Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@gizemmgurbuzz

"Leydim bu kumaşları getirdik ve öğleden sonra halılar için örnekler gelecek"

 

Jane kızın elinde tuttuğu neredeyse yirmi adet kumaş şeridini kucağına alıp kafa salladı. "Pekala karar verip söyleyeceğim. Kızcağız selam verip ayrıldığında ise at üzerinde hevesle koşturan Leonarda doğru baktı. " Onun yakında kendisine bir düşes seçmesi gerekecek."

 

"Düşes! " Joselyn dudaklarını sıkıp içten etlerini kemirerek yüksek sesli bir kahkahayı bastırmak için mücadele etti.

 

Violet ise eliyle ağzını örterek kıkırdadı. "Maxin dük olduğunu henüz kavradığımı sanmıyorum düşes mi eklenecek birde?

 

" Tanrım anne... Ağabeyimden bahsediyoruz. Evlenemez o"

 

"Bence gayet evlenebilir. Yirmi beşinde iki yıla evlilik için ideal yaşı yakalayacak. " Jane kendi kendine kafa salladı. "Yalnızca bir oda ile başa çıkamıyorken şimdi başımda bir dükallık kalesi, kırsalda bir malikane burası ve orası ve şurası" Kadın karışan kafasıyla etrafa baktı. "Her şeye yetişemem"

 

"Sen harikasın anne! " Joselyn kumaşlara baktı.

 

"Evet bu işte oldukça iyisin" Violette kafa salladı. Ona yüklenen tüm işi kadına yığmakta bir sakınca görmemişti. Seçmek dekore etmek çok zordu. Violet herşeye evet diyordu. Çok da önemli değildi. Halinden memnundu genç kız.

 

"Kızlar... Bu korkutucu biliyorum lakin sürekli birbirimize yapışık kalamayacağız. Bu karışıklıkta çok önemsenmiyor olabilir ama zamanla dikkat çekecek. " Jane iç geçirdi. Bee V-kontluk ünvanını kocasına atarken oldukça radikal bir karar vermişti. Nasıl kabul ettirdiği ise muammaydı fakat Ryanı yakınında tutmak istediğini biliyordu. Haliyle ünvanı o devralacaktı. Öte yandan Leonard ise boşalan baş dükallık ünvanını hakediyordu. O ve Joselyn kraliyet kanındandı. Bee nin uzak da olsa akrabasıydılar. Jane en çok Mathew Wellington'un kardeşinin bu duruma verdiği tepkiyi merak ediyordu. Leonard ortaya çıktığında ünvanı tehlikeye girmişti ve erkek varisi geçen yıllarda öldüğünden tüm mülk usulen Leonarda kalacaktı.O ise durum ile ilgilenmiyormuş gibiydi. Amcasının görüşme talebini reddetmişti. Fakat onları Wellington kalesinden atmak yerine kırsaldaki mülke göndermişti. En kısa zamanda taşınmaları gerekmekteydi. Çok üstelemiyor olsa da Leonardın kaleyi istediğini biliyordu ve mümkünse orada yaşamak istediğini de. Jane eninde sonunda ayrılacaklarını biliyordu. Şimdiden Joselyni saraya gönderecekti. Fakat Leonardın kısa süre içinde evliliği gündeme gelecekti. Onu bırakacaksa iyi bir eş bulması temennisiydi. Leonard duygusal sakin bir çocuktu hep konuşmak ile arası iyi değildi ve durumu da ortadaydı. Sahip olduğu ünvan için sıraya dizilecek çok fazla genç kız olacaktı Leo güzel bir dış görünüşe de sahipti biraz soğuk duruyor olsa da... Tüm bunlara ve sakin hoşgörülü kişiliğine karşın kusurlu kabul edilen konuşma bozukluğu sorun teşkil edecekti. Jane omuzlarını düşürüp çok sevdiği atların hangisini kendine yoldaş edineceğine karar vermeye çalışan oğluna bakarken onu gözlerinden anlayacak bir eş bulmasını ümit etti.

 

Violet ise nefesini tutmuş ayrılmak zorunda olduklarını işittiği vakit kafasıa birşey düşmüşçesine başına ağrılar girmişti. Böyle birşeyi kabul edemezdi. Şu durumda hayatı boyunca ihtiyacı olmadan yaşayabileceğini biliyor olmasına karşın ailesine ihtiyacı vardı. genç kız masa örtüsünün eteklerini didiklemeye koyulmuşken daha açık olması gerektiğini düşünmeden edemedi nasıl yapacağını bilemiyor olsa da Jane anneye gidemeyeceğini söylemek zorundaydı. Ryan konusunu açıkça itiraf etmesi gerekiyor olsa bile... Genç kız derin bir nefes çekip dönmüştü ki Alec ve Ryanın bahçenin arka tarafından yanlarında bir at ile geliyor olmalarına karşın susmak zorunda kaldı. Henüz olmazdı...

 

"Keyifli oturmalar." Ryan kadınlara selam verdikten sonra girişte dikilen kızlara el etti. "Şemsiyeleri ben mi hatırlatmaz zorundayım. Tam yoluna girdi derken iyice lekeleneceksiniz." Genç adam Joselynin yüzündeki çilleri işaret etti.

 

"Sana da merhaba..." Violet iç geçirerek koşturan kızların tepelerinde şemsiye açmalarına göz devirdi.

 

"Leydilerim... Majesteleri." Alec kadınları selamlayıp Leonarda yöneldi. "Ekselansları. Bakın burada kim var!"

 

"H-h-huysuz?" Leonard Alec ve yanında getirdiği kahverengi atı gördüğünde yönünü onlara çevirdi.

 

"Leydi Wellbourn konuşabilir miyiz." Ryan dünkü elbise ardından bu gün yine kendi gibi olmaya karar veren Violete baktı. Genç adam hangisinin daha iyi olduğunu bilemiyordu.

 

"Evet..." Violet gülümseyerek yerinden kalkıp Ryanın yanına gitti. Adam ona kolunu uzattığında ise keyifle tutundu.

 

"Şemsiye" Ryan hatırlattı ve koşarak gelen kızdan şemsiyeyi alıp başları tepesinde tuttu.

 

"Beni beyazlatamazsın Ryan." Violet tepeye baktı.

 

"Bunun olmayacağını biliyorum yine de fazla güneş altında kalamazsın bu senin için de geçerli." Ryan kafa salladı.

 

"Ne konuşacağız?"

 

"Giysilerim hazırlanmış. Yakalıklar armalar bir sürü ıvır zıvır. Aradığımı bulamıyorum bana getirilenlerden de emin olamıyorum. Annemin perde halı işi son bulduğunda oda düzenlenirken başlarında durmanı istesem sorun olur mu? Yani biliyorum artık bu tarz şeyler ile ilgilenmiyorsun-"

 

"Olur... Hem de çok iyi olur." Violet hevesle kafa salladı. "Burada ne yapacağımı bilemez halde oturup duruyorum."

 

Ryan hızla kafa salladı. Ardından sıkıntıyla etrafa bakındı. "Birde... Kraliçenin baş nedimelik görevi var."

 

Violet dudaklarını kemirdi. Saraya onunla gitmesi teklifi Bee den gelmişti. Joselynin yanında olmak istiyordu evet lakin Violet saraya uygun değildi. "Ryan ben..." genç kız adamın kolunu sıktı. "Yapamam. Çok daha deneyimli biri gerekecek. Londrada olduğumuz sürece elbet sık sık yanına gideceğim. Fakat saray kuralları bana göre değil."

 

Genç adam elini saçları arasından geçirip hızla kafa salladı. "Bee'ye bu konu için bir mektup göndereceğim peki Joselyn ile konuştun mu?"

 

"Joselyn ile değil ama Daisy ile konuştum ve o beni benden daha iyi tanıyor. Böyle bir talebi yok."

 

"Güzel..." Ryan Violetin kolunu sıvazlarken aşağı baktı. "Eldivenlerin nerede Violet?"

 

"Masada duruyorlar." Violet omuz silkti. "Git ve tak onları leydi Welbourn böyle dolaşamazsın uygun değil. "

 

"Ne uygun değil. Senin yanında durmam mı? Afedersin ama herkes ufacık bir odada bir arada kaldığımızı biliyor." Violet kaş çattı.

 

"An itibariyle ufacık bir odada kalmıyoruz ve bunun gerektirdiği gibi davranmak zorundayız."

 

"Seni bilmem ama ben zorunda hissetmiyorum. Hakkımda ne düşündüklerini de önemsemiyorum. Sende yapma Ryan. Ayrıca ben evimizde olmak isterdim. "

 

"Bundan bahsetmemiş ol. " Ryan kaş çattı.

 

"Üzgünüm ama sürekli bahsedeceğim."

 

"Burada rahat değil misin? " Genç adam eliyle etrafı gösterdi. "Ne istediğini anlamıyorum."

 

"Anlasaydın böyle olmazdı değil mi?" Violet yanaklarındaki havayı sertçe üfledi.

 

"Mutlu olman gereken yerde neden şürekli şikayetleniyorsun. Eski tavrın yok oldu Violet. Huysuz oldun."

 

"Ah, sen hala sensin yani... Bize ait olmayan, tanımadığımız bir hayatın içinde debeleniyoruz. Ne yaparsak yapalım kabul görmeyeceğiz. "

 

"Bize layık gördüğün ormanda yiyecek aramak mı?" Ryan geri çekildi.

 

"Kastım bu değil biliyorsun. Neden sürekli kavga ediyoruz Ryan? " Violet isyan etti.

 

"Bunu kendine sor!" Ryan kaş çatarak Alec ve Leonardın yanına doğru ilerledi. Kabul görmek için evvela çabalamak gerekirdi. Ryan çok uzun bir zamanını görünmez kabul edilmez olarak geçirmişti. Hala aynı şeyin yaşanacağını duymak onu öfkelendirmekten başka bir şeye yaramıyordu.

 

---

 

Leonard bir müddet Ryandaki öfkeli hali gözlemlemiş lakin kendi birşey söylemediğinden sesini çıkartmamıştı. Genç adam okumakta olduğu kitaba yoğunlaşmaya çalışarak yeni birşeyler öğreniyor olmanın verdiği zevk ile sayfayı çevirdi. Küçükken de derslerini severdi. Kolay adapte olan sakin bir yapısı vardı burada iken işleri kolaylaştırıyordu hoş ormandayken de kendi halinde olmayı birşeyler ile ilgilenmeyi severdi.

 

Genç adam bir süre sonra önündeki eksiltme işlemi çalışmalarından uzaklaşmış ve ayak titreten Ryana göz ucu ile bakıp kitabın kapağını kapattı ve sormak için başını kaldırdı lakin kapı çalındığında dikkatini o yöne vermek zorunda kaldı. "G-gir!"

 

"Ekselansları, böldüğüm için özür dilerim lakin birkaç köylü sizinle konuşmak için diretiyorlar. onları tanıdığınızı söylüyorlar."

 

Leonard kaşlarını kaldırarak ağabeyine baktı. "T-t-tanıdığım birileri..."

 

"Bu tarz şeyler hep olur." Alec de yazdığı mektuptan uzaklaşarak Leonarda baktı.

 

"Gitmelerini söyleyeceğim dük hazretleri."

 

"K-k-kimi tanıyormuşum?" Genç adam kaş çattı.

 

"Elspeth adında bir ihtiyar ve ondan biraz daha genç olan başka bir kadın. Birde adam var ekselansları."

 

"Hemde ihtiyar. " Ryan başını iki yana salladı.

 

Leonard bir müddet kendisine tanıdık gelen ismi düşünmeye çalıştı fakat o sırada Ryan uşağı geri yolladı. birilerini tanımıyordu. Belkide yanında çalıştığı kimselerdendi fakat Leo çalışıyor olsa da kimse ile iletişim kurmazdı. "S-senin tanıdığın mı a-a-ağabey?"

 

"Hayır... İhtiyar bir kadın ile muhabbetim yok." Ryan Alec'e sırıttı.

 

"K-kadın..." Leonard Elspeth'i kadın olarak düşünmemişti lakin bir kadın ismiydi. "E-elspeth..." Genç adam gözlerini kısarak kapıya bakması ardından ayaklandı. "T-t-tanrım t-tanıyor olabilirim."

 

"Kimi?" Ryan koşar adım odadan çıkan Leonun peşine takıldı. "Yavaş olun dük hazretleri. her önünüze geleni tanımanız imkansız!" Ryan giriş kapısı önünde duran yaşlı kadına ve hemen ardındaki orta yaşlı uzun ince adama ve yanlarında duran diğerine baktı.

 

"Bu o mu?" Ivy elini ağzına kapattı.

 

"Tanrım... Nasılda konta benziyor... Ah tanrım sanki o geliyor!" Elspeth Jhonatanın koluna tutunarak mendili ile gözlerini sildi.

 

Jhonathan da yıllarca hizmet ettiği Mathew Wellingtonun oğlu küçük sevimli Leonardın genç tıpkı babasına benzeyen bir adam oluşu karşısında fazla duygulanmıştı.

 

"E-elspeth!" Leonard derin bir soluk aldı.

 

"B-beni tanıdınız mı küçük lordum." Elspeth yeniden hıçkırdı.

 

Leonard hayal meyal hatırlıyordu lakin ismini çıkaramasada baş uşaklarının yüzü derhal hafızasında yenilenmişti. "Sen..."

 

"Jhonathan ekselansları." Jhonathan gülümseyerek eğildi.

 

"Gözleri nasılda leydime benziyor." Ivy inanamayan gözler ile dükü süzdü. Sapasağlam ve hayattaydı tıpkı söyledikleri gibi...

 

"ve?"

 

"Ivy."

 

"I-ı-ıvy" Leonard elini göğsü üzerine bastırdı.

 

"Lord Wellington?" Ryan sorar gözlerle Leoya baktı.

 

"T-t-tanıyorum... O-o-onlar b-b-bizim ç-ç-çalışanlarımızdı. W-w-welingtondan..."

 

"Ah... Evet..." Ryan kaş çattı. "Ekselansları kont ile görüşmeyeceğini zaten bildirdi."

 

"Efendim biz dük hazretlerini görmeye geldik." Jhonathan daha iri kumral adam karşısında eğildi. Duyduklarına göre kendisi Ryan Ewans olmalıydı.

 

"Ve elbet Jane ve Andrew Evans ile..." Elspeth merdivenlere bakarken Ivy kendisini dürttü.

 

"Onlar artık V-kont ve V-kontes böyle bahsetmemelisin."

 

"G-g-gelin." Leonard kenara çekildi. Ardından kapıda dikilen uşağa döndü. "M-m-misafir o-o-odasına alın. A-a-anne ve babama h-h-haber v-v-verin ve J-joselyne"

 

Elspeth küçükken oldukça seri konuşan Leonardın tekleyisi karşısında kendisi gibi şaşkın olan Ivye baktı. Söylenenler doğruydu demekki. Elspeth Wellingtonun aniden ortaya çıkan varisinin kusurlu olduğunu işitmişti lakin bedeninde bir eksiklik olduğunu düşünmüştü. Kadın iç geçirerek "Ah çocuğum" diye söylendi. Kim bilir ne kadar korkmuştu..."

 

---

 

Violet Joselynin yanında Wellington çalışanları olduklarını söyleyen üç kişiye bakarken kızın elini sıkıca tutmasına karşılık vermeye çalışıyordu. Anne ve babasının sözü ya da hiç bilmediği o eski anıları dinlerken tepkisini onu sıkarak gösteriyor lakin ağzını bıçak açmıyordu. Görünen o ki Jane ve Andrew de onları tanıyorlardı.

 

"Neden bizi bulmadınız." Elspeth gözlerini silmeye devam etti.

 

"Yapamazdık Elspeth. Bu çok mühim ve gizli kalması gereken bir mevzuu idi." Andrew kadınlara kafa salladı. "Leonard ve Joselynin varlığı gizli değildi üstelik."

 

"Nasıl olur. Kont Wellington o trajediden sonra aramalarına devam etti. Sonunda öldüklerine kanaat getirdiler. Çok zor zamanlardı."

 

"Neden acaba..." Joselyn göz devirdi. Fakat ağabeyinin kendisine olumsuz manada baş sallaması ile sustu.

 

"Trudy nerede?" Jane konuyu değiştirmek istedi.

 

"Beş yıl önce onu kaybettik... "

 

"B-b-bahçıvan?"

 

"Ron mu? O da geçen yıl hastalandı ve bir daha kalkamadı. Ron olaylardan sonra kaleden ayrıldı. Trudy ve ben orada kaldık Ivy de bizimleydi fakat yeni kontes çalışanların tümünü değiştirdi."

 

"Zaten de orada olmak istemiyorduk. Wellington bizim için yuvaydı. Merhum Kont ve Kontesimiz ardından her şey uçup gitti. " Ivy dudak büktü. "Anneniz çok özel biriydi majesteleri. "

 

"Evet annem özeldir." Joselyn eliyle annesini işaret etti. "Başka birşey duymak istemiyorum. İzin verirseniz işlerim ile ilgileneyim." Joselyn ayaklandı ve hızla kendisini koridora attı.

 

"Yanlış birşey mis öyledim." Ivy ellerini ovaladı.

 

"H-h-hayır Ivy. J-j-joselyn zor bir d-d-dönemden g-geçiyor." Leonard üzgün gözlerle kardeşi ardından baktı.

 

"Çok yakın bir zamanda kim olduğunu öğrendi ve bu değişimi kaldırmak onun için zor. "

 

"Bir ormanda yaşıyordunuz... Sherwoodda... O-o lanetli yerde."

 

"Ben bir lanet görmedim." Andrew güldü.

 

"Zor zamanlar geçirdik fakat hepsi bugünler içindi. İşlerin bu kadar büyüyeceğini ve karmaşıklaşacağını bilmiyor olsak da En azından Leonardın hakettiği yerde durmasını istedik. Lisamızın hatırına..."

 

"Ah Leydim... " Ivy hıçkırdı. "Onu öyle özlüyorum ki."

 

"Şimdi ne yapıyorsunuz peki?" ANdrew Jhonathana baktı.

 

"Kendi halimizde yaşamaya çalışıyoruz lordum. Lord Mathew döneminde yevmiyelerimiz oldukça cömertti ve harcayacak yerimiz de pek yoktu. İyi kötü birer evimiz var. "

 

"G-g-geçiminiz?" Leonard iç geçirdi. Adam omuz silktiğinde ise anne ve babasına baktı.

 

"Ben gidip yemeğin hazır edilmesini söyleyeceğim." Violet sesleri çıkmayan diğerlerine baktı.

 

"Zahmet etmeyin. Lordumuzun iyi olduğunu gördük ya her şey geçti."

 

"E-e-elspeth, o çok g-g-güzel y-yemek yapardı."

 

"Yaşlandım..." Elspeth sırıttı.

 

"Benden iyisin Elspeth." Andrew de güldü.

 

"Bir eksik var mı?" Ryan odaya girip misafirlerine selam verdikten sonra ayakta duran Violete doğru baktı. Kadın kaş çatarak yüzünü çevirdiğinde ise o da yan döndü. Violet ile kavga etmeye alışık değildi. Görünen o ki kızdığından odasına da el atmamıştı. Ryan ondan başkasının kuracağı düzene alışamayabilirdi. Violet onun tuvalete ne zaman gideceğini dahi bilirdi. Ryan ise elini kaldırırken ihtiyacı olan ne varsa Violetin yanında olmasına alışıktı ve aynışey onun için de geçerliydi. Kızdığını sıkıldığını mutsuz olduğunu anlardı. Yine de ilk kez memnuniyetsizliğine şahit oluyordu ve bu kadar güzelliğin içinde nedenini fark edemiyordu.

 

"Leydim adınıza nasıl sevindim bilemezsiniz. Oğlunuz öyle değil mi?" Ivy kapıdada gördüğü yakışıklı genç adama baktı.

 

"Ah, evet... Nasıl şanslıydım tanrı bana tam yedi çocuk verdi. Hepsi birbirinden güzel ve eşsiz."

 

"Bizimle kalmak istemez misiniz?" Andrew Jhonathana baktı. Leonardın güvenilir bir yardımcıya ihtiyacı vardı ve bu kesinlikle Jhonathan olurdu.

 

"E-e-evet... Ke-kesinlikle!" Leonard gülümsedi.

 

"Biz..." Elspeth diğerlerine baktı.

 

"Mutfağın başında duracak birine ihtiyacım var."

 

"Ve burada bizi anlayacak bir kahyaya. "Andrew Ivy'e baktı.

 

"Bilemiyorum ben?" Ivy Jhonathana döndü. "Yapabilir miyim bilmiyorum."

 

"Ah... Hemde nasıl yaparsın Ivy... " Andrew ayaklandı. "Hadi gelin benimle"

 

"Sihirli kelimeler söylendi." Violet Ryana bakarak kıkırdadı fakat ne yaptığını fark edince somurtup odadan çıktı.

 

---

 

Violet gecenin bir kısmında dönüp durmuştu Genç kız neyi yanlış yaptığını ya da hissetmemesi gereken şeyler mi hissettiğini bilmiyordu lakin sonunda uyumuştu. Genç kız aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyor olsa da cama sertçe vuran yağmur damlaları ve göğü aydınlatan şimşekler ile gözünü açıp etrafa baktı ardından gök gürültüsünün çatırtısı kaleyi ortadan ikiye ayırıyormuşçasına ortalığı inlettiğinde yataktan fırladı. Çamaşırlar... Çamaşırlar ıslanacaktı. Violet fırlayıp kenarda duran sabahlığı üzerine geçirmesi ardından odadan çıkıp bahçeye inmek üzere koşmaya başladı. Tanrım... Islanacaklar oradan oraya savrulup çamur olacaklardı. Fazladan sabun harcamak zorunda kalmaları ise cabasıydı.

 

"Leydim! Leydi Welbourn!"

 

Genç kız arkasından koşan hizmetliye aldırış etmeden kapıya gitti ve koca ahşap kapının sürgüsü ile uğraşırken ona yetişen kıza döndü.

 

"Leydim ne oldu?"

 

"Çamaşırlar! Çamaşırlar ıslanacak. Düşecekler. Yeniden yıkamak zorunda kalacağız. Toplamam gerekiyor."

 

"Leydim sakin olun. Korkmuş olmalısınız. Çamaşırlar çoktan toplanmıştır."

 

"Hayır emin olmak zorundayız!" Violet kapı yanındaki cama koşup dışarıyı görmeye çalıştı.

 

"SOrun yok leydim hadi odanıza çıkalım."

 

Violet nefes nefese kendine gelip bu kez etrafına bakındı. Ortada çamaşır yoktu ve burası Londraydı. Yüzünü ovalayarak yanındaki kıza döndü yeniden. "Üzgünüm... B-ben sanırım kabus görüyordum."

 

"Violet! Çuvalları içeri aldın mı!" Ryan da aynı hisler ile yataktan fırlamıştı ve Leonard çoktan koridorun diğer başından gelmekteydi. Üç genç bir araya geldiklerinde şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

 

"Bazı şeyler değişmeyecek gibi..." Violet Leonardın beyaz gece giysilerine baktı. Ryan ise yarım yamalak bir pantolon ve tek çizme ile dışarı koşmuştu.

 

"Tanrım biz..." Ryan elini gözlerine kapatarak güldü. Az sonra Leonard ve hala şaşkın görünüyor olsa da Violet de gülmeye başlamıştı.

 

"Yukarı çıkalım..." Violet derin bir nefes aldı.

 

Ryan ise önden giden kızın sabahlığı içinde kalan siyah saçlarından ulaşabildiği bir tutamı tutup çekti. "Hala hızlısın kurukafa."

 

"Sende hantalsın!" Violet saçını almaya çalıştı. "Bırak Ryan!"

 

"O-o-olmaz!" Leonard da kızın uzun saçlarını tutup çekti. Nedense bunu yapmaktan keyif alıyorlardı. Ryan ile kısa bir süre bakışmaları ardından gülerek Violetin saçlarını karma karışık hale getirip merdivenlerde hızlandılar. "E-e-elime b-ba-balçık b-bu-bulaşmadı!"

 

"Ben şimdi size bulaştıracağım balçığı!" Violet de adamların peşinden koştu.

 

"Pekala sakin ol kuru kafa. Çok gürültü yaptık." Ryan soluklanarak koridora baktı lakin bir üst merdivenden aşağı sarkan Joselyni gördüğünde yeniden güldü. "SOrun yok Daisy... Herşey toparlanmış."

 

"Uyuyamıyorum!" Joselyn dudak bükerek fırfırlı sabahlığını çekeleyip parmak ucunda diğerlerinin yanına gitti. Çok şimşek çakıyor sanki ağaçlardan biri devrilecek..." Başlarına gelmemiş şey değildi.

 

"Gel buraya." Violet Joselyni kolu altına sıkıştırdı.

 

"O zaman ne yapıyoruz?" Ryan diğerlerine baktı.

 

"G-g-gidiyoruz." Leonard anne babasının bulunduğu koridoru gösterdi ve gençler beraberce kapıyı yavaşça açıp içeri girdiler.

 

"Çocuklar..." Jane de yatakta oturmuştu.

 

"Uyuyamadık..." Joselyn gidip annesinin yanına sokuldu.

 

"Baba?"

 

"Gaaaaaaaaaaaaaa"

 

"Bazı şeyler hiç değişmeyecek..." Violet kıkırdayarak büyük yatakta Daisynin ardına geçti ve Leo ile Ryan uyuyan Andrewi ortaya sıkıştırarak oldukları yere sığmaya çalıştılar. Sorun değildi. Hatta çok ama çok güzeldi. Olması gerektiği gibi...

 

---

 

Ivy Elspeth ve Jhonathan Karanlığın ardında hikayesinden Leo ve Joselynin anne babasının çalışanları. Hatırlatalım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%