Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Gelin

@gizemmgurbuzz

Alia Gain'in ardından kaleye girerken yerinde duramıyordu. İkisi de birbirlerine verdikleri sözden bu yana tek kelime etmemişlerdi. Genç kız erkeğinkilere kenetlenmiş parmaklarından gözlerini ayırıp etrafına baktı. Sabah ki törenin ardından herkes odalarına çekilmiş görünüyordu. Etrafta şamdanlardan yayılan titrek ışığın gölgelerinden başka hiçbir hareketlilik yoktu. "Fırtına öncesi sessizlik" diye düşündü. Salona girdiklerinde muhtemelen İola en güçlü fırtınayı dahi korkutacak bakışlar fırlatacak ve Orion'un bağırışı gök gürültüsünden farksız olacaktı. Alia hava durumu misali yaptığı korkunç tahminleri bir kenara atıp gülümsedi. Tüm bunlar üst üste gelse dahi kimse keyfini kaçıramazdı. Mutlu bir iç çekişten sonra ikinci kata çıkmışlardı bile fakat Gain koridora doğru dönmek yerine merdivenleri çıkmaya devam etti. Onlara bakan savaşçılara aldırış dahi etmiyordu. Alia'nın odasının önüne geldiklerinde nihayet durdular. Gain kapıyı açıp "Sen içeri gir." diye emretti. Genç kız bu gün itaatkar olacaktı. Söz dinleyen küçük kız çocukları gibi başını evet manasında salladı. İçeri girmek için onun elini bırakmak zorunda olması hayal kırıklığına uğramasına neden olsa da belli etmemeye gayret ederek gülümsedi.


Prensesinin gülümseyişi ışıl ışıldı. Bunun üzerine onun için yaptığı tokayı çıkarıp Alia'nın dans etmekten dağılmış saçlarını geriye doğru topladı ve elinin tersiyle onun yanağını okşadı. Ay ışığı pembe yanaklarından süzülüp giderken Gain bir kez daha ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Biraz daha burada dikilirse aşağı inmek ıstırap olacaktı. Bu yüzden gözlerini onunkilerden ayırıp merdivenlere doğru yöneldi fakat Alia'nın adını fısıldamasıyla durdu. Tanrı aşkına! Her defasında adını ilk kez duyar gibi olduğu yere mıhlanmak zorunda mıydı? Derin bir nefes alıp çabucak arkasına döndü.


Alia'nın çoktan aralarındaki mesafeyi kapatmış ona bakıyor olması genç adamın içini ürpertmeye yetmişti. Daha fazla düşünmeden prensesinin yüzünü avuçları içine alıp onu öptü. Alia itiraz etmedi. Aksine tıpkı kaleye geldiği ilk gün yaptığı gibi kollarını onun boynuna dolayıp çizmelerinin üzerine çıktı.


Öpüşmeleri masumiyetinde ötesine geçtiğinde genç adam artık durması gerektiğini düşündü. Başladıkları yerde durmadıklarından adı gibi emindi çünkü az önce bir kapının açılıp kapandığını duyar gibi olmuştu. Kollarını çözüp onu serbest bıraktıktan sonra gözlerini açtı. Tam tahmin ettiği gibi genç kızın odasındaydılar ve Gain oraya nasıl girdiğine dair hiçbir fikre sahip değildi. Adeta boğazında atan kalbinin dışarı çıkmaması için dudaklarını sıkıca birbirine bastırırken diğer yandan göğüs kafesini zapt etmeye uğraşıyordu. Alia, cüretkar bir tavırla ona bakıyor ve yüksek sesli nefesler alıp veriyordu. Gain genç kızın gözlerindeki ateş çemberinin kalınlaşmış olduğunu fark etti. Tutkusu, onu esiri haline getirmişti. Bakışlarını yeniden prensesinin dudaklarına kaydırdığında ise bir kez daha duygularına yenik düştü...


Genç adam ayaklarının onu daha fazla taşımayacağını hissettiği an durdu. Parmağını onun dudaklarına bastırıp nefes nefese "Dur!" diye yalvardı. Alia'dan herhangi bir ses çıkmayınca onu kendisiyle taş duvar arasında ezdiğini fark edip geri çekildi. Sırtını kapıya yapıştırıp elini arkasına attı ve kapı kolunu aradı. Zahmetli bir uğraştan sonra kolu aşağı indirip güçlükle dışarı çıktı.


İola dur durak bilmeksizin konuşmuştu. Gain peşinde onu takip eden Aias, Şhia, Dan ve diğer savaşçılarla beraber odasına çıkarken neredeyse gün doğmak üzereydi. Yaptıkları planı iyice gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyordu. Orion'u avluya bakan balkonda görünce durdu ve diğerlerine önden gitmelerini işaret etti.


Girecekleri savaştan önce onunla konuşması gerektiğini düşünüyordu. Doğrusu bu gün birileriyle kavga etmeden konuşmak konusunda oldukça başarılıydı. Fikrini değiştirmeden önce adımlarını hızlandırdı.


Orion ondan tarafa bakmadı. Homurdanmakla yetindi. Gain inatçı davranacaktı. Bu zamana kadar ağabeyinin Minore için hissettiklerine asla anlam verememişti. Alia hayatına girdikten sonra aralarındaki bağın onu ne hale getirdiğini düşündükçe ona hak veriyordu. Sevdiği kadını, başka biriyle paylaşmak bir yana ona dokunulmasına dahi tahammülü yoktu. Orion'un ona gösterdiği sabrı geçte olsa anlayabildiği için mutluydu.


"Yarın gideceğini duydum."


"Çok sevinme sevgili kardeşim Minore tehlike altında olmasaydı o sıkıcı yere geri dönmeyecektim. Savaş bittiğinde odanı boşaltmak zorunda kalabilirsin." Orion elini balkonun tırabzanına sıkıca vurdu. Kaçar gibi gitmektense klanı için savaşmayı yeğlerdi. Sıkıntısını kendince omuz silkerek giderdikten sonra kardeşinin sersem görünüşüyle dalga geçmeye karar verdi. "Duvardan atlayarak ritüelden kaçmanız çok çocukçaydı. İola'yı sakinleştirmek zorunda kaldım ve bütün o sıkıcı işlerle tek başıma uğraştım. Böylece Aias da bir köşede gülerek benden intikam almış oldu."


Genç adam ağabeyine sırıttı. "O halde buraya döndüğünde bütün o sıkıcı işleri yüklenmek zorunda olduğunu bilmeni isterim." Orion çenesini sıvazlayıp gülümseyince Gain duraksadı ve aniden konuşmaya başladı. "Sana haksızlık ettim. Minore her zaman sana aitti. Ona karşı olan hislerim gerçek bile değilken ben her zaman senin yoluna çıktım."


"Yoluma çıkmadın. Tıpkı benimde senin yoluna çıkamayacağım gibi."


"Yine de bana savaş açmamalıydın! Eğer hissettiğimi sandığım büyük sevgime yenik düşüp seninle kavga etseydim kazanırdım. Aklın zaten karışıkken ve sen olduğun şeyi inkâr ederken seni yenmek hiçte zor olmazdı..." Gain sırıttı. "Ahmak gibi davranıyordun."


"Sana karşı anlayışlıydık evlat. Kadınımda bende öyleydik. Minore senin duygularını incitmemek için yıllarca beni kabul etmedi."


"Alia'ya minnettar olmalısın"


"Her ne kadar hoşlanmasam da ona minnettarım." Orion anlayışlı gözlerle kardeşine baktı. "Ateşle oynuyorsun Gain. O tam bir canavar. Gözünü korkutmak imkânsız... Güzel yüzünün altındaki korkunç ifade gözlerimin önünden gitmiyor. "


Gain'in kahkahası ormanda yankılandı. "Aynı zamanda yılanlardan korkacak kadar masum."


Orion'un gözleri irice açıldı. "O halde buraya gelirken yanımda dev bir kobra yılanı getireceğim."


Gain ağabeyine yaklaşıp çocukken yaptığı gibi yumruğunu ona doğru uzattı. Orion yumruk yaptığı elini onunkine tokuşturduktan sonra ani bir dürtü ile kardeşine sıkıca sarıldı.


"Eğer benimle dövüşmeyi kabul etseydin bile sana karşı bilerek kaybederdim evlat."


Genç adam boğazına düğümlen koca yumruyu aşağı indirmek için yutkundu. Sertçe ağabeyinin sırtına vururken "Seninle asla kavga etmezdim." diye mırıldandı.


Merdivenleri tırmanırken kalbi hiç olmadığı kadar hafifti. Önüne çıkan tüm engelleri zorlanmadan aşabilirdi. Birkaç gün boyunca hiç durmadan çözüm yolu üretebilir, İola'nın azarlamalarını sevecenlikle dinleyebilir ve arta kalan vakitte prensesinin odasına sıvışabilirdi. Alia'nın sıcaklığını ve gözlerindeki alevi düşününce dudaklarını dişledi. Aklını yerinde tutmaya özen göstererek basamakları ikişer üçer çıktı ve odasının kapısını açıp bir grup çatık kaşlı adama içtenlikle gülümsedi.


Bu sırada Orion minnettarlığını dile getirmek için Alia'nın kapısını çaldı ve kapı sanki onun çalmasını bekliyormuşçasına aynı hızda açıldı. Genç kız soluk soluğaydı. Üzerinde onun beyaz teninin çoğunu açıkta bırakacak deri etek ve üst bölgesini örten deri bir şerit vardı. Orion bakışlarını onun hayal kırıklığı ile asılan yüzüne sabitledi.


Alia pelerinine sarınıp dudaklarını büktü. "Ritüelden kaçtım ve çok mutluyum!"


"Evet, bunun için bende mutluyum küçük hanım."


"Öyleyse tahmin edeyim, beni çıldırtmak ve mutluluğunu ikiye katlamak için buradasın. Yanılıyor muyum?" Genç kız gülümsedi. "Keyfimi kaçıramayacaksın Orion!"


Orion sırıttı. "İnatçı kardeşimin kalbini yumuşattığın için sana minnettarım. Buraya bunu söylemek için geldim."


Alia öne atıldı "Yoksa ikiniz barışmaya mı karar verdiniz?"


"Biz küs değildik tatlım. Saçma nedenlerden ötürü gurur yapan iki ahmaktık." Erkek boynundan ucunda ince sarı halka bulunan kolyeyi çıkarıp "Bana elini uzat." dedi. Alia başta tereddüt etse de elini onun avucunun içine yerleştirdi.


Orion zinciri koparıp sarı halkayı Alia'nın parmağına taktı. Genç kızın parmakları tahmin ettiği gibi annesininkilere benziyordu. Klana ait olan bir diğer yüzüğü daha onun zarif parmağına taktıktan sonra elini sıkıca tutup "Her ne kadar başta seni kendim ve klan için tehdit unsuru olarak görsem de kardeşimi kazanmamı sağladın bu yüzden annemizin yüzüğünü taşımanı istiyorum."


"Ama bu yüzük senin için çok değerli olmalı."


"Kardeşim de benim için değerli tatlım." Orion bakışlarını kaçırdı


"Artık gitmem gerekiyor."


"Teşekkür ederim..." Genç kız erkeğin kolunu sıvazladıktan sonra onun gidişini izledi.


Carna, Hera ve beraberince sivri dişli kadınlarla odasına daldığında Alia yatağında doğruldu. Bütün gün uyumamış, yatakta sağa sola dönüp durmuştu. Kadınlar heyecanla etrafını sardılar.


"Kaçak prenses burada!" Carna kahkahalarla arkadaşına sarıldı.


"Seni merak ettik. Dün neler oldu anlatacak mısın?"

"Ah... Tanrım şu yüzüklere bakın! Neler olduğu açıkça ortada." Hera çığlık attı. Elindeki beyaz elbiseyi yatağın üzerine serip saçlarını geriye atarak "Size söylemiştim." diye böbürlendi.

Alia kadınlara sırıttıktan sonra yataktan çıktı. Arkada sessizce onları izleyen Ryv'ye sıkıca sarıldı.

           

"Bugün daha iyisin değil mi?"


"Çok daha iyi olacağım." Ryv elini madalyonuna götürdü.


Genç kız ellerini çırptı. Camene ve Dya'ya dönüp "Gidip hazırlanın salona sizinle beraber girmek istiyorum." dedi. Ses tonundaki mutluluk bütün vampirlerin yüzüne yansımıştı. Sivri dişliler gülüşerek çabucak odadan çıktılar. Alia yatağın üzerindeki elbiseyi eline alıp üzerinde tuttu. Derin göğüs ve sırt dekoltesi dikkatini çekmişti. Tıpkı Minore'nin giydiği hayranlık uyandıran elbiselere benziyordu. "Bu fazla gösterişli olmayacak mı?"


"Rüya gibi olacaksın. Gain'e yakışır bir eş ve bu klana yakışır bir prenses." Carna ellerini ovuşturdu gözleri ışıl ışıl parlıyordu.


"Rüyadan daha fazlası olmalı. Onun gözlerine bir bak Carna! Kırmızının en güzel tonundalar." Hera parmaklarını siyah saçlarının arasından geçirdi. Dudaklarını dişleyip ustalıkla belini kıvırdı. Carna da ona katılarak olduğu yerde döndü. Saçlarını tek omzunun üzerinden sallandırırken siyahî kadına yaklaşıp onu kendine çekti. Bir elinin parmaklarını onun dudaklarına bastırırken diğeriyle belinden tutuyordu.


Genç kız yüzünü buruşturup yatağından aldığı yastığı onlara fırlattı. "Siz ikiniz durmayacak mısınız?" diye çıkışıp kollarını göğsünün altında kavuşturdu. Carna ve Hera bu kez ona doğru yürümeye başladılar. Yüzlerindeki ifade o kadar komikti ki Alia dayanamayıp gülmeye başladı. Az sonra iki kaçık vampire uymuş oda onlarla birlikte dans etmeye başlamıştı.


Alia etrafında vampirleriyle birlikte salona girdiğinde herkes ona bakıyordu. Gözleri dimdik karşıya bakıyor ve önüne gelen her şeyi yakıp geçen muhteşem bir kızıllıkta parlıyordu. Saçlarının bir kısmını arkadan tutturmuş ve giydiği krem rengi elbisenin zarafetini ortaya çıkarmıştı. İola gülümsedi genç kız her zamanki gibi bütün dikkatleri mıknatıs gibi üzerine çekmişti.


Gain başını yana yatırıp gözlerini genç kızın üzerinde dolaştırdı. Giydiği beyaz elbise içinde bu dünyaya ait olamayacak kadar güzel görünüyordu. Minore'nin zarif hareketleri ve İola'nın bilgece duruşunun yanı sıra tatlı bir mizaçla kendisine doğru geliyordu. Gözleri, Alia'yı ezberlercesine üzerinde dolaştıktan sonra parmağındaki yüzüğe takıldı. Gain bir an için nefesinin kesildiğini hissetti. Parmağındaki altın halka annesine aitti. Diğer elinde ise klanın simgesi olan ve onun gelini olduğuna işaret eden yüzük vardı. Genç adam boğazını temizleyip dikkatleri kendi üzerine çekerken Alia elini kalbinin üzerine koyup onu ve İola'yı selamladı.


Aias konuşmayı devralarak tüm savaşçıların ve Gain'in dikkatini kendisine çevirmesini sağladı. Sert emirlerle savaşçılara planı anlatıyor onlara ne yapmaları gerektiğini söylüyor, dikkatlerini vermeleri için onlara bağırıyordu.


"Üzerinizde prensesin kokusu bulunan giysiler taşıyacaksınız..."


Alia kaşlarını çattı. "Plan bu değildi Aias, orada bizzat bulunmam gerektiğini biliyorsun. Kıyafetlerim varlığımı hissetmeleri için yeterli olmayacaktır."


"Sen fark edemeyebilirsin ama bir oda dolusu vampirin içinde dahi olsan kokun dışarıdan çok rahat ayırt edilebiliyor." İola dünkü kızgınlığını atlatamamış görünüyordu.


Alia itiraz etmek için öne atıldı ama aklına daha iyi bir fikir gelmişti. Eteklerini toplayarak kalabalığın arasına girdi. Kokusu ona hoş gelen birkaç vampirin arkasına geçerek "Burada yalnızca benim olduğumu düşünebilir misiniz?" diye sordu. Vampirler homurdanmaya başladılar. Alia topluluğun kendisine katıldığını onların yüksek sesli uğultularından duyabiliyordu. Tırnağını koluna batırıp kanın sıcaklığını, kolundan bileğine doğru aktığını hissettiğinde "Peki ya şimdi?" diye sordu. Vampirlerin hepsi aynı anda ona döndüler. "Bu yüzden orada olmak zorundayım."


"Akıllarını kaçıracaklar..." tam yanında duran ince uzun, kumral kadın yavaşça geriledi.


"Prenses Alia haklı! Başka hiçbir şey düşünmeyeceklerdir." Ryv oldukça yüksek sesle konuşmuştu. Sivri dişliler ona katıldılar. Alia kolunu sıvazlayıp önündeki uzun vampirin omzunun üzerinden Gain'e baktı. Bugün bordo gömleğiyle harika görünüyordu. Göz göze geldiklerinde Alia başını önüne eğdi.


Aias ile aralarında genç kızın anlayamadığı uzun fısıltılardan sonra toplantıları Gain'in yaptığı görev gruplarıyla son buldu. Uzun bir süre yapılan görev dağılımını tartıştılar. Alia onların fazla gürültücü ve düz mantıklı olduklarını düşünse de savaş muhabbetlerine katılmamayı tercih etti.


"Ryv onları dinleyecek ve yaklaştıklarında kadınlar geri çekilecekler." Gain oldukça sert konuşmuştu. -Geri çekilecekler- kısmını bastırması Alia'nın dikkatinden kaçmamıştı. Eğer farklı şekilde karşılaşmış olsalardı genç kız ondan fazlasıyla korkardı. Duruşu, bakışları ve ses tonuyla gerçek bir liderdi. Gözleri parmağındaki altın halkaya kayarken ona ait olmanın verdiği mutlulukla gülümsedi.


Gain kalabalığı dağıttıktan sonra Alia'ya doğru ilerledi. Her zamanki gibi gereksiz yere kendini tehlikeye atmıştı. Onunla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu.


Yere damlayan kanları ayağıyla temizlemeye çalışıp ellerini önünde kavuşturarak ona baktı. Gain'i karşısında dudaklarını dişlerken bulmak Alia için sürpriz değildi. Genç kız kızıl gözlerini erkeğinkilere dikip ondan bir şeyler söylemesini bekledi. Gain ise yalnızca ufak bir baş hareketiyle ona kapıyı işaret etti.


Elbisesinin eteklerini toparlayıp kalabalığın arasında ilerlemeye başladı. Etrafındaki herkesin bu gün yerlere kadar eğilip onu selamlamalarını yüzüğüne borçlu olduğunu biliyordu. Yaptığı küçük jest için ortalık yatıştığında ziyarete gidip Orion'a teşekkürlerini iletecekti. Kimsenin onları rahatsız etmemesini dileyerek merdivenlere doğru yöneldi.

Nefes alıp verişleri sıklaştırdığı adımlarıyla neredeyse aynı hıza ulaşırken genç adam prensesinin niyetini nihayet anlamıştı. Yine de sessiz kalıp yürümeye devam etti. Bir yandan onu göz hapsinde tutarken diğer yandan etrafta ona bakmaya cüret eden vampirleri hafızasına kazıyordu. Eğer göz ucuyla bakanları da eklerse tüm klanı cezalandırması gerekecekti.


Loading...
0%