Yeni Üyelik
22.
Bölüm

2.1 Panik.

@gizemmgurbuzz

Ezgi bahçe kapısı dışında yoldan gelip geçen arabalara bakınıp nerede beklemesi gerektiğini düşünürken garaj kapısı açılarak mavi spor arabası ile arabanın burnunu çıkaran ve kendisine korna çalan Cihan'a baktı. Bir an ne yapacağını bilemedi adam içeriden kendisine el ettiğinde ise yeterince üşüdüğü için araba kapısına doğru yürüdü. Hay aksi nereden açılacaktı? Ezgi dudaklarını birbirine bastırıp eliyle cama vurdu. Cihan kapıyı açtığında ve o kapı kuş kanadı gibi yukarı kalktığında ise evvela kapıya ardından oldukça alçak olan arabanın koltuğuna baktı. "Bu araba tercihi için suçlu olan sensin." Genç kız içeri nasıl gireceğini bilemediğinden önce başını sokarak ayağını içeri attı ve kendisini tuhaf bir biçimde içeri tıkarak koltuğa bıraktı. "Hiç öyle bakma. Bizim araba daha insani özelliklere sahip."

 

Cihan kızın oturuş tarzını yadırgamadı bunun yerine komikliğine güldü. "Enteresan bir giriş tarzın var."

 

"Ya, evet..." Ezgi atkıyı öne doğru çekerek yana baktı ve bu defa Cihan Kırcalı ile göz göze geldiğinde ağır ağır kafa salladı. "Bana hayatımın en tuhaf anlarından birini yaşamadığımı söyleyemezsin."

 

"Merhaba." Cihan kızın tamamen kahveye dönmüş saçlarına ardından kızaran burnu ve yanaklarına bakıp arabanın kapısını kapatmak için otomatiğe bastı. "Ezgi."

 

"Merhaba... Cihan?" Ezgi bakışlarını önündeki yola çevirerek gelen arabalara baktı. "Yol boş gibi."

 

"Emniyet kemeri öğretmen hanım." Cihan eliyle işaret etti.

 

"Evet... Ben de bindiğimde kendinden kelepçeleyecek sanmıştım." Genç kız elini geriye atarak kemeri alıp yerine taktı. Ardından gülümseyerek arabayı çalıştıran adama gözlerini devirdi. "O kadar değil."

 

"Pekala. Kahve için sahile gidecektik biliyorum fakat işler iyi görünmediğinden bu defalık benden olsun. Daha sakin bir yere gidelim. " Cihan terleyen elini üzerine silip gözlüklerini takarak sağa sola bakınıp yola çıktı. Ezgi ise titreşen telefona bir müddet bakıp açtı.

 

"Ezgi. İşin bitti mi kızım nasıl geçti?"

 

"İşim bitti baba... Sonsuza dek bitmemiş olmasını umuyorum." Genç kız göz ucuyla Cihana baktı.

 

Neden? Bir şey mi oldu?

 

"Hayır. Rahat battı bana diyelim. Öğrencimin ADHDsi olduğunu söyledim... Velisine..."

 

"Hülya Kırcalıya?

 

"Ta kendisine... Baba gelince konuşalım olur mu gidip arkadaşımla bir kahve ve buzlu su içeceğim."

 

İyi yapmışsın. Öğretmen dediğin gerçeği söyler! Öğrencinin iyiliği için... Kaldıramamak ve çocuğa zarar vermek velinin sorumluluğu. Geç kalma.

 

"Tamam..." Ezgi telefonu kapatıp kendisine bakan adama döndü. "Yola bak."

 

"Bakıyorum..." Cihanın kaşları az önce duyduğu harfler ile çatıldı. "Adhd.. her ne ise o nedir?"

 

"Dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite bozukluğu..." Ezgi ellerini ovalamaya koyuldu.

 

"Sanemde?" Cihan gözlerini kıstı. Hiperaktiviteden fazla uzak.

 

"Hiperaktivite değil belki ama gözlemlediğim kadarıyla dikkatini toplayamıyor. En ufak şey onu rahatsız ediyor."

 

"Önceki öğretmenine kafayı taktığı için sinir bozuyor olabilir." Cihan olumsuz manada kafa salladı.

 

"Kız kardeşini tanımıyorum ama şımarıklık etmediğini söyleyebilirim. Bilgisiz de diyemem bir temeli var. Belki biraz eksiklikleri olabilir. Ama..."

 

Cihan avcunu ağzı üzerine sürterek huzursuzca kıpırdandı. "Dikkatim dağılıyor, Dikkatimi veremiyorum. Kalabalığı sevmiyorum..." Bu tarz cümleleri Sanemden sıkça duymuştu. Aynı yerde ders çalışmayı sevmez sınav dönemleri iki saat nasıl oturacağından insanların kalem açıp su şişesi sıkıp ayak salladıklarından da çokça yakınan bir tipti. "ve anneme söyledin."

 

"Söylememem gerekirdi. Özel eğitimde başarılı olmanın öğrencinin psikolojisi ile ilgili olduğunu babam tembihledi. Bazı sorunları en baştan konuşmak gerektiğini de. Psikolog değilim ama sınav stresini çok yoğun yaşadığı için çok hafif olan bazı bulgular tetiklemiş olabilir. "

 

"Efecan bundan bahsetmedi..." Cihan kaşlarını kaldırdı. Ardından araba ekranına dokunup "Efecan" diye seslenerek aramaya aldı.

 

"Cihan bey?"

 

"Efe hocam merhaba. Bir şey sormak istiyorum. " Cihan direksiyonu sıkıp gevşetti.

 

"Evet Cihan bey. Yalnız on dakikaya dersim başlıyor."

 

Ezgi Cihanın kendi kendine sırıtıp ekrana parmak sallaması üzerine yola döndü.

 

"Efe Hocam Sanem derslerinizde çokça odak kaybı yaşıyor muydu?"

 

"..."

 

"Efe hocam?"

 

"Cihan bey Sanem ile programımızda odak kaybı olmaması için genelde derslerimizi kendi alışık olduğu ortamda yapmaya özen gösterdik."

 

"Dışına çıktığınızda peki?"

 

"Bir takım kaygılar sınav dönemi olabilir evet. Bu oldukça doğal."

 

"AHDH gibi mi?"

 

"..."

 

"Pekala teşekkür ederim Efe hocam teşekkürler."

 

"İyi günler Cihan bey."

 

Cihan aramayı kapatıp Ezgiye döndü. "Fark etmiş..."

 

"Kesinlikle çok daha akıllı. Çenesini kapatıp sessizce kendi tekniklerini uygulamış." Ezgi iç geçirdi. Genç kız ara sokaklardan birine girmeleri ile dik bir yokuşu çıkarak tepede sakin bir kafe önüne gelmeleriyle Cihanın kapı önünde durması ile atkısını yeniden yüzüne doğru çekti. "Maskem yok."

 

"Maskeye gerek yok. Burası güvenli mekan." Cihan arabadan inip anahtarı valeye vererek Ezginin de inmesini bekledi. "Geçelim."

 

Genç kız kafasını sallayıp etraftaki ağaçlara ve aradan görünen ahşap yapıya baktı. Cihanın girişi göstermesi üzerine içeri girip ağır ağır merdivenleri çıkmaya koyuldu.

 

"Hoşgeldiniz Cihan bey. Her zamanki yer mi?"

 

"Evet Engin abi." Cihan adamı selamlayarak sessizce yürümekte olan kıza işaret etti. Konuşmaktan hoşlanan bir tipe benzemiyordu. Yazdıklarına kıyasla fazla sakindi. "Bu taraftan."

 

Ezgi masaların arasından yavaşça ilerleyip içerideki hoş antika havaya göz süzdü. Nezih fakat mütevazi ve sakin bir mekandı. İçeride birkaç masa da takım elbiseli beyler dip köşede iki sarışın bayan ve diğer uçta büyük gözlükleri takılı kendi halinde spor kıyafetleri ile oturmuş salatadını yiyen genç bir kadın vardı. Kimse kimseye başını kaldırıp bakmaya tenezzül etmiyordu ve bu iyi bir şeydi. Ezgi de aynını yaparak cam ile kapatılmış balkon çıkıntısında gösterilen masaya doğru yürüdü ve bekleyen garson üzerindekileri almak için el uzattığında akışına bıraktı ve telefonu alıp paltosunu çıkararak teşekkür etti.

 

Cihan da paltosunu teslim edip kayan kazağı öne doğru çekti ve aynı anda kızın sandalyesini de çekip üzerindekilere göz süzdü. Çok ağıra kaçılmamış klasik fakat aynı zamanda oldukça sade ve rahat bir tercihti. Genç adam düşüncelerini kendisine saklayarak sırıtan kızın karşısına geçerek oturdu. "Aç mısın?"

 

"Hayır. Kahve kafi." Ezgi adamın kiremit rengi kazağı üzerindeki klasik kalın sarmal örgü desenlere bakıp Yukarı doğru çıktığında gördüğü surata ne tepki vereceğini bilemedi. Doğal, her insan kadar sıradan olan hayatının akışını bozuyordu fakat sürekli şaşkın davranamazdı. "Güzel bir yer."

 

"Evet sakin... Buraya sıkça gelirim. Doğrusu geliriz. Mete Berk ve ben... Takıntılı olduğumuz birkaç mekan arasında... Konuşmak ile aran yok sanıyorum."

 

"Laf bulamayanlardanım." Ezgi omuzlarını çekip bıraktı.

 

"Pekala bugün için halihazırda bir konumuz var." Cihan gelen mönüyü kıza çevirdi. "Ne istersin?"

 

"Müdavimi sensin." Ezgi fiyatların yazmadığı mönüye göz süzdü. Umursamamak güzel olmalıydı.

 

"Aromalı filtre içeceğim. Bu yüzden kendin tercih etmelisin." Cihan parmağıyla garsona el etti. "Bir tane benimki."

 

"Macchiato teşekkür ederim." Genç kız önüne dönerek telefonu çevirmeye koyuldu. "Hülya hanım biraz sinirlendi. Birazdan fazla..."

 

"Tahmin edebiliyorum." Cihan annesinin hızla volta attığını görmüştü.

 

"Yine de sakinliğini koruyabilecek kadar kibardı. Bu da benim şansım." Ezgi kafa salladı.

 

"Annem durumu güzel idare eder. Babam bir parça daha tepkisini kontrol edemeyenlerden. Ondan bu tarz şeylere hiç girişmez. Muhtemelen ufak bir şok geçirmiştir. Bende geçirmedim diyemem."

 

"Yanlış bir kanıya varmış olabilirim ama gelmeden önce stres bozukluğu ve dikkat dağınıklığına biraz baktım biraz da babamdan dinledim. Yıllarca özel ders verdi. Ahdh disleksi,anksiyete... Bunlar olağan şeyler.Sanem de belli başlı özellikler dikkat çekiciydi. Paragraf konusunu seçmesi ve ben sormadan sorununu anlatması daha da dikkat etmeme sebep oldu." Ezgi camdan görünen deniz manzarasına ve tepede olduklarından aşağıdaki ağaçlara baktı.

 

"Sanemle konuşacağım." Cihan kafa salladı. "Ya da annem sakinleştiğinde mantıklı düşünmeye başlayacak ve onunla konuşacaktır. Bana kalırsa annemin sınava yaklaşımı Sanemi tetikledi. "

 

"Neden bu kadar baskı yapıyor." Ezgi dudak büktü. Herhangi bir bölüme bir şekilde sokabilirdi kızını.

 

"Ne düşündüğünü biliyorum. " Cihan kaşlarını kaldırıp indirdi. "Annem Sanemin başardığı her şeyi kendi yapmasını istiyor. Elbet her tür imkan ve destek sağlanıyor fakat ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş bir genç kız... İleride mesleğinde başarılı bir kadın olması tüm hayali. Bu yüzden sınavının iyi geçmesi çok önemli ve üç ay kala biri gelip tüm dengeyi alt üst edecek bir sorunu önüne atıyor."

 

"İnsanız." Ezgi bakışlarını Cihana dikti. "Önemli olan fark etmiş olmak. Ben yalnızca bir gözlem belirttim. Üzerine düşülürse faydası olacaktır. Ya da hiçbir şeyi yoktur ben yanılıyorumdur bilemem. Ama Efe hocanın farkındalığı yanılmadığımı gösteriyor. "

 

"Keşke söylemiş olsaydı." Cihan iç geçirdi.

 

"Söylemese de kendi yöntemleriyle yardımcı olmaya çalıştığı belli. Tırsmıştır. Ben de tırstım fakat bir eğitmen olarak kim olursa olsun korkmayacağıma kendimce söz verdim."

 

"Takdir ettim." Cihan gülümsedi. Doğal hoş bir havası vardı. Biraz kasılmıştı. Hata yapıp hor görüleceğinden endişe duyar gibiydi. Genç adam dirseğini masaya koyarak yüzünü yumruğuna dayadı. "Güzel bir kombin. Pantolon askısını sevdim."

 

"Babamın." Ezgi sırıttı.

 

"Önemli olan birbirine uydurmak." Cihan bu kez kızın tırnaklarına baktı. Fakat fazla izlediğini belli etmemek için yeniden yüzüne döndü. "Ankaraya dönecek misin? "

 

"Birkaç güne döneceğiz. Tolga'nın iki önemli sözlüsü var. Evde sessizce dolanmaktansa onu rahat bırakmak daha iyi. Yatağımı ve odamı özlemişim." Genç kız Cihanın söyleminden işin olmayacağına emin olduğunda dikkatini gelen kahveye yöneltti.

 

"İstanbulda iş bakmıyor musun?" Cihan içinden kendine "sana ne" diye bağırıyor olsa da çenesi durmamıştı.

 

"Bakıyorum. Bakmakla oluyor mu?" Ezgi cam demliğe tepeden damlayan kahveye odaklandı.

 

"Git gel zor olacak..."

 

"İki ev için masraf açacak durumda değilim. Kesin olana kadar böyle olmak zorunda." Genç kız bu kez bakışlarını Cihanın kolundaki enteresan saate çevirdi. Ardından onu izleyen bakışlarına geri döndü.

 

"İşine burnumu sokmam benim için çok kolay biliyorsun değil mi?" Cihan kız konuşmak için ağzını açtığında parmağını kaldırdı. "Hayır. Bunu yapmayacağım. Prensibim değil. Çok güç bir durum olmadığı sürece..."

 

"Sorumluluk alabilecek yaştayım. Bir yerlere tutunamıyorsam bu benden kaynaklanıyor. Demek ki yeterince istemiyorum." Ezgi omuz silkti. Ardından çekingen bir ifade ile adama döndü. "Hem madem ki fikir paylaşımı yapacak seviyedeyiz bu durum içine minnet sokmak da istemiyorum. " Genç kız kahveyi fincana doldurması ardından güldü. "Çok fazla şey istiyorum bu yüzden kolaya kaçtım. Hem yazabilecek zaman hem kazancı aynı anda ama kendi işime çomak sokacak kadar da..."

 

"İdealistsin..." Cihanda kahvesini doldurup koklayarak içti. Bu kız ile arasına tuhaf algılar sokmayı o da istemiyordu. Yanında rahat hissetmek ve her tür konudan sohbet edebilmek keyifliydi yine de mesajlaşmayı tercih ederdi. Cihan ne kadar rahatsa Ezgi o denli kasılmış haldeydi. Onu açabilmek adına sevdiği bir konudan söz etmeye karar verdi. "En sevdiğin erkek karakterin hangisi?"

 

"Bu çok zor bir soru." Ezgi dudaklarını kemirdi. "Hepsini seviyorum."

 

"Ama?"

 

"Pekala şöyle söyleyeyim... Yaşım on sekizken muhtemelen cevabım Liamh, Ian, Louis'ın kalbimi kırmasını isteyeceğim olurdu. İncitici... Yirmilerimin başında Robert ve Aodh, Sİmon gibi hafif kaçık eğlenceli karakterler ile uğraşmak keyifli gelebilirdi. Şimdilerde tercihim kesinlikle Adelard bazen Caelan ama yaşlanırken Brian gibi biri olacak."

 

"Sen çok fazla şey istiyorsun." Cihan gülmeden edemedi.

 

"Ha ama okumaktan ve izlemekten kesinlikle keyif alacağım karakter Ian Sinclair."

 

"Pislik seviyorum diyorsun."

 

"Okurken ve izlerken... Gerçekte toxic bir ilişki kaldıramam. O kadar güçlü değilim." Ezgi kaşlarını kaldırdı. "ve sen Lilyi sevdiğini biliyorum."

 

"Lily..." Cihan iç geçirdi. "Herkes Lily ister. Hala Leydimde olduğumdan uzun uzadıya bir yorum getiremeyeceğim. Ama yine de Arcana ve Jenna ile zorlanırdım. Caledonia belki fakat bir yerden sonra yürümeyebilirdi..." Cihan duraksamak için kahveden bir yudum aldı. "Ne istediğimi bende bilmiyorum."

 

"Anlaşılmak?" Ezgi Cihanın sırtını dikleştirip muzip bir ifade takınması üzerine kafa salladı. "Herkesin istediğini istiyorsun."

 

"Evet anlaşılmak istiyorum." Cihan huzursuzca kıpırdandı. Genç adam oturduğu yerde kıçının terlediğinin farkına vardığında hızlıca devam etti. "Elbet bunun yanında istediğim başka şeyler de var anlaşılmam için tüm bunlar da önemli. Tamam diyeceğim kişi bulunduğum ortamı yadırgamamalı. Göz önünde olmayı doğal karşılayabilmeli ve tabii buna alışık olmalı. " Genç adam bir çırpıda işin olurunu kendisine hatırlattıktan sonra kahveden büyük bir yudum aldı.

 

"Hayalperest olmaman güzel bir şey. İstediklerin de oldukça doğal şeyler." Ezgi de yanlış anlaşılmamak adına ellerini ovalayarak konuşmaya çalıştı. "Belli sorumlulukların var. Sen onlar ile uğraşırken arka planda zorlayan değil sakin ve kolaylaştıran bir ilişkiyi tercih etmelisin."

 

"Kesinlikle." Cihan sağa sola bakındı. "Buranın tatlıları da güzeldir."

 

"Teşekkür ederim ama geç kalmak istemiyorum. Akşam yemeğine amcamlara gideceğiz." Ezgi kahveden bir yudum daha aldı. "Lavabo ne tarafta?"

 

"Camekanı geçtiğinde solda." Cihan Ezginin ardından geriye yaslanarak bakışlarını dalgalanıp köpüren denize doğru çevirdi. Mantıksız davranıyordu. Çoğu zaman... Genç adam yanaklarındaki havayı üfleyerek gözlerini ufaladı lakin lensleri unutmuştu... "Sİktir! Hayır!" Cihan telefon kamerasından rahatsız olan gözünün içini görmeye çalıştı fakat iki gözü birden refleks olarak kapandığından başaramadı.

 

"Cihan?" Ezgi gözleri ile debelenen adamın yanına hızla ilerleyerek yüzüne baktı. "İyi misin?"

 

"Lens! Lens göz kapağıma doğru kaydı." Cihan ayağa kalkmak istedi.

 

"Bakayım mı?" Ezgi adamın yüzüne eğildi.

 

"Elini gözüme sokamazsın." Genç adam panikle geri çekildi.

 

"Tamam lavaboya gidelim kendin bak."

 

"Gözümü açamıyorum!"

 

"Çek o zaman elini!" Ezgi adamın elini çekip gözünü ayırdı.

 

"Hayır elini yıkadın mı sabun var mı?"

 

"Hayır yıkadım!" Genç kız evvela onlara çevrilen gözlere ardından masadaki suya bakıp ellerini boşlukta ıslattı. "Yok. Rahat dur!" Genç kız eğilip adamın kızaran gözü içine baktı. "Alayım mı? Gördüm."

 

"Al Ezgi. Batıyor!" Cihan masaya tutundu. Ezgi birkaç itekleme ile lensi gözünden çektiğinde ise ayaklandı. "Lavaboya gitmem gerekiyor."

 

"Yardım edeyim mi?" Genç kız askısını sıkan adamın eline baktı.

 

"Hayır sağol." Cihan ayağa kalkıp tek gözünü kapatarak lavaboya gidip yüzünü birkaç defa yıkadı ve el yordamıyla diğerini de çıkarttı. Bu iyi değildi. Genç adam fazla bulanık gördüğünden merdivenlerde takılıp düşebilirdi.

 

"İyi misin?" Ezgi dışarı çıkan adamın kolunu tuttu. "İyi görebiliyor musun?"

 

"Beş numara ile mi?" Cihan bulanık merdivenlere baktı. "Kaportada gözlüklerim var."

 

"Tamam arabaya gidelim." Genç kız koluna giren adamı yönlendirerek merdivenden indirdikten sonra paltosunu sırtına attı ve kendininkini hızla giydi. "Arabayı getirir misiniz?"

 

Cihan bir süre daha gözlerini ovaladıktan sonra gelen anahtarı alıp kapıları açtı ve direksiyona oturdu. Elbet başını çarpmayı ihmal etmemişti. "Allahım yarabbim sabır!"

 

"Tamam kaporta! Gözlük!" Ezgi diğer taraftan oturmaya çalışıp kaportayı açacak yeri aradı. "Nereden açacağım!"

 

"Orada!" Cihan el yordamıyla kızın elini bulup kenara çekerek düğmeye bastı. "İçeride yeşil kutu."

 

"Tamam burada al. " Genç kız Cihanın gözlüğü taktıktan sonra panik seviyesinin azalıp kendisine bakmasıyla elini normal bir kapı kapatıyormuşçasına dışarı uzattı fakat bulamayıp dışarı kaykıldığında omuzlarını düşürerek adama baktı. Fakat fazla büyük kare gözlüklere gülmemeliydi. Hayır bu lensinin kaçmasına panik yapmasından daha komikti.

 

Cihan bir müddet ezginin yüzündeki komik ifadeye ve yaşadıkları komediye karşın gözlerini kırpıştırdı. "Gülmeyeceğim sende yapma. "

 

"Gülmek zorundayım üzgünüm. Onlar ne?" Genç kız eliyle kaşının üzerinden elmacık kemigi altına dek parmaklarını açtı. "Dev ekran mı?"

 

"Cem abinin dediği gibi... Acım büyük." Cihan ezginin boğazından taşan gülme sesini bastıramaması üzerine kendi de kahkaha atmaktan geri durmadı.

 

"Baya büyük..."

 

"Çok..."

 

---

Bahsedilen karakterler yazmış olduğum tarihi kurgu serisinden. Hikayeler ve karakterler hayali değil gerçektir. O seriyi buraya geçirirmiyim bilemiyorum.

Yeni bölüm yakın zamanda yazılacak.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%