Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24. Bölüm

@gizemmgurbuzz

1 Hafta Sonra

 

Daisy elindeki kovada bulunan odun küllerini evin ardına savurup geri dönerken Isobelin bebeğinin temsili mezarına gözü takıldığında adımlarını o yöne doğru çevirdi. Genç kız boş olduğunu bilse de başına çöküp ufak alandaki toprağı eliyle sıvazladı ardından gözlerini sildi. Çok bir faaliyetleri yoktu lakin o korkunç gece ardından Isobelin kaçışı ve Alec'in kardeşini bulabilmek adına ayrılışı ile tüm düzenleri alt üst olmuştu. Var olan keyifleri kaçmış herkesi korku ve telaş almıştı ki babası fazla pimpirikliydi. Max ve Ryan ile evlerinin yolunu kapatabilmek adına uğraş vermekteydiler. Ufak ağaçları kasabaya inen patika yoluna dikmek için son bir haftadır kendilerini paralıyorlardı ve tuhaf bir şekilde Miller da onlarla birlikteydi. Normalde aylak aylak gezen laf dalaşından başka bir işe yaramayan adam fazlasıyla çalışır olmuştu ki o tutumunun kaynağının Isobelin yaptığı ilaçlar olduğunu artık biliyorlardı. Normalde de çekilmezdi. Artık hepten çekilmez bir adam olmuştu. Daha sessiz çok daha suratsız... Elbette Daisy ile konuşmuyordu. Onu suçladığı için alınganlık ediyor olmalıydı. Çok önemli bir detay olmasa da genç kız da uğraşacak birşeyi olmadığından içine kapanmıştı. Gözü bir an kolundaki bilekliğe gitti fakat hemen dikkatini önüne verdi. O ana dek hala ağlamakta olduğunun farkında değildi. Eğer bu denli yoksul olmasalardı bir hekim ve ebe getirebilirlerdi. Bu orman içinde yaşamak zorunda kalmazlardı. Bebek hala hayatta olurdu ve Isobel... Tanrı korusun Isobel şayet hasmı McKenzie'e ulaştıysa onunda yaşayıp yaşamadığı belli değildi. Genç kız yarın bir gün içlerinden biri hastalığa tutulsa ellerinden hiçbirşey gelmeden öylece sonlarını bekleyecek olduklarının farkıba vardığında yumruklarını sıktı. İşin kötüsü babası buradan da en kısa sürede ayrılıp daha bilinmez kuytu bir köşe bulmaları gerektiği kanısındaydı. Daha kuytusu nasıl olurdu ki... Neden bir köyde yaşamaktan yana değillerdi? hem ev kiralayıp hem vergi verecek durumda olmadıklarını söylüyordu ama Daisy on sekizini geççmişti. Bir yerde çalışabilirdi ve Violette... O vakit hepsi hallolurdu. Babası duruma şiddetle karşı çıkmasaydı... Peki çok daha kolay bir yolu olamaz mıydı?

 

Daisy oldukça uzun bir süre nasıl bir çıkar yolu olacağını düşündü. Aklına gelen herşey önceden konuşulmuş olanlardı ve genç kız dışarıdaki hayat ile ilgili bir fikir sahibi olmadığının farkına vardığında öfkeyle soludu. Tam pes edip kaderine razı gelecekti ki aklına gelen detay sırtını dikleştirerek ileriye bakmasına neden oldu. Bir vakitler Ryan Violete şenlikte koca bulup evlenebileceğini söylemiş Violet çok üzülmüştü. Elbet o yapamazdı lakin Daisy... Genç kız güzel olduğunu biliyordu. Anne babası ve kardeşleri onu pohpohluyor olsa da Miller yapmazdı. O soylular arasından gelmiş biriydi ve defalarca güzel olduğunu dile getirmişti. Öyleyse yapması gereken çok çok basitti. Ne olursa olsun o şenliklere gidecek ve haziranda zengin variyetli bir adama tutunarak ailesini koruma altına alacaktı. Peki nasıl olacaktı o? Daisy çok bir bilgiye sahip değildi. Küçükken annesi ona terbiye vermek için bir süre uğraşmıştı lakin öyle meşgul ve yorgundu ki çok da zamanı kalmıyordu. Bir zamanlar yazmayı ve okumayı da bilirdi. Ne denli hatırladığından emin olmasa da çalışırsa ortaya birşeyler çıkardı ve Millerin dilinden düşürmediği görgü kuralları... Daisy dudaklarını birbirine bastırdı. Öğrenmek ne denli zor olabilirdi ki... Fakat bu fikrini Ryan ve Max duymamalıydı. Violet ona yardımcı olurdu olmasına fakat o bu tarz şeyleri önemseyen bir tip değildi. Genç kız uyuşan ayaklarını sıvazlayarak yerinden kalktı ve kovayı eline alıp eve doğru ilerledi.

 

"Daisy gelip Violete yardım et." Rose kızına el etti. Kadın yaşadıklarının şoku ile büyük bir kedere düşmüştü. Diğer yandan Joselyn ve Leonard tehlikeye girmişti. Hiç istemiyor ve çok korkuyor olsa da buradan gitmek iyi bir tercih olacaktı...

 

"Geldim!" Daisy koşar adım gidip Violetin yanına oturdu. Havanın ısınmasıyla balıklar çoğalmıştı. Max ve Violet üç büyük balık yakalamışlardı. Genç kız kötü kokuyor olsalar da tatlarının güzel olacağını biliyordu buyüzden kamalardan birini alıp hayvanın pullarını sıyırmaya koyuldu. "Violet?"

 

"Evet?"

 

"Sen önceden... Yani başına tüm o şeyler gelmeden evvel köyde bir evin ve yeterince yiyeceğin vardı değil mi? Giysilerin... Yani zengindin."

 

Violet Daisye bakıp kıkırdadı. "Ah... Şimdi olduğundan daha zengindim şüphesiz. Yine de hala zengin hissediyorum."

 

"Peki hiç bir prenses ya da leydi gördün mü?" Genç kız merakla yaklaştı.

 

"A... Yaz aylarında köy ve kasaba şenliklerinde belediye başkanları ve karrılarını görmüşlüğüm oldu lakin onların yeri çok farklıydı ve bize yaklaşmazlardı. "

 

"Ya zengin lordlar?"

 

"Daha alt tabaka olanlar belki..." Violet iri gözlerini kısarak Yüzü gözü is olmuş kıza döndü. " Neden merak ediyorsun Daisy?"

 

"Gerçek hayat hakkında hiç birşey bilmediğimi fark ettim. " Daisy dudak büktü.

 

"Gerçek hayat tam olarak böyle bir şey..." Violet iç geçirdi. "Tek fark vefasız komşularımızın olmayışı. Köylerde de durum buradan çok farklı değil. Yani öyleydi..." Violet neredeyse sekiz yıldır buradaydı ve neler değiştiğini bilmiyordu. Bilmek ister miydi? Hiç... "Yalnızca bir köy yahut kasabada olsaydık böyle rahat hareket edemezdik. Çuval bezi de olsa elbise giymemiz gerekirdi."

 

"İstersek giyebiliriz." Daisy omuz silkti.

 

"Çalıların arasında elbise ile dolaşamayız Daisy ve bana kalırsa böyle çok daha konforlu. En azından kadınların bacaklarının olup olmadığını merak etmiyoruz."

 

"Bu çok saçma." Genç kız kıkırdadı. "Peki ya leydiler? Daha farklı yaşayanlar?"

 

"Kendini beğenmiş ilgi budalaları..."

 

"Isobel öyle değildi ve Alec de bir beydi bir lord." Daisy inleyerek Uzaktan gelen Miller'a baktı. O öyleydi....

 

"Onlar İskoçlar. İskoçlar hakkında çok büyük bir bilgim olmasa da barbar yaşadıklarını işitmiştim. İngilizler İskoçları sevmez ve onlar da bizi sevmez."

 

Daisy önündeki balığın pullarını ayıklamayı bitirdiğinde ayıklaması için Violete uzattı. "Zenginler ile karşılaşmak çok mu zor? Ya da onlar ile görüşebilmek."

 

"Yaşlı bir bunağın bilmem kaçıncı karısı olup çocuk doğurmak çok zor olmasa gerek... Bazı genç kadınların böyle şeyler yaptığını duymuştum. "

 

"Ah..." Daisy kafa salladı. "Muhtemelen ailelerini korumak içindir."

 

"Ben mutlu olmayı tercih ederim..." Violet göz ucuyla Ryana baktı.

 

"Bende senin mutlu olmanı isterim Violet. Hemde çok. Ama böyle çelışarak, ne yiyeceğini düşünerek değil. Yalnızca mutluluğunun peşinden koşarak."

 

"SOrun değil Daisy... Sağlıklı ve bir arada olabilmekten başka bir isteğim yok. Ben mutluyum."

 

"Bu bir yalan..." Genç kız omuz silkti. "Eğer birimiz çok çok hasta olsa ve Hekim bulamasak... O vakit mutlu olur muydun?"

 

"Korkma Daisy! Şayet öyle birşey olursa o hekimi getirebilmek için her şeyi yaparım." Violet direğiyle kızın sırtını sıvazladı. "Bebek için üzülüyorsun... Eğer sabaha dek dayanabilseydi Onu ebeye götüreceklerdi. Ellerinden geleni yapacaklardı."

 

Daisy ağır ağır kafa salladı. "Aç kalmak ve saatlerce yol çekmek pahasına..." diye eklerken hala böyle yaşamak zorunda olmadıkları düşüncesindeydi.

 

"Daha güzel şeylerden bahsedelim olur mu?" Violet dudak büktü.

 

"Peki... Söylesene ben güzel miyim. Lakin gerçekten söyle."

 

"Sen çok güzelsin Daisy. Soluk açık bir tenin var. Güzel sarı saçların. pembe yanakların. Bunlar soylularda bulunan özelliklerden." Violet gözlerini kırpıştırdı. "Ne o yoksa Miller artık sana laf atmıyor diye mi içerledin?"

 

Genç kız suratını ekşitti. "Böylesi çok daha iyi. Peki bir soru daha... Bir leydi gibi görünüyor muyum?"

 

"Balık kokmasaydın ve daha temiz olsaydın pekala görünebilirdin."

 

"Sende öyle."

 

"Hayır Daisy... Ben sarımtırak bir tene sahibim. Beyaz ten soyluluk göstergesidir."

 

"Bu çok saçma. " Daisy başını çevirip ailesine baktı. Annesi açık renkliydi. Ryan kumraldı. Leonard koyu renk saçları olsa da beyaz bir tene sahipti. Babası biraz daha esmerdi yine de Miller onun beyefendiliğine de övgüler yağdırmıştı ve Bee yorulduğunda kızaran yanaklara açık renk bir cilde ve mavi gözlere sahipti. Genç kız buradaki hiç kimsenin tam anlamıyla soylu sınıfından olmadığını bildiğinden Violete döndü. "Beyaz ten soyluluk simgesi olsaydı biz soylu olurduk."

 

"Bu işler böyle yürür Daisy. Güzel bir kadın solgun tenli mahsun bakışlı ve kızıl yanaklı olmalıdır. Eğer çok akıllıysa bu alnından belli olur daha geniş alın her zaman güzeldir. Soylu kadınların saçlarının ön kısımlarını sırf bu yüzden kazıttığını işitmiştim."

 

"Ya..." Genç kız kafa salladı. "Sen görgü kurallarını biliyor musun Violet?"

 

"Burayı neden seviyorum biliyor musun? Tüm o saçmalıklar ile uğraşmak zorunda olmadığımız için. Üstelik çok da bilgi sahibi değilim. Eskiden de normal bir insandım ve emin ol soylular görgü kuralları olmayanları çok kolay ayırt edebilir."

 

"Birkaç kural Violet bunda öğrenmilmeyecek ne var?"

 

"Birkaç kural..." Violet güldü. "Kurallar bu ormandaki ağaçlardan daha çok Daisy... Gereksiz... kasıntı... Söz hakkı tanımayan... Aşağılayıcı... Hepsini bilmek için öyle doğup yaşamış olman gerekir."

 

"Peki okumayı biliyor musun?"

 

"Okumak kadınlara göre değildir..." Violet doğradığı balıkları suyun içine attı ve pislikleri başka bir çanağa koydu. "Tüm bunları yapabilmek için okumak gereksiz derdi babam. "

 

"Hiç mi öğrenmedin?"

 

"Merak etmedim."

 

"Annem biliyor. Bana öğretmeye çalışmıştı."

 

"Aslında gerekli olduğunu yalnız kaldığım ve tek başıma millerce yol katetiğim vakit anladım. Kullanmıyor olsak da biz kadınların da hakkı var."

 

Daisy anlam veremeyerek kafa sallayıp ayaklandı. Violet ona çok yardımcı olamazdı. Zaten de Ryana söyleyecek diye korktuğundan onunla açık konuşamıyordu. Genç kız ellerini silkerken dereye doğru yürüyen Milleri gördüğünde duraksadı. İhtiyacı olan adam oydu. Tüm kuralları biliyordu ve böyle yaşamaktan çok da memnun değildi. Daisy ona fikrini açıklarsa belki yardım ederdi...

 

---

 

Daisy evvela Dinlenmek için uzanan Ryan'ın yanına gitmiş ve Haziranda Violete onları şenliğe götüreceğine dair söz verdiğini hatırlatmıştı. Elbet biraz baskı yapıp çokça dudak bükmüştü ve Ryan zaten kalacak yer aramakta olduklarını ve haziranda iş bulabilmek için şenliklere birlikte gidebileceklerini söylemişti. Hatta ve hatta kasabaya bile gidebilirlerdi oralarda bulunmak için ise yanlarında kavalye şarttı. Daisy kavalye kelimesinin kadın yahut erkek bir eş olduğunu da öğrenmiş oldu. Şimdi yapması gereken Miller'i bulup ona bildiği bir takım şeyleri öğretmesini istemekti. Elbet bu karlı bir anlaşma olacaktı. Daisy onu gambazlayıp gambazlamayacağını tam kestiremiyor olsa da susması için kendisine ait bir tehditi de elbet mevcuttu. Evet genç kız bazen tehditkar ve ısrarcı olduğunun farkındaydı. Bu huyunun rahmetli babasından geldiğini bilmiyor olsa da zaten pek çok şeyden bihaberdi. Adamı dere kenarında oturur vaziyette gördüğünde evi toparlarken köşeye düşmüş olan bir adet boncuğu avcunun içine kıstırmış vaziyette adımlarını hızlandırdı.

 

Genç adam önünden akıp giden derenin sesini dinlerken tek umudu Alec'in McKenzie ile görüşmesi ve ona kaldıkları yerde kendisiyle konuşmak isteyen birinin olduğunu da haber vermesiydi. Elbet kız kardeşini sağlıkla bulabilmesini de ümit ediyordu lakin McKenzie sağı solu belli olmayan gözü kara bir adamdı. Bee kendisinden bahsederse bir ihtimal daha uzun yaşayacağını söylemekte geç kalmıştı. Genç adam kaşlarını kaldırıp indirirken gözü önünde beliren eli gördüğünde irkilip başını yukarı kaldırdı. Genç adam karşısında Daisy'i görmeyi planlamıyordu. Ondan uzak durmak için epey çaba da sarf etmişti lakin hatasını anlayıp ilk gelenin kendisi olması ufak da olsa bir zaferdi. İnatçı kaçıktan böyle bir özveriyi elbet beklemiyordu. Hafifçe tebessüm ederek yeniden önüne döndü ve gözü önünde duran elinin içinde gördüğü tek boncuğa bakarak iç geçirdi. "Evet?"

 

"B-ben... Üzgün hissediyorum. Biraz..." Genç kız boğazını temizledi. "Epeyce..."

 

"ve?"

 

"ve... bunu kabul etmeni istiyorum. Sonrasında da beni dinlemeni."

 

"Ah... bu..." Genç adam iç geçirerek küçük boncuğu alıp kendince güldü. "Aldığım en güzel şey değil..."

 

"Fakat benim verebileceğim en güzel şey." Daisy omuzlarını dikleştirdi. "Şimdilik! Sonrasında sana altından bir boncuk verceğim. Eğer beni dinlersen..."

 

Bee kızın elini tutarak ayağı kalkıp karşısına dikildi. "Demek elindeki en güzel şey ile geldin. Pekala kabul."

 

"Barıştık mı?"

 

"Bukadarla mı... Sanmam!" Genç adam kaş çattı. Bir tahta boncuğa çoktan erimişti buzları fakat belli edecek değildi. Bir gururu vardı. Uzunca bir süreliğine bastırılsa da şuan kendindeydi ve düşüncelerini bastırmak zorundaydı.

 

"Üzgünüm." Daisy geveledi.

 

"Duyamıyorum leydim."

 

"Üzgünüm!" Genç kız dudaklarını kemirdi. "OLdu mu?"

 

"Oldu sayacağım."

 

"Şimdi beni dinleyecek misin? Çünkü bu çok önemli ve ikimizin de yararına."

 

Bee kalbini ısıtacak bir itiraf için sırtını dikleştirerek ellerini önünde bir etti. "Seni dinliyorum."

 

"Güzel..." Genç kız karşısında dikilen adamın duruşunun tanıdık olmayan farklılığına bir müddet göz süzüp kendisini toparlayarak tıpkı onun yaptığı gibi sırtını dikleştirip ellerini önünde bir etti. "Dük uşağı olduğunu söyledin..."

 

"Uşak... O kadar basit değil."

 

"Öyleyse görgü kurallarını çok iyi biliyor olmalısın. SOyluların kurallarını... Bir leydi olabilmek için gerekenleri. "

 

Genç adam anlayamadığını belli ederek başını yana yatırdı. "Daha çok lord olmak ile ilgili eğitim aldıysam da elbet biliyorum..."

 

"Senden bir şey isteyeceğim Bee lakin çeneni kapalı tutmak zorundasın. Bu konuyu ağabeylerime söylemeyeceksin!"

 

"Merak ettim."

 

"Beni bir leydi yapacaksın. Bildiğin her şeyi öğreteceksin. Bu ikimizinde çıkarına olacak. Şu an değil ama yakın zamanda olacak bundan emin olabilirsin." Genç kız kararlılıkla adamın gözlerine baktı.

 

"Kendi çıkarımı oldukça merak ettim." Bee çapkın bir sırıtış sergilerken Daisynin onunla ilgili planları olduğunu var saydı. Bir ihtimal işler iyi giderse onunla evlenmeyi umuyor olabilirdi ve evet bunun için oldukça çok kuralı tanıması gerekirdi. "Lütfen biraz daha aydınlat beni."

 

Genç kız minik bir adım atarak boğazını temizledi. Kibar konuşuyor ve hiç bilmediği tuhaf kelimeler kullanıyordu. "Bolca ışıklanmaya hazır ol o vakit... Önümüzdeki haziran Ryan ve Max bizi kasaba şenliklerine götürecek ve ben bir ay kadar bir sürede bir leydi gibi olmalıyım. Başarılı olursak senin karın ulaşmak istediklerin her kimse bunu sana sağlayacağım olacak."

 

"Bana sağlayacaksın? Afedersin lakin anlamakta güçlük çekiyorum nasıl?"

 

"Dediğim gibi... Bir leydiden farksız olacağım" Daisy elini havada çevirdi. "ve o şenliklerde zengin bir lordun bana tutulmasını sağlayarak ailemin geleceğini kurtaracağım. O vakit sana da..." Genç kız adamın suratının korkunçlaşmasıyla bakışlarını yere indirdi. "yardım edeceğim" dedi sesini alçaltırken.

 

"Zengin bir lord ile evleneceksin..." Genç adam yüzünün ortasına inen görünmez yumruğun etkisiyle sarsılır gibi oldu. Öfkesini bastırıp hayal kırıklığını gizleyebilmek adına eliyle ağzını örterek hayret dolu bir gülüş ile karşılık verdi bir süre sonra gülüşü kahkahaya oradan da kaş çatışa dönerken ruh hali fırtınayı anımsatmıştı. "Sen!"

 

"Ben..." Daisy diş gıcırdatarak kafa salladı. "Solgun tenli mahzun bakışlı ve kırmızı yanaklıyım. Üstelik saçlarım..." Genç kız saçlarını örgülerinden sallandırıp sarı dalgaların beline süzülmesine izin verdi. "Güneş gibi parlak saçlarım var. Yeterince güzel olduğumun bilincindeyim... Tek eksiğim kurallar..."

 

Bee çenesini birkaç kez sıkıp gevşeterek yumruk yaptığı ellerini ardında birleştirip sıktı. "Üzgünüm lakin bir yardımım dokunmaz özellikle sana!"

 

Genç kız adamın tersi yöne yürümesiyle peşinden koşturup önüne geçti. "Bee! Bana yardım etmelisin. Bu sefalet yüzünden Isobel bebeğini kaybederken elimizden hiçbirşey gelmedi. Karnımızı zor doyuruyoruz. Annem bacaklarının ağrısından hareket edemez oldu. Max ve Ryan çok çalışıyorlar. Bunun karşılığı sonu gelmeyen bir yaşam savaşı! Ben onları kurtarabilirim."

 

"Kimsesiz köylü kızlarını çıkarları için kullanacak adamlara kur yaparak..." Bee öfkeli bir nefes verişle tersi yöne döndü. Tüm bu kelimelerin üzerine bir testi rom ancak aklını uyuşturabilirdi.

 

"Gereği buysa evet. Bir lord ile evlenirsem ailemin hayatı kurtulacak. Sözü geçer bir leydi olursam..."

 

"Sen zaten bir leydisin!" Bee bağırdı.

 

"Senin demenle olmuyor o!" Daisy de sesini yükselterek karşılık verdi.

 

"Benden nasıl böyle birşey..."

 

"Çünkü başkası yardım edemez."

 

Bee yüzünü sıvazlayarak ona değer vermediğini açıkça gösteren kızdan yana bir başka hayal kırıklığı ile bakarken fazlasını gururuna yediremeyeceğinin bilincindeydi. Yinede başını hayır manasında salladı lakin kız gelip koluna asılarak dolan gözlerini yüzüne diktiğinde duraksadı. "Başka bir adam ile evlenmek için benden yardım istiyorsun..."

 

Daisy adamın kolunu bırakıp geri çekildi. Ses tonu ürpermesine neden olmuştu. "Buna mecburum... Herkes elinden geleni yapıyor. Bense burada yalnızca çamaşır yıkıyorum. Birşey yapmak zorundayım. Bir daha kimse acı çeksin istemiyorum."

 

"Sevilebilme ihtimalini göz ardı ederek..."

 

"Sen yapmaz mıydın Brett? Şu an inandığın şeyler için savaşma hakkı verilseydi burada bir dakika bile durur muydun?"

 

"Durmazdım!" Bee kafa salladı. "Durmazdım lakin..." Genç adam açıklama yapma gereği duymadı.

 

"Yardım etmeyecek misin?"

 

"Düşünmem için izin ver Daisy..." Genç adam kızın yüzündeki mahsun ifade karşısında ancak bu kadar sert olmayı başardı. Karşılıksız hislerinin yüzüne çarpması canını yakmış olsa da şu durumda bir şeyler hissedecek yetkisi dahi yoktu. Bu ormanda aşık olup sefaletine sefalet katmak mı... Hangi kadın bunu isterdi ki... Bir şeylerin düzelebileceği inancı Bee de bile tükenmişti. Daisy kendisine elini uzattığında iç geçirerek bakışlarını is bulaşmış yüzünden narin lakin yıpranmış parmaklarına indirdi.

 

"Bu konuştuklarımız aramızda kalacak mı?" Daisy neden olduğunu bilmediği bir şekilde huzursuzlanmış ve ağlama isteği ile dolup taşmıştı.

 

"Öyle olsun..." Genç adam kızın elini sıkıca kavrayıp yüzüne baktı.

 

"Yardım edecek misin?"

 

"Söz vermedim." Bee dudaklarını kemirmekle yetindi.

 

"İyi düşünmelisin... Bu senin için de faydalı olacak." Daisy omuz silkip adamın kavradığı eline baktı. Geri çekildiğinde ise ellerini önünde sıkıca bir ederek eve doğru ilerledi. Yanlış kişiye geldiği hissine kapılmıştı.

 

"Leydim?"

 

"Evet Lord Miller..." Genç kız elleri belinde kendisine bakan adama doğru döndü. "Ufak bir kural... Bir leydi elinde eldiven olmaksızın hiçbir adama dokunmaz. Bu yasa dışı."

 

"Kurallar yalnızca leydiler için mi? Sınırı aşan tek ben değilim hatırlatırım ve saklanması gereken ortak başka bir sırrımız olduğunu da... Yardım etmeyeceksen bende ağzımın dikişlerini tutmaktan vaz geçeceğim."

 

"Sen küçük bir şeytansın." Genç adam elini saçları arasından geçirerek dereye doğru ilerleyip kafasını suya soktu. Şu an Isobelin burada olmasını ve ondan aklını yeniden almasını isterdi. Evet tek isteği buydu.

 

---

 

 

 

Bee ve Daisynin yakınlaşması için bu yol en güzeli birde bu denli sıkıntılı şey yazdıktan sonra finali keyifle getirelim istiyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%