@gizemmgurbuzz
|
2 Gün Sonra
Londra Dark Night Pearl Tavernası
"Dur, dur,dur... Isla... Dur..." Ryan kadından uzaklaşarak sırtını yatak başlığına dayayıp oturdu. Pek keyif aldığı söylenemezdi. Çünkü keyifli değildi genç adam. Memnuniyet duygusu biryerlere uçup gitmiş, heyecanlanamaz hale gelmişti.
"Ryan..." Isla adamın kendisine yan gözle bakması ile "Lordum?" diye tekrarladı. "İçecek bir şeyler istemez miydiniz?" Adamın omzunu sıvazlarken pek isteksiz tavrına karşın dudak büktü. Ryanı tanırdı. Bir hiç olduğu ve aşağıda gardiyanlık ettiği vakitlerden beri. Meteliksiz bir yakışıklı bir delikanlıydı şimdi ise V-Kont varisi... Son yıllarda onu nadiren görmüş olsa da vakti zamanında pek çok soyluya tercih ederdi. Şu an ise metresi olabilmek için yanıp tutuşuyordu. "Keyfini kaçıran nedir?"
Ryan başını çevirip kadının dikkatle onu izlemekte olan çekik yeşil gözlerine bir müddet baktı ardından sarı saçlarından bir tutamı iki parmağı arasına alıp aşağı kaydırdı. "Bilmeyi reddediyorum..."
"Bence bu..." Isla adamın bileğindeki eski püskü deri ipe ve üzerinde duran kahverengi boncuğa baktı. "Bir çeşit büyü mü yoksa?"
Genç adam gözleri kısılıp etrafta yanan mumların titreşen alevlerine ve yatak korkuluğundaki kırmızı tüllere kayarken "Öyleydi..." diyebildi. "Artık değil bozuldu..." Elbet kastı şu an yerinde olmayan diğer boncuktu. O konuşma ardından Joselynin Violeti çağırışı dehşet verici bir tesadüftü. Violetin yatarken çıkarttığı bilekliğinden renkli boncuğu alması ise... Ryan huzursuz olmamak adına yapmaya çalıştığı konuşmadan rahatsızlık veren kalıntılar ile kalakalmıştı. Violeti görmeye gitmeyişi ya da yazmayışı da bu yüzdendi. Yazarsa daha çok incinecek görmeye giderse yanlış anlayacaktı onu. Başta sinirlenmiş, sonra da böylesinin rahat olacağını düşünerek onu keyiflendirecek şeylere yönelmişti. SOn bir haftayı saymaz ise fazlasıyla eğlendiğini de düşünmüyor değildi. Ne yiyeceğine, ne giyeceğine karar vermek bir çeşit özgürlük gibiydi lakin hevesle odasından çıktığında biraz bocalıyor, bir şeyleri yanlış yapıp yapmadığını sorabilmek adına bir arayışa giriyordu. Dudaklarını kemirerek yanından ayrılıp ona bir bardak içecek doldurarak geri gelen kadının bardağı uzatıp koltuğu altına ilişmesine odaklandı. Saçları eline değdiğinde ise bardağı kafasına dikip yanaklarındaki havayı üfleyerek geri çekildi. "Sanırım eve dönmeliyim."
"Nasıl isterseniz..."
Genç adam ayaklanıp giyinmek için çabalarken ona yardım eden Islanın hareketlerine odaklanmaya devam etti. Bilerek eline dokunduğunda yahut etrafında dönerken başını eğip dikkatle bakarken gözleri buluştuğunda çok doğal fakat garip bir hissin onu sarmalamasını istemekten vazgeçmiyordu. Belki de rahatça dokunabileceğini bildiğindendi. Düşüncelerinden uzaklaşıp odadan çıkarken etrafına bakındı genç adam. Bir vakitler burada görünmezdi lakin şimdi onu gören herkes önünde eğiliyordu. Tek omzuna iğnelenmiş olan pelerininin ucunu kavrayarak kapıdan hiçbirşey demeksizin çıktıktan hemen sonra hazırda bekleyen arabası merdiven başına çekilmeye koyuldu ve onu gören uşaklardan biri derhal yanına geldi. Ryan bakışlarını bir vakitler durduğu yerde dikilen on yedi yahut biraz daha büyükçe olan oğlandan yana çevirerek önüne eğdiği başına ardından ayağındaki eski çizmelere baktı. "Burada böyle dikilemezsin..."
"Ö-özür dilerim Lordum..."
"Oğlana içi dolu bir kese ver Adam. Ağrıyan ayaklarının bedeli olmayacak olsa da." Ryan kaşlarını kaldırıp indirerek merdivenden bir adım attı ki durup geri döndü ardından yeni cilalanmış gümüş tokalı ayakkabılarını çıkarıp oğlanın önüne ittirdi. "O kese bu kadar etmez."
"Aman lordum."
"Yoksa yağlı şerefsiz mi diyecektin... Bana şu kutuyu ver çocuk." Ryan işlemeli kutuyu eline alıp hoplatarak yeleğinin iç kısmına iliştirdi. O arabasına binmeden önce yanaşan bir başka arabadan aşağı inen Lord Filtzroyu gördüğünde ise elini kapıya dayayarak sırıttı.
"İyi geceler." Lord Filtzroy yarı yaşı kadar genç görünen lorda bakıp şapkasını çıkararak onu selamladı. "Güzel bir gece yarın güneşli bir güne uyanacağız."
"Bu kadar sık gelmeye devam ederseniz bir gece uyanmamak üzere gözlerinizi kapatacakmışsınız gibi... " Ryan adamın işaret parmağını ona sallayarak gülüp yoluna devam etmesi üzerine omuz silkti. "Üzerinizdekiler de sizi pek şişman göstermiş."
Lord Filtzroy kaş çatarak arkasına dönüp genç adamı süzdü ve ayakkabılarının ayağında olmayıp üzerine birde boklu sokağa çorap ile bastığını gördüğünde kaşlarını kaldırdı. "Sanırım ayakkabılarınızı unutacak kadar aklınız başınızdan gitmiş. "
"Benden daha çok hakedene vermekte sakınca görmedim." Ryan adamın uşağının gözleriyle kapıdaki oğlanın ayağındaki ayakkabıları işaret etmesi ve ona birşeyler fısıldaması üzerine iç geçirdi. "Çok ayıp Sebastian..."
Lord Filtzroy kaş çatarak cesaret sahibi oğlana baktı. Sebastian ona Kralı koruyup kollayan orman kaçkınlarından biri olduğunu söylediğinde ise sırtını dikleştirdi. "Biz ayakları baş etmeyiz Lord Evans..."
"Onlar olmadan başınızı taşıyamayacağınızı hatırlatmama izin verin. Bu arada V-kont... Hava bok gibi. Muhtemelen sabaha fırtına ile uyanacağız." Ryan sırıtarak arabaya binerken oldukça havalı olduğunu ve çok uzun bir zamandır içinde tuttuklarını söylediği için rahatlamıştı.
"Görgüsüzler... Kral bu yaptığına yakın zamanda pişman olacak demedi deme Sebastian..."
---
"Öyle birşey yaptım ki!" Ryan çalışma odasından pek de kımıldamamış görünen Leonun yanına gidip omzuna vurdu.
"N-ne y-yaptın?" Leonard gözlerini açık tutmaya çaba sarf ederek ağabeyine baktı. Lord Filtzroy ile geçmişte ve bugün yaşadıklarını dinledikten sonra sırıtarak doğruldu. "A-a-adama a-acıdım..."
"Rezil herif..." Ryan burnunu kırıştırdı.
"S-s-sana da a-a-acır g-g-gibiyim..." Leonard kaşlarını kaldırarak öğleden sonra gelen mektubu ağabeyine uzattı.
"Bu ne? Bana mı? Kim? Violet?" Ryan soru sormaya devam ederek açık mektup kağıdında tane tane ve düzgünce yazılmaya çalışılmış el yazısına göz gezdirdi.
"Sevgili Jane anne,
Yarın sabah orada olacağım. Dün gelecektim lakin Majesteleri ile bir takım mevzular yüzünden konuşmam gerekmekteydi. Lütfen kendini yorma geldiğimde her şey ile tek tek ilgileneceğim.
Sevgiler Violet,"
"Gelecek mi? " Ryan anlamsız bir mimik ile Leoya bakarken bu mevzudan nasıl ve neden habersiz olduğunu düşünmekteydi. Öte yandan bir anda yüzüne basan alev ve kızaran yanaklarını gizleyebilmek adına boğazını temizleyerek kardeşinin sırtına vurdu. "Doğru ya balo... Güzel, sevindim... Gidip yatalım Max. Yorucu bir geceydi."
"Saat y-y-yarımı yeni g-g-geçmişken mi?" Leo kaşlarını kaldırdı. Ağabeyi elini savurup önden adımladığında ise hafifçe güldü.
"Bir şey değişmeyecek seni man kafa. Herşey konuştuğumuz gibi devam edecek. "
"P-p-peki..."
Ryan ellerini ardında bağlayıp hızlı hızlı odasına doğru ilerlerken bedeninin terlemeye başlaması ve içten içe yayılan sevinci görmezden gelmeye çalışmaktaydı. Koca bir kaleyi birleştirebilmek için eksik kalan son tuğla yola çıkmış gibi bir histi yahut fırtına öncesi çatıyı onarabilmiş olmanın verdiği mutluluk... Kış için fazlasıyla birikmiş para gibi belki... Ya da sabah uyandığında burnuna dolan sıcak somun...
---
Ertesi sabah
Violet ona tayin edilen araba ile aynı şehirde olduklarından öok da uzun bir yolculuk etmemiş olsa da sabaha karşı başlayıp şiddetlenen yağmur yüzünden tahnininden bir parça daha geç kalmıştı. Genç kız gök gürültüsü ile perdeyi aralayarak sokağa doğru baktı. Yazın sonundaydılar ve pek tabii İngilterenin havası bu yıl iyi bile sabretmişti. Violet köşeyi döndüklerinde gözüne çarpan malikaneyi görünce eğilip yukarı bakarak çatıyı görmeye çabaladı. Bu vakitler Andrew, Ryan ve Leo çatıda olırlar ve kış öncesi tadilatları yapmaya çalışırlardı acaba evleri ne durumdaydı... Hoş Bee'nin emri ile av evi onlarınkinin hemen yanına inşaa edilecekti. İçine dokunmayacak olsa bile çatısını ve camlarını onaracağını söylemişti kral. Violet gitmek için sabırsızlanıyordu. Bee kış bastırmadan kontrol için gidebileceklerine söz vermişti. Açıkçası onu patavatsızlıkları ve kendini beğenmiş tavırları ile tanınış olsalarda bir prens yahut kral olmak da onu gerektirirdi. Parmağının ucunu dahi kımıldatmayan bir adam bir anda hiçliğin içine düşmüşken Violetten daha iyi idare etmişti değişimi şüphesiz. Şimdi de ondan istediği bir takım şeyler vardı. Öncelikle çok daha dikkatli olmasını istemişti. Violetin sarayda öğrendiği çok önemli bir konu vardı ki o da herkesin birbirinin açığını arıyor oluşuydu. En ufak hata kabul edilmezdi. Hele ki Violet için... Genç kız o henüz kimseyi tanımasa da herşeyinin çoktan araştırılıp bilindiğine şahit olmuştu. Bu herşeyin arasında bir küçük evde akrabalık bağı bulunmayan dört yabancı erkek ile yan yana kaldığı da vardı. V-kontese yardımcı olduğunu çoğu kez dillendirmişti. Hoş kimse alelade ağzını açabilecek durumda değildi. Bee bu konuda konuşturtmuyordu. Yinede Ryan bile olsa toplum içinde daha mesafeli olmalarını istemekten de geri durmamıştı. Önceden olsa belki bu duruma kızabilirdi lakin şu an önemsemiyordu. En başta mesafeyi koyan Ryandı ve Violetde kendini bildi bileli onunla evleneceğinden çokça emin olduğundan bu yakınlığa müsaade etmiş, istemişti. Görünen o ki Ryan alternatif arayışındaydı. Pekala öyle olsundu. Zatende Bee için yapması gereken bir takım şeyler vardı.
Araba durduğunda genç kız uşakların kapıyı açıp şemsiye tutması ve yardımcısının inip eteklerini toparlaması üzerine terleyen ellerini içeriden eteklerine sürdü.
"Sorun değil erimem... "

"Bu bir sorun çünkü erimeye meyilli senden başka kimse tanımadım leydi... Vi-" Ryan bir süredir pencere kenarındaydı ve yaklaşan arabayı gördüğünde kendini aşağıda buluvermişti. Genç adam arabadan kabarık yeşil eteği ile indirilen kadının şemsiyeyi ittirdiği vakit gördüğü simasına takılı kaldı. Violetti fakat değilmiş gibiydi...

"Gördünüzmü Lord Evans biliyor" Violet iç geçirerek Ryana döndü. Adam ona doğru yaklaştığında ise hafifçe tebessüm edip reverans yaptı. "Lord Evans"
"Leydi Wellbourn... " Genç adam kadının alnına düşen siyah saçları arasında kalan yuvarlak yüzüne iri kahverengi gözlerine ve hafif renklendirdiği büyük dudaklarına baktı. Pekalaonlara alışıktı hatta ve hatta yanaksızken çok daha iriydiler. "Demek evin yolunu hatırladın. "
"Evimin yolunu biliyorum" Violet elini başına siper etti.
"İçeri girelim" Ryan eteklerini toplayarak girişe yönelen kadının peşinden girip girişte üzerinden çıkarttığı pelerinine ve başının gerisinden oval bir tacın ucunda sallandırdığı şifonu taç ile birlikte kıza verişine baktı. Yakası onun eli ile boynundan birkarış aşağıda oldukça sert duran bir korse kolları uzun olmasına karşın korseye ek gibiydi. Ryan koyu yeşil elbisenin detaylarından bakışlarını alarak birkaç adım atıp parmağını Violetin ıslak ve alnına yapışan saçına götürdü. "Saçlarını fazla kırpmamışmısın ? ”
" Lord Evans..." Violet geri çekilip diğerlerine baktı. "Gidip kurulanmam icap ediyor. V-kont ve v-kontes nerede? Ya dük hazretleri. Çok özledim..."
"V-vi? " Leonard gülümseyerek aşağı inip evvela Violetteki bariz değişikliğe ardından yan gözle ağabeyine baktı. "Saray y-y-yemeklerinin lezzetinden b-birkez daha e-e-emin oldum. Biraz k-k-kilo mu a-a-almışsın y-y-yoksa? "
Violet sırıtıp Leoya göz kırparken dizlerini kırdı. "Bilmem öyle diyorsanız öyledir ekselansları? " Leo da uzanıp kibarca elini öptü.
Ryan kadının bileğinde ona verdiği mücevherin yanında ondan kaçırdığı boncuğunda üzerinde olduğu deri ipi görünce kaşlarını kaldırarak ikilinin yanına ilerledi. Violet aşağı inen anne babasına sıkıca sarıldığında ise gülümsemeye çalıştı.
"Hiç gelmeyeceksin sandım Violet... " Jane kızı sıkıştırıp yüzüne baktı. "Şu yanaklara bak... Ne güzel olmuş değilmi Andrew? "
"Bırakalım da Leydi Wellbourn toparlansın. Umarım hala çay yapmayı biliyordur"
"Sarayın bahçesi oldukça ilham vericiydi" Violet elini ağzına götürüp fısıldadı.
"Y-y-yoksa tüm ç-çi-çiçekleri b-b-burada mı g-getirdin" Leo yanaklarını şişirdi.
"Bir kısmını" Violet elini yanağına götürerek Ryandan yana baktı. Onu görmek içinde birşeyleri sızlatıyordu. Bu hisse alışık değildi ve en kötüsü de ört pas etmeye çalıştığı duyguları her an geri dışarı çıkacakmışçasına kalbini zorluyordu.
"Çayda görüşmek üzere" Ryan içini sıkan tuhaf his ve uzaklığa karşın başını eğerek ufak bir selam verip Leonarda döndü. "Dolu bir programımız var ekselansları... Yine"
Leonard bıkkın bir ifade ile kafa sallayıp annesinin kolunda yukarı çıkan Violete bakıp gülümsedi. "S-s-sanki b-b-birşeyler t-t-tamamlanmış g-g-gibi... "
"Öyle gibi... "
---

|
0% |