@gizemmgurbuzz
|
Ertesi Gün Ezgi bir iki kilometre dahi etmeyen yolu yürürken sağa sola ardına bakmaktan boynuna ağrılar girmiş montunun cebinde tuttuğu dün aldığı muştayı sıkmaktan parmaklarının arası kesilmişti. Genç kız ardına bakarak yürürken az kalsın eziliyordu. Polise gitmiş şans eseri bir kadın polis durum ile fazladan ilgilenmişti. Yine de korku içini bir kez sarmıştı genç kızın. Önceki günden beri telefonuna gelen bir arama yahut mesaj bulunmuyordu. Belkide konu Kırcalılara dek gitmiş olay çoktan halledilmişti lakin Ezgi sosyal medya ya da magazin sitelerinde herhangi bir habere rastlamamıştı. Böyle bir olay elbet duyulurdu öyle değil mi?Hoş duyulduğu vakit ailesinin de kulağına giderdi. Genç kız olayın üstünün bir şekilde kapanmasını umarak vardiyasının başına geçmek üzere ağır kapıyı ittirip arka kısımdaki giyinme odasına montunu bırakarak marketin kalın polarını üzerine geçirdi. Kapı açılıp kapandıkça üşüyordu. Ezgi telefonunu kasanın yanına koyup giriş yapması ardından fiş bölümünü kasada bulunan bozukları ve miktarı kontrol edip beklemeye koyuldu. Bu saatler pek yoğun olmuyordu. Telefona bildirim geldiğinde yerinde sıçrayarak korkuyla eline aldı lakin Ktpad bildirim mesajı olduğunu farkettiğinde gülümseyerek gelen yorumu okumaya koyuldu. Buda olmasaydı ne yapardı bilmiyordu. Cihan arabayı bir alt sokakta park ederek iç kapüşonu kafasına geçirip yüzündeki maskeyi gözleri altına çektikten sonra yürümeye koyuldu. Genç adam insanların yanından geçerken öksürmeye çalışıyordu çünkü alnının ortasında Cihan Kırcalı yazıyormuş gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Yolda rahat yürüyememek diye bir şey vardı. Hoş burada paparazi yoktu lakin genç kızlar her yerdeydi. Genç adam Metenin bahsettiği marketin önüne geldiğinde yanaklarındaki havayı üfleyerek önünden girmeye çalışan yaşlı teyzeye kapıyı açtı. İçerisi sakin görünüyordu. Cihan elinde imha edilmesi gereken telefon ile önüne bakmakta olan kızı dahası bildiği tek şey olan korkunç ombreli kıvırcık saçlarına bakıp önüne dönerek markette gezinmeye koyuldu. Genç adam bir süre sonra fazla sinerek yürüyor olmasının ileride aburcuburları düzenleyen genç çalışanın ilgisini çektiğinin farkına vardığında kapüşonunu çıkarıp sırtını dikleştirerek sevdiği birkaç atıştırmalık alması ardından fazlaca stres yaptığından bir müddette marketin ortasındaki raflara konulmuş her telden ıvırzıvırlara bakındı. Araç süpürgesi... İşte bu alınır... Cihan reyonda bulduğu işe yarar görünen araç içi süpürge kutusunu koltuğu altına sıkıştırıp ağır ağır kaçınılmaz sonuna doğru ilerlemeye koyuldu. Lakin kasaya yaklaştığında tedirginlik ile kendini bir müddet de cam dolap içine konmuş telefon hafıza kartları traş makinası gibi şeyleri incelerken buldu. Bu sırada önüne iki delikanlı geçmiş kapıyı tuttuğu yaşlı teyze elindeki süt ve ekmekleri koyması ardından tuttuğu deterjanı önüne uzatıvermişti. "Oğlum bu ne malı? Bakıver Türk mü?" "Değil teyze." "Hangisi uygun buradakilerin şu elindekine bak da deyiver bana" Cihan telefonundan deterjanlara bakarak hangisinin uygun olduğunu araştırırken bir müddet teyzenin kendince ettiği beddualarını dinledikten sonra kasaya yönelip elindekileri bıraktı. Ezgi -ki ilk kez karşılaştığı bir kadının adını biliyor olmak tuhafına gitmişti- iki gencin ürünlerini geçirmeden önce kasa altından çıkardığı etikletleri kağıdından ayırarak gençlerin aldığı cips ve kola üzerine "İSRAİL MALI" damgası vurmaktan çekinmediğinde Cihanın kaşları havalanıverdi. "Duyar kasma abla!" Ezgi çocuğa tek kaşını kaldırıp üzerindeki poların fermuarını açarak bu defa babasının kucağında ölü yatan bir bebeğin tişörte iğnelediği fotoğrafını gençlerin gözüne sokarak ürünleri geçirmek üzere hareket etti. "Geçme abla yemeden dizdin boğazımıza! Ali git şuradan iki ayran birde zambalardan al... " Genç adam kızın fazlaca çıkık elmacık kemikleri üzerindeki çekik koyu renk gözlerine düzgün sayılabilecek estetiksiz burnuna sivri burçlu dudaklarına ardından onun çevresinde olsa devlet meselesi haline gelecek olan saçlarına bir müddet bakıp önündeki delikanlının getirdiği yeni atıştırmalıkları kasadan geçirişini izledi. Cihan bir parça sessizlik istediğinden deterjanı değiştiren teyzeyede yer verip maske ile dikkat çekmemek adına birkaç kez öksürdü. "Salgın çok salgın... Korona meleti geri döndü diyorlar. Açma ağzını he mi çocuğum." Genç adam teyzeye gülümseyerek kafa salladı. Gözü bu kez kasa yanında duran telefondaydı. Ezgi İlter kendisine baktığında önüne dönüp tam olarak nasıl cümleye girmesi gerektiğini düşünmeye koyuldu. Genç kız teyzenin poşetine aldıklarını koyması ardından diğer müşterinin aldığı ürünleri kasadan geçirdi. "Duyarlılığınız sizi işinizden etmesin?" Cihan boğazını temizledi. "Birkaç azarlanma ya da laf dalaşı ötesine geçmez hiç kimse. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu söylemeye cesaretleri yok. Olmamalı da." Ezgi bir anda onunla konuşanın genç ağzında maske olan bir adam olduğunu fark ettiğinde elindekini bırakıp yavaşça telefonuna uzandı. "Bir saniye bekleteceğim fiş bitti." "Ezgi" Cihan hafifçe kızın önüne geçip ağzındaki maskeyi aşağı kaydırdı. "Şimdi bağıraca-" Genç kız gözlerini kısarak karşısındaki adama baktıktan sonra bir adım gerileyip ona gösterdiği telefon ekranındaki yollanan mesaj kutusuna baktı. "K-kırcalı?" "Ya... Kırcalı..." Cihan maskeyi örtüp kaş çattı. "Numaramın siz... sende ne işi var?" Genç kız dudaklarını kemirdi. "Uzun hikaye. Bilmeyecek kadar küçük olmadığını var sayarsam eskiden numara sallayıp yapılan aramalar gibi düşünebilirsin ona benzer birşey." Genç kız şaşkındı. "Evimin adresini de mi sallayarak tutturdun!" "Gibi..." Cihan dilini şaklattı. "Peki burada ne aradığını sorabilir miyim?" Beni polise şikayet etmen güzel sonuçlar doğurmadı bir hata yaptım ve bunu yaparken kesinlikle kafam çok çok güzeldi. Bunun özrünü dilemek niyetindeyim lakin aynı zamanda kendimi de güvenceye almak zorundaymışım gibi..." Ezgi adamın aldıklarını hızla geçirip post cihazını çevirerek temassız kartını okutmasından sonra bir sonraki müşterinin aldıklarını geçirmeye koyuldu. "Poşet alacaktım..." Cihan kasadan ayrılmamaya bir kılıf bulmaya çalıştı. "A, sanırım birşey unuttum" Genç adam az öteye giderek reyonda aranır gibi yapmaya çalışarak kadının alışverişini bitirmesini bekledi. Ezgi ne diyeceğini de ne yapacağınıda bilemez haldeydi lakin saçma sapan bir oyun için kurban seçilmesine gülüp geçecek de değildi. "Ne gibi bir güvence... Şikayeti geri çekmemi mi istiyorsun üzgünüm. " "Hayır... Lütfen bir daha adıma karakola gitme yeter. " Cihan dudaklarını kemirerek kızın telefonunu çekip aldı. "N-ne yapıyorsun!" "Delili yok ediyorum!" "Şimdi polise gidiyorum ve tepedeki kamera çok işime yarayacak!" Genç kız kasadan çıkmak istedi lakin adam önünü kestiğinde olduğu yerde durup elini telefonu alabilmek adına montunun cebine atmak istedi. Cihan maskeyi indirip hafifçe eğilerek kızın gözlerine baktı. "Bana bak. kimim ben... Oradan sapık gibi mi görünüyorum" "Şu an evet! Telefonumu ver!" "Bunu almak zorundayım." "Telefonumu ba-na ver! hakkında herhangi bir haber yapmayacağım ya da bundan bahsetmeyeceğim tamam mı. Telefonumu ver!" Genç kızın yazdığı her şey tüm hesapları her şeyi oradaydı. "Olmaz. Sen nasıl ki polis ile kendini korumaya alıyorsan bende bu şekilde kendimi korumak zorundayım." "Peki silelim videoyu hemen..." "Hayır silinen videolar geri getirilebilir!" Cihan gözlerini kıstı. "Getirmeyeceğim!" "Bunu bilemem..." "Bağıracağım!" Ezgi boğazını temizledi. "Sus sus!" Cihan yumruğunu montuna vurdu. "Telefonu ver!" "Peki al! Tamam!" Genç adam telefonu kıza vermeden önce açıp Istagram logosuna tıklayarak kendisine istek gönderdi elbet bunu yaparken kız etrafından uzanmaya çalıştığından sağa sola dönmeyi ihmal etmedi. "Ne yaptın!" "Al buyur..." Cihan kafa salladı. Şimdi bu isteği kabul edip ardından tüm medyaya sevgili olduğumuzu ima edeceğim. Yemin ederim paparaziden evinin kapısından dışarı adım atamaz hale gelirsin. Hakkında çıkacak dedikodular oluşacak haterlerdan bahsetmiyorum bile. Ezgi dudaklarını dişleyerek telefonu önüne koydu. "Telefon da videoda resimde mesajda umurumda değil lakin bunun içinde çok önemli şeyler var beni anlıyor musun. Öylece veremem." "Peki anlıyorum!" Cihan ağzını kapatıp telefonu alıp cebine koyarak cam dolabın önüne geçip orada duran telefona şöyle bir baktı. Çin malı orta segment şu an için idare eder birşey gibiydi. Elindekinden daha yeniydi en azından. "Hanımefendi şu telefonu çıkarabilir misiniz?" Ezgi dişlerini sıkarak kadının aldığı bulaşık deterjanı üzerine sertçe "İSRAİL MALI" yazan etiketi yapıştırdı. "Üstüme iyilik sağlık!" "Sİzin üzerinize olan sağlık ne yazık ki bu çocukların üzerine yağan bombalara engel olmuyor!" Genç kız ürünleri bırakıp çıkan kadın ardından kaş çatıp yeniden adama baktı. "Bana kimliğini göster!" "Anlamadım!" "Bana kimliğini göster!" Genç kız elini uzattı. "Sabıka kaydı da vereyim mi?" "Mümkünse..." "Ben Cihan Kırcalıyım..." "İnsanlar birbirlerine benzer." Genç kız adamın eline tutuşturduğu ehliyete şaşkınlık içinde bakıp yeniden yüzüne döndü. "Dünya Cihan Kırcalının işsiz bir adam olduğunu bilmeli!" "İşte bu yüzden telefonu son görüşün." "Lütfen lütfen... İçindekiler!" Ezgi yüzünü ovaladı. "Şu telefonu çıkar" Cihanda sinirlenmeye başlıyordu. Burada vakit harcadığı şeye inanamıyordu genç adam. Ezgi tuhaf komik saçları ile önüne geçip telefonu çıkarması ardından kasa arkasına geçti. "Ne yapacağım bunu" "Geç" "On üç bin..." Genç kız adamın yüzüne baktı. O ise aynı kartı çıkarıp ekrana okutması ardından elindeki kutuyu kendisine uzattı. "Telefon!" Cihan kutuyu çekip açması ardından içinden iğneyi çıkararak simkartı yerinden çıkarıp kıza uzattı. "Sim!" "Numaralarım... Resimlerim belgelerim!" Ezgi diş gıcırdattı " üstelik bu ne demek oluyor." dedi elindekini sallarken. "Ezgi... Hanım! Bu telefonun akıbeti, üzerinden dozer geçtikten sonra boğazın serin suları olacağından karşılığını kabul etmek zorundasın." "Numaralarım! Belgelerim resimlerim!" "Onları yedeklememek senin suçun!" "Peki öyleyse yerinin bilinmesi çok zor olmayan yüksek plazanız önüne peşimde polisler ile geleceğimden emin olabilirsin!" "Allahım sabır... Bir aptallık ettim kabul lakin sapık bir adam değilim beni anlıyor musun! Yalnızca kendimi sevdiklerimi garanti altına almak istiyorum seni asla ama asla rahatsız etmeyeceğim!" "Belgelerim! Numaralarım!" "Peki... Peki..." Cihan kendi telefonundan açtığı internete kızın telefonunu bağladıktan sonra elinden telefonu bırakmayarak kıza çevirdi kendide ne yaptığını görmek adına yanına geçti. "Bu videyu birine gönderdin mi?" "Hayır! A... Polis hariç..." "Çok komik..." Ezgi hızlıca Instagram X tiktok ve Wattpad hesabından çıkış yaptıktan sonra Whatsappı sildi. Ardından önünde açılan telefona belgelerinden yedeklemiş olduğu yazılarını mailine gönderip hepsini oradan silmesi ardından son olarak google mail adresinden de çıkış yaptı. Cihan kolundaki saatten gelen arama ve bildirimlere öfke ile bakıp kıza döndü. "Ben meşgul bir adamım!" "Bende meşgul bir kadınım ve daha fotoğraflarım var üstelik onları kötüye kullanıp kullanmayacağını nasıl bileceğim!" "Ezgi... Hanım!" Cihan telefonu çekerek cebine koydu "Dikkat çekiyoruz!" "Fotoğraflarım ve atamadığım belgelerim!" "En önemlileri aldın mı!" Ezgi kendince kafa salladı." Pekala..." Genç adam kasa dibindeki kalemi çekip telefon kabı üzerine kişisel numarasını yazarak bıraktı. "Diğer şeyler için buradan ulaşabilirsin. Lakin şu an vaktim yok. Çok önemlilerse şayet iş çıkışı bir yerde oturup kalanı halledebiliriz." "Sen... hayır! Bağıracağım!" "Dilediğin kadar bağırabilirsin!" Genç adam cebindeki telefonu kaldırıp sallayarak sırıttı. Ardından hızlıca arabasına doğru ilerlemeye koyuldu. Ezgi bir önündeki telefona bir adamın bıraktığı numaraya gözlerini kırpıştırırken market sorumlusunun "Ezgi ne oluyor orada!" diye bağırmasıyla boğazını temizledi. "Sorun yok okuldan bir arkadaş" "Kasayı oyalama!" "Tamam!" Genç kız elindeki boş telefonu evirip çevirerek baktıktan sonra not defterine kayıtlı şifreleri aklına geldiğinde dirseğini kasaya dayayıp alnını avuç içine aldı. Bitmişti genç kız. --- Akşam (18.00) O5....: Cihan bey... Fotoğraflarım... Belgelerim... A, engelim mi kalkmış ne.😄 O5....: Geçici bir süreliğine...😤 Çok sağolun ezgi hanım akşam sekizden sonra müsaitim dilerseniz geri kalanını mesai sonrası halledebiliriz. O5...: Dokuz buçuk gibi kanlıca da olurum. Kanlıca? O5....: Kanlıca evet! Kalabalıkta. Ben sapık değilim...😵 05... : Kim olduğunuz ile ilgilenmiyorum ve bundan emin olamam. Tek bildiğim şu saçmalıktan sizin kadar benimde bir an evvel kurtulmak istediğim! Güzel. Dokuz buçuk kanlıca... Mavi Mont beyaz bere ve beyaz maske takacağım. 05...: Ne yapıyoruz kör randevu mu bundan banane. Onca insan içinde elimde bir buket gül ile gelebilirim... Düşüneyim ben bunu ya. Güzel!💐 05...: Pekala benim montum siyah maske de takacağım😮💨 Peki... O saçlarını salsan yeter... tanımak çok zor olmaz.👋 --- Neredesiniz Cihan bey? Sapık: Soğuk, kafedeyim Ezgi Hanım... Resim? Sapık : Yok ya... Nereden bileceğim gelip gelmediğinizi ya da beni tekrar işletip işletmediğinizi? Sapık: Bir daha tanımadığım hiç kimseye resim video yollamayacağım üzgünüm lakin İnstagramdan hikayeye attığım manzaraya bakabiilirsiniz Ezgi Hanım şimdi atıyorum... Nerede olduğumuz anlaşılmayacak mı? Sapık: Hayır çünkü evim az ileride... 40 numara :) Ezgi gözlerini büyüterek ekrana bakması ardından elbet minibüse binmeden evvel adamın gönderdiği hikayeyede bakmayı ihmal etmedi. Saat ve tarih ile paylaştığı altınada göz kırpma emojisi koyduğu hikayeye gözlerini devirmesi ardından gelen minibüse atlayarak kısa bir süre sonra Kanlıcanın meşur minik sahili önünde inip eski ama yoğurdun burada yenildiğine herkesi canı gönülden inandırmış samimi mekana -ki orada tekti- girerek az ileride deniz kenarında en arka dipteki masada oturan beyaz bere ve mavi montluya bakıp gözlerini kırpıştırarak masaya doğru ilerledi. Adam arkasına dönüp ayağa kalkarak sandalyesini çektiğinde ise kendisini alan gülmeden koruduğu için maskeye minnettardı. Aklı havadaydı ya bir an için kendisini Louis Lanchester sandalyesini çekmiş gibi hissetmişti. Bir dakika Louis mi? Hayır bu adamın Louis ile çok alakası yoktu. Var mıydı? Genç kız derin bir nefes alması ardından karşısında oturmuş ellerini önünde kavuşturarak yüzüne bakan adama döndü. "Geç kaldınız Ezgi Hanım." Cihan kızın masaya oturması ardından bir müddet kendince dalıp gitmiş olmasına anlam veremese de sorunlu bir tip olduğu aşikardı. "Kendimi garantiye almadan neden buraya kadar zahmet edeyim Cihan bey?" "Fazla mı senaryo yazıyorsun bana mı öyle geliyor..." "Telefonumu mu kurcaladınız!" Ezgi gözlerini irice açtı. "Hayır bunu neden yapayım?" Cihan cebinden kapalı telefonu çıkarıp göstermesi ardından açtı. "Ne istiyorsunuz buradan?" Genç kız adamın elinde tuttuğu telefonuna bakıp not defteri içine girerek şifrelerinin olduğu dosyayı sildi. "Birkaç önemli fotoğrafım var. Bu arada bu telefon ona eş değer değil..." "Ona eş değer olanlara fosil deniyor Ezgi hanım" "Çok komik! Gayet iyiydi." "Bana kalırsa meyvelerden bir tane almalıydık. Özrümün bir karşılığı olarak. Lakin o an en hızlı yol buymuş gibiydi." "Meyve falan istemiyorum. " "Gurur mu yapıyorsunuz?" Cihan güldü. "Neden beni taciz edip yaptığınızı temizlemek için telefonuma el koyduğunuzdan mı gurur yapacağım. Elbet almak zorundaydınız... " Genç adam dudak büküp kafa sallaması ardından "Hadi..." dedi telefonu göstererek. Ezgi ise adamın kene gibi yapıştığı telefona baktı ardından birkaç resmini kapak fotoğrafını Bluetooth üzerinden kendisine gönderip beklerken başını kaldırıp adamın elinde tuttuğu telefon ile ilgilenmesine göz ucuyla baktı. "Louis Lanchester..." "Ne chester?" Cihan bakışlarını kızdan yana çevirip görünen tek yer olan gözlerine odaklandı. "A chester parlement gri koltular... Güzel renk." "S-sen... nereden k-koltuk!" Ezgi gözlerini büyüterek uzaklaşıp ayağa kalktı. İki ay önce annesinin doğum gününde kelli felli bir borç altına girerek almıştı onları. Cihan kırcalının bilmemesi gereken bir detaydı bu..."Sapıksın sen!" "Hayır. Sus otur!" Cihan yanaklarındaki havayı üfleyerek kızı monttan tutarak sandalyeye çekti. "Peki... Numaranı bir mobilya mağazasının verilerinden buldum yani seçmece!" "Kişisel veri sızdırması dava edeceğim!" "Ez-gi İl-ter Hanım!" Cihan dişlerini sıktı. "İşiniz bitti mi!" "Hayır!" Genç kız omuz silkerek telefona uzandı lakin adam geri çekti. Aynı anda da telefonda konuşmaya koyuldu. "Hayır! Geliyorum! Kalkıyorum... Hayır! " "Üzgünüm çıkmam gerekiyor. Ya da şöyle yapalım şirketini dava edeceğiniz Mete Erguvan az sonra buraya gelsin... Gizlenmeye ihtiyaç da duymadığından onun kız arkadaşı gibi algılanın." "Mete Erguvan? Her ne ise..." Genç kız bir anda böyle büyük isimlerin içinde olmasından şaşkınlık duyduğundan yöneltmişti sorusunu lakin Cihan Kırcalının bakışları zengin oğlan fakir kız parodisi olarak gözünde canlandığında kaş çattı. "Feriha çekmeyeceğiz burada!" "Ne?" "Adını Feriha Koydum... diyorum. Çekmeyeceğiz. " Cihan başını iki yana sallayarak iç geçirdi. Ardından sinir bozukluğu ile güldü. "Pekala adını..." genç adam kızın saçındaki tuhaf renge takıldı. "Ne renk bu saçınız?" "Bal köpüğü..." Genç kız anlamsız bir mimik yaptı. "B-bal köpüğü... " Cihan kafa sallayarak kahkahasını bastırabilmek adına nefesini tuttu. "Kısa metraj Bal köpüğü adlı filmimiz burada bittiğine göre şimdi kalkabilirim sanıyorum gitmem gerekiyor. Kahve söyledim içersin..." Cihan maskeyi indirip kıza gülümseyerek selam vermesi ardından yeniden yüzüne oturtup hesabı ödedikten sonra çıktı. Genç adam biraz daha dursaydı Mete de Berk de o masaya gelecek tam hallolmuşken iyice batacaktı. " Ne yaptın!" Berk inmek için araba kapısını açamadan geçip arkaya oturan adama baktı. "Hem en etkileyici cevabı aldım üzerine birde buluşma teklifi ... Ben kazandım!" "Açık ara!" Mete dikizden yüzündeki maskeyi atıp kendisine sessiz bir küfür savuran arkadaşına baktı. "Atma yere pis oluyor! ” "Ne istiyorsun?" "Tatil Mete! Tatil!" Cihan arkasına yaslanıp kızın telefonunu kapatarak cebine koydu. 05... Kişisinden okunmamış mesaj 05...: Birkaç şey daha var lütfen atmayın... Genç adam başını iki yana sallayarak numarayı kaydettikten sonra öne doğru eğildi. "Biraz eğlence... Bu defa yüz yüze!" Balköpüğü: Belgelerim içinde 123 diye bir pdf dosyası olacak onu gönderir misiniz? (Görüldü) --- Bu bölümden sonra biraz Texting Louis Lanchester : Ölüm Meleği kitabımın baş karakteri. Ölüm meleği ve 12 kitaplık diğer seri burada değil. |
0% |