Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@gizemmgurbuzz

"Tünaydın canım." Ryan çalışma odalarına doğru ilerleyen Violetin yanından geçerken gülümseyerek avuç içini havaya kaldırdı. Keyifli bir güne uyanmıştı genç adam. Kendine bolca vakit ayırıp merak ettiği her şeyi deneyimleyebilmek için sabırsızlanıyordu. Violet elini avcu içine yerleştirdiğinde kadının normale dönmüş haline ve üzerindeki sade koyu renk bileklerinde biten elbisesine bakarak sırıttı. "İyi uyudun mu?"

 

"Uyuyamadım." Violet gülümseyerek parmaklarını sıktı. Tüm gece Ryan ile konuşmalarını düşünüp durmuştu. Yanında mutlu olduğunu bilmek öyle güzeldi ki... Genç kız Ryanın giydiği parlak süslü giysilere, gümüş tokalı ayakkabılarına göz süzüp elinin baskısını biraz daha arttırdı. Onu daha çok hissetmek istiyordu. Tıpkı konuştukları gibi.

 

"Öğlen güzel bir uyku çek öyleyse. Bugün neler yapmayı planlıyorsun?" Ryan elini biraz daha havaya kaldırarak genç centilmenlerin leydileri salona sokarken yaptıkları gibi boştaki kolunu sırtına attı.

 

"Bağış sergilerine katılmamız bizim için iyiymiş. Bende kendi adıma bir porselen fincan takımı boyayacağım. okuma dersim ardından yapacağım bu. ya sen?"

 

"Lord fletcher dönmeden evvel halletmemiz gereken birkaç mesele var. Sonrasında dük hazretleri ile davetli olduğu bir topluluğa katılacağız." Ryan merdivenleri çıktıklarında kadının elini bırakıp koridoru işaret etti.

 

"Belki akşam üzeri biraz yürüyüşe çıkarız ne dersin?" Violet beklentiyle Ryana baktı.

 

"Bunu isterdim fakat kendime bir parça vakit ayırmak niyetindeyim. Yine de çıkmayı ihmal etme londranın seçkin yürüyüşleri pek çok yeni arkadaş edinmenin kapısını aralar."

 

"Yeni arkadaş?" Violet anlamsız bir mimik yaptı.

 

"Evet canım tam olarak öyle dedim. Yeni ve aileden bağımsız birkaç arkadaş edinmen sana da iyi gelecek. Çay davetleri, keyifli dedikodular." Ryan etrafına bakındı. "Daisynin yerini doldurmayacak farkındayım yine de onunla görüşmediğin vakitlerde yalnız kalmazsın... Üstelik diğer leydilerden moda hakkında yeni terziler hakkında da bilgi alırsın. "

 

Violet hafifçe üzerine baktı. "Biliyorsun rahatıma düşkünüm" Dedi kıkırdayarak "ama yine de tavsiyen için teşekkürler belki çay içecek bir iki kişi bulurum"

 

"Buna sevindim canım. " Ryan da gülümsedi.

 

"Canım? " Violet sessizce tekrarladı.

 

"A... Kulağa kötü mü geliyor? İnsanların içinde kurukafa demek hoş olmayabilir. Ağzımayeni bir hitabet dolamaya çalışıyorum." Ryan Aleci taklit etti. "Güzelim" gibi...

 

Violet adamın aksan ile kendini gererek yaptığı taklit üzerine biraz daha güldü. "Pekala nasıl istersen. Pek keyiflisin"

 

"Evet... Uzun zamandır kendimi sıkıyor gibiydim. " Genç adam Violete yaklaşıp hafifçe eğildi. "Dün geceki konuşmamız bana iyi geldi Violet. "

 

"Ya... Sanırım banada iyi geldi" Violet kızaran yanaklarını gizlemek için başını hafifçe eğdi fakat adamın çenesini hafifçe yukarı kaldırmasıyla sakin kalmaya çalışarak gözlerine baktı.

 

"İyi olalım canım? Olur mu? İlk defa fırsatımız varken ne istiyorsak onu yapalım... Neyi merak ediyorsak... Bu zamana dek fark edemediğimiz ne varsa... "

 

"Herşeyin farkına vardın mı Ryan? " Şüphesiz Violet şu an onu öpmek istiyordu. Gençkız iç geçirdi.

 

"Henüz başladım" Ryan kadına göz kırptı. "Şimdi gitmem gerekiyor"

 

"Peki." Violet kafa sallayarak gülümsedi.

 

"Gülümse ku- canım. Sana yakışıyor." Genç adam Violetin bakışlarındaki mühürleyen tuhaf ifadeye ve gülümseyişine bakıp kendisi de sırıttı. Ardından doğrulup kadını kibarca selamladı. "Hoşçakal"

 

"Sonra görüşürüz canım" Violet boğazını temizleyerek ellerini ovaladı. Nasıl yorumlaması gerektiğini bilemiyordu lakin Ryan sanki onunla kurlaşıyor gibiydi. Violetin ise kalbi patlamak üzereydi şu dakika. Genç kız adamın yavaş yavaş uzaklaşışını izledikten sonra kendi işlerine yönelebilmek adına boya yapacağı odaya doğru yöneldi.

 

---

 

Ertesi gün.

 

V-kont ufak bir girişimde bulunmuş ve sarayda onunla sohbet eden bundan yıllar yıllar öncesinde büyük kızlarını eğitime aldığı demir ticareti ile uğraşan lord Stanley'i çaya davet etmişti. Adam öylece geri planda kalamayacaklarının farkındaydı. Henüz düzenlenen başka balolara katılmamışlardı. Oğulları eğitimleri ile meşguldü. Biraz daha donanımlı olmaları onlar için faydalı olacaktı. Leonard kendini tam anlamıyla vermişti ki bu hali ona annesi Lisayı anımsatmaya devam ediyordu. Zeki, terbiyeli ve uyumluydu. Dükallığın başında tam anlamıyla durabilecek zamana gelene dek çok çalışmalıydı. Ryan en büyük destekçisi olmaya devam ederken bu gittikçe kolaylaşacaktı. Oğlunun da V-kontluk için uygun hale gelebilmesi gerekiyordu. Adam misafir salonunda volta atarken Jhonathanın içeri girmesi ile duraksayıp kapıdan yana baktı.

 

"Misafirleriniz geldiler V-kont hazretleri."

 

"Bu güzel haber." Andrew karısına baktı. "Hadi Jane gidip misafirlerimizi karşılayalım."

 

"Bunu yapmayalı oldukça uzun bir zaman oldu." Jane terleyen ellerini üzerine silerek kocasının koluna girdi. Fazlasıyla heyecanlanmıştı ve o da Violet olmasa hazırlıklarda zorlanacaktı. "Leydi Wellbourna haber verin" dedi Jhonathana bakarak. "Fincan boyamak hoşuna gitti."

 

"Keyfi yerinde görünüyor hayatım. Bırak öyle kalsın. Daisynin gidişi onu çok zorladı.

 

"Ah benim güzel kızım acaba ne yapıyor." Jane dudak büktü.

 

"Endişeleneceğin son kişi Britanya kraliçesi Jane... Sen kendine bak. Evlendirmek zorunda olduğumuz üç çocuğumuz daha var... Hayır dört... " Andrew giyinmiş merdivenlerden hızla inen Alec'i gösterdi.

 

"Tünaydın lordum...Güzel leydim... Ryan ve Dük hazretlerine akşam görüşeceğimizi iletin lütfen." Alec acil bir selam veriş ardından hole yürüdü lakin kapıdan girenleri gördüğünde arka bahçe çıkışına doğru geri adımladı. Şu an vakit kaybetme zamanı değildi. Genç adam bir yandan Douglas itini aramaya devam ediyordu.

 

"Belki beş..." Jane oğlanın ardından başını iki yana sallayarak bakıp "Isobel..." diye fısıldadı. Evliliği fes edilmiş gencecik bir kadındı. Tek tesellisi o hödük McKenzienin elinden onu alana dek adamın Bee'ye Isobelin rahatından emin olacağına dair söz vermiş oluşuydu. Elbet Alec'e göre bu palavraydı. Gillian McKenzienin rahat anlayışı azılı bir İskoç askeri kadar olabilirdi. Kadın hole çıktıklarında derin bir nefes alarak misafirlerine gülümsedi. Lord ve leydi Standley'in yanısıra yanlarında genç bir leydi daha bulunmaktaydı.

 

"V-kont, V-kontes..." Dorothy Standley hayretle ikiliye selam verdi. Bundan yıllar yıllar -ki bunun on beş senesi vardı- evvel bu ikili Londrada büyük bir girişim ile bir leydi okulu açmış o vakitler ticarette yeni yükseldiklerinden büyük kızlarını onlara eğitim için hibe etmişlerdi. Kadın kendince gülümseyerek hemen yanında duran en küçük kızına baktı. henüz on sekizindeydi ve geçen yıl takdim balosu yapılmıştı. "Sizi yeniden görmek ne güzel." dedi kadın ikiliyi baştan ayağa süzüp reverans yaparak. O vakitler de de adlarından söz ettirmeyi başarmışlardı lakin şimdi tüm britanya ve belki irlanda dahi onları konuşuyor olabilirdi. Krallarını koruyup kollamışlar onu ölümden kurtarmışlardı ve dahi Wellington kontunun çocukları. Bu insanlar yanlarında durmaya değerdi.

 

"Leydi Stanley." Jane kadına baş selamı vererek gülümsedi. "Uzun zaman oldu."

 

"Epeyce." Kadın V-kontesin kızına baktığını gördüğünde boğazını temizledi. "Sizi kızımla tanıştırayım leydim. "Cecile neden V- kont ve V-kontese kendini takdim etmiyorsun?"

 

"Memnun oldum adım Cecile Stanley leydim, lordum." Genç kız gülümseyerek dizlerini kırıp kumral buklelerini eline doladı. Annesi Cornwal dükünün burada yaşadığını söylemişti. V-kont ve V-kontesin oğulları da buna dahildi. Burada kendisi için iki kısmet vardı. "Çok güzel bir ev." diye ekledi. Cornwall dükünü görebilmek için sabırsızlanıyordu. Hoş ülkenin en güneyinde olan dükallığın konumu pek de hoş değildi. Taşranın taşrasıydı Cornwall herkes balık kokuyordu yine de düşeslik düşeslik idi. Kız elbisesinin yakasını kontrol ederek yeterince gösterişli olup olmadığına birkez daha bakması ardından omuzlarını geriye çekti.

 

Jane kumral, oldukça beyaz tenli ve balık etli küçük leydiyi beğeniyle süzmesi ardından eliyle koridoru işaret etti. "Lütfen ayakta kalmayın salon bu tarafta."

 

---

 

Violet eline bulaşan yağlı boyaları arındırmak için epey uğraş vermiş başarılı olmadığında eldivenlerini geçirerek giydiği açık mavi elbisenin eteklerini düzeltip misafirleri selamlamak üzere odadan çıkmıştı. Genç kız peşinde nedimesiyle birlikte salona vardığında evvela takdim edilmeyi bekledi ardından ürkek adımlar ile içeri girerek kapı girişinde dizlerini kırdı. Bu sırada Andrew yaşlarındaki lord ayağa kalkıp kendisini selamladı. Violet adama gülümsemesi ardından kanepede oturan orta yaşlı başında ki silindir tacın ardında bulunan beyaz tül ile saçları ve başı da dahil çenesi altına dek örtünmüş kadına hemen yanında yaşı Joselyn kadar duran pembe fırfırlı elbiseli genç kıza baktı. Annesi aksine kumral saçları buklelenmiş çoğu açıkta kalacak şekilde geriden toplanmıştı. Kare yakalı uçuk pembe satenden fırfırlı bol tarlatanlı bir elbise giymiş iç eteğindeki beyaz kumaşta bulunan sarı ve pembe güllü eteğini tutuyordu. Violet kızın beyaz tatlı yuvarlak yüzüne hafif kızartılmış yanaklarına ve yine pembeleştirilmiş toplu dudaklarına bakıp başını eğerken bir ihtimal Ryanın bahsettiği arkadaşı bulabilmiş olduğunu düşündü. "Hoşgeldiniz ben Leydi Violet Wellbourn"

 

Kadın kaşlarını kaldırarak sosyete takdimi henüz yapılmamış kızların giydiği türden cici mavi vir elbise giymiş zayıf kıza göz süzdü. "Kraliçenin Nedimesi mi?" dedi çenesini tutamayarak. Orada gördüğü halinden eser yoktu. Başının tepesinden örgü ile taç yapılmış saçlarının altında zayıf sarımtırak bir renge sahipti. Kız elleri önünde kendilerine yaklaştığında alnında ve boynunda var olan açık kahve lekelere karşın gözlerini kırpıştırdı. Çelimsiz yüzünde iri iri duran koyu renk gözleri zayıf yanakları ortasında normalde küçük de olsa sırıtan bir burnu ve ağzı vardı. Onu ne diye beyazlattıklarını şimdi anlamlandırabiliyordu.

 

"E-vet leydim." Violet koltuklara yaklaşıp Jane'in yanına oturdu ve ellerini kucağında bir ederek sıktı.

 

"Düğünde çok daha yapılı duruyordunuz halbuki epeyce küçükmüşsünüz." Dorothy kızına baktı. Cecile yaşıtların olmadığından muzdariptin."

 

"Yaşımın hakkını vermiyor olsam da epey var. " Violet kafa salladı. "Öncesinde çok daha zayıftım. Yani Lord Evans ile karşılaştığım zamanlarda... beni vebadan kaçarken buldu. O vakitler on sekizimdeydim. "

 

"Veba?" Kadın koltukta geriledi.

 

Jane kıkırdayarak Violetin elini tuttu. "Bundan neredeyse sekiz yıl kadar evvel. "

 

"Ah... Ne acı..." Lord Stanley kafa salladı.

 

"Leydi Wellbourn göründüğünden çok daha kuvvetli ve azimlidir. Üstelik saygı değer kralımız onu toparlayabilmek adına sarayın en iyi hekimleri ve aşçılarını peşinde gezdiriyor."

 

"Kral hazretlerini koruyup kolladığınız için ülkece size minnettar olmalıyız." Dorothy kafa salladı. Oliver Cromwell yüzünden nefes dahi alamaz haldeydiler. Püriten bir yandaşçı olmalarına rağmen adam kimseye acımamış onları da yönetmeye kalkmıştı.

 

"Yoldan geldiniz. Çay ve tatlılardan almaz mıydınız?" Jane ilerideki çay masasını gösterdi.

 

"Bu çok iyi olurdu."

 

"Servise başlayın" Violet arkasını dönüp hizmetlilere işaret ettikten sonra hemen karşısında oturan kıza gülümsedi.

 

---

 

"Leydi Wellbourn?" Cecile öne eğilerek sessizce kıza doğru eğildi. Büyükler onlara sıkıcı gelen sohbetlerini sürdürürken ikisini odanın diğer köşesine doğru postalamışlardı. Kızın da çok sohbet etmeye gönlü yok gibiydi.

 

"Evet leydi Stanley?" Violet ellerini ovaladı.

 

"Dük hazretlerini görebilecek miyiz? Herkes kayıp Wellington varisini yakınen görmek istiyor ken bu şansı ilk elde edenlerden olmayı çok isterim."

 

"Max derste olmalı. İşi bittiğinde ortaya çıkacaktır."

 

"O-ona adıyla mı hitap ediyorsunuz."

 

"Ah hayır... Üzgünüm ben dük hazretleri demek istedim." Violet kendince sırıttı.

 

"Çok yakın olmalısınız." Cecile merakla öne eğildi.

 

"Olabildiğince" Violet kafa salladı.

 

"Kraliçe... Yani onu da tanıyorsunuz."

 

"İki ay evvel bir döşek üzerinde birlikte yatıyorduk." Violet kıkırdadı.

 

"Bu çok havalı." Cecile nefesini tuttu. Annem bir ormanda yabani hayvanlar gibi yaşadığınızı söyledi" Genç kız elini ağzına götürerek başını öne eğdi "Özür dilerim"

 

"Leydi Stanley eminim yabani hayvanlarla beraber demek istemiştir." Violet derin bir nefes çekti.

 

"Evet leydim dilim sürçtü özür dilerim."

 

Violet sessizleşip moraran kızı bir müddet başını yana yatırarak izlemesi ardından misafirine kabalık etmemesi gerektiğini düşünerek ayaklandı. "Leydi Cecile. Bahçede ufak bir tur atmaya ne dersiniz sonra da size boyadığım fincan takımını gösteririm."

 

"Çok naziksiziniz" Cecile ayağa kalkıp leydinin yanından yürümeye koyuldu. Ailelerinden izin almaları ardından nedimeleri ile birlikte bahçeye çıktılar.

 

"Burada çok güzel çiçekler var." Violet arka taraftaki çiçekleri gösterdi. Güller çok bakımlı. Yaseminler ve sümbüller de var. Daha evvel hiç sümbül görmemiştim. Ya da kapı girişinde böyle güzel süs olarak durabileceklerini bilmiyordum."

 

"Ya..." Cecile genelde her bahçede bulunan çiçeklere baktı. Pek ilgi çekici değillerdi. "Bu malikane size kral tarafından tahsis edilmiş doğru mu?"

 

"Evet. Eski V-konta aitmiş." Violet malikaneye baktı.

 

"Peki Dük Welington mülküne geçecek mi yoksa amcası orada kalmaya devam mı edecek."

 

"Bunu bilmiyorum." Violet dudak büktü. Kız kendini güneçten korumak için elini siper ettiğinde ise havaya baktı. "Havanın açacağı tuttu bugün. Rahatsız olduysanız içeri geçelim."

 

"İyi olur çillenmek istemem."

 

"Evet, tabii..." Violet başını iki yana sallayarak bahçe girişine yöneldi ve ikili içeri girdiklerinde Ryan ve Leo merdivenlerden inmekteydi. Genç kız Cecile'in durup yerlere dek reverans yapmasıyla Leonarda baktı. Tanrım buna alışamayacaktı ve Leonardında henüz alışabildiğini pek sanmıyordu.

 

"Dük hazretleri... Lordum..." cecile tedirginlikle doğrulup karşısındaki adamlara baktı. Biri iri mavi gözlü kestane rengi saçları ve baloda gördüğünden daha yapılı duran Dük, diğeri kumral yaşı daha oturmuş olan kontun oğlu olmalıydı.

 

"Sizi leydi Stanley ile tanıştırayım. Bugünkü misafirlerimiz."

 

Leonard başıyla selam verdi lakin sessizliğini koruyarak genç ve güzel görünen leydiye baktı.

 

"Memnun oldum leydim. Dük hazretleri evvela misafirlerimizi selamlayacak." Ryan da birbirlerine taban tabana zıt iki kadını süzmesi ardından sırtını dikleştirdi. "Sonrasında yeni doğum yapan atlardan birini göreceğiz belki bize katılırsınız."

 

"Çok isterim." Cecile iki yakışıklı lord karşısında kızarmadan edemedi.

 

"Pekala biz boya odasında olacağız işiniz bittiğinde haber yollarsınız." Violet gülümseyerek leydiye yolu gösterdi.

 

"Tanrım... Ne kadar samimisiniz." Cecile kıza baktı. Açıkçası herhangi bir lord ile bu çelimsizlikle samimi olması imkansızdı.

 

"Öyle" Violet ardına bakarak iç geçirip yürümeye devam etti.

 

---

 

Aradan geçen yarım saatin ardından kapı çalındığında iki kız da farklı bir heyecan ile kapıya döndüler. Violet son sekiz yılını içinde uçuşan kelebekler ile geçirmişken şimdilerde şiddeti artmış gibiydi.

 

"Burası fazla havasız." Ryan içerdeki boya kokusuna karşın burnunu kırıştırdı. "Bir an evvel leydilerin temiz hava almaları gerekiyormuş gibi. "

 

Leonard lord Stanleyin ilgisinden bunalmıştı. Kızından fazlaca bahsetmiş olması ise pek hoşuna gitmemişti. Genç adam boya kokulu odalar ona maziyi anımsattığından geri planda durmayı tercih ederek kolundaki manşetler ile oynamaya koyuldu ve leydiler çıktığında Cecile adındaki kıza şöyle bir baktı. Öyle sanıyordu ki bundan böyle etrafında onunla evlenmek isteyecek pek çok kadın olacaktı lakin Leonard kendisini yeterince değerli hissedebilecek miydi bilmiyordu. Genç adam kaçabilmek adına kolunu Violete uzatmaktan geri durmadı. Bir kadın karşısında konuşup teklemeye hazır değildi.

 

Violet Leonun koluna tutunup Ryana baktı. O ise ortadaki tuhaf boşluğa izin vermeyerek kolunu leydiye uzatıp yürümeye koyuldu.

 

"H-h-hazır hissetmiyorum V-vi" Leonard kızın elini sıvazladı.

 

"Sorun değil ben yanındayım." Violet önden giden Cecile ve Ryanın oldukça keyifli sohbetlerine bakarken iç geçirdi. Cecile sıcak ve samimiydi. İçinde durduğu elbiseyi oldukça iyi idare edebiliyormuş gibiydi üstelik ona yakışmıştı da. Ryanın ilgi ile kıza bakıyor oluşu içinin burulmasına neden oldu. Tenleri saçları boyları dahi birbirlerine uygundu. Ryan hafif etine dolgun bir adamdı ve Cecile de onun gibiydi. Genç kız Leonardın kolunu ne derece sıktığını yalnızca adam durduğunda fark etti.

 

"İ-iyi misin Vi?" Leonard önden giden ikiliye baktı. Ryanın hayatında değişiklik istediğini biliyordu. Kendisine bir şans tanımak kabuğundan çıkmak dileğindeydi. Leonard Violeti kastederek küçük bir soru yönelttiğinde ise "başka seçeneğimiz yoktu" demişti. Sanırım kastı Violetin ona mecbur kalışıydı. İkisi içinde bir defa olsun hayatlarını diledikleri gibi yaşamaları gerektiğini savunuyora benziyordu. Leonarda bu fikir oldukça tuhaf gelmişti çünkü Ryanın başka biriyle mutlu olabileceğini düşünmüyordu. Çok uzun bir zamandır Violetin hislerinin farkındaydı. Ryan da farkındaydı lakin kendininkileri asla gün yüzüne çıkartmamış, öncesinde parasızlıktan ötürü asla aile kurmayacağını ve kimseye yaklaşmayacağını söylerken şimdi sınırsız imkanı varken herşeyi deneyimlemeden aile kuramayacağından bahsediyordu. Ağabeyinin kişisel hisleri söz konusu olduğunda bu denli aptal olduğunu fark etmemişti. Lakin kişisel hisler bir çeşit aptallıkmış gibiydi. Leonard mümkün olduğunca kendisini uzak tutacak zamanı geldiğinde ise kiminle olacağını önemsemeyecekti. Sahip olduğu kusur yüzünden -ki o öyle görüyordu- kimsenin yanında utanç duymadan durmayacağının bilincindeydi. Düşünceleri yanlış olsa da bozuk ruh hali aksinin mümkün olabileceğini kabul etmeyecekti... Şimdilik...

 

"İyiyim evet." Violet gülümsemeye çalıştı. Lakin pek başarılı olamadı. Ryanın Cecile ile oldukça eğleniyor olan görüntüsü, kızı bolca incelemeye almış oluşu canını fazlasıyla sıkmıştı.

 

---

 

Kedi meraktan ölmüş derler... Ryan da yersiz merakından ötürü başına iş alacak. Dilediğince baksın etrafına :D

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%