@gizemmgurbuzz
|
Violet ağustos sıcağına rağmen ormanın tatlı havası ve gölgeliklerinde olmaktan memnun bir ifade ile etrafı incelemeye devam etti. Genç kız dışarıda birkaç kütüğü yusyuvarlak sıralayarak orta yerine de konan,alçak bir şekilde işlenmemiş ağaçtan yapılmış sehpaya baktı. Bir çeşit bahçe masası yerine koymuşlardı belli ki. Ryanın Londrada olanları babası Allan ve kardeşi Maximilliana anlatışına baktı. Baba Allan oldukça büyük bir ciddiyet ile kütük üzerinde bacak bacak üzerine atmış oturmaktaydı. Eskimiş bir pantolon ve aşınmış çizmeleri vardı.İç gömleği temiz olsa da sararmış, üzerindeki yeleği ipler ile korse gibi önünde bir etmişti belli ki küçük geliyordu. Cebinde ise kurmalı saat olduğunu tahmin ettiği şeyin zinciri sallanmaktaydı.Violet onun sokakta yaşayan bir adam için fazla beyefendi durduğunu düşünmeden edemedi. Maximillan adındaki genç bey ise kolları kesilmiş bir iç gömlek altında kahverengi bir pantolon ve iplerden kendisinin yaptığı belli olan bir pantolon askısıylaydı. Gençkız oğlanın çok da büyük olmamasına karşın kollarındaki kaslara hafifçe dudak bükerek baktı. hafifçe öne doğru eğilmiş dirseklerini dizlerine dayamış ve ellerini kavuşturmuş oturuyordu lakin gevşek değildi. kol ve bacaklarının hizasından bilinçli bir oturuş şekli olduğu belliydi ki muhtemelen ona bakışları dikkat çekip sırtını doğrulttuğunda yine sopa gibiydi. Koyu kahve saçları ensesi ardında toplu köşeli yüz yapısına sahipti yandan bakıldığında uzun hafif kemerli bir burnu vardı. Violet genç beyin ondan yöne bakmasıyla başını aşağı indirdi. Tanrım... İri gözlerini çerçeveleyen koyu kirpikleri duru mavi bakışları çok güzeldi bunu kimse inkar edemezdi. Bakışlarını verdiği pembe korse ve eteği üzerindeki oğlan kıyafetlerinin uzerinden giymiş olan Daisy adındaki sarışın kıza çevirdi bu kez. Öyle neşeliydi ki Violet içinde hissetmişti mutluluğunu. Eğer bilseydi elbiseye ait başka parçalar varmı daha dikkatli bakardı. yine de güzel canlı bir pembeydi ve muhtemelen ipekli kumaştandı. Etekler geniş tarlatana uygundu kız koşturdukça ardında oldukça uzun bir kuyruk oluşturmuştu. Elbiseleri elbet olmuştu fakat bakıldığında direkt olarak bir soyluya ait olduğu belli oluyordu kumaşın da dikiminde. Böylesini üzerinde denememişti. Babası ona gemiyle gittiği yerlerden değişik şeyler getirirdi. Durumları iyi değildi lakin bir inek bir at ve birkaç tavukları vardı. Çok da berbat bir halde değildiler. Keşke ufacık bir hatıra alabilmiş olsaydı. Gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde gök yüzüne ardından Ryan'a baktı. Maxin yanı başında elini onun omzuna koymuş ve tepesinde dikilmişti. Koyu renk bir pantolon üzerinde kahverengi bir gömlek boynunda tuhaf eski bir fular bağlıydı. Belinde tokalı bir kemer vardı omuzlarına değen uzun saçları ardından topluydu ve bolca da sakallıydı lakin onlardan kurtulmayı beklediğine dair birşeyler diyip durmuştu yol boyunca. Violet onun ne denli yakışıklı bir adam olduğunu düşünürken dudak büktü. Onu kurtarmıştı. Ölmesine izin vermemiş bu güzel yere getirmişti. "Yaşamak için inat et ki hayat güzellikler sunsun" gibi birşey gevelemişti. Lakin inandırıcı olmasa da kulağa güzel gelmişti. Keskin koyu mavi bakışlarını kendisine çevirdiğinde belli belirsiz bir tebessüm etti ve tuhaf bir şekilde utanıp bakışlarını kapıdan elinde ahşaptan oyma bir tas ile gelen kadına çevirdi. Kırçıllanmış açık kahve saçları yuvarlak ela gözleri, kırışmış göz çevresi vardı. Kalın yada incenin ortasında kalmış belki bir parça da yaşından dolayı incelmiş dudaklara sahipti. açık renkli teni çıkık elmacık kemikleri belli ki yanağında da ufak bir gamzesi de mevcuttu. Bayan Rose gençken çok güzel olmalıydı. Hoş hala güzeldi. Üzerinde oldukça eski çiçekli elbisesi ile tası ona uzattı.
"Bana yok mu?" Ryan kaşlarını kaldırdı.
"Otur Ryan."
"Nasıl... Beş kütüğümüz var ve sanırım yerim çoktan dolmuş..."
"Öyleyse evden tabureyi getiririm" Rose yorgun görünen oğluna gülümsedi.
"Hayır!" Ryan eliyle Violete işaret etti. "Violet. gidip tabureyi al ve bana da bir çay getir."
"A... Evet... Tabii..." Violet elindekini bırakıp ayağa kalarak küçük eve yöneldi. Genç kız taş evin aşınmış tabanına ardından ufak şömine oyuğu etrafına dizilmiş sıra sıra ince uzun ayaklı tezgahlara baktı. Birinde testi kaseler ve demir bardaklar özenle dizilmişti şöminenin diğer başında duran tezgahta iki kazan duvara asılı kancalarda biri demir diğerleri ahşap kepçeler aynı raflarda değişik otlar ile dolu kavanozlar vardı. Hepsi el ile yapılmış derme çatma şeylerdi ve diğeri ,altında örtü çivili daha ufak bir sehpaydı onunda üzerinde bir çanak içindede muhtemelen yabani böğürtlen vardı. Hemen kenarda iki tabureden birini almasıyla birlikte bayan Rose'un kapı yanına bıraktığı çıkınına baktı. Arkada odaymış gibi görünen bir bölme daha varmış gibiydi. ve mutfak ile diğer alanın ayrıldığı kısım iki perde ile ayrılmıştı. Violet oranın yataklara ait olduğunu düşündü. genç kız pencere açıklıklarındaki ahşap açıp kapatmaya yarayan kısımlara da göz süzmesi ardından Ryan'a çay götürmesi gerektiğini anımsadığında tabureyi bırakıp köşeden aldığı demir kulplu bardağı kazana daldırıp çayı koydu ve diğer elindekiyle yavaşça dışarı çıktı. Bir bardak ve küçük bir sandalyenin onu nefes nefese bırakması iyi değildi. Tabureyi Ryanın önüne koyup oturması ardından çayı uzatırken belli belirsiz bir tebessüm daha etti.
"Geç bakalım şuraya Violet. Bize başından geçenleri anlat." Allan giydiği yeşil elbise üzerinde sallanan kızcağıza karşıyı gösterdi.
Violet eliyle dudak kenarını yolup sağa sola bakındı.
"Sokağa düştükten sonra otları palamutları yiyerek uzun bir zaman geçirmiş. " Ryan çıkarımda bulundu dahası hiç de bir şey bilmeksizin kızı alıp getirdiğini örtbas etmeye çalıştı.
"S-so-so-sokağa düşmeden ev-ev-" Leonard yumruğunu sıkarak konuşmayı kesip önüne baktı.
"Öncesini de bilmek isteriz." Allan devam etti.
"ve Aileni."
"ve büyü yapmayı nasıl öğrendiğini." Daisy elbisesini tutarak savurdu. "Bir taca da ihtiyacım var daha önemlisi bir saraya!"
"O bir cadı değil Daisy." Ryan kardeşini düzeltti. umuyordu ki değildi. "Elbiseyi seveceğini düşünerek getirdim. ve unutuyordum" Ryan keyifle ayağa kalkarak çuvalların yanına koyduğu tart kesesini alıp sehpanın ortasına koydu.
"Çilekli tart!" Daisy keseden birtanesini alıp kokladı. "Sen birtanesin Ryan!"
"Önce büyükler Daisy izin almadan olmaz." Rose başını iki yana salaldı. "Kibar bir kız ol ve onları dağıt!"
Violet Ryanın başıyla kendisine işaret etmesine bir anlam veremedi lakin tart dağıtması gerektiğini fark ettiğinde onları keyifle diğerlerine uzatan ve reverans yapan kıza baktı. Alışmak gerçekten zor olacaktı. Annesi elini pek bir şeye sürsün istemezdi.
"Seni dinliyoruz." Allan kızın biçimli iri toprak rengi gözlerinin mahsunlaşıp dolduğunu fark edince başını iki yana salladı.
"Ben bir kaçağım" Violet tastan bir iki yudum alıp diğerlerine baktı. "Ve bir suçluyum... Cadı olmaktan aranıyor da olabilirim"
"Cadı!" Rose olduğu yere sinip Ryana kaş çattı.
"Hayır bayan Rose cadı değilim yalnızca şu görüntümden öyle sanılıyor. Aslında tüm bunlar başıma ve ailemin de başına vebadan dolayı geldi."
"Ve-ba!" Ryan ağzındakini püskürtürterek kollarını açarak babası ve Maxin önünde durdu ve annesi Daisyi alarak daha ferah bir alana çekti.
"Veba mı?" Allan elini ağzına götürerek Ryana baktı bu kez. Onunla çokça yan yana kalmıştı oğlu.
"Hayır hayır..." Violet ayaklandı. "İki buçuk ay evvel!"
"Uzak dur! Tanrım!" Ryan kızı tutup masadan uzaklaştırdı. "Bende öleceğim! Veba! Tanrım ! Siz!"
"Sakin ol Ryan!"
"Ba-ba-ba-ba-baba! V-veba mı o-o-lduk biz!" Leonard korkuyla Ryana baktı. Böyle birşey olmamalıydı hayır! onu kaybedemezdi.
"Durun sakin olun!" Allan doğruyu söyleyip söylemediğini yahut vebanın bitmiş olup olmadığını bilemedi. Doğrusu veba olup da hayatta kalan duyduğundan da emin değildi.
"Tanrım! Yürü! aman tanrım!" Ryan Violeti tutarak geriledi. "Uzak durun bizden benden... Tanrım sarıldım!"
"Ryan ben temizim!" Violet az daha sıkarsa kırılacağını bildiği bileğine baktı. "Canım yanıyor."
"Canın çıksın lanet olası!" Ryan Maxi eliyle durdurarak geri çekildi. "Uzak duracağım. Orada uzakta bekleyeceğim..." Genç adam umuyordu ki hepsine geçmemiş olsundu. "Sakın yaklaşmayın!"
Rose Daisy'nin başını okşayarak üzerindeki kıyafetleri hızla çıkartıp kenara attı ardından kocası ve Leonarda baktı. "Ne olacak Allan!"
"Bilmiyorum..." Allan ellerini ovaladı. "Eğer haklıysa, doğruyu söylüyorsa iki buçuk ay çok uzun bir zaman atlatmış olması muhtemel. "
"Haklı değilse, o vakit Ryan!" Rose ağzını kapatarak hıçkırdı.
"O-o-o-olmaz! Ge-ge-ge-geçmiş hastalık! R-r-ryan iyi olacak!" Leonard ayağa kalkıp volta atmaya koyuldu. "B-baba bir şey ya-yap!"
"Bekleyeceğiz Max! Yapacak bir şey yok!"Adam endişe ile kızı tutmuş peşinden sürükleyen Ryana baktı.
---
Violet epeyce uzaklaşıp bir su kenarına geldiklerinde Ryanın onu ağaca savurup dişlerini sıkarak etrafa bakması üzerine bileğini sıvazlayarak olduğu yere sindi. "Ryan-"
"Sus!" Genç adam üzerindeki gömleği çıkarıp hırsla yere attı ve kıza doğru yürüdü. "Sa-na gebereceksen buna beni karıştırmamanı söyledim! Benim hatam! Benim suçum!" Ryan geri dönüp kemerini çözerek kendini uzun çamaşırıyla bıraktı ve kenara çöküp suya girmeden kendini yıkamaya ve kontrol etmeye koyuldu. Bir gündür aynı nefesi solumuşlardı. Ryan kıza çok kez dokunmuştu. "Ya onlara birşey olursa!" diye gürledi arkasını dönüp! Ya benimle kalmaz anne babam da hastalanırsa ya da lanet ayakların tüm ülkede başka bir veba krizine sebebiyet verirse!" diyerek devam etti. Başı dönüyordu. Genç adam yaşadığı korkudan fenalaşmasını hastalığa vurarak olduğu yere çöküp ellerini başı arasına aldı.
"Ryan çok zaman geçti." Violette korkudan ağladı. O köpeğe birşey olmamıştı yahut handa kaldığı bir haftada hancıya yahut yemek taşıyan karısına da. Violet tüm hastalıklı zamanını o evin içinde atlattığını varsayıyordu lakin kaçtığı köye ne olduğunu bilemedi. O eve kimse yaklaşmayacaktı ve muhtemelen cadı olduğunu düşündüklerinden ardından yakmışlardı. Violet bayan Cammillayı düşündüğünde ağlamaya başladı. "Çiçek sandım..."
"Çiçek ha! Sağol daha hallicesiymiş!" Ryan çiçek bile olsa çok can aldığını biliyordu vücudunu tatmin olana dek ovalaması ardından kalkıp Violetin yanına gitti kızı pataklamak istiyordu ve şayet suya bulaşacağından korkmasaydı onu orada boğacaktı. Genç adam yerden kemerini alarak kızı tutup ellerini ardından çokça sıkarak bağladı ve eteğinden bir şerit yırtıp ardındaki ağaca da belinden bağladı. "Buradan ayrılmayacaksın beni anlıyormusun! Tek bir tanesine bir şey olursa sana yapacağımı biliyorum!"
"Neden izin vermedin!" Violet oturduğu yerden bağırdı.
"Neden peşimden geldin! Neden vebalı olduğunu söylemedin!"
"Değilim! Sormadın! İyi ki sormadın o zaman beni orada vuran sen olacaktın."
"Şu haline bak insanlıktan çıkmışsın Violet!"
"Hayatta kalmayı ben istemedim! "Violet hıçkırdı. "Ailemi yaktılar Ryan! Gözlerim önünde. Korktum. Yanmaktan. "
"Beni yaktın! Şu an fiziksel olarak yanmayı tercih ederim! Tanrım ailem..." Ryan korkudan ağladı.
"Bir şey olmayacak söz veriyorum." Violette onun ağlaması üzerine daha çok ağladı. "Ben temizim Ryan." Genç kız adamın konuşmayıp giyinerek öteye gidip oturmasıyla gözlerini ağaçlar arasından gözüken maviliğe dikti.
---
2 Gün Sonra.
"Ryan! İyimisin! Oğlum? Buraya yiyecek bırakıyorum!" Jane Ryanı görmeye ondan bir ses almaya çalıştı. Çok yaklaşmıyordu bu işin şakası yoktu. Kadın perişan haldeydi. Ona birşey olacak diye çok korkmuştu. Vebayı biliyordu Jane. Çok nadir olarak kurtulanların olabileceğini de lakin gözüyle görmemişti.
"Anne! İyiyim..." Ryan olduğu yerden çıkarak biraz yaklaşıp el etti. "İyiyim korkmayın ya siz?"
"İyiyiz Ryan." Jane kafa salladı. Derin bir bekleyiştelerdi lakin kimsede hastalık belirtisi yoktu ve Leonard mürebbiyesinden hatırladığı kadarıyla kara ölüm illetinin çokça nefesten ve sıvıların temasından olacağını söylemişti. İki buçuk ay ise vebaya yakalanan birinin hayatta kalmasının imkansız olduğu bir zaman dilimiydi. En fazla dört güne belirtiler başlar ve bir haftaya kalmaz öldürürdü.
"Babam, Max, Daisy?" Ryan dudaklarını dişledi.
"Hepimiz iyiyiz."
"Git anne! Yaklaşma!" Ryan geri çekildi ve annesi gittiğinde ağaçta bağlı Violete kaş çatarak baktıktan sonra gidip annesinin doldurduğu tasları ve somunları aldı. Kıza da koymuştu... Tanrım... Ryan dün çokça sessiz kaldığından onu kontrol etmiş ölmediğini anladığında morarmaya başlayan fazla sıktığı ellerini çözüp ayaklarını bağlamıştı. Oturup kendi yemeğini yedikten sonra kalanı da beraberinde götürmek istedi lakin Violetin yerden birşeyler alıp ağzına götürdüğünü gördüğünde diş gıcırdatarak gidip tası yanına koydu. "Zıkkımlan!"
Violet dolu gözlerle tasa ardından adama baktı. Buraya çok daha kötüsünü umarak gelmişti. Kendini toplayıp somunu kucağına çekti genç kız. "Yaşamaya inat edeceğim. Bunun için yüzsüz olmam gerekse bile!"
"Zaten bir yüzün olduğu söylenemez!" Ryan başını iki yana sallayarak kendine yaptığı ağaç altındaki yere gidip hırsla oturdu. Genç adam tüm gün kendini dinleyerek geçirmekten kafayı yiyecekti. Bir yeri sızlasa panik oluyor suyun geçireceğini düşünerek hızla yeniden ovalanıyordu. kendini ağaç kavuklarına sürtmüş toprakta da yuvarlanmıştı.
Genç kız gelen sıcak yemeğin güzelliğine ağlayıp yedikten sonra epey uzakta olsa da tüm gün garip garip hareketler yapan Ryanı izlemeye koyuldu. Korkusunu anlıyordu. Her şey bitip normale döndüğünde buradan ayrılacaktı. Belki çok ötede bir yerlerde ağaçların arasında o da kendisine izole bir yaşam alanı kurabilirdi.
---
3 Gün sonra.
Ryan omzunun gerisinin kaşınmasıyla ürperip elini attı ve minik bir çıkıntı hissettiğinde panikle ayaklandı genç adam kendisine bakabilmek için başını çokça çevirse de başaramayınca oturduğu yere pislemekten iyice rezalete dönen kızı bağladığı diğer ağaca doğru ilerledi. Maxten bir ip istemiş hareket edebilmesi için daha geniş bir mesafe bırakmıştı. Ryan üzerindeki pis elbiseyi çıkarttırıp yakmıştı. Dizleri aşağısında biten iç gömleğinden görünen, Daisynin kolları kadar ince olan bacaklarına yüzünü buruştup yanaklarındaki havayı setçe üfleyerek sırtını Violete döndü. "Bak şuna kurukafa! Orada omzumun gerisinde birşey çıktı. Sonunda oldu! Hasta ettin beni!"
"Hayır olamaz!" Violet doğrulup Ryanın kendisini oraya buraya vurmaktan berelenmiş sırtına elini koyup gösterdiği yere yaklaştı. Ardından rahatlamayla alnını adamın geniş omuzları arasına dayadı. "Sorun yok ufak bir sivilce"
"Sivilce mi! Olay da bu! sivilce çıkmaması gerekir!" Ryan geri çekilip arkasını döndü.
"Veba hıyarcığı öyle değil Ryan. Koltuk altların ve kasıklarında çokça büyük sulu çıntılar olur ve vücudunun heryerinde çok hızlı çıkar. O sadece minik bir sivilce. Altı gün oldu."
"Geç olmuş olabilir." Ryan içten içe rahatlasa da kuruntusundan kurtulmakta zorlanıyordu.
"Ellerini ver." Violet adamın ellerini tutup tırnaklarına ve parmak eklemlerinden aşağısına baktı. "Görüyormusun hiçbirşey yok ve bunlara bak. Çok koyu mordular." Violet atan tırnaklarını gösterdi. "Tırnaklarım kalktı ve bunlar döküldü. "
Ryan kızın sararmış parmak uçlarına olmayan tırnaklarına bakıp güçlükle yutkundu. "Ç-çok acı verdi mi?"
"Kendimde değildim... " Violet iç gömleğinin yakasını indirip omzunu açıkta bıraktı. "Şu çukuru görüyor musun? Büyük irinli yaralardan vardı" Genç kız eteğini kaldırıp bacağının yukarısındaki izleri gösterdi bu kez.
"Tanrım!" Ryan kızın zayıflığından irkilmiş halde açıkta kalan yerlerini kapattı. "hala şüpheliyim!"
"Bu gidişle vebadan değil lakin kuruntudan hasta olacaksın bayım. İyiyiz... Ailen iyi..."
"Bunu bilemezsin!"
Violet omuz silkerek kalan somunu adama uzattı. "Ben doydum al ye" dedi sakince günde iki kez birer parça getiriyorlardı ve Ryan gibi yapılı bir adam için az kalacağından emindi. Bir midesi olduğunu düşünmediğinden ona birkaç ısırık yeterli geliyordu. Zaten de onu hala parçalamayıp yemek getiren insanların yiyeceklerinden çok da yemek istemiyordu. "Emin ol biliyorum."
Ryan elindekini evirip çevirerek ısırdı. "Bu işi kendinle kıyaslayamazsın."
"Kendimle kıyaslamıyorum zaten." Genç kız ağacın dibine oturup ayağındaki halata karşın iç geçirdi. "Anne ve babamın yüzlerinde bakılacak yer kalmamıştı. O vakit ne kadar süredir hasta olduğumuzu bilmiyordum lakin ben baş ağrısı ve ateş ile yattıktan beş gün sonra yangına uyanmışım. Arada annemin bana çorba içirdiğini hatırlıyorum. Sanırım o da son anına dek bana baktı." violet dudak büktü lakin ağlamayacaktı. "oradan kaçıp başka bir köye gittim. İki yaşlının evine. Hayatta kaldığım için bizi veba değil çiçek yakaladığını düşündüğümden... o sıra vücudumdaki irinler patlamış yaralara dönüşmüştü. Ev sahibesi kadın ben yorgunluktan yatarken iki güne hastalandı ve sonu korkunçtu Ryan. İkiside gözlerim önünde can çekiştiler. Yapabileceğim hiçbirşey yoktu. Çok korkmuştum. Onlara bakmaya çabaladım lakin o kadar hızlı oldu ki... "
"O-onlara ne yaptın? Kimse fark etmedi mi?"
"Köylü benden ürkmüştü. Bende onları korktuğumdan ahıra gömdüm Fakat ahırdaki hayvanlarda çok geçmeden hastalanıp teker teker öldüler.ve evin içinde bir ay kadar sessizce oturmaya devam ettim. daha doğrusu dinlenip kendime bakmaya çalıştım. Sonunda köyde yaşlı ev sahiplerini yok edip hayvanları lanetlediğim söylentilerini duyduğumda oradan da kaçtım. "
Ryan gözlerini irice açarak dinledi. "Bu ne çeşit bir soğuk kanlılık?"
Violet omuz silkti. "Ve elimdekiler ile bir hana girip orada bir hafta geçirdim. Çıktığımda kimse ölmemişti. Sonrasında bana eşlik eden bir köpek de yaşamaya devam etti. Nasıl oldu bilmiyorum lakin ben ölmedim..."
Ryan burun kemiğini sıkarak arkasını döndü. "Beklemeye devam edeceğiz."
"Sorun değil." Violet bacaklarını kendine çekti. "Üzgünüm Ryan... İyi niyetini suistimal etme niyetim olmadı yalnızca alacağım tepkiden korktum hepsi bu lakin bu iş bittiğinde ailenin yanında kalıp size zahmet vermeyeceğim."
Ryan omuz silkerek kafa salladı. "İyi olur."
"Muhtemelen eninde sonunda beni bir şekilde yakacakları için bende buralarda çok çok ötede bir yaşam kurabilirm belki. Sizin gibi..."
"Biz buradayız çünkü kazandığımız hiçliğin de yarısını vergiye vermek istemiyoruz. Burada yaşamak kolay değil. Ormanın ötesi tehlikelidir. Burası güvenli alan." Ryan iç geçirdi.
"Sorun yok. Korkmuyorum." Violet başını kaldırıp adama hafifçe tebessüm etti. "Size zarar vermem. Yanınıza da yaklaşmam." Genç kız Ryanın birşey demeden gitmesi üzerine ardından iç geçirdi. "Nasıl zarar versindi ki... Violet küçük köyünde oldukça normal bir genç kızken beklediği aşkı bu lanetli ormanda çirkin bir yaratığa benzerken bulmuştu. Onlara yaklaşıp yaklaşmayacağını bilmediği doğruydu lakin Ryanı görebilmek için elinden geleni yapacaktı...
---
1o gün sonra
Violet başını dayadığı yaprakların üzerinden kaldırıp etrafa bakındı. Ryan çoktan kalkmış olmalıydı. geçen gün bir balta isteyerek az ötedeki ağaçlardan biriyle uğraşmaya başlamıştı. oldukça şiddetli yağan bir yağmurlu gecede onu çözmüş kendi gizlendiği oyuğa almıştı. Violet onu izlemekten keyif alıyordu.
"Ryan! Violet!" Allan yarım aydır orada yaşamaya çalışan ikiliye seslendi. İyilerdi. Hepsi. Görünen o ki Ryan da oldukça öyleydi. Kız haklı olmalıydı ve artık bu uzak kalma işini bitirme zamanıydı. Yağmurlar başlamıştı. Allan Ryanın üşütüp hastalanmasından endişe duyuyordu.
"R-r-rayn!" Leonard da oldukça sıkılmıştı. sınırı geçip ağabeyini aramaya koyuldu.
"Baba! Max!" Ryan kendisine yaklaşan Maxe eliyle dur işareti yaptı.
"H-ha-ha-hadi ama Ryan! İ-i-iyiyiz!"
"İyiyiz!" Ryan kafa salladı. "Yine de..."
"So-sorun y-yok!" Leo ağabeyine yaklaşıp devirdiği ağaca döndü. "V-v-vebalılar ağaç d-d-devirmez!"
Genç adam omuzlarını esneterek kendine baktı. Oldukça iyi hissediyordu ve uzun süre yatmak onu dinlendirmişti. Biraz çekindi lakin Max gelip ona sarıldığında o da kardeşine sarıldı.
"S-si-si-siktir! Çok korktum R-ryan!" Leonard rahatlamayla derin bir nefes aldı. "Hadi e-e-eve!"
"Eve!" Ryan kafa sallayarak etrafa bakındı ve uzakta hala hayalet gibi olsa da yüzüne az da olsa renk gelen ve yanakları çok az dolan kıza baktı.
Violet Bay Allanın gidip Ryana sarılması üzerine gözlerini düşürdü. Demek artık bitmişti. Lakin o hiç bitsin istememişti.
"Kurukafa!" Ryan bir müddet babası ve kardeşi ile hasret giderdikten sonra kızın yanına koştu. "Artık iyiyiz."
"Ama kırk... Kırk gün gerek..." Violet ısrar etmeye çalıştı.
"Sanırım haklıydın." Ryan omuz silkti. "Şimdi gidiyorum burada bekle senin için yolluk hazırlayacağım ve sanırım çıkınını getirmem gerek."
Violet geride duran Bay Allan ve Maxe doğru bakıp selam vermeye çalıştı ardından fazlaca hevesli olan Ryanın yanından ayrılışını izledi. Demek bitmişti... Genç kız Ryanın ikiliyi kollarından çekeleyerek uzaklaştırması üzerine ne yapacağını bilemeyerek olduğu yere çöküp yüzünü avuçları arasına alarak ağlamaya başladı. Gitmek istemiyordu lakin bir kere gideceğini söylemişti ve onlara yaşattıklarından kabul göreceğini de sanmıyordu.
jane Ryan'ın Violetin gideceğini söylediğini işittiğinde ve hizmet edemeyecek kadar güçsüz olduğundan bahsettiğinde içi el vermemiş Allan sessiz kalmıştı. İlk kez lakin Bu kez de kadın gözünü karartmıştı. Üç erkek ve doğru düzgün yetiştirmeye çalıştığı bir kız çocuğu ile uğraşmak çok güzeldi yine de ne demek istediğini anlayacak belki sohbet edeceği başka bir konusu olacak bir hem cinsinin yanında olması, ona da yardımcı olması fikri oldukça cazipti. Üstelik kızı günlerce bir ağaca bağlamıştı Ryan. Jane göz yumduğu için suçluluk duyuyordu. Korkmuşlardı, hem de çok. Kadın hızlı hızlı ağaçlık alanı geçerek Violetin üzerinde oldukça kirlenen iç gömleği ile oturmakta olduğunu gördüğünde gidip omzuna dokundu ve kız korku dolu gözler ile kendisine baktığında hafifçe tebessüm etti. "Violet... Ryana gideceğini söylemişsin... Ormanın başka bir köşesine..."
"Evet Bayan Rose. Size çokça rahatsızlık verdim." Genç kız ayaklanıp ellerini ovaladı.
"Ben kalıp kalmayacağını sormak için geldim Violet." Jane başını hafifçe yana yatırdı. "Yardıma ihtiyacım var. Üç adam ile başa çıkmak beni zorluyor."
"G-gerçekten mi? Peki Ryan?" Violet yanaklarını kemirdi.
"Umursamadı. Üstelik evime kimi alıp kimi almayacağıma o karar veremez."
Violet çekingen bir ifade ile üzerine başına baktı. Elbet ayrılmak istemiyordu. Şu dakika çok mutluydu lakin ne yapacağını da bilmiyordu.
"Ah, onlar... Elbiselerden birini senin için daraltırım."
"Elbiseler üzerimde dönüyor Bayan Rose... onları siz giyin"
"E-eğer giyersen Max'in iki sene evvelki küçük giysileri var."
"Çok daha iyi olur" Violet başını eğerek kafa salladı.
"Öyleyse GEL BENİMLE Violet. Önce seni güzelce yıkayalım ve sonra üzerini hallederiz." Jane arkasına baktığında diğerlerinin uzaktan onları izliyor olduğunu fark edince seslendi. "Daisy bana bir parça sabun ve ağabeyinin eski giysilerini getir."
"Tamam anne..." Daisy ağabeylerine gülümsedi. "Sonunda bir oyun arkadaşım olacak."
Ryan ellerini beline koyarak annesi ve kuru kafanın göl kenarına gidişini izledi ardından elini savurup umursamaz bir eda ile konuşmaya çalışan Maxe döndü.
"B-b-bir ku-ku-kuru bacağımız e-e-e-eksikti..."
"Kuru bacak değil salak herif kurukafa! Seni nereye götüreceğim biliyor musun" Ryan kardeşinin kulağına fısıldadı. "Gerçek bacaklar ve kafam kadar memeler olan biryere..."
"H-ha-hadi c-ca-canım!"
"Ya... Yürü..." Ryan başını iki yana salladı. "Fakir de olsan zevk sahibi olmalısın Max..."
---
Düzelteceğim.
Evvet bu parça da bitti. Violet ve Ryanın hikayesi bundan sonraki kısımda bir romantik komedi içerisinde işlenecek. Burada onlara minik parçalar halinde yer verecek olsam da Violet platonik kalmaya devam edecek.
Şimdi sıradaki kahramanlarımıza geçelim. Asıl başlangıcımıza çok çok fazla yaklaştık Buradan sonra yıl atlamayacağız 1659 dan itibaren devam edeceğiz. İskoçyasız olur mu? Ben baya özledim İskoçyayı hadi biraz uğrayalım... Alec ve Isobele...Bu kısımda biraz dönem ve tarih araya gireceğinden ve sonraki hikayelere zemin hazırlayacak bir bölüm olduğundan biraz okuma yapmam gerekiyor bölüm gecikebilir eğer vakit bulursam gecikmeyedebilir bilginize.
Seri başı hikayesi olduğundan biraz zemin niteliğinde bir hikaye oldu romantizm epey geç kalacak umarım sıkmıyordur.
|
0% |