Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@gizemmgurbuzz

Violet sözleştikleri çay saati için hazırlık yapmalarını istemişti fakat çayı her zaman olduğu gibi kendisi yapmak istiyordu bunun için mutfağa inmiş lakin yaklaşık dört çalışan elini neye atsa ondan evvel koşarak herşeyi yapabilmek için seferber olmuşlardı. Emir Bee ye aitti ve ne derse desin boşaydı. Onu değil kralı dinlemeyi tercih ediyorlardı ve görünen o ki kral da abarttıkça abartmıştı. Pekala gördükleri değer gururunu okşuyordu nankörlük edemezdi. Hiçbir şey yapmamak ise ona göre değildi. Kralı gördüğünde edecek bir iki çift lafı olacaktı... Genç kız pes ederek kilerdeki çaylara baktı. Siyah ingiliz çay çuvalı öylece duruyordu fakat oldukça uzun bir zamandır kullanmadıklarından belli etmemeye çalışsa da tadı hepsine tuhaf gelmişti. Sütle karıştırsalar dahi... Hoş sütün tadı da bir değişikti. Violet çalışanlara suyu kaynatıp beklemelerini söyleyerek biraz karanfil çıkartmalarını istemişti. Leonard, Joselyn ve Ryanın karanfili bildiğini sanmıyor olsa da hoş kokulu şeylerden hoşlanıyorlardı. Violet birkaç gülü yolmakta sakınca görmemişti ve çay için ormanı tararken edindiği bir başka tuhaf alışkanlık olan bulduğu çiçeklerin aromasına evvela çiğden bakışı yüzünden birkaç gül yaprağını çiğnemesi onu takip eden yardımcısını şoka sokmuştu. Görünen o ki bahçıvan da bir parça şoktaydı. Genç kız burada çiğnenecek pek çok çiçek olduğunu fark ettiğinde çok daha fazla şaşırcaklarını biliyordu. Tazecik kokan beyaz güllerden ikisini almış geri dönüp aşçıya gülleri karanfili kaynatmasını söylemişti.

 

Uzun günler ardından keyifle sohbet edeceklerini düşünerek hevesle oturma odasına çıktı. İçerideki çiçekli kanepelerde oturmakta olan Andrew, Jane ve Joselyne gülümseyip selam vererek etrafta servis için dikilen uşakları görmezden gelmeye çalıştı ve yanlarına gidip tekli koltuğa oturdu. "Bugün keyfiniz yerinde mi?"

 

"Ne demezsin..." Joselyn az ileride dikilmekte olan nedimesine kaş çatarak önüne döndü. Bee'ye onları rahat bırakmaları için bir mektup göndermişti ve gelen cevapta "Benden leydi olmak için seni çalıştırmamı kendin istedin. " Gibi bir cevap almıştı. "Düğünden sonra burnundan getirecekti.

 

"Çayımız birazdan hazır olur bizzat hazırlattım" Violet sırıttı.

 

"Tüm İngilterenin senin çaylarını öğrenmeye ihtiyacı varmış gibi." Andrew kızın üzerindeki geniş yakalı beyaz gömleğe altına giydiği önden bağlamalı çiçekli korsesine ve aynı desenden Joselyn gibi beş kişilik yer kaplamayan sade eteğine bakarken kafa salladı.

 

"Mürebbiyeme neden çay için çiçekleri kullanmadığımızı sorduğumda birkaçından şerbet yapıyor olsalarda çiçekleri çoğunlukla koku dekor yahut ilaç ve kremlerde kullandıklarından bahsetti. Birde sabun ve sanırım dünyanın doğusunda kalan ülkelerde bitkiler çay için kullanılmaktaymış."

 

"Hindistan, çin..." Andrew onayladı.

 

"Yine de bu konuda leydi Violet kadar yetenekli olduklarından şüpheliyim." Jane elindeki kasnağı hemen yanında duran sehpaya koydu. Kadın hala her an birşeyler yapmak zorundaymış gibi hissetmekteydi. Sabahları erkenden kalkıyor ve ne yiyeceklerini düşünüyordu. Nerede olduklarını hatırladığında ise geri uyumak epey zor oluyordu. Şimdiden yirmiye yakın mendili çoktan bitirmişti. Yine de idare edilecek alan fazlasıyla büyüktü ve günün kalanını ev ile ilgilenerek geçiriyordu.

 

"Isobeli unutmayın." Violet kıkırdadı.

 

"Tanrım Beeyi nasıl da ayakta uyuttu." Joselyn boğazından taşan gülme sesine engel olamadı. "Tam bir ahmak gibi davranıyordu."

 

"Sahi ne yapıyor Isobel..." Jane iç geçirdi. "Kral hazretleri!" kadın kızının konuşma tarzını düzeltmek için bastırması ardından devam etti. "Neden onu hala getirmedi."

 

"Bu oldukça derin bir mesele hayatım." Andrew kaşlarını kaldırdı.

 

""O kral... Derin meseleleri tek bir sözü ile çözmesi gerekmez mi." Violet omuz silkti. "McKenzie mi ne... Her kimse ona bırak desin işte..."

 

"Kral hazretleri kararları tek başına vermiyor Violet. Parlementerler ile bir arada ve kuruldaki iskoç parlemento üyeleri bir takım sorunlara sebep olmuşlar gibi. Bu mevzuları şu an konuşmayacağız. Lord Fletcher halledecektir." Andrew başını olumsuz manada sallayarak kızlara baktı. "Çayımız gelmiş görünüyor ve masa fazla... Göz alıcı." Andrew dönnüp tatlı ve şekerleme dolu masaya iç geçirerek baktı. "Leydi Violet çay içerken konuşmamız gereken mevzular var."

 

"Benimle mi?" Genç kız evvela şöminenin üzerindeki büyük kurmalı saate baktı ve bir süre inceledikten sonra kapıdan yana döndü. "Hala gelmediler."

 

"Evet seninle. " Andrew yerinden kalkarak karısına elini uzattı. "Bugün yine çok güzelsiniz V-kontes"

 

Joselyn nedimesinin kabarık eteğini önden kaldırmasıyla ayaklanıp masaya doğru yürüdü ve yiyeceklerini seçerek geri dönüp koltuğa oturdu. Masada oturamazdı. Önüne gelecekti. Ya da ona özel bir masa önüne gelecekti. Genç kız pek çok şeye el uzatınca annesi ona dönerek kaş çattı.

 

"Anlaşılan gelinliğini patlatmak niyetindesin." Jane uşağa tabağın yarısını boşalttırdı. "Bu kadarı kafi."

 

"ve bana da kafi." Violet konulan büyük tatlı çöreği indirdi. Çok fazla yiyordu. İlk geldiğinde bir kase çorba ile tıkanıyor olsa da şimdi Çorba ardından yemeği de iştahla yer olmuştu. Yine de üst üste yediği bazı vakitler kıpırdayamayacak hale geliyordu. Diş gıcırdatatrak kapıdan yana bakıp ısrarla tabağına çörek koyan uşağa döndü. "Gidip ekselansları ve lord Ewansı beklediğimizi söyle."

 

"Emredersiniz leydim"

 

"Violet bu işte oldukça iyi." Joselyn kıza sırıttı. Tatlı sert mizacı dediklerini yaptırırken onu oldukça kararlı gösteriyordu. O ise biraz fazla huysuz olabiliyordu. Genç kız konulan fincanın altın rengi kulbunu tutup koklarken kendisinin hiç tanımadığı babasına benzediğini onun için gerçek olan anne ve babasından dinlemişti.

 

Violet, Andrewin onu odadaki diğer koltuklara yönlendirmesi üzerine peşinden gidip karşısına oturdu ve merak içinde adama baktı.

 

"Leydi Violet..." Andrew kızın iri gözlerini devirmesi üzerine sırıttı. "Yakın zamanda mahiyetindeki mülkler ve idare edilmesi gereken bazı işler için adına bir mektup geldi." Adam yeleğinin ceplerini yoklayarak kağıdı aradı ve Violete uzattı."

 

"Benim mahiyetim?" Violet anlam veremeyen bir ifade ile kağıda baktı. Tüm bunları okumak ondan uzun bir zamanı alıp götürecekti hala heceliyordu. "Ne diyor?" dedi kolaya kaçarak.

 

"Burada idare edilmesi gereken gelir ve giderler var Violet ve yapması gereken senmişsin gibi."

 

"Ben idare etmekten anlamam"

 

"Bu sorun olabilir. Şayet işler aksarsa senin yerine bir erkek akraban araştırılmaya başlanabilir yahut evlenmen-"

 

"Siz yapın" Violet başını olumsuz manada salladı. "Siz yapın lütfen b-benim yerime."

 

"Bu doğru olur mu bilemiyorum."

 

"Henüz okuyamıyorum bile nasıl hesap yapacağım... Sİz hesap yapabiliyorsunuz. Ya da bu işlerden anlayan birini bulalım. yardım için." Violet sessizce konuştu.

 

"Bu konuyu görüşeceğim"

 

"Efendim Dük Hazretleri ve Lord Ewans gelemeyeceklerini söylediler." Uşak öfkeli bakışlarını kendisine yönelten leydi Wellbournun koyu renk teninde yer yer bulunan lekelere, iri gözleri ve dudaklarına baktı. Yeni kral sokakta bulduğunu başlarına leydi lord tayin etmişti. Bu kadının konumuna çok da yakıştığı söylenemezdi. Çelimsiz sıska bereli bir şeydi. "Yarın mutlaka katılacaklarmış..."

 

"Anladım." Violet çayı bırakıp Andrewe döndü. "Hiçbir şey bu kadar önemli olmamalı!"

 

---

 

Ertesi gün

 

Violet, Leonard için tayin edilen çalışma odasına doğru hızla ilerlemekteydi çünkü görünen o ki bu gün de işleri başından aşkındı. Genç kız derslerinin bittiğini biliyordu. O odada saatlerce ne konuştuklarına pek bir anlam verememeye başlamıştı. Pekala heyecanlıydılar. Bazı konular üzerine çok fazla gidiyor ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını düşünüyorlardı. Aileyi bir araya toplamak oldukça zorlaşmışken çok az bir zamanı dahi ayıramamaları hoş değildi. Odanın kapısına geldiğinde dikilen uşağa ters bir bakış atarak kapı tokmağına elini götürdü ve henüz engellenememişken ardına dek açtı. Ahşap tonlarının ağırlıklı olduğu odada ikilinin kütüphane önündeki açık mavi koltuklarda konuşmakta olduklarını görünce kaş çatarak ellerini beline koydu.

 

"V-violet?" Leonard kapı önünde üzerindeki su yeşili saten elbise ile dikilmekte olan Violete şaşkınlıkla baktı. Saçları ardından örgülenmiş korse içine giydiği açık renk gömleğin kalın yuvarlak yakası omuzlarına doğru düşmüştü. Elbisenin boyu bileklerinin üzerindeydi altından beyaz fırfırlı danteller sallanmakta olsa da beyaz papuçlarını gizlemek için yeterli değildi. Joselyninkiler gibi kabarık da görünmüyordu. Genç adam çok çok evvelden anımsadığı kadarıyla daha çok küçük kızlara giydirilen türden sade sevimli bir elbise olduğunu düşünmeden edemedi.

 

"Neler oluyor?" Ryan kızı baştan aşağı süzerek yanak içini ısırdı. Violetti fakat ona benzemiyordu. Sıska ve ufak tefek olduğundan tam bir çocuk gibi görünmüştü gözüne. Yine de eskilere kıyasla daha özenilmiş bir haldeydi.

 

"Saat kaç?" Violet üzerindekilere bakarak gözlerini kırpıştırdı. Evin içinde rahat hareket edebilmek için bazı şeylerin üzerinden geçmişti. Fazla da zor olmamıştı. Yalnızca evvelden köyünde giydiklerini daha parlak kumaşlara uyarlamıştı genç kız. Köylüler birkaç jüpon ve kalça desteği dışında işlerini zora sokacak tarlatanlar giymezdi. O da bunu yapmak istemiyordu. Daisynin düğün için kendisine tıpkı Ryan ile ilk karşılaştıkları gün buldukları koyu pembe elbisenin aynısını diktirmeye çalışması oldukça yeterliydi. Genç kız geline karşı gelmek istememişti ki nedimelik görevi de onundu. Çiçekler taşıyacak, tüm gün Joselynin yani kraliçenin peşinde dolanacaktı. Hem de o elbise ile...

 

"A-a-altı." Leonard başını çevirip duvardaki büyük saati işaret etti.

 

"Güzel... Söz verilmiş bir randevuya tam bir saat geciktiniz ve yalnızca işi olan siz de değilsiniz!" Violet önünden geçerek odaya dolan uşağa baktı.

 

"Özür dilerim ekselansları engel olamadım."

 

"Bana mı?" Violet nefesini tutarak baktı uşağa.

 

"H-h-hayır! Joe. Leydi" leonard ağabeyi ile çalıştığı gibi teklediği kısımdan sessizce başlayarak konuştu. "v- Violete engel o-olmayacaksın." bu şekilde fazla duraksıyor olsa da sesi daha net ve tek seferdeymiş gibi çıkıyordu.

 

"Kapıyı kapat Joe" Ryan yüzü kızaran Violete baktı.

 

"Kapatma Joe!" Genç kız kafa sallayarak selam verip odadan çıktı.

 

"Tanrım!" Ryan saate baktı. Pekala çok sık bir arada olamıyorlardı. Genç adam da çay içip sohbet ettikleri zamanı özlemişti fakat Leonardın çalışmaya ihtiyacı vardı. Malikane içindeki fısıltıları işitmişti. Leonard Wellingtonun kusurlu olduğu konuşuluyordu. Ryan bir parça korkunçlaşarak çeneleri kapattığını düşündüyse de davetlerde ve iş toplantılarında bu durumun can sıkıcı olabileceğinin de sosyetenin ne denli acımasız olduklarını da biliyordu. Bir defa alay etmeye başlarlarsa susmazlardı. Hoş bir dük ile ne kadar alay edilebilirdi bilmese de sessizce ve kendi aralarında yapacaklarını biliyordu. Genç adam bu durumu en aza indirmek için saatlerce Leonard ile alıştırma yapmaktaydı. Üniversiteli eğitmenler kendisine yüksek ses ile kitap okutuyordu ve Ryan da küçüklükten beri yaptıkları gibi çok zorlandığında onu tamamlıyordu. Böylece teklemesini daha aza indirmeyi ümit etmekteydiler. Bu gerekliydi.

 

"B-burada b-bı-bırakalım Ryan" Leonard ayağa kalktı. "G-g-gidip bir ç-çay i-i-içelim"

 

"Pekala." Ryan dizlerinden destek alarak kalkıp kapıya yöneldi. Kendisi de daha dik durmaya, yürüyüşüne giyimine özen gösteriyordu ve eğitmenlerin yardımı ile aritmatik çalışmaktaydı. Hesap işleri önemliydi. Elbet hemen olmayacaktı ve zaten Ryanın bu konuda acelesi yoktu. Babası hesaptan anlıyordu. Ona da uzun sürecek eğitiminde başarılı olmak kalıyordu. Bir çocuk gibi en baştan başlamıştı. Küçük düşürücü ve sıkıcı olsa da sesini çıkartmayacaktı. Genç adam oturma odasına çıktıklarında açılan kapıdan içeri girip içeride çay içmekte olan ailesine baktı. "Keyifli oturmalar ailem..."

 

Rose gülümseyerek doğruldu. "Sizi gören cennete gidecek şüphem yok."

 

"O" Leonard derin bir nefes aldı. "v-vakit... baş ... k-köşedesiniz!"

 

"Hadi gelin. Zaten gideceğim." Joselyn kaş çatarak omuz silkti. "Gitmek zorunda mıyım."

 

"Bu kararı herkesin içinde adamı öpmeden evvel düşünmen gerekirdi." Allan kızına baktı. "Gelin... Anlatın bakalım çalışmalar nasıl gidiyor."

 

Violet giydiği cafcaflı tunik ve takıp takıştırdıklarıyla gelip tekli koltuğa oturan Ryana göz ucuyla bakarak elindeki fincanı ağzına götürdü.

 

"Herşey oldukça güzel. Dük hazretleri beklenilenden daha iyi. O aklın bir gün işe yarayacağını biliyordum."

 

"S-sen...daha zekisin R-ryan" Leonard ağabeyine minnetle baktı. Onun için gösterdiği çabayı hiçe sayamazdı. Küçüklüğünden beri hep çabalamıştı.

 

"Mmm... Bu çay harika." Ryan kafa salladı. "Demek zenginler bunu yapıyor."

 

"Onu zengin mutfağımız değil Violet yaptı." Joselyn kıkırdadı. "Bu gün bahçedeki yaseminleri bolca yedin mi?"

 

"Hala ot mu yiyorsun sen?" Ryan kaş çattı.

 

"Ot değil çiçek... Üstelik seviyorum." Violet omuz silkti.

 

"Bunu kimse görmesin kurukafa." Ryan başını iki yana salladı. "Dedikodun çıkar."

 

"Kötü bir şey yapmıyorum..."

 

"Komik karşılanabilir."

 

"Bu umurumda değil!" Violet yanaklarındaki havayı hızla üfledi.

 

"Benim umurumda... Kurallar neyse o şekilde davranacaksınız unuttunuz mu."

 

"Bana kalırsa biraz sakin olabilirsin oğlum. Kendi evimizdeyiz. O kadar da önemli değil." Jane göz göze geldiği Ryana gülümsedi.

 

"Pekala sizin için sorun değil. Tüm bunlara alışık olduğunuz bir dönem olmuş. Fakat biz"

 

"Ne biz..." Joselyn doğruldu. "Herkes nereden geldiğimizi biliyor. Bir anda herşeyi layıkıyla yapmak kolay değil."

 

"Herkes hata yapmamızı bekliyor." Ryan kaş çattı. "Yapmayacağız."

 

"Lütfen başka birşey konuşalım." Violet elindeki minik tartı Leonarda fırlattı. "Bunu seveceksin ekselansları."

 

"Violet!" Ryan bir süre cıklaması ardından geriye yaslandı. "Bana yok mu?"

 

"Al!" Violet bu defa kurabiyeyi tabağından alıp karşı koltuğa attı. Ryan havada yakaladığında ise sırıttı."

 

"N-neden o-onlara r-resimden bahsetmiyorsun" Leonard ağabeyine döndü.

 

"AĞzın doluyken konuşma Max!" Jane boşta bulunarak konuştu.

 

"Resim?" Joselyn kaşlarını kaldırdı. Bir vakitler öz babsının resme oldukça ilgili olduğunu annesi anlatmıştı. "Resim mi yapacaksın ağabey?"

 

"Hayır. Resmimizi yaptıracağız. kendi portremizi evimizin duvarlarına asacağız. Herkes gibi."

 

"Bu hoş olabilir" Allan kafa salladı.

 

"Birkaç ressama haber verdik. Yarın gelecekler. Öğleden önce güneş iyiyken bu işi halledecekler."

 

"Alec?" Joselyn bakışlarını kıstı.

 

"A-alec gelecektir. D-düğünden önce ü-ü-ülkesine dönmeyecek." Leonard iç geçirdi. Isobeli alamamak hoşuna gitmemişti fakat bu konu için uğraşacaklardı. Ortalık yatıştığı vakit...

 

"Yeterince süslendiğinizden emin olun." Ryan diğerlerine baktı.

 

"Bilekliklerimizi takmayı unutmayalım." Daisy bileğindeki boncuklu ipi gösterdi. "Bunlar aile nişanelerimiz."

 

"Resim için iyi duracaklar mı?" Ryan çenesini sıvazladı

 

"Oldukça iyiler!" Violet kaş çattı. "Onları çıkarayım demeyin! Biz biziz... Yerimiz değişmiş olsa da! Bir hatıra olması oldukça güzel fakat kendimiz olmayacaksak bir anlamı yok."

 

"Bu çok doğru Violet" Allan kafa salaldı.

 

"Biz biziz kesinlikle öyleyiz. Bizden yalnızca geçmişteki halimiz ile kendimizmişiz gibi bahsetmemelisin kurukafa! Biz hala biziz leydi ve lordkende... Kral ve kraliçeykende. Buna hakkımız yokmuş gibi düşünmemelisin."

 

"Ben öyle bir şey demedim. Kastım düşüncelerimizdi ve sen soyluları iğrenç bulduğunu defalarca dile getirmişken iğrenç mi olmak istiyorsun." Violet elindekini bıraktı.

 

"İğrenç olmak istediğim yok. Hem doğru düzgün hem lord olunabilir. Niyetim kusursuz olmak hepsi bu. Hepinizin kusursuz olması. Ne denli korkunç olduklarını bilmiyorsun Violet."

 

Jane Ryanın kastının ne olduğunu az çok anladığından yavaşça kafa salladı. "Lakin kendi evimizde değil." diye düzeltti onu.

 

"Her yerde anne... Alışana dek."

 

"Pekala dilediğini yap." Violet dudaklarını kemirerek önündeki tabağa baktı. Çok sık ters düşer olmuşlardı. Halbuki Ryan en rahatlarıydı. Bu denli sıkı olabileceğini hiç düşünmemişti.

 

"K-kö-kötülüğümüzü i-istemiyor" Leonard ağabeyini savunmak üzere doğruldu.

 

"Bundan şüphemiz yok ağabey." Joselyn gülümsedi. "Pekala daha dikkatli olacağız."

 

"Evet..." Violet Ryana bakarak kafa salladı. "Daha özenli olacağız." Genç kız erkeklerin onları ilgilendirmeyen konulara yöneldiğini gördüğünde kendisi de gülümsemeye çalışarak Joselynin yanına oturdu ve yanında duran yelpazeyi alıp yüzünü yellemeye koyuldu. Birşeyler ters gidiyor gibiydi. Ya da her şey normaldi ve tersine giden yalnızca Violetti...

 

---

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%