Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm

@gizemmgurbuzz

Onile güçlükle yutkundu. Çenesi ritmik olarak titremesine karşın ağlamamakta direniyordu. İçine düştüğü durumu kavramlara güçlük çekiyordu. Yüzünü ovuşturup kendi etrafında bir tur döndükten sonra yatağa oturdu. Çaresizdi. Düşünmeyi unutmuş gibiydi. Ayana'ya niçin dokunamamıştı? O vampire dokunmaktan tiksinmişti. Evet, bu kendini inandırabileceği bir sebepti. Boğazını temizledi ve acıyla inledi. Nandi susuzluğunu gidermediği sürece çektiği acının git gide katlanacağını söylemişti. Daha fazlasına dayanabilecek miydi?


Sabit bakışlarını kapıya dikti. Genç adam birinin odaya doğru geldiğini duyabiliyordu. Tuhaftı fakat gelenin Gain olduğunu da biliyordu. Dirseğini dizine yerleştirip çenesini avucunun içine dayadı. Anlaşılan bu gün yalnız kalamayacaktı. Az sonra kapı ritmik olarak çaldı ve Baş vampir içeri girdi. Onile dilini arka dişleri üzerinde ve yanağında dolaştırdı. Onu oracıkta parçalasa ne olurdu? Bu adamın kokusu cezbediciydi. Tanrı onu korusun Alia'nın yanına dahi yaklaşmak istemiyordu.


Gain parmağını şişenin ağzından çekip yere bir iki damla damlamasına izin verdi. Genç adam huzursuzca kıpırdandığında ise sırıtarak yanına oturdu.


"Bunu al. Kendini susuzlukla terbiye etmek seni güçsüz düşürmekten başka bir işe yaramaz." Onile omuz silkince Ateşin Efendisi onu kızdırmayı göze almak zorunda kaldı. "Güçsüzlüğün Ayana'yı keyiflendirecektir."


Onile bir an durduktan sonra doğruldu ve şişeyi Gain'in elinden aldı. İçtikçe kaslarının gevşediğini hissediyordu. Parmak uçlarına kadar enerji ile dolmuştu. O şeytan kadının karşısında zayıf görünmek isteyeceği en son şeydi.


"Kızın yaptığının bedelini ödeyecek Gain! Bu defa ona dokunmadım fakat bu bir dahakine elimi sürmeyeceğim anlamına gelmez! "


"Ah, evet. İşte bu yüzden Tanrı seni korusun oğlum."


Onile başını yana yatırdı. "Korunması gereken ben değilim."


Ateşin efendisi ayağa kalktı ve genç adamın önünde dikildi. Kollarını göğsünde kavuşturmuş bacaklarını ayırmıştı. Elementin gücünü dışa vurmuş ve teninin alevlenmesine izin vermişti.


"Korunmaya ihtiyacı olan biri gibimi görünüyorum?"


Onile şaşkındı. Gain'in yenilmez olduğunu onu hiç tanımayan biri dahi bir bakışta anlayabilirdi. "Bir erkeğin korunmaya ihtiyacı yoktur!" diye mırıldandı.


O zaman Gain kahkaha attı. "Yirmi sene evvel bende böyle düşünüyordum. Ta ki boyu omuzlarıma dahi gelmeyen bir kadın gözlerini dikip, 'Ölmeyeceğim ve yeniden karşılaştığımızda canına okuyacağım.' diyene kadar. O an orada boğazını koparabilirdim sana yemin ediyorum hiç zorlanmazdım. Yapamadım. Sonrasında iki kez daha denedim..." Gain Alia'sının onu ilk kez öpüşünü hatırlayınca durup gülümsedi.


Gain'in komik taklidi üzerine genç adam sırıttı. "Ondan etkilenmen için yeterince sebebin var. Bense kızından hoşlanmıyorum. Tüylerimi diken diken ediyor! Onu ilk kez bulduğumda bir bebek olmasına rağmen hoşlanmamıştım."


Ayana dişlerini gıcırdatıp sert bir tekmeyle odanın kapısını açtı. Elindeki kıyafet yığınını odanın ortasına attıktan sonra kaşlarını daha da çatarak, "Ağlanıp sızlanan zavallı bir adamın benden hoşlanmasını zaten istemiyorum baba!" diye söylendi ve odanın içine göz gezdirdi. Onile'nin yüzüne kasıtlı olarak bakmıyordu. Diğer yandan bu oda pasaklı bir erkeğin kalabileceği kadar iyi görünüyordu.


"Yeterince iyi. Şhia'ya odayla ilgilenmesini söyleyeceğim. Bu arada anneme onun bakıcılığını üstlenmeyeceğimi söyle. Yapmayacağım baba bunu bil!"


Onile yumruklarını sıkıp ayağa kalkınca Gain onların arasına girmek istemediğini düşündü. Aias'ı bulup Ayana'nın eğitimine ara vermesini söyleyecekti. Kızı bir ordu vampiri yere serebilecek kadar güçlü görünüyordu. Oysa Gain onun kendini koruyabilmesinden başka bir şey istememişti. "Siz çocuklar etrafa zarar vermeyin!" diye söylenip odadan çıktı.


Ayana omuz silkip babasını takip etmek üzere arkasını döndü. Yapacak bir sürü işi vardı. Diğer yandan bu adamın yakınında durmak dahi istemiyordu.


Genç adam öne atılıp Ayana'yı kolundan tuttu ve sertçe kendine çevirdi. Az önce destek aldığı adama nasıl gülümsediğini görmüştü. "Bana karşı saygılı olacaksın ve söylemek istediğin bir şey varsa yüzüme bakacaksın!"


Ayana tek kaşını kaldırdı, "Saygı duymamı gerektirecek biri değilsin. Hayatını kurtardım ve kendi hayat borcumu ödedim. Seninle konuşmamı gerektiren bir husus yok. Aksine sen bana karşı mesafeli ve saygılı olacaksın! Her istediğinde dokunabileceğin biri değilim ben!" Genç kız kolunu kendine doğru çekti. Konuşmayı daha fazla uzatmadan bitirmeye karar vermişti ki Onile ona izin vermedi. Ayana'yı kendine iyice yaklaştırıp gözlerinin içine bakmasını sağladı. Öyle ki nefesini içine çekecek kadar yaklaşmıştı. Tiz bir fısıltıyla konuştu;


"Dokunmak mı? Seni görmeyi dahi midem kaldırmıyorken sana dokunacağımı mı sanıyorsun? Merak etme, ucubelere karşı her zaman mesafeliyimdir. Her ne kadar hem cinsim mi yoksa ucubemi olduğunu kestirememiş olsam da!" Onile daha fazla konuşacaktı fakat bir anda içini dolduran üzüntü ile sustu. Vampirin gözlerindeki ateş çemberi hiç yokmuşçasına incelmişti.


"İyi!" Ayana sesinin istediği ölçüde soğuk çıkmamasına sinirlenerek geri çekildi ve kapıyı ardından hızla çekerek odadan çıktı. Genç kız yalnız kalmak istiyordu. Sakinliğini geri kazanmalı ve ailesinin karşısına geçip o adam hakkında hiçbir sorumluluk istemediğini onlara kabul ettirmeliydi. Merdivenleri göz açıp kapayana kadar tırmandı. Odasına girip kapının sürgüsünü çektikten sonra yatağına uzandı. Şhia adını verdiği papağanı derhal uçarak yanına geldi. Yatak örtüsünde paytak paytak yürüyerek çeşitli sesleri taklit etmeye koyuldu. Ona Şhia diyordu çünkü papağanı da en az sivri dişli kadar gevezeydi. Ayana işaret parmağıyla güzel kuşun başın okşadı.


"Sende benim ucube olduğumu mu düşünüyorsun? Yoksa erkek gibi mi?"


Papağan kapı gıcırtısına benzer bir ses çıkarttıktan sonra kanatlanıp pencerenin önüne gitti. Ayana da doğrulup tam karşısında duran aynaya baktı. Kendisini çekici ve kadınsı bulmadığı doğruydu. Fakat etrafındakiler ona zaman zaman güzel olduğunu söyleyerek içini rahatlatırlardı. Elbette annesi gibi olamazdı. Prenses Alia bu dünyadaki en güzel kadındı. Güzelliği, zekâsı, zarifliği... Her şeyiyle kusursuzdu.


Genç kız kalbinin kırıldığını hissediyordu. Hayatı boyunca annesinin gölgesi altında yaşamak istemiyordu. Klanın, onu Ayana olarak değerlendirmesini istiyordu, Alia ve Gain'in küçük kızı olarak değil. Yine de birazcık dahi olsa kadınsı olabilseydi az önceki sözleri işitmek zorunda kalmayacaktı. Tanrım! Hera'ya ihtiyacı vardı. Kendisi hakkındaki gerçekleri yalnızca ondan duyabiliyordu. Ayağa kalkıp aynayı ters çevirdikten sonra apar topar odadan çıktı.


Bir alt koridora inmek bu kadar uzun mu sürüyordu? Ayana kalbinin deli gibi çarptığını hissediyordu. Sanki az sonra duyacakları onun hayatını kurtaracaktı. Aniden odaya girince siyahi kadın bir ağız dolusu kanı püskürttü ve kaşlarını çattı. Genç kız kapıyı çalmadığı için suçluluk duygusu hissetmedi. O kadar vakti olduğunu düşünmüyordu. Omuz silkti ve hala kendisine ateş püsküren Hera'nın tam karşısına dikildi. "Nasıl görünüyorum?"


"Terbiye yoksunu!" Hera'nın sesi ciyaklama gibi çıkmıştı.


"Bir ucubeye mi benziyorum? Ağaçtan sallanan yarasalar gibi miyim?"


Hera geç kızın soruları karşısında ne diyeceğini bilemedi. Ayana görüntüsü hakkında konuşmaktan hoşlanmazdı. "Kendin gibi görünüyorsun" dedi.


"Peki, ben nasıl görünüyorum?"


"Dur tahmin edeyim Aias kafana bir şey fırlattı değil mi? Fazla çalışmamalısın tatlım!"


"Bana cevap vermiyorsun çünkü gerçek bir ucubeyim! Bir kadına benzer hiçbir yanım yok!"


Hera usanmıştı. Ayağa kalkıp Ayana'nın etrafında bir tur döndükten sonra "Erkek gibi giyiniyorsun! Şu saçlarının haline bir bak kafanın tam ortasında fil kakası taşıyor gibisin! Ama her şeye rağmen güzel bir vücuda ve yüze sahipsin. Kendine bakmıyorsun ve saplantılı gibi çirkin olduğunu düşünüyorsun hepsi bu!"


Genç kız tatmin olmasa da Hera 'ya güveniyordu "Fil kakası mı!" dedi ve sırıttı.


"Ah Tanrım! O kadar lafın arasından aklında kalan tek şey bu mu?"


Ayana başını salladı. "Elbise giyersem rahat hareket edemem. Saçlarımı açık bırakmamı istiyorsanız onları kısacık kesmek zorunda kalacağım ve o zaman da annem üzülecek. Güzel bir vücuda sahip olduğumu söylüyorsun fakat sopa gibiyim üstelik kaslarım var. Ah Hera ağaçların bile kıvrımları var! Bu yüzden sana katıldığım tek nokta kafamda fil kakası kadar ağırlık taşıyor olmam!"


"Oldukça hareketli bir gün geçirdin. Onile'nin kaleye gelmesi seni zor durumda bırakmış olmalı. Akıl sağlığına dikkat et."


"Zor durumda kalan ben değilim. Büyük salonda olmalıydın ona hak ettiği dersi verirken Aias'ın gözleri doldu." Ayana kıkırdadı.


"Yalnızca piyano çalan bir prenses olabilirdin!" Hera iç geçirip bardağından koca bir yudum aldıktan sonra iğne ipliğinin başına döndü.


Genç kız siyahi kadına aldırmadı. Dışarıda yağmur şiddetini arttırmıştı. Ayana bu saatte antrenman yapmanın çok havalı olacağını düşünüyordu. Üstelik artık üşütüp hasta olmayacaktı. Üzerindeki pelerini ve gömleği çıkartıp Hera'nın dolabında duran askılı bodylerden birini giydi. Islanmak ve kendine gelmek istiyordu. Duvarda asılı duran işlemeli kılıcı kınından çıkarıp odadan çıktı. Kalenin yankı yapan koridorlarında mırıldanarak ilerledikten sonra kendini deli gibi yağan yağmurun altına attı.


Loading...
0%