Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm

@gizemmgurbuzz

Alia, eşinin omzunu sıvazlamasına izin verdi. Ayana için telaşlanmaktan bir türlü vazgeçmiyordu. Anne olarak kızına her türlü zorluk karşısında yardımcı olmaya yemin etmişti. Ne kadar kusurlu olursa olsun onu yargılamayacak ve hep yanında kalacaktı. Şimdi ise kızının cezalandırılması gerekiyordu.


Klandaki herkes durumdan şikâyetçiydi. Haklılardı, Onile'nin Ateş Klanı'nın gücüne sahip olması tehlikenin en büyüğüydü. Alia ayağa kalkıp Gain'e sarıldı. "Aşağıda neler oluyor merak etmeden duramıyorum."


"Bende merak ediyorum fakat burada kalmamız en iyisi olacak. Klan'ın Onile'e karşı çıkması normal. Eğer normal bir vampir tarafından dönüştürülseydi bu karışıklık çıkmayacaktı." Gain gözlerini kapattı. Kızına verilecek en ağır cezayı tahmin etmeye çalışıyordu. Ateşin gücünü geri vermesi talep edilebilirdi. ki bu da onu ölüme götürürdü. Evet, eğer kendisi olsaydı böyle düşünürdü.


"Eğer aşağı inip yalvarırsam..."


"Alia!" Gain kolları arasında ağlayan kadınını kendinden uzaklaştırdı. "Adil olmak zorundayız! Aynı ceza bana da verildi."


"Aynı şey değil! Daha ağır olacaktır!" Başını önüne eğdi. Savunacak hiçbir şeyi yoktu.


                                                                       ***


Onile kapının çalınması ile doğruldu. Gelen Prenses İola'nın gölgesiydi. Buradaki adamlar kadınların peşlerinde koşturmaktan başka bir şey bilmezler miydi?


"Aşağı inmen gerekiyor Onile." Aias dişlerini sıkıyordu.


"Neden?"


"Prenses Ayana seni dönüştürdüğü için cezalandırıldı. Klan ona gereken cezayı senin vermeni istiyor." Aias dudaklarını birbirine bastırdı. Neden böyle olmak zorundaydı?


"Güzel..." Onile neşesi ve enerjisini geri kazanmış gibiydi. "Bir baltaya ya da keskin bir kılıca ihtiyacım var öyleyse!"

"Onile!" Genç adam ellerini ovuşturup yataktan kalktı. Aias ise dizleri üzerine çöktü. Kendini küçük düşürüyor olsa dahi yaptığından gocunmuyordu. Ayana onun için İola kadar değerliydi. "Ona zarar verme!"


Onile yutkundu ve geri adım attı. Fakat şaşkınlığı bir an sonra yerini kızgınlığa bıraktı. Mantığıyla hareket edecekti. Yerde dizleri üzerine çöken adamın önünden geçip odadan çıktı. Tanrı aşkına kimse onu düşünmüyor muydu? Hayatında en nefret ettiği şeye dönüştürülürken ona soran olmamıştı. Hızla merdivenlerden inip Büyük salona girdi. Alia, İola ve Gain'den başka kimse yoktu. Onile Alia'yı da saymamaya karar verdi. Güzel kadın onu gördüğü anda kocasının kucağına düşmüştü.


Ayana güldü. Şhia'yı endişelendirmemek için gülüyordu. Olayın bu kısmını unutmuş olmalıydı. Gözlerini kırpıştırıp şaşkınlığını üzerinden atabilmek için yüzünü ovuşturdu. Bir an sonra yeniden güldü. "Karışıklığı çıkaranlardan birinin ismini söyle bana" dedi. Kim olduklarını biliyordu. Sadece onaylanmaya ihtiyacı vardı.


Şhia "Darker" diye mırıldandı. Ayana'nın ne için bu soruyu sorduğuna bir anlam veremiyordu.


Genç kız acele ile baş onayı verip odadan çıktı. Bir ihtimal o adamdan kurtulabilirse klanda kapsamlı temizlik yapacaktı. Her ne kadar ailesine söylemese de Onile'den daha tehlikeli düşmanlar içerideydi. Ayana ayrıntılara yoğunlaşmasa da gözlemlemeyi bilen biriydi. Merdivenlerden olabildiğince yavaş indi. Hera'yı bekliyordu. Onu görmeden İçeri girmek istemiyordu. Şhia sanki düşüncelerini okumuş gibi sırtını sıvazladı.


"Hera bitirmesi gereken işleri olduğunu ve görüşmenden sonra seni odasında bekleyeceğini söyledi."


Ayana salonun önünde bekleyen kalabalığı görünce korkusu bir kat daha attı. Yine de sırtını dikleştirdi ve kibirli yüz ifadesini takınarak ona açılan kapıdan içeri girdi.


Annesi çoktan bayılmıştı ve İola çok geçmeden ona eşlik edecek gibi görünüyordu. Ellerini göğsünde kavuşturmuş taştan heykel gibi onu bekleyen Onile ise fazla heyecanlı gibiydi. Ayana kapının yanında duran Aias'a dikkatle baktı. Bir yerlere bakıyor fakat ne görüyor ne duyuyordu.


"Onlara dışarı çıkmalarını söyle Şhia"


"Ama..."


"Hemen!" Ayana neredeyse çığlık atmıştı. Şhia ani bir baş onayından sonra Aias'ı ittirerek çıkardı. İola ve Gain'e sıra geldiğinde onlar çoktan dışarı çıkmak ister gibiydiler. Ayana yalnızca annesinin kokusunu duyduğunda başını kaldırdı. "Bana hala güvenmiyor öyle değil mi?" diye mırıldanıp kapının kapanmasını bekledi.


Büyük salon hiç bu kadar boş kalmış mıydı acaba? Genç kız hızlı birkaç adımda Onile'nin önünde durduğu büyük mermere ulaştı.


"Buraya çok yakışmışsın şef Onile!"


"Senin kadar değil."


"Acı çekerken dahi göz kamaştıracak olmak benim suçum mu?" Ayana mermerin üzerine oturdu. Tuhaf bir şekilde rahatlamıştı. Dışarıdaki ufak hareketlilikle ikisi de kapıya baktılar.

"Alia uyandı." Onile kaşlarını çattı. Kulaklarının öncekinden daha iyi duyduğunu düşünüyordu. Boğazını ovalayıp Ayana'ya döndü. Vampir çoktan mermere uzanmıştı. Genç adam onun kendine güvenini sarsmanın bir yolunu arıyordu. Ayana içten içe korkuyordu. Onile ise onun canını yakmak istiyordu. Bu adil miydi? Kızın mermerin yansıttığı ışıkla parıldayan pembe beyaz yüzüne baktı. Onu ilk bulduğu güne lanet etmeliydi. Evet, onu orada bırakıp hayatına devam etmeliydi. Şimdi çok daha farklı olabilirdi.


Onile tebessüm etti. Aynı anda Ayana'nın yüzünde beliren tebessüme ise aldırış etmedi. Pasaklı görüntüsünü müthiş bir tebessüm dahi değiştiremezdi. İki parmağıyla boğazını kapatan bluzun düğmelerinden birini açtı ve ardından bir diğerini. Elini ipeksi teninin üzerinde kürek kemiklerine bastıracak şekilde yerleştirdi. Nefes alıp verişlerinin hızlandığını hissediyordu. "Belki de ona dokunmaya devam etmeli..." Tanrı aşkına neler düşünüyordu! İçindeki öfkenin durulmasına izin veremezdi. Kaşlarını çatıp vampirin boynuna doğru eğildi.


Genç kız titremesine rağmen kontrolü elinde tutmaya kararlıydı. "Önce tırnağında derin bir yarık açman gerekiyor ve ardından zehrini yaraya akıtacaksın. Yara pişecek ve orada sonsuza kadar kalacak. Seni sevindirecek başka bir şey daha söylememi ister misin? O yara her dokunduğumda bana acı verecek, güçsüz düşürecek..." Ayana huzursuzca kıpırdandı. Dirseği üzerinde doğrulup aralarındaki mesafeyi kapatırken tatlı toprak kokusunu içine çekti. Korkudan dolayı kasılan kasları rahatlamıştı.


Onile dudakları genç kızın boynuna temas ettiğinde geri çekildi. Ona dokunmak istemiyordu. "Git" diye fısıldadı. Doğrulup arkasını döndü ve mermere dayandı. "Bu kadar korku sana yeter!"


"B-ben korkmuyorum." Ayana ayağa fırladı ve parmaklarını Onile'e uzattı. "Korkmuyorum! Senden korkmayacağım."


Onile onu ittirdi. Aklı bedenini terk etmişti. Mantığı da... Dudaklarını birbirine sürtüp tavana göz gezdirmeye başladı.


"Korkmadığımı söyledim!" Genç kız elini boynuna götürdü. "Senden asla korkmayacağım." Ayana bir müddet daha bekledi fakat cevap alamayınca dışarı çıkmaya karar verdi. Kafası o kadar karışmıştı ki ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Tek parçaydı. Elini kapı koluna götürüp beklemeye başladı. Bir sonraki aşama neydi?


"Kapıyı açacaksın." Onile kaşlarını çattı. Kendisi de en az kız kadar şaşkındı. Peki, onun şaşırmış olduğunu nereden biliyordu? Uzanıp kapıyı açtı ve sayamadığı kadar çok vampir ile göz göze geldi. Hepsi iri iri açtıkları gözleriyle bir ona birde Ayana'ya bakıyordu. Genç adam bu topluluğun kısa sürede ayılıp binlerce soru soracaklarının bilincine vardığında kaçmak için çıkar yol aramaya başladı. "Gain" diye düşündü. Aralarında en normal görünen Gain'di. Ateşin efendisini ararken gözleri kısa bir an için Ayana'nın kapının yanında gördüğü dev savaşçının kolundan destek almış olmasına ve savaşçının elini onunkinin üzerine koyup sıvazlayışına takıldı. Nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde teni alev aldı. Gür bir sesle;


"Benim var oluşum size ve ona en büyük ceza olacak! Onları uzaklaştır Gain!"


"Karıma merdivenlerin yolunu göster evlat ben burayı hallederim" Gain içtenlikle Onile'e baktı. Onun doğru kararlar veren asil bir şef olduğunu önceden bildiğinden içi her zaman rahattı. Öyle ki şu an kaleyi yakıp yıkacak gibi görünüyor olsa dahi ses etmeyecekti. Alia'yı ittirerek kendinden uzaklaştırdı. Karısı bu aralar fazla duygusal olmaya başlamıştı. Ayana'yı İna'nın yanından çekeledi ve göz ucuyla Onile'e baktı. Genç adamın görüntüsü normale dönüp surat asarak Alia'yı dirseğinden tuttu ve kalabalığın arasından yürümeye başladı. Gain bu durumdan hoşlanmamış olsa da sırıttı. Genç şefin işi kendisininki kadar kolay olmayacaktı...


Alia yarı yolda kendine gelmeyi başarabildi. Olduğu yerde durup genç adamı kendisine bakmaya zorladı. Kızını tek parça halinde gördüğünü hatırlıyordu. Hiç tereddüt etmeksizin ona sarıldı.


"Teşekkür ederim Onile!"


"N-neden teşekkür ediyorsun?"


"Yaşadığın ve bizimle olduğun için!" Alia geri çekildi. İzlendiğinin farkındaydı. Ayana boş gözlerle ona bakıyordu. Sonra yavaşça merdivenleri çıktı.


"Onun merhametine ihtiyacım yoktu!"

Onile gözlerini devirip merdivenleri tırmanmaya devam etti. Neye sinirlenmesi gerektiğini dahi bilmiyordu. En iyisi gözlerini kapatıp rahat bir uyku çekmekti.


Alia kızını kolundan tutup Koridorun sonuna doğru sürükledi. "Teşekkür etmen gerekirdi. Kendini beğenmişlik hiçte hoş bir davranış değil!"


"Sizden nefret ile bahseden bir adama saygı göstermemi mi istiyorsun benden!" Ayana yeniden sinirlenmeye başlıyordu. "O adam..."


"O adam babanı kurtardı, o adam Van'dan kurtulmamızı sağladı, o adamın babası bizim için can verdi, o adam seni bana getirdi!" Alia'nın gözleri bir kez daha dolmasına rağmen ağlamadı. Yüzüne oturttuğu soğuk ifadeyi korumaya özen göstererek ellerini kalçasına dayadı. "Bu şekilde davranmaya devam edersen ne kadar üzüleceğini bilmiyorsun değil mi?"


Ayana omuz silkti. Biliyordu, korkuyordu da. "Savaşabilirim!" dedi. Annesi hiçbir şey demeden başını sallayıp gitti. Bu fena halde kızdığı anlamına geliyordu. Genç kızın omuzları düştü. Hera'ya gidip vicdan azabını onun yanında çekebilirdi. Ayaklarını sürüyerek taş duvarların arasında ilerledi. Onile'den uzak durmak onu üzmeyecekti. Ayana bu tarz konulara kafa yormak istemiyordu! Belki de uykusuzluktan saçmalıyordu. Yeniden omuz silkip Hera'nın odasına kadar sürünmeye devam etti. Fakat içeri girmeden önce her zamanki görünümünü almayı başarabilmişti. Genç kız böyleydi. Duygularını insanlarla paylaşmaktan nefret ediyordu. Derin bir nefes alıp kendini toparladıktan sonra odaya girdi. Siyahi kadın yaptığı işe o kadar dalmıştı ki onu fark edemedi bile. Ayana sessizce yaklaşıp arkasına geçti ve birden sarıldı.


Hera nın çığlığı odada yankılandı. Arkasını dönüp Ayana'yı gördüğünde ise ona sarılmadan edemedi. O kadar telaşlanmıştı ki...


"Beni çağırmışsın." Ayana geri çekildi.


"Sen iyi misin?"


"Bana dokunmadı. Nedenini bilmiyorum ama o normal biri değil."


"Sen çok normalsin..." Hera sırıttı. Bembeyaz dişleri onun daha güzel görünmesini sağlıyordu.


"Annem beni azarladı."


"Çünkü yine kendi bildiğini okuyordun değil mi?"


"Çünkü bir anda herkes o adamın tarafına geçti! Annem ondan kahraman olarak bahsediyor! O ise varlığımızı açığa çıkaracağını söyleyip böbürleniyor! Ailemin masum duygularını su istimal etmesinden nefret diyorum!" Ayana kapının açılması ile sustu. İçeri giren Şhia'ydı. Komik hareketlerle kapının yanında duran dolabı açtı ve bir tomar elbiseyi kucakladı.


"İola, Onile'in etrafta kaslarını göstermesinden pek hoşlanmamış."


"Ben götürürüm!" Ayana ileri atıldı ve elbiseleri kucakladı. Tepkisine kendisi de şaşırmış olmasına rağmen bozuntuya vermedi. "İola gösterecek kasları olmadığı halde onun yarı çıplak gezinmesinden hoşlanmamış olmalı!" diyerek odadan çıktı. Şhia'nın "Kuyruklu yalan!" diye bağırışını duyduğunda ise kaşlarını çattı. "Kas güç gösterisi mi yoksa güzel görünüş mü?" Genç kız kendi sorusunu "İlgilenmiyorum!" diye yanıtladıktan sonra aklına ortalığı karıştıran vampirleri temizlemesi gerektiği geldi. Bu gün yapılacak toplantıda dile getirmesi gereken önemli bir husustu. Tabi önce kaleyi yıkma planlarından bahsetmeliydi. Ayana dudaklarını dişledi. "Alıştıra alıştıra anlatmalıyım" diye söylenip olduğu yerde durdu. Savaşçıların akıllarını yerinden çıkaracak bir fikirdi. Elbet babasının da. Bu yüzden doğru kelimeleri kullanmaya özen göstermeliydi. Ayana yine ortalığı karıştıracaktı. Kendi kendine sırıttı.


Bir sonraki basamağı inecekken babasının elindeki şişeyle O adamın odasına doğru yürümekte olduğunu görünce durdu. Onile uyandığından beri beslenmemekte ısrarcıydı. Ayana bunu hissetmiş olsa da pek kafa yormamıştı. Fakat şimdi odaya girerse şef muhtemelen sinir krizine girip susuzluğunu gidermemekte üsteleyecekti. Genç kız gözlerini devirdi. Taş duvara dayanıp işlerinin bitmesini beklemeye karar verdi.


Loading...
0%