Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29. Bölüm

@gizemmgurbuzz

10 gün Sonra

 

Violet somunları masaya yerleştirip kendi de oturdu. Yetişmekte zorlanıyordu bu adamlar gittikçe iştahlanıyor gibiydiler neyseki saldırı ardından adamlardan kalan keseler sayesinde bir parça daha esnek davranabiliyorlardı. "Ne kaçırdım?" dedi merakla. Hava oldukça güzeldi ve gün de keyifli geçecekmiş gibiydi.

 

"Burada bir takım çirkin itiraflar dönüyor." Rose başını iki yana salladı.

 

"Madem itiraf dedik..." Ryan çenesini sıvazladı. "Biz küçükken ve Daisy çok çok daha küçükken..."

 

"A-a-ağabey!" Leonard dudaklarını kemirdi.

 

"ARtık yapmıyoruz değil mi?" Ryan sırıttı. "Daisy bezlenecek kadar küçükken... ve, ve kışın orman çok çok soğuk olduğu vakitlerde fazlaca sıkıştığımızda..."

 

"Y-ya-yapma Ryan!" Leonard kollarını masaya koyup yüzünü gizleyerek güldü.

 

"Ne!" Daisy ağabeylerine baktı.

 

"Çok sıkışıp dışarıda popomuzun donacağını bildiğimizden içeride işimizi görüp Daisyi üzerine oturtturu-"

 

"İğrençsiniz!" Daisy ciyakladı.

 

"Tanrım!" Bee kahkaha attı. "Bu zalimce."

 

"Zalimce olan camdan savurmayı akıl etmek yerine her şeyi benim temizliyor olmamdı. Zavallı Daisy'nin poposuna yediği şaplakları saymayacağım!" Rose gülen kocasına sert bir bakış attı.

 

"Çok iğrenç!" Daisy kendini tutamayıp kıkırdadı ve Bee ile göz göze geldiğinde bir süre duraksayıp başını çevirdi. Son konuşmalarından beri çok da fazla yaklaşmamıştı ona.

 

"Ü-ü-üşümekten iyidir." Leonard omuz silkti. "S-s-sende neler var Bee?"

 

"A ben... Çok arkadaşım yoktu... Yani erkek olarak ve bir kız vardı, bir kontun kızı... Eva... Sanırım o zamanlar da çok bilmiş olduğumdan ve diğer çocuklar bana yaklaşırken fazlaca mesafeli olduğundan... Bir defasında bana kendi kıyafetlerini giydirip büyük annesinin peruğunu takarak diğer kızlar ile evcilik oynamama izin vermişti." Bee boğazını temizledi.

 

"Kız kılığında." Violet sırıttı.

 

"Evet..."

 

"B-bu t-tuhaf M-Miller!" Leonard gözlerini kıstı.

 

"Keyifliydi. Baba rolünü almaya hevesli olduğumdan sosyetenin tüm genç leydilerinden birer öpücük aldığım zamanlardı." Genç adam omuz silkti.

 

"Seni pis zampara!" Ryan başını iki yana salladı.

 

"Sekizimdeydim..." Bee göz devirdi.

 

"Pek değişmemişsin." Daisy ağzının içinde geveledi.

 

"Anlamadım?"

 

"Diyorum ki komik değil" Daisy lafı çevirerek Violete döndü. "Ya sen? İtiraf edeceğin birşey var mı Violet?"

 

Violet bir müddet Ryan'a baktı. "Pek çok şey..."

 

"Geçmişten... eskilerden." Ryan hızla konuştu. Violet ona her an birşeyler diyecekmiş gibi bakmaya başlamıştı. "Küçükken..."

 

"Oğlanları yüceltip bizi manastıra kapatmaya çalışan papazın kutsal suyunda bir takım değişiklikler yapmak gibi mi?" Genç kız bakışlarını kaçırdı.

 

"Bu bir suç."

 

"AH evet bu yüzden veba olup atlatarak evimin gözlerim önünde yandığını görmüş olabilirim" Violet donuk bakışlarını Millerdan yana çevirdi.

 

"Bazen beni korkutuyorsun." Bee gülümsemeye çalıştı.

 

"Hiç söylemedin Violet. Tam adını..." Allan kıza baktı.

 

"Artık bir önemi yok. Ama eğer merak ediyorsanız. Welbourn"

 

"Bayan Welbourn..." Bee eğilip iri gözlerini bardağına çeviren kıza baktı.

 

"Güzel bir soy isim." Rose kafa salladı. "Fakat sanırım yaşlanıyorsun hayatım çünkü Violet birkaç kez adından bahsetti."

 

"Ya..." ALlan kafasını kaşıdı. "Sanırım onu bir Ewans olarak gördüğümden. Ah... Size hiç annenize nasıl aşık olduğumdan bahsettim mi?"

 

"Tanrım..." Daisy yüzünü sıvazladı.

 

"H-h-her ay b-bi-bir kez b-b-baba" Leonard sırıttı.

 

"Sanırım böyle güzel bir eşe sahip olsam bende her gün dillendirirdim" Bee göz ucuyla Daisye baktı lakin kız son zamanlarda olduğu gibi onu görmezden gelmeye devam etti.

 

"Eşinizi de etek giyerek mi seçeceksiniz bay Miller?" Daisy gülüşen diğerlerine katıldı.

 

"Son yaşadıklarım ardından bir aşk evliliği yapmaya kararlıyım."

 

"Sincaplarla mı?" Daisy ayağına basan Violeti görmezden gelerek gülmeye devam etti.

 

"Neden olmasın!"

 

---

 

Daisy hırsını çamaşırlardan çıkartmak üzere hepsini toplamış dereye doğru yürürken Bee yi gördüğünde adımlarını hızlandırarak yanından geçti. Evlilik muhabbeti onu sıkmıştı. Hayal ettiği gibi bir aşk evliliği yapamayacağını bilmek ise daha çok gerilmesine neden olmuştu. Daisy işler yoluna gider ve ailesine rahat bir yaşam sağlarsa Miller ile bahsettiği büyük evin arka bahçesinde ne konuşacağını ya da nasıl konuşacağını düşünürken dudaklarını kemirmeye devam etti. Genç kız kolu bir anda çekildiğinde elindekini düşürerek hızla arkasına baktı.

 

"Daisy! Beni görmezden geliyorsun!" Bee son bir haftaya katlanmakta güçlük çekmişti.

 

"Hayır." Daisy kolunu kurtararak sepeti alıp yürümeye devam etti.

 

"Hayır leydim bunu yapıyorsun ve ben nedenini bilmek istiyorum." Genç adam koşturup kızın yolunu kesmekten geri durmadı.

 

"Başıma bela açacaksın."

 

"Ya... Öyle mi? En son bunu sen yapmaya pek hevesliydin."

 

"Vaktim varmış gibi mi duruyorum Lord Miller! Çalışmam gerekiyor Bunları bitirip annemin yanına döneceğim. Sırf siz aşk evliliği yapabilin diye!" Daisy dişlerini sıktı.

 

"Ben yapabileyim diye!" Bee umursamazca yürümeye devam eden kızın ardından kaş çattı lakin kendine hakim olamayıp yine peşinden koşturdu. "Sen... hangi varlıklı adamın çeyiz parası olmaksızın yoksul bir kadın ile evleneceğini düşünüyorsun?"

 

"Bir aptal bulurum!"

 

"O aptal benim ya..." Genç adam homurdandı.

 

"Ne?"

 

"O aptala birkaç tavsiye verilmesi gerekiyor diyorum."

 

"Beni rahat bırakın lütfen. Refakatçim yok."

 

"Yüzüme bak Daisy beni çıldırtıyorsun." Bee kızı yeniden kolundan tuttu.

 

"Benimle konuşurken resmiyeten uzaklaşmayın lord Miller böyle anlaşmıştık ve kolumu bırakın yoksa bağıracağım!"

 

"Benden kaçınmanın nedeni amacına ket vuracağımdan korktuğun için olabilir mi Leydim?" Bee gülümsedi.

 

"Ket vurmak?"

 

"Engellemek"

 

"Kendinizi ne kadar da önemsiyorsunuz." Genç kız derin bir nefes aldı. "Ölüme terk edilmiş tek bir paundu dahi olmayan bir adam mı emellerime ket vuracak bu... bu çok komik!" Genç kız sinir bozukluğu ile güldü. "Tanrım duyduğum en komik şey!"

 

"Ya olsaydı?" Bee yüzünü sıvazladı. "Büyük bir mal varlığım."

 

Daisy önemli olmadığını söylemeyi delice isterdi. Şu an dikkatle baktığında birkez daha anlamıştı lakin güçlükle yutkunarak başını iki yana salladı. "Sizin aksinize ben aşka inanmıyorum lord Miller. Bu yüzden yüz yaşında bir lord ile evlenip mutlu bir kadın olacağım."

 

"Bir daha... yanımda ... evlenmekten-" Bee kızı kendine çekip öfkeden kızaran suratı ile konuştu.

 

"Biri var!" Daisy ardına döndü. "Bir şey geliyor!"

 

Genç adam Daisy'i ardına çekerek ağaçların ardından görmeye çalıştı. Nal sesleri vardı ve uzaktan beliren kahve rengi atın üzerindeki pelerinliyi fark ettiğinde başını hafifçe geriye yatırdı. "Ben üç dediğimde eve koşacak ve yardım çağıracaksın Daisy. Ben onun dikkatini dağıtırım. Dikkatli ol."

 

"Peki. Tamam." Genç kız Bee nin omzu üzerinden gelen atlıya korku içinde baktı ve pelerininin kukuletasını indirdiğinde yerinden hızla fırladı "Alec!"

 

"Alec!" Bee de geleni tanıdığında koştu.

 

Alec oldukça uzun bir zamandır at üzerindeydi ve bir takım yaralara sahipti. Gönlündeki yaraların acısı vücudundakileri hissettirmiyor olsa da çokça bitkin düşmüştü. Uzaktan ona doğru koşan ikilinin gözlerindeki bulanıklık geçtiğinde Daisy ve Brett olduğunu gördüğünde hala burada oldukları için tanrıya şükrettikten sonra aşağı atladı ve yularını ağaç dalından geçirdi. Açıkçası çoktan gitmiş olabileceklerini düşünmüştü lakin aklına sığınacak gidecek başka bir yer gelmemişti. "Daisy, Bee"

 

"Alec? İyi misin?" Genç kız adamın koltuğu altına girdi.

 

"Yaran mı var Alec." Bee de diğer taraftan adama destek olmaya çalıştı.

 

"Isobel?" Daisy etrafa bakındı. "Isobel nerede Alec? "

 

"Yok." Alec dudaklarını kemirdi. "Ona sahip çıkamadım."

 

Bee Daisynin ağlamaya başladığını duyduğunda yanaklarındaki havayı sertçe üfledi. "Daisy Lord Fletcher konuşacak durumda değil. Önden gidip yardım için Ryan ve Maxi çağır lütfen."

 

Daisy hızla kafa sallayarak Alecin kolu altından çıkıp eve doğru koştu. Genç kız olup biteni duymak istemiyordu. " Ah Isobel..."

 

---

 

"Ah tanrım ne oldu sana!" Rose oğullarının kolunda içeri gelen ve döşeğe öylece kendini bırakan Alec'e baktı.

 

"Y-ya-yaralı!" Max adamın yeleğini ve üzerindekileri çıkartmaya çalıştı.

 

"ALec. İyi misin?" Ryan da destek olarak Maxe yardımcı oldu.

 

"Violet su getir." Allan silahın emniyetini çekerek kapıdan dışarı gözlemeye koyuldu.

 

"Bay Allan..." Alec tedirgin görünen adama seslendi. "Korkmayın sizi temin ederim peşimden kimse gelmeyecek. Burada olmayacağınızı sanıyordum... Benim şu an gidecek başka bir yerim yoktu. Beni gören birkaç adam şu an hayatta değil ve az kalsın bende olmayacaktım."

 

"Dinlen Alec. Daha sonra konuşalım. Daisy temiz birşeyler bul. " Ryan adamın kolu ve göğsündeki çok derin olmayan lakin can yakıcı görünen kesiklere baktı.

 

"I-isobelin merhem yaptığı otlar. " Daisy annesine baktı. "Onları atmadık değil mi?"

 

"Hayır." Violet terekteki kavanozları çekti. "Buradalar. Onu görmüştüm. birşeyler hazırlayabilirim"

 

"Çabuk Violet." Daisy arka odadan temiz paçavraları alabilmek için hızla hareket etti. Genç kız bebek için hazırladıkları zıbınlardan birini göz yaşı dökerek eline alıp geri döndü ve titreyen elleriyle su dolu testiyi alıp ağabeylerine uzatarak korku dolu gözlerle geri çekildi.

 

---

 

"Daha iyi misiniz Lord Fletcher?" Allan koltuğu döşeğin karşısına çekerek oturdu.

 

"Alec... İsmim değişmedi ve lord olduğumu sanmıyorum." Genç adam kaşlarını kaldırarak boşluğa baktı. "Hiç kimse olmaktan daha kötü durumdayım."

 

"Hoş geldin." Bee umursamaz bir gülüş ile başını iki yana salladı.

 

"I-i-isobel nerede A-a-alec?" Max duyacaklarından korkar vaziyette geri çekildi.

 

"Onu rahat bırakın dinlensin." Rose koluna sıkıca tutunan kızının sırtını sıvazladı.

 

"Bu hazır. Olabildiğince benzetmeye çalıştım." Violet Merhemi Ryana uzattı.

 

"Önemli değil Rose anne." Alec doğrulup Ryan orasına burasına can yakıcı merhemi sürerken gözlerini kıstı. "Çok uzun zamandır konuşmadım." dedi. Neredeyse bir aya yakındır kendiyleydi genç adam. "Isobel... Bildiğim tek şey Gillianın elinde rehin tutulduğu."

 

"Rehin?"

 

"Evet. Kocasına karşın onu rehin tutuyor." Genç adam yüzünü sıvazladı. "O şerefsizin bir onuru olduğunu düşünüyor."

 

"O nerede?" Violet çekinerek konuştu.

 

"Ölmedi hayatta." Daisy rahatlama ile gidip kütüğe oturdu.

 

"Ölmedi. Douglas iti ise kaçmış. Ölüsü ya da dirisi ortada yok. Çok fazla bilgi sahibi değilim yalnızca Isobelden haber alabilmek için sınırı geçmeye yeltendim lakin başıma beş bin paund koymuşlar. " Alec dişlerini sıktı. "McKenzie beni vatan haini ilan etmiş o birlikteki çoğu adam ile birlikte. Duyumlarıma göre çoğu asılmış ki Edinburghda bedenleri hala sallanıyor. Kendi topraklarımda bir sıçan gibi oradan oraya saklanmak zorunda kaldım."

 

"S-se-senin bir suçun yok." Leonard kaş çattı.

 

"Buna kim inanır?" Alec acı dolu bir gülümseme ile diğerlerine baktı. "Isobelin iyi olduğunu en azından McKenzienin elinde olsa da rehin tutulduğunu öğrenmem ardından oradan ayrıldım. Kaçtığımı düşüneceksiniz lakin "

 

"Sen kaçmazsın." Ryan çöküp adamın omzundan tuttu. "Suçlu değilsin Alec. Douglas denen adamın kurduğu plana katılmadın. McKenzie'i ölümden kurtaran sendin."

 

"Önemi yok. Geri döneceğim. Gillian döneceğimi biliyor. Bu yüzden kardeşime zarar vermeyecektir. İstediğini alana dek. En azından onu öldürmeyecek. "

 

"Oraya geri mi döneceksin!" Daisy kaş çattı.

 

"Isobeli orada bırakıp saklanmayacağım Daisy. Ölürüm daha iyi. Yalnızca bir şekilde başımı kesmek niyetinde olan yurttaşlarım ile karşılaşmadan Gilliana ulaşmam gerekiyor. Teslim olacağım. Başıma her ne gelecekse razıyım lakin Isobeli sağ salim aldıktan sonra"

 

"Bunu nasıl yapacaksın?"

 

"Henüz bilmiyorum..." Alec geriye doğru yaslandı.

 

"Pekala. Bir yol düşüneceğiz. Müsterih ol Alec. Birşey bulacağız." Bee ellerini beline dayayarak diğerlerine baktı. "Yalnızca o gün yaşananları en ince detayına dek bilmeliyiz." dedi adamın gözlerine bakarken.

 

"Bunu zaten anlattım lakin duymak istiyorsan bir kez daha anlatırım. " Alec kafa salladı. "Yardıma ihtiyacım var. Ne yapacağımı bilmiyorum."

 

"B-b-bir yol d-d-düşüneceğiz. Birlikte!" Leonard ağabeyine baktı ve onay aldığında ayaklandı. "M-m-miller, dışarıda k-k-konuşalım."

 

"Konuşalım Max." Bee onaylayarak kapıya döndü. Genç adam dıları çıkarken kapı yanında yaşlı gözlerle oturan Daisy'in önünde eğilerek yüzüne baktı. "Her şey yoluna girecek leydim. Elimden geleni yapacağım."

 

Daisy ihtiyacı olan güven duygusunu tek bir cümleyle almıştı bu çok tuhaf olsa da içinde hissettiği ferahlama ile gülümsemeye çalışarak kafa salladı. En azından büyük lordlar dükler içindeydi bir vakitler. Bu tarz olayların kurallarını bildiğini varsayıyordu.

 

---

 

Düzeltilecek

 

Isobeli McKenzieden nasıl alacağız bilemiyorum. Aslında biliyorum da epey uzun sürecek Son hikaye nede olsa.

 

Sona geldikçe finali yazmak için çokça heyecanlanıyorum. Aradaki bölümler bitsin istiyorum Neyse az kaldı. Böyle dedikçe de uzuyor da uzuyor :D

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%