Yeni Üyelik
24.
Bölüm

❤‍🔥Fi̇nal❤‍🔥

@gizemmgurbuzz

Ateşin efendisi yanında Alia ile avluda görününce klan ayaklandı. Savaş bitmişti. Gain yaralı vampirlerine ve onlara kanlarını veren yerlilere bakarak gururlandı. Koltuğunun altındaki Alia'yı iyice kendine çekip ona doğru koşan Şhia'ya sırıttı.


Alia Gain'in kolundan sıyrılıp kaşlarını çattı. Onlara doğru gelmekte olan Şhia ya doğru elini kaldırarak odaklandı. Vampiri olduğu yerde hareket edemez olmuştu hemen yakasına yapıştı. Şhia korkmuş görünüyordu. Gözleri iri iri açılmış bir vaziyette ona bakıyordu. Alia vampirinin belindeki kılıcı çıkarıp boynuna dayadıktan sonra herkes sessizleşip onlara doğru döndü.


Efendisi elindeki kılıcı iyice bastırırken Şhia gözlerini kapattı. Etrafındaki şaşkın uğultuyu duyabiliyordu.


Genç kız vampirinin kulağına eğilip "Bir dahakine şaka yapmayacağım" diye fısıldadı ve geri çekilip kılıcı toprağa sapladı. Alia ın etkisi altından ani çıkışının ardından dizleri üzerine düşen Şhia hariç herkes kahkahalarla gülüyordu.


Gain vampiri kolundan tutup ayağa kaldırdı ve omzuna dostça vurdu. "Yaptığın her şey için teşekkür ederim dostum!" Şhia cesurluğuyla tüm klanı onurlandırmıştı. Genç adam gözlerini vampirlerinin üzerinde gezdirirken bir anda yerde yatan Tigana'nın başındaki Nandi'yi fark etti. Siyahî kadın direkt olarak gözlerinin içine bakıyordu. Gain hayır manasında başını salladı. İsteksizce şefin yanına giderken tüm neşesi kaçmıştı. Acıyla yutkundu ve yaşlı adamın başında diz çöktü. Göğsünden yaralanmıştı. Siyahî teni solmuş, ölümün rengi üzerine çökmüştü. Gain Nandi'nin elini sıkıca tuttu. Kadın ağlamıyordu. "O şerefiyle öldü!" dedikten sonra telaş ile onlara koşan Alia'ya "Onile'den haber var mı?" diye sordu.


Alia "Gain'i kurtardı ve ortadan kayboldu." dedi ve gözyaşları içinde pelerinini üzerinden çıkarıp şefin üzerine örttü.


                                                                            ***

Onile, kucağında bağırıp çağıran küçük kız ile merdivenleri tırmandı. Birlikte ışığa doğru ilerlediler. Yukarı tırmandıklarında kamaşan gözlerini güneşten korumak için kolunu kendine siper etti. Bebekten bir an önce kurtulmak için onu ayaklarının dibine koydu. "Gürültücü mızmızın tekisin!"


Oradaki herkesin dikkati, ağlayan küçüğe ve başında kahraman edasıyla dikilen Onile çevrildi. Vampirler afallamıştı. Nandi babasının yanından kalkıp kalabalığı yararak kardeşine koştu. Ayağının dibinde ağlamaktan kıpkırmızı olan çocuğu gördüğünde ise adeta küçük dilini yutacaktı. Kardeşini kucakladıktan sonra "Onu nerede buldun?" diye sordu. Çocuk gözlerini bebekten ayırmadan "Canavarlar onu yemeyi unutmuşlar ama yemelilerdi. Gürültücünün teki üstelik ısırıyor!" diye geveledi. Nandi bebeği kucağına alıp susturmaya çalıştı. Diğer yandan onun bir mucize olduğunu düşünmeden edemiyordu. "Yeni bir hayat!" diye mırıldandı. Bu bebek kaybedilenlerin acısını unutturmak için gönderilmişti.


Alia Gain'in yardımıyla ayağa kalkıp Nandi'nin elinde tuttuğu kırmızı suratlı küçük kıza baktı. Teninden buz gibi bir ürperti geçerken orada bulunan herkesi aşıp içine dolan saf kokuyla sarmalandığını hissetti. Erkeğin koluna sarılıp "Ona ne olacak?" diye mırıldandı. İçi kıpır kıpır olmuştu. O küçük kızın kendine ait olmasını istiyordu. Nandi onlara doğru yaklaşmaya başlayınca Alia heyecanının ikiye katlandığını hissetti.


Gain bebeğe odaklanan vampirlerin ne denli gerildiğini hissedebiliyordu. Elini kaldırıp "Yaralıları yüklenin ve kaleye geri dönün!" emrini verdi.


Nandi, onlara iyice yaklaşıp küçük kızı ona uzatınca Alia ne yapacağını bilemedi. Gain'i bırakıp tereddütle kızı kollarına aldı. Ona bakmak için kendinden uzaklaştırdığında bebek susmuştu. Genç kız daha önce onun kadar güzel bir bebek görmemişti. Pembe beyazdı, alnına düşen birkaç tel koyu renkli saçın altında badem biçimindeki gri gözleri cam gibi parlıyordu. Tombul yanaklarının arasında ağlamaktan kızarmış küçük kırmızı burnu ve pespembe dudakları vardı.


Gain, uzaktan kaşlarını çatmış onları izleyen İola'ya susmasını işaret etti. Ne diyeceğini biliyordu. Vampirlerle dolu bir kalede bu çocuğa bakmak neredeyse imkânsızdı. İola daima Minore'ye bakmanın zorluklarından bahseder dururdu. Vampir olduğu halde onu korumakta oldukça güçlük çektiğini anlatmaya başladığında cümlelerinin sonunu daima bebeklerden nefret ettiğini söyleyerek tamamlardı. Küçük kız pamuktan ellerini Alia'nın yüzüne yerleştirdikten sonra alttaki iki dişini göstererek gülücükler atmaya başladı. Gain bakışlarını onlardan kaçırıp İola'nın yanına döndü. Bir an için bile olsa o bebeğin kendisine ait olduğunu düşünmek kalbinin deli gibi atmasına neden olmuştu.


Alia anlık bir dürtüyle çocuğu ısırmak isteyince nefesini tutup onu Nandi'ye uzattı ve küçük kız yeniden ağlamaya başladı. Ellerini ona uzatıyor oluşu kalbini parçalıyordu. "Onu buradan götürmelisin Nandi" diye mırıldandı.


Nandi çocuğu nasıl susturacağını şaşırmış bir halde "Onu tut!" diye bağırdı. Küçük yaramaz omzunu dişliyordu. Diğer yandan bebek Alia'ya geri gittiğinde yeniden sustu. Başını genç kızın göğsüne yaslayıp ellerini onun saçlarına doladı. Siyahî kadın gülümsedi. "Korkarım götürmeden önce onu uyutman gerekecek."


"Aklından dahi geçirme!" İola ayaklarını yere vurarak tepindi.


"Bebeği götürmek gibi bir niyetim yok! Bu yüzden bana bağırmayı kes!" Gain kaşlarını çattı. Yalnızca küçük mırıltılar çıkararak uyuyan bebeğin Alia'nın kucağına ne kadar yakıştığını düşünüyordu. İkisinin çocuk sahibi olamayacak oluşu bir anda Gain'i yaraladı. Genç adam dudaklarını büküp eşinin yanına gitti. Birbirlerine aynı şeyi düşündüklerini açıklayan bakışlar attıktan sonra işaret parmağını bebeğin avuç içine koydu. Küçük elli parmağını kavrarken "Artık gitmemiz gerekiyor" dedi.


Alia dudaklarını dişleyip küçük kızı Nandi'ye uzattı. "Onu ziyarete gidebileceğim değil mi Gain?"


"Birlikte gideceğiz!"


Genç kız eşinin kolunu sıvazlayıp içini çekerek gittikçe uzaklaşan bebeğe baktı. Onu şimdiden özlemişti. Sıcaklığını hala hissediyor ve kokusunu içinde tutabilmek için nefes alıp vermiyordu fakat onu beraberinde götürmenin doğuracağı kötü sonuçlar aklına gelince mantıklı olanın bebeğin kendisi gibi insanlar ile yaşaması gerektiğini kabullendi.


                                                                        ***


Gece oldukça keyifliydi. Avlu ve kalenin içi yüzlerce mum ile süslenmişti. Onlara katılmaya karar veren yaralı sivri dişliler için apar topar düzenlenen törenden sonra herkes etrafta guruplar halinde toplanmış gülüşüyor ve birbirlerine savaşta yaptıkları kahramanlıkları anlatıyordu. Alia giydiği fuşya elbisenin ışığın etkisi ile beyaz mermer üzerindeki pembemsi gölgesini ayağıyla geçiştirmek istercesine çiğnedikten sonra Kadınlara döndü. Şef Tigana onlar için hayatını kaybetmişken burada eğlenmek içini acıtıyordu. Aslında onu üzen tek neden şefin ölümü değildi. Aklı küçük kızdaydı. Histerik bir iç çekişin ardından sohbete odaklanmaya çalıştı. Hera surat asmaktaydı çünkü diğerleri onu fena halde sıkıştırıyordu. Duruma müdahale etmek için öne atıldı ama Şhia aralarına girip elini Hera'nın omzuna atınca susmaya karar verdi. Siyahîn güzelin kaşları çatılsa da gözlerindeki ışık onu ele veriyordu.


Onları orada bırakıp İola, Aias ve Gain'in yanına gitti fakat bu kez top ateşine tutulan kendisiydi. İola onu Gain'e şikayet etmekteydi.


"Bir daha ortadan kaybolacağın zaman yanında Alia'yı da götürmelisin. Bizi çok üzdü. Onu sakinleştirmek hiçte kolay olmadı."


"Ah... Buna ispiyonculuk derler!" Alia dişlerini gıcırdatarak prensese baktı. Aias ikisinin arasına geçerek İola'ya manalı bir bakış gönderdikten sonra ona döndü.


"Yinede kendine geldikten sonra bir grup adama söz geçirecek kadar formundaydı. Üstelik ona minnettarım!"


Alia eline geçen fırsattan yararlanarak Gain'in koluna yapıştı. "Bana minnettar çünkü o ikisi sonunda birlikteler!"


Bütün salon aynı anda sessizleştiğinde genç kız zamansız bir pot kırdığını biliyordu. Prenses taş kesmişti ve Aias gözleriyle onu boğuyordu. Vampirler sessizce birbirlerine bakmaya başladılar. Alia çok utandığını hissetti.


Ani sessizliğin ardından salona giren vampir "Şefin kızı burada!" diye bağırdı. Alia salona giren Nandi'yi ve kucağında tuttuğu kızı görünce yerinde zıpladı. Nandi temkinli adımlarla salonun ortasına doğru yürüdü ve sitem edercesine çocuğu kucağından bıraktı.


"Tanrı aşkına biri şunu sustursun! Onu getirmek istemezdim fakat daha eve varmadan uyandığı ve beni görünce ağlamaya başladı. Saatlerdir susmuyor, kabiledeki yeni çocuk sahibi olan kadınlar onu beslemeye çalıştılar ama nafile. Üstelik acım bu denli tazeyken..." Nandi sustu çok üzgün görünüyordu.


"Ah bebeğim..." Alia kendini öne atıp çocuğu kucağına aldı. Küçük kızı bir kolu üzerine yatırıp ağlamaktan ıslanan yanaklarını eliyle sildi. Susması için ona güzel vaatlerde bulunmaya başladı. Nihayet çocuğu sakinleştirmeyi başarabilmişti.


"Ah... Bende saatlerdir aynı şeyi yapıyorum!" Nandi ellerini kalçasına dayamış ayağını yere vuruyordu. Belindeki matarayı çıkarıp Alia'ya uzattı. "Burada biraz süt var ve buda bambu kamışı."


Alia bebeğe bakarak onun yaşına girmeye yakın olduğunu anlamıştı. Bakım evinde onun gibi çok bebek vardı. Zavallının derdi ne süt nede başka bir şeydi. Genç kız, onun annesine duyduğu özlemin ağırlığından dolayı ağladığını biliyordu.


"Onunla odamda ilgileneceğim karnını doyurduktan sonra aşağı gönderirim." Dedikten sonra Gain'e "Yukarı yumuşak meyvelerden gönderir misin? Birde kâse ve kaşığa ihtiyacım olacak" dedi.


Gain başıyla onayladıktan sonra onun salondan çıkışını izledi. "Korkarım ona çok bağlandı."


"Akıllıca düşün Gain! Kendini kaybedip o zavallı şeyi kolların arasında ölü bulabilirsin." İola huzursuzca kıpırdandı.


"Haklısın ama onu götürürsem ağlayarak ölecek" Şefin kızı düşünceliydi. "İnsan olmama rağmen Alia'nın kokusu kendimi yanınızda güvende hissetmemi sağlıyor. Belki bebeğinde hissettikleri tam olarak budur."


Gain, Nandi ile aynı fikirde olduğunu gösteren bir hareket yaptıktan sonra "Kendini koruyabilecek yaşa gelene kadar onu koruyabiliriz." dedi.


İola "Tanrım sen beni koru!" diye söylendikten sonra "Hiçbir sorumluluk kabul etmiyorum." diye çıkıştı. Salondaki vampirler de ona katılarak homurdandılar.


Ateşin efendisi elini kaldırarak onları susturdu. Kararın kendisine ait olduğunu onlara gösteren sert ifadesiyle "Bebeği kaybetmiş olduğumuz sevdiklerimizin yerine bir hediye olarak görüyor ve onu kabul ediyorum. Sorumluluk bana ve karıma ait olacak." dedi. Vampirleri eğilip onu selamladılar ve kendi aralarındaki sohbetlerine devam ettiler.


Alia, Gain'in ona gönderdiği kâsenin içine iki muz ve bir avuç böğürtlen attı. Küçük siyah meyveleri böğürtlen olarak nitelendirse de yabani yemişlerin ne kadar faydalı olabileceğini bilmiyordu. Nandi'nin ona verdiği mataradaki sütü meyvelerin üzerine boşaltıp kaşık olarak kullanması için verilen geniş ağızlı ağaç kabuğuyla meyveleri ezdi. En kısa zamanda küçük misafiri için tabak ve kaşık hazırlamayı aklının bir köşesine yazarken işine yarayacak bir şeyler bulabilmek umuduyla Gain'in çekmecesini karıştırmaya koyuldu. Bu odaya taşınalı yaklaşık bir hafta olmasına rağmen hala alışamamıştı. Sonunda eline eski çantasını boşaltırken koyduğu ışıltılı tokayı eline alıp yatağın olduğu bölmeye gitti. Bebek uyanmış, Alia'nın az önce sardığı yorgandan çıkmaya çalışırken mırıldanıyordu. Alia çatık kaşlı kızı kucağına alıp Nandi'nin onun beline sardığı deriden kurtardıktan sonra yatağın üzerine hazırladığı t-shirtlerinden birini yırtıp idareten altına bağladı. Kokusu ve damarlarında dolaşan kan genç kızı cezp etse de akıl sağlığını yerinde tutmaya kararlıydı. Kendi kendine ilk fırsatta Gain'den bir ısırık koparabileceğini düşündü ve düşüncesi karşısında bebeğe mahcup bir gülümseme gönderdi.


Gain heyecanla genç kızın odasına girdi fakat kimse yoktu. Onun nerede olduğunu düşünmeye başlayıp bebeği alıp kaçmış olabileceği fikrine yoğunlaşarak kendi odasına yöneldi. Uzun zamandır toprağın üzerinde uyuduğundan temiz bir banyo ve yumuşak yatağı oldukça cazip geliyordu. Daha sonra Alia'yı bulup ona müjdeli haberi verebilirdi. Merdivenlerin sonuna geldiğinde kapının altından sızan loş ışık dikkatini çekti. Birilerinin onun için odasını hazırlamış olduğu düşüncesi karşısında ne kadar yorulduğunu hissetti. Elini boynuna atıp yarasının durumunu yokladıktan sonra neşeyle odasına girdi ve aynı anda geri çıktı.


Yanılıp İola'nın odasına gelmiş olmalıydı. İçerden gelen tatlı gülüşme sesleriyle yeniden odaya girdi. Görmeyeli odadaki birçok şey değişmişti. En başta odası oldukça topluydu ve toplantı masası olarak kullandığı ince oymalı ahşap masanın üzerine büyük yuvarlak bir ayna yerleştirilmişti. Duvarda asılı işlemeli hançerler ve kılıçlar kaldırılmış hepsi pencerenin yanındaki kirişin önüne yerleştirilen camlı dolaba konulmuştu. Gain yatağının ve kişisel eşyalarının bulunduğu bölüme girdiğinde orası da içeriden farksızdı. Koyu renk yorganının yerinde Alia'nın elbisesinin renginde kumaşlar ve renkli yastıklar vardı. Çaprazındaki köşede duran şifonyerin üzerine hatırı sayılır büyüklükte bir ayna yerleştirilmişti. Gain yerinde durduğu için sevindiği eski ahşap dolabına hasretle baktı.


Alia neşeyle arkasına dönüp "Onunla biraz daha oynayamaz mıyım?" diye sordu. Eşinin şaşırmış ifadesine karşın etrafına baktı.


"Ben buraya taşınmanın uygun olacağını düşünmüştüm."


"Buna sevindim." Gain genç kıza doğru yürüyüp onun yanına oturdu. Tedirgin hareketlerle bebeği eline aldı ve yüzünün hizasına kaldırdı. Şirin suratı nihayet kendi rengine dönmüştü. Pembe beyaz şeker gibi bir yüze sahipti. Gain onun tüyler ürpertici güzellikteki gri gözlerini ve yanakları arasında parlayan pembe dudaklarını hayranlıkla izledikten sonra daha fazla sabredemeyeceğini hissetti. Bebeği eşi ile arasındaki boşluğa yatırıp Alia'nın elini tuttu.


Genç kız soran gözlerle Gain'e baktı. Bir şeyler söyleyecek gibiydi. İyi bir şeyler...


"Bebek bizimle kalacak."


"Şaka yapmıyorsun değil mi?" Alia ayağa kalkıp yeniden yerine oturdu. İnanamıyordu. Normal şartlarda İola ve Gain'e yalvarması gerekecekti. Kalbi normalde olduğundan daha hızlı çarpmaya başlayınca elini göğsüne koydu. "Ona bir isim vermemiz gerekecek."


Gain çenesini sıvazladıktan sonra "Ayana" diye mırıldandı.


Alia neşeyle "Ayana" diye tekrarlarken inanmayan gözlerle küçük kızına bakıyordu. Ona kendi yaşadıklarının hiçbirini yaşatmayacağına dair içinden yemin etti. Kızı ihtiyacı olan her şeye sahip olacak ve hiçbir zaman ailesinin eksikliğini duymayacaktı. Eşine sıkıca sarıldı ve gözyaşlarını serbest bıraktı.


"Seni seviyorum... Teşekkür ederim."

                                                                                  ***


Genç kız, Hera'nın onun için özel olarak diktiği beyaz elbiseyi giydi ve büyük bir özenle saçlarını topladı. İola birkaç saatliğine de olsa Ayana'ya bakmaya razı gelmişti. Küçük kızı neredeyse iki gündür yanından ayrılmıyordu. Ortalıktaki eşyaları topladıktan sonra heyecanla odanın diğer bölmesine geçti. Gain camın önünde muhtemelen avludaki mezarlara bakıyordu. Sessizce ilerleyip kollarını beline doladı ve yüzünü onun geniş sırtına gömdü.


"Evde olman çok güzel..."


"Uzun zaman oldu." Gain prensesine doğru döndü. Güzelliği bir kez daha nefesini kesmişti.


"Şhia beni çok şaşırttı. Dahası Hera'yı nasıl ikna ettiğini merak ediyorum." Alia sırıttı. Uzanıp Gain'in elmacık kemiklerine dokunduktan sonra "Onlara minnettarım." diye mırıldandı.

Genç adam gözlerini eşinin dudaklarına sabitleyip "Kızımız nerede?" diye sordu. O küçük yaramaz bir dakika bile ikisini yalnız bırakmıyordu.


"İola ona bir süreliğine bakabileceğini söyledi."

           

"Güzel..."

         

Alia, "Aklından neler geçiyor?" derken küçük bir kahkaha attı çünkü Gain onu arka odaya doğru ittiriyordu.


İola, ağlayan küçük kızı zapt edemiyordu. Aslında onu Alia'dan başka kimse susturamıyordu. Sıkıntılı bir nefes verip Ayana'yı kucağına aldı. Her ne kadar onları yalnız bırakmak istese de bu saatten sonra çocuk sesi çekebileceğini sanmıyordu. Üstelik elinde akşam yemeğini gezdirdiği hissinden bir an önce kurtulmalıydı. Minore'nin sıkıntılı geçen bebekliğini hatırlayıp yüzünü buruşturdu ve bir an önce ondan kurtulmak için adımlarını sıklaştırdı.


Kapı yüksek sesle tekrar tekrar çalınınca Gain o tarafa doğru bakıp dişlerini gıcırdattı. Bebeğin sesi kulaklarını tırmalıyordu. Duymazlıktan gelmeye çalışsa da yapamadı. Sırt üstü uzanıp kendisinden defalarca özür dileyen Alia'ya gitmesi için izin verdi. Genç kız aceleyle elbisesinin askılarını düzeltip adeta tekmelenen kapıya koşarken Gain kolunun altındaki yastığı sertçe duvara fırlattı ve yorganı üzerine çekti.


Alia küçük kızını kucağına alıp İola'ya teşekkür ettikten sonra kapıyı kapadı ve yatak odasına geçti. İki dakikada çıkarılabilecek ne kadar tiz ses varsa hepsini çıkaran çocuk bir anda susmuş ve etrafa gülücükler yaymaya başlamıştı. Alia sinirinden yorganı dişleyen Gain'e masum bir bakış gönderip kızlarıyla birlikte yatağa uzandı.


Ateşin efendisi göğsüne çıkan bebeğin pembe beyaz yüzüne ve küçük ellerine baktı. Böylesine güzel bir bebeğe sahip olduğunu düşünmek onun damarlarında pompalanan taze kandan daha heyecan vericiydi. Alia onlara yaklaşıp çocuğun kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra gülümsedi. Gain onun gözlerindeki muzur ifadeyi görmezden gelip Ayana'ya döndü.


Alia kızının çok iyi bir öğrenci olduğunu dün gece keşfetmişti. Yeniden onun kulağına eğilip ısrarla öğrettiği kelimeyi fısıldadı. Daha sonra başını erkeğin omzuna yasladı.

Küçük kız annesinin onu teşvik etmesiyle Gain'in saçını sıkıca çektikten sonra badem biçimli gözlerini onunkilere dikip mırıldanmaya başladı. "ba-ba-ba"


Gain duyduğu şeyin şokuyla gözlerini kırpıştırdı. Küçük kız alnını onun çenesine dayayıp elleriyle göğsünden destek alarak yeniden doğruldu ve Alia bir kez daha onun kulağına fısıldadıktan sonra Gain'in yüzüne doğru hapşırıp tüyler ürpertici sesiyle "Ba-ba" dedi.


Genç adam titrek bir nefes aldı. Uzanıp bebeğini ve sevdiği kadını öptükten sonra kollarını ikisine de sıkıca doladı.


"Ölümüm sizin yüzünüzden olacak..."

                                                        

                              -SON-

BU HİKAYEYİ SONUNA DEK OKUYAN HERKESE SONSUZ TEŞEKKÜRLER... İLK GÖZ AĞRIM 18 YAŞIMIN İLK HEYECANI ÇOK KIYMETLİDİR. HATALARKURGU EKSİKLİKLERİ AFFOLA. FAKAT İLK KURGUM O YÜZDEN GELİŞTİRİLMEYECEK VE DEĞİŞMEYECEK. ŞU AN 34 YALINDA PROFESYONEL BİR YAZAR OLSAM DA EĞER BEBEK ADIMLARIM OLMASAYDI BU NOKTAYA GELEMEZDİM. YENİ YAZAN HERKESE TAVSİYEM ASLA BIRAKMAYIN YAZMAKTAN VAZGEÇMEYİN. YAZDIKÇA GÜZELLEŞECEK VE GELİŞECEKSİNİZ.


Loading...
0%