Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21. Bölüm

@gizemmgurbuzz

 

Gece oldukça keyifliydi. Genç kız gülümseyerek eğlenen diğerlerini izliyor diğer yandan kendisine sunulan bardağından büyük yudumlar alarak susuzluğunu gideriyordu. Birkaç adam ellerinde değişik aletlerle ortaya geçip sesler çıkartmaya başladılar. İlk önce gürültü gibi gelen müzik yerini keyifli ritimlere bıraktı ve metal iki parçayı birbirine vuran uzun boylu genç adam hoş sesiyle şarkı söylemeye başladı.

 

"Gel haydi gel

El ele tutuşalım,

Büyük ailemiz için

Tek bir güneş altında

Parlak bir gelecek için"

 

Sözleri bittiğinde grubun diğer üyeleri de ona katıldı. Ardından tüm kabile aynı anda tekrarlayarak hareketlendi. Oluşturulan yarım daireye birkaç kadın ve erkek eklenip dans etmeye başladılar. Tek ayaklarını öne atıyorlar ve geriye çekiyorlar aynısını diğeriyle de yapıyorlar ve sonrasında eğilip dizlerine vuruyorlardı. Üç sefer tekrarlanan hareketin ardından oldukları yerde dönüp yeniden adımlarına devam ediyorlardı. Ayana zıplayarak daireye katılan annesini görünce gülümsemeden edemedi. Az sonra kendisi de şarkılarına katılıp olduğu yerde adımlarını atmaya başlamıştı. Yanında gülümseyerek olanları izleyen İola'ya dönüp prensesin ellerinden tuttu ve şarkıyı yüksek sesle söylemeye başladı.

 

"Aias ve babam neredeler?"

 

"Gösterileri için kılıçlarını kuşanıyorlar."

 

Ayana başını iki yana sallayıp olduğu yerde döndü. "Gel haydi gel el ele tutuşalım..."

 

Onile elini ensesine götürdü. Tam ayağa kalkıp kızın yanına gidecekti ki ortalığı aydınlatan alev bir anda söndü. Herkes şaşkınlığa uğramış bir halde geri çekildi ve ateş yeniden yükseldi. Ortada toprağa saplanmış karşılıklı iki kılıç ve dizleri üzerine çökmüş iki adam vardı. Gain ayağa kalkıp kılıcını çekti Aias ta yavaşça ayağa kalkıp elini boynundaki siyah taşa götürerek selam verdi ve kılıcını çekti. İki dev adamda oldukça kararlı görünüyorlardı. Savaşacakları şey ise belli ki Aias'ın boynundaki siyah madalyondu.

 

Ayana yerinde zıpladı. Sonunda hediyesini tamamlayacak siyah taşı bulmayı başarmıştı. Üzerini değiştirdiği çadıra koşup pantolonunun paçalarını yırttı ve eteğinin altına giydi. O taşı almak için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Madalyonu pantolonunun cebine yerleştirip hançerini yeniden bacağına bağladı ve saçlarını sıkıca toplayıp meydana geri döndü. Onile'in yanındaki yerini alıp kollarını ve bacaklarını esnetmeye başladı. Babası Aias'ı fena halde terletiyordu. Ona meydan okumak kolay olmayacaktı.

 

"Hey şef, babama meydan okumak istediğimde beni onayla anlaştık mı?"

 

"Ne?" Onile yanında kıpırdanan Ayana'ya baktı. "Gain'e meydan okuyacak kadar delirdin mi?"

 

"Sanırım." Ayana sırıttı. " Aias daha fazla dayanamayacak babam onunla oyun oynuyor."

 

"Seninle de oynamasını bu kadar çok mu istiyorsun?"

 

"Hayır, o siyah taşı istiyorum!" Genç kız Onile'e döndü. "Taşı sana getirmemi ister misin?" diye sordu.

 

"Ya getiremezsen? Bana bir öpücük daha vermek ister misin?" Onile sırıttı.

 

"Kabul! Ama taşı alırsam burada kalabilmem için babamdan izin alacaksın." Ayana gülümseyerek başını meydana doğru çevirdi. Onile kendisini onaylayınca derin bir soluk alıp babasının kılıcın tersi ile Aias'ın başparmağının üzerindeki kemiğe vuruşunu izledi. Yüzünü buruşturup kendi elini ovaladı. Onun için zor olacaktı. Aias kılıcını elinden düşürünce diz çöküp efendisini selamladı. Babası ile gururla madalyonu alıp kendi boynundan geçirdi.

 

"Efendi Gain!"

 

Gain sesin geldiği yöne baktı kızı tam karşısında dikiliyordu. Onile baş onayı verdiğinde ise sırıttı. "Gel bakalım!"

 

"Taşı alırım." Ayana Aias'ın kılıcını saplandığı yerden çıkarıp eteğine sildi. Kılıcın keskin ucunu dudakları arasında sıkıştırdıktan sonra dişleri ile gövdesine dik gelecek şekilde yamulttu.

 

"Ucu yamuk kılıcın hedefini şaşırmasın evlat?" Gain kaşlarını kaldırdı.

 

"Efendime kılıç uzatmak ne haddime, yamuk kılıçla da pekala halledebilirim" Ayana sırıttı. Etrafındakilerin şivesine mi yoksa söylediğine mi güldüğünü bilmese de kendi kendine gülmekle yetindi.

 

Gain önce kahkaha attı sonra gardını aldı. Her ne kadar cılız bir kızın meydan okuyuşu etrafındakilere komik gelse de o, kendi kızının gücünü ve bir düzine insanın sahip olamayacağı akla sahip olduğunu biliyordu. Yenilginin onu daha çok çalışmaya teşvik ettiğini bildiğinden asla kazanmasına izin vermeyecekti. Elini havaya kaldırıp etraflarında ateşten çember oluştururken onu gözleri ile boğan karısına bakmadı.

 

Onile ayağa kalktı. Gain'e meydan okumak delilikten başka bir şey değildi. Fakat Ayana ile göz göze gelince durdu. Genç kız başını hayır manasında salladıktan sonra ona göz kırptı. Onile alnını ovalayarak yerine oturdu. Ondan bir öpücük daha almak için kaybetmesini mi yoksa yanında kalması için kazanmasını mı istediğini bilmiyordu. İki seçenekte makuldü. Onile elindeki kan dolu testi ile yanında dikilen Cherika'ya baktı. "Gidip dinlen Cherika."

 

"O bir kadının zarifliğine dahi sahip değil!" Cherika dudaklarını dişledi. Onile'i onunla paylaşmayacaktı. Vampir olmaya hazırdı ve bunun için elinden ne geliyorsa yapacaktı "Kılıcı yaladığını gördün mü?"

 

"Sen dünyanın en zarif kadınısın tatlım... Şimdi ayakta durma gidip düşüncelerini diğerleriyle paylaş!" Onile kadını susturmak için konuşmuştu.

 

Asasını geç te olsa yere vurup başlamaları için izin verdi. Gain elinde dünyanın en tehlikeli aletiymiş gibi görünen işlemeli kılıcı dimdik karşıya uzattı. Ayana ise kılıcı tekmeledi. Belli ki babasını kızdırmaya uğraşıyordu. Kaşlarını çatan adama aldırmadan kılıcının yamulttuğu ucunu yere dayayıp destek alarak peşi sıra iki tekme daha attı. Ardından elindekini toprakta sürükleyerek yavaşça kaldırıp öfkeden kıpkırmızı olan Gain'e uzattı. Ateşin efendisinin tepkisi aniydi. Genç kız birkaç adım gerileyip yeniden saldırıya geçse de yaklaşamadı bile. Gelen ölümcül darbeleri püskürtmeye çabalıyordu ve kesinlikle zorlanıyordu. Dizleri üzerine düştüğünde Onile yeniden ayağa kalktı.

 

Ayana kendisine doğru sallanan kolyeye bu mesafeden ulaşamazdı. Babasını tamamen çılgına çevirebilmenin başka bir yolunu aradı. Arka üstü yere yatıp kendisine doğru savrulan kılıcı ayakları arasında tuttu ve çaprazlayıp büktü. Ayağında ayakkabı olmadığından topukları kesilmişti. Genç kız geri çekilip ayağa kalktı. Amacına ulaşmış olmasına rağmen kanguru gibi parmak uçlarında sıçramak zorunda kaldığı için kendi kendine sırıttı. Ardından gelen iki korkunç darbeye sıçrayarak karşılık verirken kılıcının yamulması acil olarak başka çözüm yolları bulması gerektiğinin habercisiydi. Ağaçlara dolanan halatlar aklına gelince gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Ayaklarını yüzünü buruşturarak yere bastıktan sonra kılıcı dimdik karşıya uzattı. Kolyenin ipini kılıcın dişleyerek kanca haline getirdiği ucuna geçirmeyi başardıktan sonra eli hançerine gitti. Neden yaptığını bilmeyerek onun ucunu da dudakları arasında sıkıştırdıktan sonra Babasının omzunu hedef aldı. İnsanların çıldırdığını düşündüğünü yüksek sesle dile getirmeye başlamaları ve annesinin çığlığını duymazlıktan gelip babasının kaçma payını hesap ederek hançeri tam arkasındaki halatın düğüm noktasına doğru fırlattı ve herkes dikkatini korkuyla babasının omzuna vermişken kılıcı ile madalyonun ipini kesti. Yere düşen madalyonu ikinci bir hamle bahanesi ile aldıktan sonra sıkıca tuttu. Şimdi onu saklayacak bir yer bulmak zorundaydı. Aksi takdirde Ateşin efendisi niyetini anlayabilirdi. Boynu bükük kılıcı ile kendini savunmaya çalışarak halatlara ulaşmaya karar verdi. Niyetini ise açıkça belli ediyordu. Babası çevik hareketlerle gerileyip halatı alırken Ayana taşı ağzına attı. İstese de yutamayacağı büyüklükteki taşın onu maymun gibi görünmeye zorladığının farkındaydı. Fakat maç bitmişti. Genç kız gönül rahatlığıyla işe yaramayacağını bildiği son hamleyi yaparken bacağına dolanan halat onu sırt üstü yere serdi.

 

Onile göğsünü yumruklayarak öksürdü. Ayana'ya 'Birkaç dakikada korkudan öldürmek' adlı bir kitap yazmayı ya da bu konu ile ilgili öğretilere başlamasını tavsiye edebilirdi. Kendisi gibi birçok kişi nefesini tutmuş görünüyordu. Genç kız ise kusacak gibi duruyordu. Çok hızlı düşmüş olabilir miydi? Yoksa başını mı çarpmıştı? Tanrı korusun, gözleri kapalıydı. Onile meydana koşmamak için kendini zor tutuyordu.

 

Ayana gözlerini açtı. Ateşin Efendisi kendisine korkulu gözlerle bakıyordu. Onile'in kalp atışları ise kulaklarında çınlıyordu. Babasının kendisine uzattığı eli tutup ayağa kalktı.

 

"Tehlikeli şeyler yapıyorsun Ayana." Gain başını iki yana sallayıp elini göğsüne götürdü. Amacı cesaretinden dolayı kızına istediğini vermekti fakat madalyon orada yoktu.

 

Ayana arkasına dönüp dişleri arasında sıkıştırdığı taşı sağa sola oynatarak Onile'e gösterdi ve sonra babasına dönerek aynı hareketi yaptı. Kabile halkı yeniden coştuğunda Genç kız taşı eline alıp efendisini selamladı.

 

"Hedefim seni yenmek değildi baba."

 

"Hedeflerini benden uzak tut evlat..."

 

Genç kız başını sallamakla yetindi. Ardından ona doğru koşan çocuk utangaç bir tavırla önünde eğilip elindeki kırmızı çiçeği uzattı. Ayana çiçeği alırken utandığını hissediyordu. Küçük çocuğu tanımıştı. Onun başını okşayıp elini uzattı. "Hadi bana çadıra kadar eşlik et."

 

"Gain'e sapanımı hala getirmediğini söyler misin?"

 

"Yetişkin bir erkek isteklerini aracı ile bildirmez." Gain sırıttı. Aias'a sapanı getirmesi için işaret etti. Zuvan yerinde zıplayarak sapanı aldı ve kızının elini tutarak onu kendisiyle gitmeye zorladı.

 

 

Loading...
0%