Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.Bölüm

@gizemmgurbuzz

4 gün sonra

 

Daisy kurulan sofrada yemek yerken başını çevirip soba önünde yatan adama baktı. Hala öylece yatmaktaydı. Birkaç kaşık birşeyler içirmeye çalışıyorlardı. Çok da mecali yoktu. Genç kız hala onun birden bire nasıl çıkageldiğini düşünmekteydi. Anlaşılan fazla dalmıştı Daisy. Döşeklerinden birini bütünüyle sahiplenmiş görünen yaralı minik minik kıpırdandığında yeneğine döndü. Çokça mırıldanmış bazen bağırmıştı. Max de uykusundan bağırarak uyandığından alışıklardı duruma yine de anlam vermeye çalışmaktaydılar. Babasını ağabeyini sayıklamış ona dokunmamaları gerektiğini söylemişti. Babadına göre öldürülmeye çalışılmıştı diğerleri de aynı görüşteydiler. Daisy yaralının yeleğinin parçalanan ön kısmını dikerken kumaşın güzelliğini diğerleri gibi farketmiş olsa da pantolonu cebinden çıkan birkaç bozukluk haricinde adamın kim olduğuna dair bir detaya ulaşamamışlardı. Öteyandan Alec ve Ryan ve Max her gün etrafı kolaçan etmişlerdi. Arta kalan zamanlarda da günlük işlerini devam ettirmeye çalışmaktaydılar. Açıköası yara pek hoş olmadığından Isobel birkaç güne ölür demişti. O ise birşeylere direniyor gibiydi. Genç kız önüne dönecekken yeniden mırıldanmaya başladığını duyduğunda babasını dürttü. "Sanırım konuşmaya çalışıyor"

 

"Gördüğüm en çenesi düşük hasta" Ryan dişine takılan eti çıkartıp yüzünü buruşturdu.

 

"Max bak bakalım ne diyor? " Allan Maxe el etti.

 

Genç adam yerinden kalkıp kendi yaşlarındaki yaralının yüzüne doğru eğilerek duymaya çalıştı.

 

-Ü-üşüyorum

 

"Üşüyormuş... ” Max doğrulup adamın üzerini örttü ve günler sonra gözleri aralandığında masaya baktı. " G-g-gözlerini açtı."

 

"Umarım kapladığı yerin farkına varır" Ryan işlerin aksıyor olmasından da şimdiden bir çarşafın kesilip adama sarılarak heba olmasından da ailenin yardım severliğinden de hoşnut değildi. Anne babasının kimsesiz kalanlara karlı takındığı tuhaf merhameti onların çokça iyi yürekli oluşlarına bağlıyordu lakin geçmişte babadının yaptığı bir tür yetimhane işindende alışkanlıklarından da bihaberdi.

 

Genç adam hissettiği üşüme ve ağrı ile gözlerini aralayarak kendisine bakan yabancı suratları incelemeye aldı. Ta ki bir tanesini hatırlayana dek. İri yarı kumral kirli sakkallı tanımadığı simanın koluna tutunmuş diğer yanındaki koyu renk saçlı bol pazulu gencin arasına sıkışmış gibiydi ya da oraya sinmişti. Tepesinden örgülü açık sarı saçları loş ışığın yarı aydınlattığı yuvarlak güzel yüz hatlarıyla ürkek bir tavır takınmıştı. "Bir çeşit bekleme odasında falanmıyız... " dedi sesini çıkarabildiğince. Boynuzlu zebanilet de tombul suratlı melekler de yanlış resmedilmiş gibiydi.

 

"Sanırım ne zaman ölecek diye beklediğimiz bir odada olduğun doğru" Ryan kaşlarını kaldırdı.

 

"Ryan! ” Jane oğluna kaş çattı.

 

" Cüssene göre fazla dayanıklısın delikanlı" Alec kollarını göğsünde kavuşturdu.

 

"Ö-ölmedim mi ben? " Genç adam Baş tarafındaki fazla iri görünen adama ve onun yanında duran şişkin karınlı kızıl saçlıya baktı.

 

"Isobele duacı ol..." Violet hastaya bakarak iç geçirdi. Geçmişte onun kadar şanslı olmak isterdi.

 

"Ke-kendinde misin? " Leonard yabancının çatlayan beyazlamış dudaklarına ve solgun yüzüne baktı.

 

Genç adam birilerinin gerçektende konuştuğunun farkına vardığında aynı zamanda hafızası yerine gelmiş, yaşananları anımsamaya başlamıştı. Tek elini güçlükle kaldırıp kendine baktı ve yukarı doğru sivrilen tavana taş duvarlara çevirdi bakışlarını. "Kimsiniz siz! "

 

"Sanırım bu bizim sormamız gereken şey" Ryan kaş çattı.

 

"Her gördüğüne böyle aksilenir misin sen? " Alec ateşli adama döndü.

 

"On adımı zor çıkaran şu duvarlar aradındaysa evet"

 

"Zamanla alışır" Isobel gülümsedi. Fazla söyleniyordu lakin iyi bir adamdı Ryan.

 

"Baya zaman gerekir" Violet gözlerini kırpıştırdı.

 

"Söyle bakalım kimsin ? " Allan kızlara ocakta kaynayan kazanı gösterdi.

 

"Neredeyim? "

 

"Ne-ne-neredensin? " Yaralı foğrulmaya çalıştığında inleyerek geri uzanınca "Kı-kımıldayacak du-durumda değilsin" Diye uyardı onu.

 

"En son ipsiz sapsız bir ormandaydım. O gelene dek"

 

Daisy öne doğru çıktı. "Üzgünüm hala aynı yerdesiniz bayım lakin bizim ipimiz de sapımız da var"

 

"Güzel" Genç adam gülümsemeye çalıştı.

 

"Lakin konuşmamaya devam edersen seni derhal götürüp bol ayılı kurtlu olan bir yere bırakacağım" Ryan arkasındaki tabureyi çekip oturdu.

 

"Adım... Bee! Brett... Miller... Evet Miller"

 

"Pekala Bee... Bize seni bu hale getiren şeyden bahset şimdi" Allan oğlanın üzerindeki sargılara bakarak kaş çatması sonucu silahı ona doğrulttu.

 

Leonard babasının kendisine fazla sert kalan bir tepki vermesi ğzerine yerden kalkıp ayağa dikildi.

 

"Bayım... Yapmayın... " Bee elini havaya kaldırarak adamı engellemeye çalıştı kim olduğunu bilmediği bu insanlara ne denli güvenebilirdi bilmiyordu. Adam silahınnemniyetini çektiğinde acıbdolu bir nefes aldı. "Pekala... Ben... Yani babam... Oldukça önemli bir adamdı. "

 

"Ne kadar önemliydi? " Isobel öne doğru eğildi.

 

"O... Cornwal dükünün baş yaveri olacak kadar önemliydi. "

 

"Cornwal dükü mü? " Jane gözlerini kırpıştırdı. Kralın sağ kolu baba tarafından kuzeniydi.

 

"Dük seni buraya attıysa ölmen gerektiği içindir" Ryan dudak büktü.

 

"Hayır... Hayır... " Bee kıpırdandı hiç kalkabilecekmiş gibi değildi. "Cromwel dükü sürgün etti... Babam...vatan hainliğinden idam edildi. Dük ise göz boyamak adına sürgüne çıkarıldı. Ağabeyim... Bizituttukları zindanda hayatını kaybetti. " Bee kesik bir soluk çekerek yumruklarını sıktı. "Beni de dük ile birlikte yolladılar lakin Sherwood yakınında saldırıya uğradık. B-bir grup haydut... "

 

"Ha-haydut süsü ve-verilmiş b-bir grup" Leonard kendince düzeltti. "Demek Cornwal dükü... " Dedi kendi kendine..

 

"E-evet! " Bee kuruyan boğazını temizledi. "Saldırdılar ben ormana doğru kaçtım lakin çok geçmeden yakalanıp " Bee kendini gösterdi. "Gücüm tükenene dek yürüdüm ta ki o-onu görene kadar"

 

"Nereye gidiyordun"

 

"İskoçya... Mckenzie ve adamlarını bulmaya" Bee duraksadı lakin iri yarı olan üzerine çöküğ onu boynunun gerisinden kavradığında acıyla inledi.

 

"Mckenzie! " Alec'in tepkisi fazla aniydi. "Onun adamı mısın! "

 

"Kimsenin adamı değilim"

 

"Alec geri çekil! " Allan adamı çekeledi.

 

"Onu öldürelim"

 

"Senin McKenzie denen adam ile derdin ne ? " Ryan bu kez Alec'e döndü.

 

"Geçmiş bir kan davası" Alec boğazını temizledi. Bu adamın McKenzie'e gitmemesi gerekiyordu.

 

Daisy diğerleri ilgisini Alece yöneltmişken annesinin tasa koyduğu haşlamayı eğilip Bee denen adama yedirmeye çalışmasını izledi. Anlattıkları doğrumuydu bilemiyor olsa da bir çeşit arananlar takımı oluşturmuş gibiydiler sakin hayatları günden güne renkleniyordu. Genç kız yaralının aradan kendisine bakması ve gülümsemesiyle gidip masaya oturdu. Berbat iç sesinin Cromweli peşlerine takmış olabileceklerini söylemekteydi. Ya da şu McKenzie denen adam her kimse onu...

 

---

 

2 gün sonra

 

Leonard, Isobelin Bret adındaki adamın sargılarını değiştirişini izlerken aklı çok farklı düşüncelerle dolup taşmıştı. Isobel son sargıyı açarak cıvıklaşmış ve irinlenmiş yaraya baktığında Leonard gözlerini kıstı.

 

"Mikrop kapmış. Ateş bu yüzden olmalı. Bana temiz sargı alkol ve merhem yapacak birşeyler gerek" Isobel yanaklarındaki havayı üfledi. "Ya da bırakalım ölsün"

 

"Ö-ölmesin! He-henüz herşey net d-değil" Leonard ayaklandı." Ba-bana hangi b-bitkiler gerek onu s-sö-söyle Isobel gidip ge-getireceğim. "

 

"Bunun için masraf mı edeceksin? "

 

"B-be-ben ona ya-yatırım derdim" Leonard yüzünü sıvazladı.

 

"Pekala..." Isobel yara üzerindeki irinleri biraz sertçe temizleyerek adamın bağırmadını sağlayıp doğruldu. "Lütfen benim için sar şunu Max. Yoksa üzerine kusacağım"

 

Genç adam kafa sallayarak sarma işine geçti. Bu sırada diperleri dışarıdaki işler ile ilgilenmekteydi. Leonardın kafası ise çokça meşguldü lakin Bee uyanmak bilmiyordu.

 

"Ne yapıyorsun Max? " Ryan şifaclığa soyunmuş kardeşine baktı. "Hadi... Ava gideceğiz" Avlanma işinden öokça hoşlanmıştı şansları yaver gittiğinde çok daha az harcıyorlardı.

 

"Ryan? " Max kalkıp ağabeyine baktı ve evin boş olup olmadığını kontrol etti. "Bu a-adam de-dediği gibi C-cromwal d-dükünün ya-yaveri ise b-bir çıkar y-yol olabilir. "

 

"Ne çıkar yolu Max... Adam sürgünde katledilmiş. Kendine hayrı yok. " Ryan fısıldadı.

 

"B-ba-babamın C-romwal dükü i-ile sa-samimiyetini ha-hatırlıyorum... İ-ikisi de k-ralın ya-yanındaydılar. "

 

"Ve Mathew Wellington da Cornwal dükü gibi... " Ryan sustu.

 

"B-bana bir y-yol gö-göstere bilir! ” Leonard bir oarça ısrarcı oldu. " O-onunla ko-konuşacağım! "

 

Ryan adamın önüne sertçe perdeyi çekip yanaklarındaki havayı üfledi. "Bunun ne denli mantıksız oşduğunu ben bile idrak edebiliyorum Max! Ne diyeceksin " Ben on beş yıl evvel öldürüldüğü sanılan Leonard Wellingtonum mu? " Ryan kardeşinin sinirli görüntğsüne karşın omzuna vurdu. "Koskoca dükü süren adam seni çıtır çıtır yer kardeşim! "

 

"A-amcana u-laşmakta ya-yardımcı o-olabilir! O-o vakit ra-rahat ederiz Ryan! " Leonard dudaklarını kemirdi.

 

"Biz iyi olacağız Max. Hez zaman... Fakat daha fazla yiyecek ve giysi için seni riske atmayacağım! Bu konu kapanacak! " Ryan kardeşinin omuzlarını sıktı. "Beni anlıyor musun! " Dedi kendisine kafa sallamasını bekleyerek ve sonunda istediğini aldığında başıyla kapıyı işaret etti. " Yürü işimiz var. "

 

Bee tek gözünü açarak dinlediği konuşmanın gerçekliğini kafasında ölçüp tartmaya çalışırken perdenin yeniden çekilip açılmasıyla uyur hale geçti. Duydukları ve kendi yaşadıklarını da hesaba katarsa bir tür korku hikayesi içindeymiş gibiydiler. Leonard Wellington... Babası hayatta olsaydı Cromwelin ipi çok önce çekilirdi şüphesiz... Genç adam ikili çıktığı vakit gözlerini yeniden açtı.

 

---

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%