@gizemmgurbuzz
|
Bee geçen haftaki saldırı ardından ölen adamların üzerlerinden aldıkları giysilere çizmelere ve kemerlere bakarken onları giyebilmek için can atıyor oluşuna karşın sırıttı. Normalde yanından dahi geçmeyeceği şeylerdi lakin üzerindeki yamalılardan sonra ona Madam Moreau'nun yetenekli ellerinden çıkma özel parçalar gibi gelmiştiler. Sararmış değil krem rengi iç gömlekler siyah, açık ve koyu toprak rengi pantolonlar deri yelekler, çoraplar... Birkaçında pelerin de vardı. Violet ve Daisy hepsini özenle temizlemişti. Kan lekeleri olabildiğince çıkmıştı ve savaşta kesilen bazı yerleri ustaca onarılmıştı.Onları da yelekler saklayacaktı.
"Karar veremiyorum..." Ryan kaşlarını kaldırdı.
"Sanırım evvela çizmelerin hangisinin ayağımıza uyduğuna bakmalıyız."
"B-b-baba... Ö-ö-önce s-sen bak." Leonard babasına el etti.
"Böyle yenisini görmeyeli iki seneden fazla oldu." Allan çenesini sıvazladı. Topuğun kenarından bilmem kaçıncı kez çivilenmiş çizmelerinden birini çıkartıp yırtık çorabını da çekti. "Oradan bir çift çorap ver Ryan"
"ve bunu da avlanmak için kullanabiliriz. Attığımız yerde pek çok hayvan ölecektir." Bee çıkan çorapları alıp burnunu tutarak odanın diğer köşesine savurdu.
"Sen kendine bak...Aynı şeyi yiyoruz ama sen her gece her gece burnumun direğini kırıyorsun!"
"Kuru iftira!"
"K-kıçın b-benden çok ke-kekeliyor Bee! F-fa-fa-fart fart..." Leonard güldü.
"Muhtemelen bağırsaklarımı deştiler." Genç adam kaş çattı.
"Hı-hı..." Ryan adamı umursamaksızın babsı önüne bir çift çizme koydu. "Bunlar olacak gibi."
"Ah... Evet." Allan çizmeyi ayağına oturtup yaylandı. "Rahat görünüyor." Adam giysiler arasından toprak rengi bir pantolon gömlek ve karamel rengi sert kumaştan bir yelek seçerek giyinmeye koyuldu.
"Bu oldukça güzel bir saate benziyor." Bee Bay Allan'ın kenara koyduğu kurmalı cep saatini açıp içine baktı. el işçiliğiydi ve gümüşe benziyordu.
"Ah... Geçmişten bir hatıra..." Allan iç geçirerek saati alıp evirip çevirdi. "Bunu çoktan satmam gerekirdi."
"H-h-hayır ba-baba! D-de-defalarca k-ko-konuştuk! O se-senin!" Leonard saati alıp babasının yeleğini giydirerek cebine koydu ve zincirini pantolon kenarlığına taktı. "Ç-ç-çok i-i-iyi o-oldu."
Genç adam Ryan ve Max'ın kendilerine uygun giysilere bakması üzerine aralarından biraz daha az kalıplı görünen krem rengi gömlek siyah bir pantolon ve kimse elini uzatmadan koyu gri yeleği çekip çizmelere döndü. İskoçlar fazla iriydiler. Boyuyla ilgili bir sıkıntı çıkmayacak olsa da pantolon kenarları bir parça daraltılabilirdi Genç adam kuşak ile belini güzelce tutturup sonunda orası burası delik olmayan birşey giymenin verdiği keyifle çoraplarını eski pantolondan yırttığı şerit ile dizinin yukarısından bağladı ve bir santim boşluk kalsa da çizmelerden birini ayağına geçirip kendine baktı.
"İskoçlar etek giymez mi?" Ryan kafasını kaşıdı.
"Muhtemelen tanınmamak için yeni giysiler edinmişler." Allan sıkıntıyla iç geçirdi. "Acele edin neler yapacağımız konusunda daha detaylı konuşmamız icap ediyor.
"A-a-alec ve Bell i-iyimidir R-Ryan?" Leonard ağabeyine baktı.
"Tüm kalbimle öyle olmasını diliyorum Max."
"Bir aptallık edip öylece Gillian McKenzienin karşısına çıkmadığı sürece..." Bee başını iki yana salladı.
"Madem o kadar güçlüydü neden kralı koruyamadı."
"Lanet olası Cromwell İngilterede olduğu gibi İskçyada da güçlü taraflar edinmiş. Olaylar bugün patlak vermiş olabilir lakin mazisi neredeyse otuz yılı buluyor."
"Diyorsun ki herşey ilmek ilmek işlendi..."
"Kralın en sağdık adamları katledilerek..." Bee ağır ağır konuşurken Leonard Wellingtonun iri mavilerinin kısılması ve Ryanın huzursuzlanmasıyla kaşlarını kaldırdı. "Yalnız bırakıldık."
"Her şeye kendini katmasan mı Miller... O vakitler sende çocuktun." Ryan sakinleşmesi için Maxi dürttü.
"Ben hiç çocuk oldum mu bilmem..." Genç adam manşetlerini düzelttip ellerini saçları arasından geçirdi. "Burada sanki o zamanıma geri dönmüş ve bahçede oynuyormuş gibi hissediyorum bazen."
"S-sonsuz oyunumuza ho-ho-hoşgeldin Miller!"
"Kıçını kolla oyunu... " Ryan sırıtarak kardeşinin omzuna vurdu "hadi Max babam uzun uzun ne yapmamız gerektiğini konuşacak."
"Konuşmaktan harekete geçemiyorsunuz." Bee başını iki yana sallayarak şöminenin karşısına koydukları koltuğa oturdu. Bugün onlara katılmayacaktı çünkü dinledikçe sinirleniyordu. Zaten pek de iyi sayılmazdı. Daisy var olan moralinin tamamını ondan söküp almışmıştı. Onca iltifat etmişti. Tüm aksiliklerine de göğüs germişti ki bu asla yapacağı birşey değildi. İtaatkar kadınlardan hoşlandığını düşünmüştü bunca vakit. Görünen o ki bir çeşit mazoşistti. Bee böyle bir olay için yardım etmeyi gururuna yediremezdi. Ne sanıyordu onu gavat mı? Genç adam diş gıcırdatırken kuvvetle muhtemel hiçbirşey yerine konmadığını varsaydı. Ayaklarını uzatıp yeni çizmelerinin burunlarını birbirine vururken Daisynin içeri girerek peşinfen kapıyı kapatmasıyla kaş çatmaya devam etti. Kız az sonra yanında biterek yaptığı sandalyenin koluna tutunup yanında çöktü.
"Yardım edecek misin Miller? "
"... "
"İyi... Başka bir yol bulurum... Bunun için babamı darlayabilirim. Elbet amacımı söyleyemem ama bana birşeyler öğretebilir. Başına talihsizlikler gelmeden evvel çok da fakit bir adam değilmiş... Senden yardım istemem hataydı... " Daisy surat asarak ayağa kalktı. "Benimle konuşma! " Diye çıkışarak yeniden kapıya yöneldi.
Bee topuğunu yere vurup gitmeye yeltenen küçük cadıdan yana baktı. "Henüz cevap vermedim... " Diye söylenirken kendinden nefret etmişti fakat Daisynin onunla konuşmama fikrinden hiç hoşlanmamıştı. Genç adam bu olayı lehine çevirerek ona yakın olabilmeyi umdu ve vakti geldiğinde karşısına çıkan her adama engel olabilirdi. Evet bunu yapacaktı.
"Sessizlik oldukça açıklayıcı bir cevap"
"Bir şartım var."
"Ne şartın var Miller! " genç kız kaş çattı.
" Bana bağırmayacaksın leydim. Huysuzluk etmeyeceksin. Bu şekilde anlaşamayız. " Genç adam başını geriye atarak şimdi daha sinirli görünen kıza baktı.
Daisy bir miktar düşündü. "Ben huysuz değilim." diye karşılık verirken kaş çatmaya devam ediyordu.
"Evet kesinlikle." Bee gülerek doğruldu. "Kabullenmeyecek kadar huysuzsun."
"Sen huysuz görmemişsin. Violet benden daha huysuzdur. Isobel çok daha huysuzdu."
"Violet huysuz değil kendi halinde biri. Isobel ise daha çok vahşi ve korkusuz."
"Pek izlemişsin herkesi."
"Yattığım yerde bunu yapacak çokça fırsatım oldu."
"Öyleyse bana dikkatle bakmamana sevinmeli miyim Miller."
Genç adam ayaklanıp iç geçirerek Daisye iyiden iyiye yaklaştı ve çenesini hafifçe yukarı kaldırdı. "Birinci ders... Miller değil Lord Miller ve hemen peşine ikincisi... Şu dik bakışlarınla değil daha sıcak ve tatlı bakışlar ile söyleyeceksiniz leydim ve bundan böyle benimle resmi konuşmanız gerekiyor."
"R-resmi?" Daisy geri çekildi.
"Ağız alışkanlığı için." Bee ellerini cebine koyarak geri çekildi.
"Yani kabul ediyorsun" Genç kız adamın kaş çatması üzerine derin bir nefes alarak "ediyorsunuz" diye devam etti sakince. "Lord Miller..."
"Düşündüm de bu husustaki çıkarlarımı göz ardı edemem." Genç adam çenesini sıvazlayarak kapıyı açtı. "Ders üç... Bir beyefendiyle kapalı bir alanda yanında refakatçin olmadan bulunmayacaksın"
"Ağaçlarla demek istedin sanırım." Daisy kıkırdayarak dışarı çıktı. "İstediniz... Burada beyefendi göremiyorum da..." Genç kız adamın kızarıp bozararak kendisini sıkması üzerine panikledi. "Yani kastım evlenecek beyefendiydi. Hayır.. Evlenecek zengin beyefendi..."
"Daisy." Bee bir hata yaptığını varsaydı. Her kelimesi onu çileden çıkartıyordu. Genç adam hızlıca dönüp karşısında küçük masum bir kız çocuğu edasıyla örgüsüyle oynayan kızı görünce söyleyeceklerini bir bir yuttu.
"Evet Lordum." Genç kız yerinde yaylanıp gözlerini kırpıştırdı. Şirinlik onun ustalığıydı. "Sizi dinliyorum."
"Dik yürü... " Genç adam yutkunarak sağa sola bakındı. yerden küçük bir tahta alıp kıza uzattı. "Bunu başından düşürmeyecek şekilde..."
"Teşekkür ederim." Daisy başına tahta parçasını koyarak dik durmaya çabaladı.
"Daisy. Gelip şunları asmamda yardım et yere değiyorlar."
"Geliyorum Violet." Genç kız başındakini tutarak adama doğru döndü. "Şimdilik bunu bırakmalıyım"
"Hayır. Leydiler etrafta koşturmaz kambur durmaz. Çamaşır asmıyor olsalar da... Eğer assaydılar bile eminim onu düşürmeden yaparlardı." Genç adam abarttığının farkındaydı. Yine de umursamadı. Daisy başındakini düzelterek düşürmemeye çalışıp yürüdüğünde o da omuzlarını düşürerek diğerlerine doğru baktı. Bu kızla konuşmaktansa Bay Allanı dinlemek işini şüphesiz çok daha fazla kolaylaştıracaktı...
---
|
0% |