Yeni Üyelik
25.
Bölüm

2.4 Yazıyor, yazamıyor...

@gizemmgurbuzz

 

3 Hafta Sonra

15. 30

Ezgi alt kattaki misafir lavobosunu kullanması ardından derse dönmek için holden merdivenlere doğru yürürken kafasında düşündüğü tek şey bir malikane içerisindeki çalışan olmanın hissettirdiği duygulardı ki bu doğal duyguları bir parça başkalaştırarak hikayesinde kullanacaktı elbet. Bu Sanem ile altıncı dersleriydi. Malikane sahibiyle konuşmayı bırakalı ise üçüncü haftaydı. Genç kız kapısı açık olan misafir salonuna doğru istemsizce bakma gafletinde bulunduğunda Hülya hanım iki bayan ile sohbet etmekteydi. Kadınlardan kızıl saçlı olan anında kendisiyle göz göze geldiğinde biraz utanmış olsa da gülümsemek zorunda kaldı fakat tam yoluna bakacakken içeriden Hülya hanım seslenince olduğu yerde dondu. Gözlemlediği kadarıyla çalışanlara lanet pislikler gibi davranan meymenetsiz ev sahiplerinden değildiler. Ezgi de tam zamanlı çalışan değildi. Yine de içeriye bakışı ayıp kaçmış da olabilirdi.

"Ezgi?" Hülya hanım gülümseyerek kıza el etti. "Bir dakikan var mı?"

"Ben... Biz ders arasındaydık." Genç kız boğazını temizleyerek oda kapısından yavaşça girdi. İlk zamanlara nazaran daha rahat giyiniyordu fakat fazlaca süslenmiş görünen bayanların içinde bulunmak kendi sadeliğini düşününce panik oluşturmuştu. Genç kız fazla kompleksli davrandığının farkına vardığında yanak içini ısırarak gülümsemeye çalıştı. Şu an karşısında Pikachuyu görse bu kadar saçmalayabilirdi. "Merhaba iyi günler. Buyurun Hülya hanım."

"Ezgicim tanıştırayım. Tülin Hanım ve Celina hanım. Ezgi, Sanem'in edebiyat öğretmeni."

"Memnun oldum." Genç kız iki kadınla da el sıkışması ardından ne dese bilemedi.

"Dersinizden etmek istemem ama Tülin hanım Sanemin okul müdiresi. Celina hanım okul rehberlik öğretmeni."

"Ezgi ilgiyle kadınlara baktı. Fakat Hülya Kırcalı rehberlik öğretmenini takdim ederken gergin ses tonunu kullanmıştı. Genç kız hafifçe başını eğdi. Onu ilgilendiren kısmı tam olarak anlamış değildi.

"Hoş bir ziyarette bulunmuşlar." Hülya hanım rahatsızlığını belli etmemek adına hevesli görünmeye çalıştı. Elbet son bağışlar ve bolca yağ çekmeler yapılmaktaydı. "Sanemin son deneme netlerini de getirmişler. Bunu vermek istedim."

"A, gerçekten mi?" Ezgi hevesle kağıdı alıp kontrol etti. Bireysel denemelerinden beş net eksik olsa da türkçe ve Edebiyat başladıkları noktadan ilerideydi. "Bunlar oldukça tatmin edici sonuçlar. Sınav hafta başıydı değil mi?"

"Bugün çıktı gelirken getirmek istedim. Sanem çok zeki ve başarılı öğrencilerimizdendir. " Müdire hanım da düştüğü durumdan memnun değildi lakin işini kaybetmek istemiyorsa bazı ziyaretleri yapmak zorundaydı.

"Kesinlikle öyle ve hedefimiz bu netlerin biraz daha üzerinde."

" Ezgi öğretmenimizde işinde oldukça başarılı. Ben sizi bölmeyeyim." Hülya hanım kıza yukarı çıkması için izin vermesi ardından önüne döndü. Esas mesele Rehberlik öğretmeniydi ve nereden duyduysa kulağına kızının yaşadığı problem gitmişti. Bu medyaya yansımadan çözülmesi gereken ciddi bir meseleydi. Müdireninde gelmiş olması muhtemelen bağışı tam da bu olay arasına sıkıştırma amacı güdüyordu.

"Teşekkürler. Tekrar iyi günler. " Ezgi sonuç kağıdını keyifle açıp incelemeye devam ederek odadan çıktı. Fazlaca keyiflenmişken üst katta Cihan Kırcalıya ait olduğunu bildiği odanın önünden geçtiğinde ise duraksayarak elindeki kağıdı gözleri önüne kaldırdı. Haftada yalnızca iki kez sinirlerinin bozulmasına izin veriyordu o da tam şu kapının önünden geçerkendi. Onun dışında kendi halinde takılmaya devam ediyordu. Büyük adamları onlar istemediği takdirde görmenin pek imkanı yoktu. Ezgi bu tarz adamların saçma sapan çocuksu tavırlara bürünebileceğini de deneyimlemişti. Bir an hırsla kapıdan yana bakıp sövecek gibi olduysa da kendisini toparlayarak Sanemin odasına girdi ve elindeki kağıdı salladı. "Bil bakalım bu ne?"

"Fiş?" Sanem kendi kendine sırıttı.

"Deneme sonuçların. Okul müdürün aşağıda. Bunu da getirmiş."

"Hocam hiç göstermeyin biliyorum."

"Oldukça iyi."

"Bildiğim şeyleri yapamamış olmam peki?"

"Sorun değil. Haftaya okullar kapandığında girebileceğin bolca deneme sınavı ayarladık." Ezgi Matematik öğretmeni ile de görüşmüş ve hemfikir olmuştu. "Sorun bilgisizlik değil kalabalık. Bizde denemelerini herkes ile birlikte yaparak takip edeceğiz. Haftada üç deneme."

"Pekala size bıraktım kendimi. Tülin hoca muhtemelen ev ziyaretlerindedir." Sanem kıkırdayıp eliyle para işareti yapyı. "Aslında kadına üzülmüyor değilim. İyi bir öğretmen. " Genç kız edebiyat öğretmenine doğru hevesle eğildi. "Büyük oğlu Emre ben birinci sınıftayken son sınıftı. Ortalığı yakar geçerdi."

Ezgi kaşlarını kaldırarak zengin okulundaki yakışıklı müdür oğlu hikayesi yazmaya koyulmuşken kendi kendine herşeyi senaryolaştırdığı için evvela güldü. Ardından Pikachunun "senaryoyu yazdın hemen" mesajları aklına geldiğinde ciddileşti. "Tipik bir durum şaşırmadım."

"Küçük oğlu bizim karşı sınıftan Ege."

"Dur tahmin edeyim. Ağabeyi gölgesinde kalan çocuk."

Sanem ellerini birbirine vurdu. "Eh. Öyle de denebilir. Kendisine baksa belki Emreyi yakalardı. Ama o daha sessiz sağı soluyla ilgilenmeyen tiplerden. Hatta fazlaca ilgilenmeyen..."

"ve biz şu an çok fazla dedikodu yaptık." Ezgi Saneme göz ucuyla ders notlarını gösterdi. Kızın gözleri düşüp önüne döndüğünü gördüğünde ise fosforlu kalem ile yazarın üzerini çizdi. "Son beş dakika devam ederiz."

"Olur o zaman." Sanem kıkırdadı. "Ama söylemesem olmaz. Çocuk elinde tuşlu telefonla geziyor. Tülin hoca tüm despotluğunu üzerine yüklemiş gibi."

"Burada daktilo döneminden bir takım yazarlar var gibi..."

"Hep bize işkence olsun diye yazmışlar zaten!" Sanem hocasının sırıtmasıyla oflayarak önündeki yazarlara odaklandı.

---

17. 20

Cihan haftanın belli günleri eve dönerken fazlaca oyalanmaya başlamış, hatta evdeyken de dışarı çıkmaya bahane arar olmuştu. Bu durumdan memnun olan tek kişi şüphesiz babasıydı. Fakat bu durum biraz rahatsızlık vericiydi. Kimden neden kaçıyordu Cihan? Üstü kapanan bir mevzuuyu fazlaca uzatmıştı. Belkide kendine yediremediği bir çeşit takıntı haline getirmişti. Ezgi İlter Watsappta bolca bulunan tiplerdendi. Cihan ise geçen ayda kendisini lise yıllarında on bin smsi iki haftada bitiren ergenliğine dönmüş gibi hissetmişti. Mesaj değil konuşmayı severdi o. Hatta yüz yüze konuşmak. Arkadaşı dahi olsa... Genç adam yan koltuktaki kapsül fitrelere göz ucuyla bakıp başını iki yana sallarken neredeyse yarım saat evvel dönmüş olması gerekirken yine oyalanacak birşey bulmuş gibiydi. Pekala bu kahveler güzeldi. Yine de....

Kendi kendine savaş verdiği beş on dakika ardından eve ulaşmasına az kalmışken gaza bastı. Kendi evine girecekti ve içinde bulunan hiçbir varlıktan rahatsız da olmayacaktı. Tabii kendisiyle savaşı içinde bulunan bir takım kimselere hızlı bir yürüyüş ile yanından geçmek dahi olsa kendini hatırlatmak değilse... Değildi. Cihan kırcalı evine gidiyordu. Hepsi bu!

Genç adam az mesafe kala kapıdan çıkıp kaldırımdan hızla ilerleyeni gördüğünde gözlerini kısarak hafif yavaşladıysa da o yaklaşmışken yine evden çıkan beyaz bmw Kalın çin seddi atkısı ile kafasını mumyalayan Edebiyat öğretmeninin önünde durmuş ve kızıl saçlı bir kadın başını dışarı çıkartarak kız ile birşeyler konuşmaya başlayarak kendi görünürlüğü fazlaca engellenmişe benziyordu. Ezgi iki yandan yüzünü açmak adına asıldığı atkıyı elleriyle çekeleyerek pür dikkat kadına bakmaktaydı ki O sırada ters yönde duran kızıl saçlı kadın yolun karşısını işaret ederek arabayı sinyalsiz sorgusuz sualsiz karşıya çevirmiş Ezgi de fütursuzca arabanın peşinden gidip karşı kaldırımda içinden inen kadın ile konuşmaya devam etmişti. Elbet Cihan da yolda öylece duramayacak olduğundan gözü dikiz aynasında garaja girmiş bulundu. Kendi kendine öfkelenerek yüz yüze gelmek zorunda olmadan geçen bir gün daha olduğuna sevinmeye çalıştı lakin mermer yolu geçip eve ulaştığında dahası annesini gördüğü ilk anda merakanı gidermeden edemeyecekti.

"Hoşgeldin oğlum."

"Hoşbuldum. Soğuk... Misafirin mi vardı."

"Evet Okul müdiresi..." Hülya hanım kaşlarını havalandırdı.

"Kızıl saçlı?"

"Senin zamanında da mı saçları kızıldı?"

"Ben? Yo... Bilmiyorum. O zaman o varmıydı?" Cihan iyiden iyiye meraklanmış bir halde eliyle geçiştirdi.

"Bilmem belki son senende..." Hülya hanım da bir an düşünür oldu.

"Her ne ise." Genç adam konuyu değiştirebilmek adına Sevinç ablaya döndü. "Poğaça var mı poğaça."

"Var tabii olmaz mı?"

"Neli? Neli?"

"Fark eder mi?" Sevinç hanım kıkırdadı.

"Kalorisi az olanlardan sevinç... Göbek yapacak!" Hülya hanım kaş çatarak mutfağa yöneldi.

"Sen hepsinden getir." Cihan sırıtarak merdivenleri hızla çıkıp koridorda rastladığı sanemin saçına ufak bir müdahalede bulunması ardından odasına girip telefonu eline aldı. Ezginin okul müdiresiyle ne konuşabileceğini iyiden iyiye merak etmiş herhangi bir fırsatı tepme akılsızlığında bulunmaması gerektiğini söylemek zorunda hissetmişti lakin mesaj panosunu açıp son mesajı gördüğünde kaş çatarak çıkma gereğide duymadan elindeki telefonu yatağa atıp soyunma bölümüne geçti. "Bana ne be!"

Balköpüğü 17. 50

Yazıyor...

yazıyor....

yazıyor...

---

Ezgi kapıdan çıkmasından çok az bir süre sonrasında önüne çeken arabadan müdirenin baını uzattığını ve kendisine seslendiğini duyunca şaşkınlıkla duraksamış kadın Hülya hanımın methinden etkilendiğini söyleyerek Üniversite hazırlık sürecindeki oğluna dershaneye gidiyor olsa da ders verip veremeyeceğini sormuştu. Ayak üstü bir konuşma olduğundan ve yol arabanın durması için elverişli olmadığından çok uzun bir konuşma olmamıştı. Ezgide verecek bir kartviziti olmadığından mahçup olmuştu. Yinede çağrılaşma yöntemi ile ayak üstü numaralaşmışlardı. Genç kız hafif şoktaki şuratını atkı ile gizleyerek münübüse binmek yerine yönünü bulunduğu konuma fazlaca yakın olan kanlıca sahile çevirmiş hemen denizin dibindeki o meşhur kafenin masalarından birine oturarak soluklanmak istemişti. Kabul etmeli miydi. Uygunsuz mu olurdu? Hülya hanıma mı sorması gerekirdi? Genç kız panikleyerek telefonu çıkarıp mesaj panosuna girmiş ilk bastığı isim de Şu sıra son görmek istediği isim olmuştu. Nedense bu tarz şeyleri danışabileceği tek kişiyi o bellemişti. birkaç şey yazıp silmesi ardından telefonu masa kenarına doğru ittirip garsona doğru döndü. "Ona ne !"

"Anlamadım efendim?"

Pikachu 18.02

Yazıyor

yazıyor...

---

"Yani onunkinden istiyorum" Genç kız kızarıp bozararak karşı masayı gösterdi.

"Türk kahvesi?"

"E-evet az şekerli... Teşekkürler. Genç kız cıklayarak telefonu eline alıp açık kalan sayfadan çıkarak aramalar kısmına girdi. Soracak kimsesi yoktu sanki. Hem ezgi kendi işinin patronuydu şu an Sanemi madur etmediği sürece şayet olursa boş gününe pekala başka ders alabilirdi. hem Kırcalının ne diyeceğini bilmiyor muydu? Çok bilmiş nutukları arasında fırsatı değerlendir. başka işin mi var. Daha fazlası olmak senin elinde deyip duracaktı...

---

Yazdım yazamadım silindi öyle bir bölüm oldu. Yeniden konuşmaya başlamadan önce bağlaç bir iki bölüme ihtiyacımız vardı. Umarım beğenirsiniz. Takipte kalın. Beklerken Gel Benimle Karanlığın ardında Hikayelerini okuyabilirsiniz sevgiler

 

 

 

 

 

Loading...
0%