkmadan kollarının arasından çıkmam mümkün değildi. "Yüzümü izlemeye doyamadın galiba güzelim." Yakalanmıştım resmen ama yüzünü izlemiyordum ki! Sadece dalmıştım. "Yo, ne alakası var sadece uyanmanı bekliyordum." Boğuk sesiyle kahkaha attı. Neye gülüyorsa sanki yalan söyledik. Ama çok güzel gülüyordu. Neyse konumuz bu değil. Elini saçlarımın arasında gezdirdi. Bir tutamını alıp koklayarak öptü. "Öyle olsun bakalım." "Öyle zaten sarmışsın sıkıca kalkamadım." Yakalanmışlığın utancını böyle çıkarmaya çalışıyorum aslında. "Özür dilerim uyurken fark etmemişim." Sesi mahcup çıkmıştı. Bilmeden onu kırdım galiba. Kolunu çekti üzerimden benim kalkmamı bekliyordu ama ben duruyordum hâlâ. "Özür dilemene gerek yok. Öyle demek istemedim ben." "Önemli değil Ada, haklısın." Yerinden kalkmaya çalışınca başımı çektim ve oturdum yatakta. "Asaf, ben gerçekten öyle demek istemedim. Rahatsız olmadım sarılmandan hatta çok rahat uyudum." Sonucuyu demesem iyiydi. Bu sefer içten gülümsedi. "Demek rahat uyudun güzel, o zaman hep sarılırarak uyuruz. Benim de uyuduğum en güzel uykuydu." Allah'ım ya bir de göz kırpıyor. Hoşuna gitti tabii. En azından birbirimizi yanlış anlamadık. Bir şey söylemeden yataktan kalktım ve banyoya gittim abdest almak için. Arkamdan güldüğünü duydum ama umursamadım. Abdestimi aldıktan sonra odaya girdim. Asaf odada yoktu. Büyük ihtimalle diğer banyo da abdest almaya gitmiştir. Dün eve geldiğimizde uyuduğum için sadece yatak odasını görmüştüm. Evi gezme işini bugün yapabilirdim. Namaz kılmak için namaz elbisemi giydim ve yazmayla saçlarımı örttüm. Dün Asaf'ın yaptığı gibi seccadelerimizi serdim. Çok geçmeden gelmiş ve bana gülümseyerek seccadesimde durmuştu. Bende arkasına geçtim ve birlikte ikinci namazımızı kıldık. Tesbihlerimizi çektikten sonra dua ettik. Seccadelerimizi kaldırdık. "Tekrar uyuyacak mısın?" diye sorunca başımı salladım, günün aydınlanmasına daha vardı. "Evet. Sen uyuyacak mısın?" "Evet, benimde uykum var." Hiç uykulu değildi ya neyse. Yine sarılarak uyuduk. Gözlerimi açtığımda Asaf beni izliyordu. Yerimde kıpırdandım. "Günaydın, yüzümü izlemeye doyamadın galiba." Önceki dediğine atıfta bulundum. Gözlerini kapatıp açarak beni onayladı. "Doyamadım," biraz bekledikten sonra "Doyabilleceğimi de düşünmüyorum." dedi. Ağzım açık kalmıştı. Direkt kabul edip böyle demesini beklemiyordum. Yine güldü ve çenemden tutarak ağzımı kapattı. Elini çekmeden yanağımda gezdirdi. "Hadi kalkalım kahvaltıdan sonra konuşuruz. Sonrada sana atları gözteririm." Elini çektiği yerden öptü ve yataktan kalktı. Bende daha fazla durmadan yataktan kalktım. "Saçlarını kapatma lütfen. Ve rahat giyinebilirsin evde kimse yok bizden başka çalışanlar da dahil." "Tamam." dedim. "Ben mutfaktayım." diyerek odadan çıktı. Elbise dolabından beyaz bol kısa kollu eteği bileğimin üzerinde biten bir elbise giydim. Saçlarımı kolumdaki tokayla boynumda topladım. Acaba abartmış mıydım? Değiştirip değiştirmemek konusunda kararsız kalsam da değiştirmeden telefonumu da alıp odadan çıktım. Telefonumdan gelen tebrik mesajlarına baktım. Kızlar da düğünde çektikleri fotoğrafları atmıştı. Hepsi çok güzeldi, çoğu fotoğrafta Asaf bana bakarken çekilmişti. Merdivenlerden aşağı seslerin geldiği yöne gittim. Asaf dün beni yukarı bu merdivenlerden çıkarmıştı bir de gelinlikle. Keşke uyandırsaydı. Mutfak olduğunu tahmin ettiğim odaya girdim. Tezgahta arkası dönük bir şeyler doğruyor bir yandan da şarkı mırıldanıyordu. Koskoca Taşkıran aşiretinin Ağa'sı yemek yapıyor ve şarkı söylüyordu. Şaşırdım doğrusu. Aynı zamanda kocan. Diyen iç sesim haklıydı. Başka bir şey düşünmeden Asaf'a seslendim. Bana dönünce elindeki bıçakla kaldı. Baştan ayağa baktıktan sonra yutkundu ve "Hoş geldin. Kahvaltı hazır birkaç bir şey kaldı sadece sen otur." dedi. Önündeki işine geri döndü. Masaya baktığımda neredeyse her şeyi hazırlamış olduğunu gördüm. Yukarıda bu kadar oyalanmış mıyım ben? Belki yardıma ihtiyacı vardır diye tezgahta yanında durdum. "Yardıma ihtiyacın var mı?" Bana baktıktan sonra hemen önüne geri döndü. "Yok güzelim. Sen otur ve kocanın el lezzetini tat." Bana bakmadan söylemişti. Ben gitmeyince hadi diye ikaz etti. Sonra da masaya geçtim. Her şey çok güzel ve lezzetli duruyordu. Elindeki son tabakları da masaya koydu ve yanımdaki sandalyeye oturdu. "Her şey çok lezzetli görünüyor. Ellerine sağlık." "Afiyet olsun yavrum." Masanın üzerindeki elimi tuttu ve öptü. Gülümseyerek karşılık verdim. Sonra sessizce kahvaltımızı yaptık. Dün konuşmamıştık ama bugün konuşacaktık inşAllah. Kahvaltıyı o hazırladığı için ben toplamak istemiştim ama izin vermemiş ve yardım etmişti. "Her zaman yardım edecek misin Asaf? Beni alıştırma." dedim gülerek. "O zaman alışsan iyi olur güzelim. Gücümün yettiği kadar yardım edeceğim inşAllah." Gülmem tebessüme dönüştü. "Teşekkür ederim." "Seninle bir konuda anlaşalım artık." "Neymiş o konu?" "Her yaptığım şeyde teşekkür etme. Biz evliyiz tabii ki birbirimize yardımcı olacağız. Anlaştık mı?" "Anlaştık." İkimizde gülümseyerek birbirimize bakıyorduk. Masayı toplama işi de bitince koltuklara oturmuş konuşmamıza burada devam ediyorduk. "O zaman asıl mevzuya geçebiliriz." dedi. "Evet anlat lütfen, dinliyorum." Bölüm Sonu... (...)
Selamün aleyküm herkese... Yeni bölüm geldi❤️ ... Nasıl buldunuz? Yazım yanlışım varsa affola... Umarım beğenmişsinizdir... Sizce Elif Ada'nın sırtındaki izler nasıl oluştu? Kim yaptı dersiniz? Ömer Asaf yapanı bulunca ne yapacaktır? Ömer Asaf'ın anlatımı ile okumak ister misiniz, beğendiniz mi? Çok tatlı bir bölüm değil miydi?(Ben😍🥰 şöyle yazdım.) Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻 OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN... SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!! Sizi seviyorum💙... Okuyan gözlerinize sağlık. Gerçekte de böyle güzel seven insanlar çıkar karşınıza inşAllah. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️ 🌼... Görüşürüz inşAllah💖...
Gizemliyazardemir0 |
0% |