@gizemmgurbuzz
|
3 gün sonra...
;Günaydın hocam...
Cihan son üç gündür sessizliğe gömülen Ezgi İlter'in artık geleceğinden şüphe duyduğunda bir başka mesaj atmış fakat görülmesine rağmen yanıt alamamıştı. Genç adam dişlerini sıkıp gevşeterek bu durumun onu bir parça delirttiğini hissettiğinde bu defa karışan kafasındaki saçlara aynadaki kızgın ifadesine bakarak diş fırçasını ağzına tıkıp hırsını ondan aldı. Yanıtsız kalmak hoşuna giden bir şey değildi. Kibar bir davranış hiç değildi. Gözlüklerini çıkarıp lenslerini takarak bir süre solüsyonun verdiği soğuk hissin geçmesi için bekledi. Umursamamaya çalışarak işini sonlandırıp yüzünü kuruladı ve giyinmek için dolapların bulunduğu kısma ilerledi. Genç adam klasik bir kot üzerine salaş kiremit rengi örme kazağı geçirip kendine bakarken Ezginin ondan yardım almasını istemediğini söylemesine bozulmuş olabileceğini düşündü. Ne ise neydi. Cihan bazı konularda fazla kafa yorar olmuştu. Jacob & Co dan yeşil kayışlı üç boyutlu saatini bileğine oturtup uyum içinde olduğu kanısına vardığında takındığı umursamazlık ile aşağı inecekti ki banyodan gelen bildirim sesi ile duraksadı. Hayır bakmayacaktı. Ezgi ilter etik davranmıyordu onunda cevap vermeme lüksü pek tabii vardı. Genç adam kapıya doğru attığı kararlı birkaç adım ardından topuğu üzerinde dönerek kaş çattı.
"Telefonumu unuttum..." Evet telefonunu unutmuştu. Bir insanın telefonunu yanında taşımasından daha doğal bir şey olamazdı değil mi? Göz ucu ile açık ekrandaki bildirime ve kimden geldiğine bakarak telefonu elinde çevirdi. "Yardıma ihtiyacın var ve ortaya çıktın ama yemezler Ezgi İlter!" Genç adam odadan çıkıp koridorda yürümeye koyuldu. Az sonra kendini ne diye bu kadar sıktığına bir anlam veremeyerek göz devirip telefonunun ekranına baktı.
Bal Köpüğünden gelen yeni mesaj
Günaydın. Tuhaf oldu biliyorum...
"Tuhaf mı?" Cihan kaş çatarak mesajı açtı.
Balköpüğü; Günaydın. Tuhaf oldu biliyorum fakat mülakattan önce seninle konuşmak istemedim. Fazla stresliyim sanırım konuştuğumuzda tavsiye istemekten korktum. Kendim halletmem gereken bir mevzuu. Biraz ders çalıştım. Biraz arkadaşımla vakit geçirdim. Biraz liseli ergen videoları izleyip terminolojimi geliştirdim. Sanırım üç saate orada olacağım. Yazma sakın. Bu iş bitene kadar seni tanımıyorum.
"Peki..." Cihan anlam veremese de açıklama mesajına karşın sırıtıp keyfi yerine gelmiş bir halde mutfağa ilerledi. Oldukça tuhaf bir kızdı.
"Bir yere mi gidiyorsun?" Hülya hanım oğlunu süzdü.
"Hayır. Belki... İkindiden sonra bir arkadaşımın kahve sözü var. "Kimse gelmedi mi?"
"Nazlı hanımın görüşmesini dün gerçekleştirdik. Bugün için çok önemli bir işi varmış." Kadın kaşlarını kaldırarak çayını yudumladı.
"Yani elenmiş" Cihan sırıttı. Annesi despot bir kadındı. Dakikliğe önem verirdi ve önemli işin hastalık, ölüm olmaması halinde kabul görmeyeceğini biliyordu.
"Günler öncesinden verilmiş bir sözdü. Sanırım Cvsine fazla güveniyor... Oğuz bey de İki de gelecek."
Cihan umursamazca kafa salladı.
"Oğlum. Arkadaşın olduğundan görüşeceğim fakat yeterince iyi mi emin olamadım. Ezgi hanımın Saneme bir faydası olacağını düşünüyor musun?"
"Bilmiyorum. Buna mülakatlar ardından sen ve Sanem karar vereceksiniz. Tanıyorum diye kardeşimin üniversite senesini batıracak değilim. İş başka dostluk başka..." Genç adam omuz silkti.
Hülya hanım kafa sallarken Cihanın kolay kolay birinden arkadaş olarak bahsetmeyeceğinin bilincindeydi. Onun güvenini kazanmış olması elbet önemliydi yine de daha önemlisi vereceği eğitimdi. Buna da Cihanın dediği gibi sonrasında karar verecekti. Masaya oturup geç kalan kahvaltısını bekleyen oğlunun son birkaç günün aksine bu gün havasının yerinde olduğunu düşünerek gülümsedi.
---
Ezgiyi mülakat değil fakat ne giyeceği çokça strese sokmuş gibiydi. Giyime kuşama değer veren insanlar olduğunun farkındaydı ya da yalnızca Cihan öyleydi bilmiyordu fakat biraz internete baktığında Hülya hanımında oldukça özenli olduğu tartışılmazdı. Genç kız etekler gömlekler blüzler ile boğuşup durmuştu fakat sonunda üzerine Siyah bol paça bir pantolon ile vizon hakim yaka bir gömlek giymiş ve siyah bir pantolon askısı takmıştı. Neden olmasındı. Kombini tamamlayacak şık bir kemere sahip değildi. Üstelik bu duruşu da sevmişti. Genç kız düz yakasız kendisine bol gelen annesine ait siyah kaşe kabanı ve çok sevdiği kalın boyundan büyük örme atkısını da kombinine dahil ederek görünmeyeceğinden ayakkabılarını umursamadı. Eline içinde konular hazır ettiği defterini koyabileceği klasik öğretmen çantasını alıp aynadan yansıyan görüntüsüne son kez bakarak dışarı çıktı. Yol oldukça kısa sürecek olsa da çıkacak tüm aksilikleri hesaba katarak çıkıp minibüse bindi. İndiğinde henüz on dakikası vardı Ezgi kısa bir süre şapkasının kabarttığı bukleleri söndürdüğü yerleri düzeltip hafif makyajının dolabileceği çizgileri toparlaması ardından derin bir nefes çekerek zile bastı. İşte başlıyordu. Kalbi içinde gümbürdüyor olsa da olabildiğince sakin kalmaya çalışacaktı. Ne de olsa leydilik ondan sorulurdu. Sanırım bu gün orta çağ görgü kurallarına ihtiyacı olacaktı.
Cihan yukarıdaki televizyondan güvenlik kameralarını açmış beklemekteydi. Ezgi geldiğinde ise doğrulup ellerini birbirine kenetleyerek gerçektende boyadığı koyu renk kıvırcıkları ile içeri girişini izledi. Aşağı inebilirdi fakat yapmayacaktı. Bu onu heyecanlandırmaktan başka birşeye yaramazdı. Dudaklarını kemirerek ayaklanıp koridora çıktı ve sesleri duymaya çalıştı.
"Abi?" Sanem koridorda dikilen ağabeyine baktı. "Ne yapıyorsun?"
"Ben? Bir şey yapmıyorum. Odaya geçip film izleyeceğim."
"İyi... Ben aşağı iniyorum. Başka bir öğretmen faciası yaşamaya..."
"Neden Oğuz hoca ile de mi anlaşamadın."
"Yo... Sadece sıkıldım." Sanem kaşlarını kaldırdı. "Senin yüzünden tüm bunlar!" Genç kız cıklayarak merdivenlere yöneldi.
Ezgi çalışanın güleryüz ile paltsunu alması ardından hole şöyle bir baktı. Oldukça genişti. Tıpkı dizilerde gördüğü türdendi genç kız çalışanı takip ederken fazla meraklı görünmemeye çalışarak odaya girip Hülya kırcalının kendisini gördüğünde ayağa kalkması ve ona doğru yürümesiyle gülümsemeye çalıştı.
"Ezgi hanım hoşgeldiniz."
"Hoşbuldum Hülya hanım." Genç kız kadının üzerinden gözlerini çekerek kendisine gösterdiği koltuklara doğru yöneldi ve o aturduktan hemen sonra oturup bacaklarını sağ yanına kıvırarak ellerini önüne koydu.
"Oğlum Cihan ile görüşmüşsünüz genel şartları bildiğinizi düşünüyorum. Bu konuda size nasıl yardımcı olabilirim"
"Deneme netleri ve eksik olduğu konulara bakmak isterim sanırım bunun için öğrenci ile görüşmem gerekir." Genç kız içeri giren Sanem Kırcalıya gözlerini kırpıştırarak baktı. Resimlerdeki doğallığından farksızdı. Rahat görünen mavi bir eşofman takımı ile odaya girmiş kendisine bakmaktaydı. Genç kız başını hafifçe eğerek gülümsedi.
"Gel Sanemciğim. Bu Ezgi hanım. Kendisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat mezunu. "
"Memnun oldum"
"Bende memnun oldum." Ezgi Hülya hanıma baktı.
"Pekala siz masaya geçip konular hakkında konuşun sonrasında tekrar görüşürüz."
Ezgi Hülya hanınımın çıkması üzerine masaya ayak sürüyen kızın ardından giderek oturdu. "Çalışabilmemiz için hangi konularda zorlandığını bilmem gerekir."
"İki gündür bunu anlatıyorum. Sanırım zorlandığım bir konuyu anlatırsanız birlikte değerlendirme yapabiliriz." Sanem kızın gömeği ve pantolon askısına baktı. "Güzel askılar."
"Teşekkür ederim. Pekala... O zaman herhangi bir konu açalım."
"Paragraf..." Sanem alnını sıvazladı. Çok kitap okurum. Yine de paragraf okurken başta ne dediğini sonda unutuyorum."
"Pekala. Ezgi kendi ezberlediği pratik bir yolu anlatabilmek üzerine çantasından kitabı çıkarttı."
"Hayır o olmasın. Buradan bakalım. Sanem düz beyaz sayfaları kitap arasından çekip önüne koydu. "Kitapların sağı soluna konan çizgileri kareleri sevmiyorum."
"Pekala sorun değil." Genç kız sayfaya eğildi. "Paragraf okurken öncelikle-"
"Sanırım markerin uç kısmı çentiklenmiş yenisini getireyim mi?"
"SOrun değil bendekini alalım." Ezgi çantadan bir Marker çekip açtı. "Bunda sıkıntı yok." Genç kız birkaç okuma tekniği anlatmıştı ki Sanemin onu sürekli bölerek çok ufak detayların odağını bozduğunu fark ettiğinde dudaklarını kemirdi. "Sanem ne tür kitaplar okuyorsun."
"Her tür okurum."
"Kitap okuma alışkanlıkların var mı?"
"Evet... Karanlıkta kitap ışığım ile okumayı seviyorum ve müzikle. Ama sözsüz."
"En çok hangi kitabı seviyorsun."
"Çok fazla var. Sayamam. Fakat belli başlı okuduklarım ayrı. Yeni birşeyler okumak elbet güzel ama ben çok sevdiklerimi defalarca okumaktan hoşlanıyorum. Ya da yeni birşey okusam da sıkıldığımda kendi koleksiyonumdan bir kitap ile ara vermeyi de."
Ezgi kızın konuşurken sık sık etraftaki hareketliliğe bakması üzerine kafa salladı. "Yeni birşey okumak seni endişelendiriyor ve güvenli alanına dönüyorsun" Genç kız gülümsedi. "Bunu bende yapıyorum. Aynı yazar... Aynı tip kurgular. ya da her sene baştan izlediğim aynı filmler..."
"Evet. Sanki sevmeyecekmişim gibi geliyor. Bazen bir filmi aylarca bekletip sonunda neden beklettiğime pişman oluyorum. Ya beğenmezsem diye cesaret edemiyorum. Bu arada sanırım bahçede fıskiye açık kalmış dönüp duruyor orada..."
Ezgi açık camdan görünen çimlere ve dönen fıskiyeye baktıktan sonra derin bir iç çekti. "Yeniden soruya dönmek ister misin. Şunu çözebiliriz.
"Peki." Sanem paragrafı iki defa okuduktan sonra duraksayıp elindeki kalem ile silik yazılan y harfini tamamladı ardından gözlerini sıktı. "Yeniden okumalıyım. Belki de siz okumalısınız."
"Bana Ezgi diyebilirsin" Ezgi kızın kafa sallaması üzerine paragrafı okudu ve sanem şıklara bir süre bakıp doğru seçeneği işaretlediğinde gülümseyerek marker ile tik attı. "Doğru!"
"Paragraf ile olan sorunum da bu sıkılmamam gerekiyor. Okuduğumu anladığımda gerisi geliyor. Aslında sözelde genel sıkıntım."
"Sayısalda daha mı iyisin."
"Evet."
"Pekala." Ezgi etraftaki kitapları fazla kalemleri ve dikkat dağıtacak herşeyi kaldırıp Sanemin duvara dönmesini istedi. "Şimdi bu soruya odaklanmanı istiyorum."
"Tamam..." Sanem bir süre karşısındaki boş duvara bakması ardından soruyu ve şıkları okuduktan sonra paragrafa geçti ve okumaya başladı. Öncesinden biraz daha hızlı algılaması üzerine işaretleyip öğretmene döndü. "Oldu mu?"
"Ufak bir hata" Ezgi yanlış üzerinden paragraf okumayı yeniden anlatması ardından bir başka soru çözdükten sonra ellerini masa üzerine koyup eline kalem alarak Sanem okurken hafifçe kağıda vurmaya koyuldu.
"Stresli misiniz?" Sanem çıkan sesten rahatsız olduğunu belirtmenin kibar bir yolunu bulmaya çalıştı.
"Ah hayır el alışkanlığı. Ne diyorduk."
"Unuttum!" Genç kız derin bir nefes aldı.
"Tamam onu bırakıp başka bir soruya geç." Ezgi bu defa görüş alanından çıkıp sakince bekledi ve sanem doğru cevabı verdiğinde kafa salladı. "Çok iyiydi."
"Yapabiliyorsam neden yapamıyorum..."
"Dikkatini toplaman gerekiyor."
"Dikkat..." Sanem yutkunarak kafa salladı. Pisikoloji ile ilgileniyordu evet ve genç kızın kendine itiraf edemediği ufak bir sorunu olabilirdi. Dikkat dağınıklığı yaşıyordu ve bu hayatının belli bir kısmını etkileyecek hale gelmişti lakin söylemekten çekiniyordu. "Mümkün."
Ezgi kızın ağabeyi gibi tepki vermesi karşısında gülümseyerek odada bulunan saate baktı. "İki ders demiştik fakat yorulmuş olmalısın. Bana kalırsa keyifli bir okuma saati çok daha iyi gelecek."
"Sevinirim." Sanem kafa sallayarak ayağa kalktı. Kendisine sorulan sorulardan da Ezgi öğretmenin psikolojik yaklaşımından da hoşlanmıştı genç kız. "Tanıştığıma memnun oldum."
"Bende öyle." Ezgi kızın ayağa kalkması üzerine eşyalarını çantasına koydu.
"Annemi çağırayım." Sanem kurtulmanın verdiği sevinç ile odadan çıktı.
Ezgi yanaklarındaki havayı üfleyerek bir müddet olduğu yerde oturdu ve farkettiği sorunu açıklayıp açıklamamakta kararsız kaldı. Ne tür bir tepki alacağını kesinlikle bilmiyor olsa da neredeyse emindi. Sanem muhtemelen dikkat dağınıklığı yaşıyordu onu yavaşlatan ya da algılamasını güçleştiren bu olmalıydı çünkü bilgisiz diyemezdi. Bir temeli olduğu belliydi. Genç kız Hülya hanımın topuklu terliklerini taklatarak odaya girmesi karşısında ayağa kalktı.
"Dersi bitirmişsiniz." Kadın bu yaklaşımı ilgisiz bulmuştu.
"Sanem yorgun görünüyordu. Odaklanmakta biraz zorlanacak gibiydi." Ezgi yanak içlerini kemirdi.
"Her zorlanacak olduğunda dersi kesemeyiz."
"Hülya hanım." Genç kız derin bir nefes aldı. "Esasen fark ettiğim bir konuda konuşmak istedim sizinle."
"Evet." Kadın sandalyeye oturup ellerini masa üzerinde bir etti.
"Sanemde dikkat dağınıklığı söz konusuymuş gibi. Kolayca odaklanamıyor ve dış etkenleri görmezden gelemiyor."
"N-ne demek istiyorsunuz?"
Ezgi kadının yüz ifadesinden kendi işine ket vurduğuna emin olduğunda daha açık konuşmaya karar verdi. "Birebir eğitimde öncelikle öğrencinin yaklaşımını onu etkileyen faktörleri kontrol etmem gerektiğini düşünüyorum. Sanem ile bir müddet sohbet ettim ve ders çalışırkende gördüğüm kadarıyla dikkatini toparlamakta güçlük çekiyor. Bu konuda yardım alırsa çok daha başarılı olabileceğini düşünüyorum."
"Yardım... Ne gibi yardım... Psikolojik yardım mı?" Hülya hanım olumsuz manada baş salladı. "Kızımın psikolojik yardıma ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsunuz!"
"Dikkat eksikliği konusunda evet." Ezgi biraz tırsmıştı. bakışlarını kaçırıp kadının masa üzerinde kastığı ellerinie baktı.
"Siz öğretmensiniz. Psikolog değil. Böyle bir konuda kolayca kanıya varamazsınız bunu duymamış olayım."
"Eğitim ve pedegoji birbirini ilgilendiren alanlar." Ezgi güçlükle yutkundu.
"Pekala tavsiyeleriniz için teşekkürler Ezgi hanım. Değerlendirme ardından geri dönüş sağlanacak." Hülya hanım gülümsemeye çalışarak ayağa kalkıp kapıyı gösterdi. Şu dakika burada cıngar çıkartmak istiyordu lakin yakışık almazdı.
"Rica ederim." Genç kız odadan çıkıp yüzünü sıkarak kapıya doğru ilerledi. Kesinlikle kendi kendini yakmıştı. Hemde büyük bir istek ve şevk ile. Ne olurdu sussaydı. Kusur bulunacak insanlar mıydı bunlar... Ya da her türlü kontrolleri sağlanmıyor muydu ona mı kalmıştı! Genç kız hızlıca paltosunu giyerek kendisini kapı dışına attı ve soğuk havayı içine çekti. "Salaksın"
Ezgi ayaklarını vurarak çıkışa doğru ilerlerken telefonun palto cebinde titreşmesi ile durup Cihandan gelen aramayı açtı. "Hiç sorma batırdım!"
"Ne yaptın?"
"Batırdım!"
"Tamam... Olduğun yerde bekle geliyorum. Bir kahve ısmarlayacaktın fakat-" Cihan salonda volta atan annesini görünce kaş çatarak telefonu yeniden kulağına götürdü. "Orada tam olarak ne oldu."
"Dışarıda konuşalım olur mu? " Ezgi iç geçirerek atkısını doladı. Hava oldukça soğuktu. Genç kız kapıdan dışarı çıkarak yolda sağa sola bakındı. Hoş Cihanın da kendisine aynı tepkiyi verip vermeyeceğini bilemiyordu. "Çeneni tutamıyorsun ha doğrucu Davut seni..." Hoş doğru söyleyeni de dokuz köyden kovarlardı ya...
----
|
0% |