@gizemmgurbuzz
|
Onile eliyle yan tarafını yoklayıp tuttuğu eli kendisine çekti. Oldukça kaba ve sertti. Uzun parmaklarını inceledikten sonra gözlerini açtı. Gain'i karşısında bulduğunda yerinden sıçrayıp ayağa kalktı ve üzerine çekidüzen verdi. Ayana neredeydi? Etrafına baktıktan sonra Gain'in ritmik olarak yatağa vurduğu parmaklarına odaklandı. "Seni fark etmedim."
"Çok uzun konuşmak niyetinde değilim Onile... Sadece bir soru sormama izin ver!" Gain tükendiğini belli edecek şekilde içini çekti.
"Dünkü davranışım yüzündense kendimi kaybettiğimi söylemek istiyorum." Onile Ateşin Efendisinin gözlerindeki kızarıklık ve bitkinliğini fark ettiğinde gidip yanına oturdu.
"Ayana senin için ne ifade ediyor Onile? Son zamanlarda ona karşı davranışların nasıl ki kızım benden senin için Cherika'nın dönüşümüne izin vermemi istiyor?"
"B-benim için mi?"
"Bak evlat, bizdenden hoşlanmayabilirsin ama bir kez daha kızımı acı içinde görürsem beni karşında bu kadar sevecen bulamayacaksın!" Gain ellerini dizlerine vurdu ve ayağa kalktı.
"Kadınım bir daha asa acı içinde olmayacak!" Onile kalkıp kendisine kaş çatan adamın omzunu sıvazladı ve kapıya yöneldi. Kapı dışarı çıkmadan önce Gain'e dönüp sırıttı; "Bana kadınlardan korkmam gerektiğini söylediğini hatırlıyor musun? Haklıydın Efendi Gain!" dedikten sonra içgüdüsel olarak sağ taraftaki koridora yöneldi.
Onu bulmak hiçte zor olmamıştı. Tatlı kokusu duyduğu tek şeydi. Tanrım parmağındaki yüzüğün alevlenip onu yaktığını hissedebiliyordu. Kendisine hayretle bakan vampirleri geçip odanın kapısına ulaştığında kalbinin sesinin dışarıdan duyulduğuna emindi. Birkaç saniye olduğu yerde durup konuşmaya nereden başlaması gerektiğini düşündü. Ona direk söylemeli miydi? Yoksa itiraf etmesini mi sağlamalıydı? Burada durup düşünmek vakit kaybıydı. Onile elini ahşap kapıya dayadı ve kapı sessizce açıldı.
"Tanrım!" Genç adam düşüncesini yüksek sesle dile getirdiğinin farkında dahi değildi. Ayana onu büyülemişti. Koyu kırmızı elbisesi pembe beyaz teninde ne kadar da muhteşem duruyordu. Saçları... Kuzguni siyah saçlarını açık bırakmıştı. İpeksi teller dalga dalga belinden aşağı iniyor ve orada şirin buklelere dönüşüyorlardı. Su birikintisinden yayılan parlak mavi ışık genç kızın teninden akıp gidiyor ve güzelliğine güzellik katıyordu. Onile, onun kendisini saklamasının ne kadar doğru olduğunu düşünmeden edemedi. Zira tüm klan ile başa çıkmak zorunda kalırdı. Şimdi ne demeliydi? Ah, buraya ne için geldiğini dahi hatırlamıyordu ki...
Ayana erkeğin kendisine bakış tarzından utandığı için kızardığını hissediyordu. Ayağa kalkıp önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Onile'in gözleri öylesine kırmızıydı ki ışığı tenini aydınlatıyordu. Genç kız onun heyecanını hissetmesine rağmen sinirli mi yoksa mutlumu olduğunu çözemedi. Nefes almıyor gibi görünüyordu. Elbisesinin eteğini yırtarcasına tutmaktan vaz geçip oturması için eliyle işaret etti. "Burası çok güzel öyle değil mi?" Onile iki hızlı adımda güzeller güzeli kızın yanına ulaşıp gösterdiği yere oturdu ve elinden tutarak onu da yanına oturttu. Dumanlı gözlerini yakından görmek heyecanını ikiye katlamıştı. Tuttuğu nefesini kabaca geri bıraktıktan sonra Ayana'nın elini göğsüne bastırdı. "Dışarı çıkmamalı... Henüz değil."
"Kendini kötü mü hissediyorsun?" Ayana bir vampirin kalbinin böylesine atmasını normal bulmuyordu.
"Daha iyi olmamıştım." Onile gözlerini kapatıp yutkundu. Ardından sakince nefes alıp vermeye başladı. "Aklımı başımdan aldın!"
Ayana başını önüne eğip dudaklarını dişledi. Sözcüklere hazırlıksız yakalanmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. "Aklına mukayyet ol savaşçı!" deyiverdi. Komik yorumu üzerine gülümseyerek erkeğin kıvılcımlar saçan gözlerine baktı. Koca bir kaleyi dahi küle çevirecek kadar güçlü, benzersiz ve kırmızıydı.
"Bu kadar güzel olmasaydın daha sağlıklı düşünüyor olurdum!" Onile kadınının elini öpüp dudaklarını ayırmadan ona baktı. Gerçekten de aklı başında değildi.
Genç kız elini çekip ayağa kalktı ve arkasını döndü. Öylesine utanmıştı ki morardığından emindi. Onile başını bir yerlere çarpmış olabilir miydi? Yüzünü serinletmek için ellerini ıslatıp yanaklarına dokundu; "N-neden b-buradasın?"
Onile güldü, ayağa kalkıp genç kızı kendisine çevirdi. Ona birden söylerse muhtemelen bayılırdı. Durumu kendisi için daha eğlenceli hale getirmeye kararlıydı. Güçlükle kendisine bakmasını sağladıktan sonra, "Seni görmek istedim." diye mırıldandı.
"Benimle dalga geçme Şef Onile! Aksi takdirde yemin ederim bu odadan çıkamayacaksın!"
"Bu kıyafetle ne yaparsan yap korkutucu görünmüyorsun güzelim."
Ayana geri adım atıp sırtını toprak duvara yasladı. Ondaki değişime bir anlam veremese de ne için tadını çıkartmıyordu ki? Bu elbiseyi çok daha önce giymiş olmayı isterdi. Üzerinde Minore'nin büyüsünü taşıyor olmalıydı. Kendi kendine gülümsedi. Onile çarpıcı gülümsemesi ile yanına gelip tek kolunu duvara yasladı. Tanrım, gerçekten çok iyi görünüyordu. Genç kız bir an için ailesinin onu bu halde görmesinin ne kadar uygunsuz olduğunu düşündü. Fakat düşüncesi derhal uçup gitti. Başını erkeğin güçlü koluna dayayıp parmağını gözünün altındaki yara izinde gezdirdi; "Yara izin bana nereden geldiğimi hatırlatıyor. Onu seviyorum." dedi.
Onile, kadınının saçlarını kulağının arkasından öne doğru çıkardı. İpeksi tutam parmaklarının arasından kayıp genç kızın pembeleşen yanağına düştü. Onile dudaklarını Ayana'nın yanağına hafifçe dokundurdu. Onu incitmekten, yanlış anlamasından ölesiye korkuyordu. Geri çekilip bu kez kapalı gözlerinden ve alnından öptü. "Bundan böyle benim yüzümden incinmene asla izin vermeyeceğim!"
"Beni hiç ağlatmadın Onile, ağlamadığım sürece endişelenmene gerek yok."
"Sakın benim yüzümden kalbinin parçalara ayrılmasına izin verme. Eğer ağlamana sebep olursam dayanamam." Genç adam bu kez prensesinin dudaklarına dokundu.
Ayana nefes alabilmek için geri çekildi. Heyecandan başı dönüyordu. Rüya görüyor olamazdı değil mi? "Beni seviyor musun?" diye sordu.
"Her şeyden daha çok..."
"Seni her şeyden daha çok seviyorum..." Ayana sözcükleri fısıldayarak tekrar ettikten sonra sevdiği adamı öptü.
|
0% |