Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23. Bölüm

@gizemmgurbuzz

Daisy dizleri üzerinde Isobelin yattığı yerin başında beklerken hala gözyaşları dinmemişti. Genç kız elinde tuttuğu minik bilekliği başına diktikleri tahtanın ucuna asarak titrek birkaç nefes çekti. Perişandılar. Isobele durumu kabul ettirebilmek saatler sürmüştü. Onu beslemek için sürekli süt vermek istemiş izlemek korkunç bir hal almıştı. Daisy ölümü ilk kez yaşamıştı ve dehşet vericiydi. O da kabullenmekte güçlük çekiyordu. Alec'i babasını Ryanı Leonardı ağlarken görmek de çok tuhaf bir histi. Olduğu yerde inleyerek elini karnına bastırdı. Onlar bu denli yıkılmışken Isobeli düşünemiyordu ve bu daha çok ağlamasına neden oldu. Alec haydutlardan ikisini orman dışında şaşırtma amaçlı götürmek üzere gitmişti. Ryan ve Leonard ise kalanları kurtların ve diğer hayvanların yoğunlukta olduğu kısma götürmüştüler. Dün geceyi hiç unutmayacağı bir gerçekti. En kötü kabustan da daha kötüydü. Bir ayı bir kurt ya da diğer hayvanların evlerine geldiği olmuştu lakin genç kız doğduğundan beri burada olduğundan duruma alışıktı. Ryan ve Leonard birkaç defa ormanın iç kısımlarında tek tük haydutlar ile mücadele etmişlerdi fakat onlarda epeyce uzaktaydı. "Ah küçüğüm..." Genç kız yeni bir sarsılma ile öne doğru eğildi ve omuzundaki el ile irkilerek başını kaldırdı.

 

"Daisy. Hadi kalk ve biraz dinlen." Bee çok korkup bağıran ağlamaktan vazgeçmeyen kızın yanına çöküp omzunu sıvazladı. Genç adam tedirginlik içindeydi ve onun için geldiklerinden neredeyse emindi. Fakat Isobelin kendi dilinde yağdırdığı ağıtlar ve naralar arasında McKenzie ismini çokça duymuştu. Alec tek kelime dahi etmiyor olsa da adamların ölü bedenlerine çok dikkatli davranmıştı.

 

"Böyle olmamalıydı!" Genç kız kendini geri çekti. "O daha çok küçük!"

 

"Çok, çok küçüktü Daisy... Bir ebemiz, hekimimiz yoktu. Ona yardım edemezdik"

 

"Senin umurunda olmayabilir lakin ben onu önemsiyordum! Buradaki herkes gibi." Daisy öfkeyle adama baktı. "Senin yüzünden!" dedi sesini yükselterek. "Babamla konuştuklarını duydum. Senin için geldiler! Hepsi senin yüzünden!"

 

"Özür dilerim..." Genç adam başını önüne eğerek toprağa bakıp okşadı. "Ne gerekiyorsa yapacağım."

 

"Çek elini!" Daisy adamın eline vurup itekledi. "Biliyormusun hayır! Benim yüzümden! Ben yaptım! Seni ben getirdim!" Genç kız yüzünü sıvazlayarak ayağa kalkıp ağaçlara doğru ilerledi ve az sonra kolundan çevrildiğinde hırsla geri döndü.

 

"Yapmayın leydim. Evet bu mümkün lakin tam olarak benim yüzümden olsaydı sekiz adam ile kalmazdılar. Buraya bir ordu yığılırdı."

 

"Hala kendini beğenmişlik mi ediyorsun! Kimsin sen! Ben şöyleyim ben böyleyim bıktım artık Bee sesini kes! Sen öldürülüp kenara atılmış bir adamsın! "

 

"Haklısın" Genç adam dudaklarını dişleyerek etrafa baktı.

 

"Biliyormusun gerçek bir aptalım! Kaçarken seni yakaladım... Seni bırakmış olmalıydım. " Daisy ayaklarını yere vurdu. Hayır seni o derede bırakmış olmalıydım!" diye bağırdı bu defa.

 

Genç adam tuhaf bir şekilde kendisinde hissediyordu belki yaşadığı ikinci şok beynini yerine koymuştu yine de bu iyi bir şey miydi bilemedi çünkü hoş görmek duygusu yok olmaya başlamış gibiydi. "Yeter kendine gel!" dedi kızı tutup sarsarken. "Neredeyse keşke diyeceğim ki evet orada ölmüş olmalıydım! Minnettarım lakin bunu yüzüme çarpmandan yoruldum. Bir bebeğin zarar görmesini isteyecek kadar bencil tanınmış olmaktan da yoruldum. Git ve içeri gir Daisy! Bu ipsiz sapsız yerde yaşamanın sebebi ben değilim! Hesap soracağın kişi de değilim!" Genç adam titrek bir nefes verip kendine gelmeye çalışarak karşısında gözlerini irice açmış yaşlar akıtan kırmızı suratlı kadına başını iki yana sallayarak baktı. "Bir yolunu bulup gideceğim!" diye bağırmaya devam edip kızı evin yoluna doğru itekledi. "Şımarıklık etmeyi kes ve diğerlerine yardımcı ol!"

 

Daisy nefes nefese daha evvel görmediği sert tepkisi ile kendisine bağıran adam karşısında ne diyeceğini bilemedi zatende o konuşmasına fırsat vermeksizin kendisini eve çevirerek yanından uzaklaştı. Genç kız olduğu yerde bir müddet bilmem kaçıncı afallayışını yaşarken Violet kapıdan çıkıp yanına koşturduğunda ona tutundu.

 

"Neler oluyor Daisy. Ne bu bağırışlar."

 

"Yok birşey Violet içeri girelim. Isobel uyandı mı?"

 

"Hayır ve umarım uyumaya devam eder. Sende gel. Dinlen Daisy bizim Isobel için güçlü durmamız gerekiyor."

 

Daisy başını çevirerek ağaç dibinde eli ensesinde hızla volta atıp etrafı tekmeleyen adama bakıp kafa sallayarak yürümeye devam etti.

 

 --- 

 

Gece yarısı.

 

Alec gözlerini aralayarak yanında horuldayan Bay Allan'a baktı. Nöbet tutmak istemiş, herkes gibi çok yorulduğundan uyumuştu ve genç adam da kaybetti kan ve uykusuzluğun etkisi ile uyuklamış görünüyordu. Isobelin hali olmadığından ve başka kimse de dikiş bilmediğinden kolundaki sıyrığı dağlamak zorunda kalmıştı onun verdiği acı da cabasıydı. Alec tuttuğu kılıca yaslanarak ayağa kalkıp kuruyan gözlerini göğe çevirdi. Hiçbirşey yapamamıştı genç adam. Kardeşini korumak istemiş başaramamıştı. Bu insanları da tehlikeye atmıştı. En acısı yeğeni... Alec af dileyebilmek adına evin yan kısmındaki ufak mezara doğru ilerledi ve bir süre nerede olduğunu seçebilmek adına etrafına bakındı. Başına bir tahta ve etrafına odunlar koyduklarını biliyordu Alec dalgınlıktan yanlış tarafa geldiğini düşünerek Arka odanın penceresini görebilmek adına başını kaldırdı. Açktı ve oradaydı. Genç adam kafasını yeniden yere çevirdiğinde toprağın açık odunların kaldırılmış olduğunu görünce yaklaşarak baktı. Yanlış görmüyordu. Burasıydı emindi. Mezarın yanına saplı kılıcı gördüğünde ise hızla doğrulup eve doğru ilerlerken fırtınanın da yerinde olmadığını gördüğünde ise kapıyı çarparak içeri girdi ve arka odaya geçti. "Isobel!"

 

"Alec!" Rose doğrulup etrafa bakındı. Isobelin yatağı boştu. "Violet? Daisy? Bell nerede?"

 

Violet ayaklandı. "Çıkmış... Sanırım bebeğin yanında. Baktınız mı?"

 

"Tanrım hayır!" Alec dışarı koştu.

 

"Ne oluyor anne!" Ryan ayaklandı.

 

"Bilmiyorum Ryan!"

 

Leonard Alec'in kız kardeşinin adını oldukça yüksek sesle bağırmasıyla kalkıp dışarı koşturdu.

 

"Hayır olamaz!" Ryan boş mezara gözlerini irice açarak geri dönüp kenardan bir kılıç çekip koşan Alecin peşinden gitti.

 

"G-gi-gitmiş!" Leonard etrafa bakındı.

 

"Nereye gider!" Allan da sesi duyduğunda ayaklanmıştı.

 

"Görmediniz mi!" Rose kocasını sarstı.

 

"B-biz... Ben!" Adam yüzünü sıvazladı.

 

"R-Ryan buraya g-gelin!" Leonard bağırdı.

 

"Ne yaptın Bell? Nereye gittin!" Violet ağzını kapattı.

 

"Fırtına yok!" Bee de bir silah edindi. "Gitmiş!"

 

"Yok! Yok!" Alec delirmiş vaziyette geri döndü. "Yok! Tanrım içim geçmişti ve uyandığımda..."

 

"Alec sakin ol onu bulacağız!" Ryan adamın omzunu sıvazladı.

 

"Evde kalın mumları söndürün!" Allan kadınlara baktı. "Max, Ryan hazırlanın gidip onu arayalım. Ormanda yolunu bulamaz! Çok geçmeden onu buluruz!"

 

Alec dolan gözlerini silerek kafa salladı. "Biriniz burada kalın."

 

"Brett!" Ryan silahlardan birini ve barut kesesini adama attı. "Burada bekle kımıldama!"

 

"Yardım edebilirim." Genç adam kafa salladı. "İyi durumdayım. Buna ben sebep oldum."

 

"Onların yanında dur." Alec adamın omzuna vurdu. "Kendini suçlama Bee! Sen hiçbirşeye sebep olmadın!"

 

"Alec... Kimdi o adamlar!" Bee ciddiyetle adama baktı lakin yanıt alamadan gittiklerinde elindeki silahı beline takıp kılıcı toprağa saplayarak alnını sıvazladı. "Mumu ve ocakları söndürün Bayan Rose!"

 

"Violet! Fırtınanın bulunduğu yere samanları yığın "Aksi bir durumda saklanabilecek bir yer hazır edin! Ben kalan iki silahı dolduracağım."

 

"Tamam!" Violet hızla kafa sallayarak olduğu yerde öylece duran Daisy'i çekeledi. "Hadi Daisy!"

 

Genç kız adamın ondan tarafa bakmayışına karşın kaş çattı. Birde ona surat asacaktı demek. Assındı. Şu an umursayacağı son kişiydi! "Nereye gider... Nasıl..." Daisy korku içinde ufak açılmış çukura baktı.

 

"Korkma Daisy... Ormanı bilmiyor. Elbet ortaya çıkacak."

 

"Umarım... Umarım öyle olur..." Genç kız samanı kucaklayarak kenara yığdı.

 

---

 

Sabaha karşı

 

"Tanrıya şükür!" Violet koşup Ryanın koluna tutundu. Ardından etrafına bakındı. "Döndünüz! ALec ve Max nerede Ryan?"

 

Ryan olumsuz manada kafa salladı. "Her yere baktık Violet. Isobel yok. ALec ve Max doğu yoluna doğru gittiler. Isobel kestirmeden çıkmış görünüyor yok..."

 

Bee başını iki yana salladı. "Nereye gider!"

 

"Bilmiyoruz." Allan dizini sıvazladı.

 

"Gel baba. Geçin oturup dinlenin." Daisy babasını kolundan tuttu. "Birşeyler yiyin"

 

"Koyduğunuz para keselerinden birini almış" Genç adam Ryana eğilip fısıldadı. "Her nereye gittiyse bunu planlamış görünüyor."

 

"Bu iş gittikçe tuhaflaştı!" Ryan adama baktı. "Etrafta kimse yok. Gerçekten bir grup haydut olabilir."

 

"Alec ne düşünüyor?"

 

"Şu an düşünüyora benzemiyor." Ryan kaş çatarak eve doğru ilerleyip üst üste koydukları döşeğe oturdu.

 

Violet tabureyi adamın önüne çekip dünden kalan yemekten adamın önüne koydu. "McKenzie kim Ryan? Isobelden çok kez duydum."

 

"McKenzie..." Bee başını kaldırıp diğerlerine baktı. "McKenzie İskoçya'nın en ileri gelen beyliklerinden biri ve saraya oldukça sağdık. Savaşta kral yanında olduklarından çok büyük bir bozguna uğradılar. Duyumlarıma göre Kralın idamına ön ayak olduklarından itibarları yerle bir oldu fakat bu mümkün değil!"

 

"Alec geldikleri vakit McKenzie beyi ile aralarında olan bir kan davasından söz etti."

 

Bee kaş çatarak Bay Allan'a döndü. "Öyleyse McKenzie'nin geçerli bir sebebi vardır!"

 

"Bana kalırsa geçerli sebebi olan Alec!" Daisy diretti. "O kimseye zarar vermez!"

 

"Size vermediği başkalarına vermeyeceği anlamına gelmez. Ülkede ağaçlar kesilmiyor leydim. Köklü kraliyet mensupları öldürülüyor. "

 

"Ne bu su yüzüne çıkma mı?"

 

"Daisy!" Allan kızına kaş çattı. "Böyle konularda susmak gerekir. Geldiğinde işin aslını öğreneceğiz!"

 

---

 

Alec odanın köşesinde çatlayan başı ile mücadele etmeye çalışırken saçlarından birkaç teli daha yoldu. Rastadıkları nal izleri çıkış patikasını gösteriyordu Isobel gitmişti. Genç adam Leonard'ın onu peşinden sürüklemesiyle buraya geri dönmüştü. Fırtına ile ayrıldığından Şayet ormandan çıktıysa ona yetişmek de bulmak da mümkün olmayacaktı. Isobel delirmişti ve sakin durmaya çalışmasının altında olan öfkeli kaçık yanı ortaya çıkmış görünüyordu. Bebeği alıp gidecek kadar... Genç adam böyle olmayacağını bildiğinden ayağa kalkıp kılıcı beline yerleştirdi ve kapıya yöneldi. Nereye gittiğini biliyordu. Kız kardeşi bebeğinin hesabını sormak için harekete geçmiş olmalıydı tanrı onu korusun McKenzienin yanına yaklaştığında öleceğini biliyordu.

 

"Alec Nereye!" Ryan ayaklanıp adamı tuttu.

 

"Bırak Ryan gitmek zorundayım!"

 

"Tamam gideceğiz! Lakin önce düşünüp akla yatkın bir plan yapmamız gerekir."

 

"Düşünecek vakit yok. Isobelin nereye gittiğini biliyorum."

 

"Evlat... Artık bize anlatacak birşeylerin olmalı..." Allan sakince konuştu. "Sonrasında önümüze bakacağız. Seni anlıyorum lakin benim de kollamam gereken bir ailem var."

 

Alec durup ardındaki insanlara baktı. Onları ne denli tehlikeye attığının bilincindeydi. Bir açıklamayı çok göremezdi. Bununla birlikte kendisine inanıp inanmayacaklarını bilmiyordu.

 

"B-ba-ba-babam haklı ALec. S-sa-sa-sana güveniyoruz f-fa-fakat bu i-iş çığırından ç-çıçıktı."

 

"McKenzie ile bağlantın nedir?" Bee adama baktı. Bu kısım onu da ilgilendiriyordu. "Öldürdüğümüz adamlar McKenzie askerlerimiydi."

 

Alec kütüğe oturarak ağır ağır kafa salladı. "Buraya kız kardeşimi onun şerrinden korumak için geldim. Görünen o ki başaramadım. "

 

"Neden kaçtın Alec?" Rose gidip adamın omzunu sıvazladı.

 

"Rose anne..." Genç adam ayaklanıp yerine kadını oturttu. "Aylar önce İskoçya ve İngiltere arasında olan savaşı duydunuz mu bilmiyorum."

 

"Buradayız lakin dünyadan bihaber değiliz" Ryan kaş çattı.

 

"Güzel..." Alec kafa salladı. "Ben Alec Fletcher. Lachlan beyiyim."

 

"B-be-be-bey?" Leonard gözlerini irice açtı.

 

"Kız kardeşim Isobel McPerson. Douglas McPerson'un karısıydı." Genç adam yere tükürdü. "McPerson hanımı."

 

Daisy olduğu yere çökerek sırtını duvara dayadı.

 

"McPerson mu!" Bee yumruklarını sıktı. "Douglas McPerson!"

 

"Evet..." Genç adam derin derin soludu. "Lachlan McPersona bağlı bir beylikti. Babam ölmeden evvel Isobeli Douglas ile evlendirerek kendini sağlama aldı. Douglas ise boyundan büyük işlere kalkıştı."

 

"Bunun Gillian McKenzie ile düşündüğüm türden bir bağlantısı olduğunu söylemeyeceksin değil mi!" Bee yüzünü sıvazladı.

 

"Dinle Brett!" Ryan elini kaldırdı.

 

"Gillian şüphesiz onurlu bir adam ve Kralın İskoçyadaki en sadık beyi. İskoç kralı Birinci Charles Cromwel ve püritenleri bastırmak için Mckenzie komutasında krala sağdık beyler ile bir anlaşma yaptı. Douglas ise bu sırada Cromwell ile anlaşma sağlamış... O savaş esnasında bir birlik kuruldu. Elindeki en yetkin asker olduğumdan birliğin başındaydım lakin bizim bildiğimiz Gillan McKenzie'i rehin alarak teslim etmekti. Altında yatan derin sebepleri bilen tek kişi lanet McPersondu. O gün birliğimize başında mavi püskülü olan miğferler giydirildi. "

 

"Sen bu ülkenin kralının idam edilmesine yaltaklık ettin!" Bee olduğu yerden fırlayarak adama var gücüyle yumruk attı. "Bu düpedüz hainlik!"

 

"Bee!" Leonard adamı zorla tuttu "k-ke-kes se-se-sesini!"

 

"Bunu yapmadığını söyle ona Alec!" Daisy bağırdı.

 

"Konuşmam birşey ifade etmeyecek Daisy!" Alec çenesini sıvazlayarak ona pür dikkat bakan diğerlerine döndü.

 

"Edecek!" Violet diretti. "Hepimizin sebepleri var!"

 

"Brettin de söylediği gibi ortada bir hainlik var evet ve McKenzie ile aramızdaki kan davası da bu yüzden! " Alec derin bir nefes aldı. "Senin için ne ifade edecek bilmiyorum Miller lakin yaltakçı değilim asla olmadım. Suçum o miğferi başıma takmaktı. Onu takanların Cromwelin adamlarından korunacak olduğundan habersizdim."

 

"O birliğin başındaydın!" Bee bağırmaya devam etti.

 

"Oradan ayrıldım!" Alec de bağırdı. "Tüm o şeylere ortak olmadım!"

 

"Buraya gelen askerler McKenzie askerleriydi öyle değil mi! Bunu gizledin!"

 

"Kız kardeşimi korumak zorundaydım!"

 

"Sakin olun!" Allan ayağa kalktı. "Devam et Alec..."

 

"Savaş başlamadan hemen öncesinde birliği terk etmem ardından Gillianın ardına geçtim ve İngiliz askerleri ile savaştım. Bana saldırmamaları ve öncelikli hedefin Gillian ve ona bağlı klanlar olduğunu anlamam uzun bir vakit aldı. McKenzie ağır bir darbe aldı. Onu koruyabilmek adına geri plana çektim." Alec elini duvara vurdu. "Başımda o lanet miğfer varken!"

 

"Seni görmedi mi?" Ryan öne doğru eğildi.

 

"Göremeyecek kadar ağır durumdaydı." Genç adam pencereden yana baktı. "SOnrasında ne olduğunu bilmiyorum lakin savaş bitimine yakın onun zırhında bir adamın Çadırlara taşındığını gördüm. Kardeşi komutayı devralmış ve Douglasın adamları onu ele geçirmiş. İşkence ederek konuşturdular. Kralın McKenzie ile yaptığı anlaşmayı itiraf edecek kadar ağır işkence gördü ve onu bırakmak yerine haince öldürdüler."

 

"Tüm bunları Isobelin kocası mı yaptı." Violet Alecin yumruk sıkarak kafa sallaması üzerine elini ağzına kapattı.

 

"Kız kardeşimin olan bitenden haberi yoktu. Başına geleceği bildiğimden ve o siperi terk ettiğim an benimde bir ölü olduğum varsayılırsa... Isobeli alıp kaçtım. Bir ay kadar McKenzie askerlerinden kaçmak için yapmadığımız kalmadı. "

 

"Douglas?" Allan adama baktı.

 

"Bir bilgim yok. Nereye kaçtığını bilmiyorum ya da yakalanıp öldürülüp öldürülmediğini de bilmiyorum. Tüm bunlar olmasın diye Isobele anlatmadım onu oyalamaya çalıştım. Şimdi..."

 

"Seni a-a-arıyorlar." Leonard babasına baktı. "Bizi ka-ka-kasabada gö-görüp ta-takip ettiler!"

 

"Isobel bir intikam yemini etmiş! Ona McKenzienin benim peşimde olduğunu söylediğimden hesap sormaya gitmiş olmalı. Bilmiyorum ya da kocasını aramak için gitti. Burada durduğum her saniye onu ölüme götürecek. Bu saatten sonra yapacağım birşey yok biliyorum lakin en azından kızkardeşimi bir başına bırakmamam gerektiğinin farkındayım ve tabii sizi de korumak zorundayım! Daha fazla burada kalamam."

 

"Alec..." Rose iç geçirdi.

 

"Bir başka yer buluruz."

 

"Öyle de yapmalısınız. Herşey için minnettarım. Bu hayattaki en büyük şansım sizleri tanımaktı"

 

"Gi-gi-gidiyor musun!" Leonard boğazındaki yumruyu güçlükle yuttu.

 

"Çok vakit kaybettim Max."

 

"Arkandayız ALec!" Ryan Max'a bakarak kafa salladı. "O ve Daisynin başına gelenler de farksızdı."

 

"Hayır Sert çocuk. Burada kalıp aileni korumak zorundasın!"

 

"Ya... size birşey olursa!" Daisy hıçkırdı.

 

"Şayet Isobeli koruyabilirsem size emanet. Fakat bir hain olmaktansa onurumla ölmeyi yeğlerim ve kız kardeşime birşey olursa McPersonu ellerimle gebertmek boynumun borcudur!"

 

Bee duvarı yumruklayarak olduğu yere oturdu. "Brett! Ufak bir özür borcum var bilmeni isterim. Bu uğurda Isobelin sana yaptığı ilaçlar ve içirdiği çaylar bir takım akıl karışıklıklarına neden oldu. McKenzie'e gideceğini duyduğumda Isobeli korumak ve zaman kazanmak içindi."

 

"Tanrım..." Genç adam başını iki yana salladı. Bu yapmış olduğu tüm o tuhaflıkları açıklıyordu.

 

"Tavsiyem her ne için ona gideceksen beklemen yönünde olacak çünkü itibarsız kalışı sana yardım etmesini engelleyecektir. Bu anlattıklarıma inanmanızı elbet beklemiyorum. Yine de size karşı borcumdu..."

 

Daisy göz göze geldiği adama yüz kızarıklığı ile bakıp başını çevirerek aralarından geçerek tezgaha dayandı. Yaşananları aklı almıyordu. Onu çok fazla aşan şeylerdi fakat çok ağır izler kalmıştı içinde. Eğer biraz güçleri olsaydı her şey çok daha güzel olabilirdi...

 

Bee Alec yola koyulurken Violetin ona hazırladığı çıkını verişini ve herkesle vedalaşışını izledi. Adam ile göz göze geldiğinde ise başını dikleştirdi. Evet güveneceği hiçkimse yoktu lakin burada olduğu sürede Alec'in samimiyetini tatmıştı. Güçlü bir adamdı. Onun yardımıyla şüphesiz herşey çok daha temiz hallolabilirdi. Elinde tuttuğu keseyi adama atıp başını onu onaylar nitelikte salladı. "Git ve McPersonu bul Alec! Ondan alınacak intikamın değeri paha biçilemez! Bu hepimizin meselesi!"

 

Alec adamı başıyla onaylayarak Diğerlerini selamladı ve ona orman çıkışına dek eşlik edecek olan Ryan ve Max ile birlikte kendi bilinmezliğine doğru ilerlemeye koyuldu...

 

---

 

Kurgular tam olarak burada şekilleniyor arkadaşlar. Bebeğin gidişi bu yüzden gerekliydi. Isobeli beşinci ve son kurguda anlatacak olsam da Kendisi Gillian McKenzie ile korkunç bir mücadele içinde olacak. Dark romance gerçek bir düşmandan aşka kurgusu düşünüyorum. Alec ise bazı çözümler vukuu bulduğunda kız kardeşini ve itibarını koruyabilmek adına bazı şeylere göğüs germek zorunda kalacak ve bu bazı şeylerin en önemlisi Evelyn...

 

Hatırladık mı Evelyn'i... Nasıl ve neden bir araya gelecekleri bana kalsın.

 

İşte böyle... Artık bitiş yolunda ilerleyeceğiz. Bu süreci keyifli geçirmek niyetindeyim. Bu yüzden Babası kılıklı çok bilmiş Daisy ve bizim aklı yerinde olduğunda çok daha farklı bir kişiliği olan Bee ye odaklanacağım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%