Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22. Bölüm

@gizemmgurbuzz

Onile, Gain ve Aias'ı içeri davet etti. Vampirler sağ tarafına oturdular. Sol tarafında ise Nandi'nin büyük oğlu ve diğer adamlar oturuyorlardı. Çadıra görünmeyen bir neşe bulutu hâkimdi. Ne yazık ki o bulut yalnızca Onile'in üzerine yağmur yağdırıyordu. Genç adam az sonra güzel Cherika'nın onun için dans edeceğini değil, Ayana'nın kesilen topuklarını düşünüyordu. Dizleri üzerinde ritim tutturmaya başladı. O kadın bahsi kazanmıştı. Şimdi Gain'den izin almak zorundaydı. Peki ne diyecekti? Genç adam kara kara düşünürken içeri Cherika girdi.

 

Ayana köşedeki büyük çadırdan içeri giren Cherika'ya ve tüm dikkatini çadırın girişi üzerinde toplamış, dudaklarını kemiren annesine baktı. Orada özel bir şeyler olduğu ortadaydı. Elinden tutan küçük çocuğu dürttü.

 

"Zuvan, Cherika ne yapıyor?"

 

"Onile için dans edecek. Tüm hafta hazırlandı." Zuvan sırıttı. "O çok güzel, değil mi?"

 

"Ne kadar güzel olduğunu gidip gözlerimizle görmeye ne dersin?" Ayana sıktığı dişlerinin arasından konuşmuştu. İri gözlerini açmış kendisine bakan küçük çocuğun sık kıvırcık saçlarını okşadıktan sonra ona annesinin yanına gitmesi için işaret etti.

 

Birini severken dahi savaşmak zorunda mıydı? Gözlerini devirip adımlarını çadıra yönlendirdi. Başta tereddüt etse de örtüyü kaldırıp içeri girdi. Aralarında babasının ve Aias'ın da olduğu bir grup genç adam gözlerini ortada salınan genç kıza dikmiş bakıyorlardı. Ayana onların ağızlarının altına tas tutmak istedi. Rahatça aralarına geçip oturdu. Kimsenin onu fark etmemiş olması yağmurun yağması kadar doğal gibiydi. Gözlerini dahi kırpmıyorlardı ki... Cherika az önce giydiğinden çok farklı olarak püsküllü bir etek giymişti. Ayana diğerlerine katılıp gözlerini iri iri açtı. Tanrım, kızın üzerinde boynundan aşağı sarkan püsküllerden başka bir şey yoktu. Genç kız büyülenmiş adamların arkalarından emekleyerek geçip önce Aias'ı sonra babasını çimdikledi.

 

"Annem boşuna dudaklarını kemirmiyor!"

 

"A-Ayana..." Gain gözlerini kaçırdı. Bir an ne yapacağını bilememişti. "Sen buraya nasıl geldin?"

 

"Kapıdan! Ağzının suyu akıyor Efendi Gain temiz bir bez getirmemi ister misin?" Ayana gözlerini devirdi. Dizleri üzerinde oturup babasının omzu üzerinden Cherika'ya bir kez daha baktıktan sonra başını önüne eğdi. Kadın olmasına rağmen yanaklarının kavrulduğunu hissediyordu fakat bu adamlarda bir gram utanma belirtisi dahi yoktu. Aias'ı ittirip kendisini araya sıkıştırdıktan sonra Onile'e baktı. O da diğerleri gibi dans eden güzellikten gözlerini alamıyordu. Genç kız bağdaş kurarak yerine iyice yayıldıktan sonra çenesini yumruğuna dayadı. Cherika yanlış yapıyordu. Eğer Onile için dans ediyorsa –ki erkeğe diktiği gözlerinden anlaşılıyordu- bunu yalnızken yapabilirdi. "Biraz daha kıvırırsa beli kopacak." diye düşünmeden edemedi. Fakat kabul etmeliydi ki güzel görünüyordu. Kozasından yeni çıkan kelebek gibiydi.

 

En keskin kılıcı bükebilir, dev bir adamı yere serebilirdi fakat onun güzelliğiyle başa çıkamazdı. Kendisini ortada dans etmeye çalışırken düşünemiyordu bile. Yanaklarında biriktirdiği havayı sessizce üfleyip elini boşlukta çevirdi. Mum ışığı avuçlarından akıp gittiğinde aynı şeyi bir kez daha tekrarladı. Ardından yumruğunu sıkıp sırtını dikleştirdi. Onu fark etmeyen bir adam için kim olduğunu unutacak değildi. "Klanının gelecekteki efendisi, yenilmez savaşçısıydı." Cherika kıvrak dansını nihayetlendirdiğinde onunla göz göze geldi. Güzel kadın kaşlarını kaldırmış sıra dışı bir olaya tanıklık ediyormuşçasına kendisine bakıyordu.

 

"Yerinizi mi karıştırdınız? Kadınlar ateş başında olmalı."

 

"Savaşçı kimliğim burada bulunmama izin veriyor. Senin gibi bir güzelliği izlemek varken neden dışarıda durmalıyım?" Ayana gülümseyerek Cherika'nın vücudunu baştan aşağı süzdükten sonra kollarını göğüs hizasında bağladı.

 

"Beni onurlandırıyorsunuz. Elbet herkes iyi olduğu işi yapmalı. Biz kadınlar güzelliğimizle savaşçılarımızı onurlandırırız." Cherika selam verip çadırdan çıktı.

Ayana göz ucu ile etrafına baktı. "Yalnızca piyano çalan bir prenses olabilirdim." Diye düşündükten sonra ayaklanıp çadırdan çıktı. Son zamanlarda olması gerekenden daha fazla alıngandı. Çadırın arkasından dolaşıp ormana doğru yöneldi. Diğer yandan avcunda tuttuğu madalyona bakıyordu.

 

"Sadece biraz... Biraz güzel olabilirdim."

 

"Sen zaten çok güzelsin evlat" Gain emin adımlarla kızına doğru yürüdü.

 

"Biraz daha güzel olursan etrafındakiler ile nasıl baş ederim?"

 

"Çocuk gibi davrandığım için üzgünüm ama bir şeyler olması gerektiği gibi değil öyle değil mi?" Ayana bileklerini sıvazladı. Birkaç adım daha ilerleyip dalların arasından görünen meydana baktı.

 

"Beni yanlış anlama, savaşçı olmaktan hoşlanmıyor değilim."

 

Gain başını hayır manasında sallayıp kızının omzunu sıvazladı. "Eğer annen ve sana bir şey olursa yaşayamam. Yanınızdayken dahi endişeliyim, kendini koruyabildiğini bilmek beni rahatlatan tek şey ama görüyorum ki kendi korkularım yüzünden..."

 

"Ben halimden memnunum. Sadece seni yenip, kendi kalbime yenik düşmek kafamı karıştırıyor." Genç kız sırıttı. Konuyu değiştirmek için elindeki madalyonu havada çevirdi.

 

"Şaşırdın değil mi?"

 

"İnanılmazdı." Gain dudaklarını birbirine bastırdı. Eliyle meydanda iki büklüm oturan karısını gösterdi.

 

"Beni parçalara ayırdıktan sonra ne yapar dersin?"

 

"Tahminlerim doğruysa Aias ve sen bir süre odanızda uyuyamayacaksınız." Ayana başını salladıktan sonra babasını gitmesi için ittirdi. "Kılıç sallamak daha kolay öyle değil mi?" diye mırıldanıp ters yöne doğru ilerledi.

 

 

Loading...
0%