@gizemmgurbuzz
|
Ayana yatağın köşesinde oturmuş ışıklar saçan su kaynağını izlemekle meşguldü. Yeni gelenler kafasını karıştırmış olmasına rağmen mutluydu. Bu günün büyüsünü bozacak başka birşeye izin vermeyecekti. Onile ile birlikte olduğuna inanamıyordu. Onun yakınlığını hissediyor olmak koruyucu ellerini üzerinde hissetmek nefesini kesiyordu. Sırıttı. Yukarıda işler sakinleşmiş olmalıydı. Sevgilisinin yanına geliyor olmasından belliydi bu. Saçlarını tek omzundan aşağı sallandırarak gözlerini kapıya dikti.
Onile koşar adımlarla ilerliyordu Ayana’ya doğru. Onu özlemesi bir yana daha büyük bir sorun sahibiydi. Vondre gözünü Ayana’ya dikmiş görünüyordu. Bu niyetini Gain’e söylediğinde Ateş’in Efendisi sessiz kalmıştı. Tanrı korusun Onile o ikisini de boğazlamak istiyordu. Odanın kapısını sertçe açıp içeri girdi. Güzel kadını masum bir ifadeyle ona bakıyordu. Genç adam iki hızlı adımda ona ulaşıp ellerinden tutarak ayağa kaldırdı.
“Gidiyoruz.” Çabucak konuşmuştu.
“Nereye?” Ayana kaşlarını kaldırdı.
“Kabileye dönüyoruz. Buradaki işimiz bitti. Hadi.” Onile eşini çekiştirirken yolda Gain’e rastlamaktan korkuyordu. Alia’ya mazeretini sunmasına rağmen sessizce gitmeleri sorun olabilirdi.
“Onile dur… Neden?” Ayana durdu. Fakat erkeğin gözlerindeki ifade daha fazla itiraz etmesini engellemişti.
Kuzey yerleşkesi sınırlarına çıkana kadar koşturmuş olmak Ayana’yı fazlasıyla meraklandırmıştı. Onile’in içindeki kızgınlık heyecan karışımı his bedeninin karıncalanmasına neden oluyor gırtlağını kavuran açlığını tetikliyordu.
“Bana bir açıklama borçlusun Şef!”
Onile yeteri kadar uzaklaştıklarına kanaat getirdiğinde durdu. Son kez etrafına bakıp Ayana’yı dev sarmaşıkların arasına soktuktan sonra kendi kendine homurdandı. Kadınını kabilede güvence altına alıp Vondre meselesi ile uzun uzun ilgilenecekti. Başını sağa yatırıp ona utanç verecek açıklamayı geçiştirmek istercesine baktı.
“Bir an önce evimize dönmek istedim.” Dedi omuz silkerek.
“Çadırımıza demek istedin sanırım…” Genç kız kaşlarını kaldırdı. “Ve tüm bu koşuşturmaca çadırımız için mi?”
“O Vondre denen herif gözünü senden ayırmıyordu! Orada kaldığımız her an onu parçalara ayırıp kalenin çeşitli köşelerine dağıtmam için…” Onile’in sinirli homurtusunu Ayana’nın kahkahası yarıda kesti. Gülerken nefes almıyormuş gibi görünüyordu. Ellerini kalçasına dayayıp kaşlarını çattı.
Ayana kendine gelip doğrulduğunda karşısında gördüğü komik ifade yeniden kıkırdamasına neden oldu. Eşine yaklaşıp ince parmaklarıyla çenesini okşadı. “Çürüyen bedenlerimiz ile değil ölümsüz ruhlarımızla verdiğimiz sözden sonra bile böyle bir şeyin olacağına inanıyor musun?” Söyledikleri kendi kulağına dahi müzik gibi gelmişti. Aynı zamanda utandırmıştı da… Daha fazla konuşmasına izin vermemek için başını geniş göğsüne yasladı.
Onile derin derin nefes aldı. Rahatlamıştı, öylesine rahatlamıştı ki dizlerinin bağı çözülmüş ayakta durabilmek için kadınından destek alacak hale gelmişti. Boynunun kenarına kondurduğu öpücüğün ardından kollarını ince bedenine sıkıca doladı. Varlığı öylesine büyük bir güç veriyordu ki kos koca bir dağı eritecek kudreti damarlarında hissediyordu genç şef.
“Yinede kabileye gitmek için sabırsızlanıyorum” Ayana geri çekilip gülümsedi. Kabilede olmayı seviyordu. Erkeğin, elini sıkıca tutmasına izin verdi. Parmaklarını bir daha açamayacakmış gibi hissetmesine rağmen sesini çıkarmadan dev yeşilliklerin arasında ilerlemeye devam etti.
--
Yolculuk epey uzun ve yorucuydu. Öyle ki Ayana iki yaban köpeği ile yetinmemiş şimdi Onile’i dişlemeye çalışıyordu. Olduğu yerde sıçrayıp yere devrilmesi için üzerine atıldı. Fakat Onile refleksleri kuvvetli bir adamdı. Tam zamanında arkasını dönmüş ve onu yakalamıştı.
Genç kız ise tam arkada duran parlak gövdeli maun ağacını görmemiş olsaydı. Kocasının boynunu parçalama isteğine yenik düşecekti.
“Onile.” dedi sessizce. “Burayı hatırlıyor musun?”
Gen adam bir süre etrafına bakındıktan sonra omuz silkti. “Ucuz numaraları yutmayacak kadar büyüdüm.”
Ayana ağaca yaklaşıp avuç içini parlak gövdesinde gezdirdi. “Burası ilk buluşmamızda benim için karşılama töreni düzenlediğin yer değil mi şef!”
Onile bir kez daha etrafına baktıktan sonra sırıttı. “Üzgünüm prensesim, eğer bir şansım daha olsaydı…”
“Evet var!” Genç kız kalbinin normalin dışında atmaya başladığını fark etti. Heyecanla konuşmuştu. Erkeğin kendisine doğru hızla gelişini güzel gözlerine yerleştirdiği çekici bakışlarıyla izledi.
Genç adam Ayana’ya yaklaştığında bir kez daha tüm bedeni titriyordu. Bu kadının onda oluşturduğu çekim gücünün tarifi mümkün değildi. Dolunay’ı andıran iri gri gözleri ömrü boyunca gördüğü en güzel şeydi. Narin bedenini kendisine çekip dudaklarının bulaşmasına izin verdi.
Nerede olduğunun, etrafında olup bitenlerin hiçbir önemi yoktu. Sade ve sadece Onile… İsmini anmak dahi kalbinde patlamalara neden oluyordu. Fakat tüm bu hislerin dışında onu rahatsız eden bir şeyler de yok değildi. Gözlerini hafifçe araladı. Kollarını erkeğin boynuna dolamaktan vazgeçip durdu. Kaşları çatılmıştı. Orada, ilerideki sarmaşıkların arkasında onları izleyen biri vardı. Genç kız başını iki yana sallayıp eliyle saçlarını geriye atarken “Cherika’ya merhaba demeyi unutmuşuz.” diye homurdandı.
|
0% |