Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30. Bölüm

@gizemmgurbuzz

Ertesi Gün

 

Alec Döşekten kalkıp üzerindeki ve kolundaki sargılara baktı. Bu insanlara olan minnet borcunu nasıl ödeyeceğini bilmiyordu. Elinden ne geliyorsa yapmaya razıydı lakin elinden de bir şey gelmeyecekti ve Isobeli aldığında onlara teslim ederek bir kat daha yüklenecekti. Sıkıntılı bir iç çekiş ardından perdeyi hafifçe sıyırıp mutfak yönüne doğru baktı. Muhtemelen dışardaydılar Genç adam hemen perdenin ardında duran tabure üzerine bırakılmış yiyeceklere belli belirsiz gülümseyerek baktı. Haşlanmış sebzeleri görmeyi dahi özlemişti. Düşünüyordu da hayatı boyunca ona bu kadar ev gibi hissettiren başka bir yer olmuş muydu bilemiyordu. Hızlıca konan yiyecekleri bitirip ayağa kalkarak yine köşeye bırakılmış temiz gömleği üzerine geçirdi kendininkiler perişan haldeydi ve tahminince bu üzerine geçirdiği öldürdükleri McKenzie askerlerindendi. Genç adam histerik bir gülüş ile yeleği de üzerine geçirmesi ardından boş çanak ve kaşığı alıp tezgaha doğru gitti ve oradaki bulaşık kovası içine bıraktı. Görünen o ki burada yazın gelişi kıştan daha iç açıcıydı. Orman yeşermiş ürkütücü hali geride kalmıştı ve şimdi dışarı baktığında cennetten bir bahçe gibi görünüyordu. Merlynin büyülü ormanı... Robin Hoodun evi... Genç adam ellerindeki sivri sopalar ile Max ve Bee ellerinde inceltilmiş sopalar ve tahtalar ile birbirlerine karşı gard almışlardı alec başta hareketlere anlam veremese de Eskrim'e benzettiğinde gülümsedi. "Yokluğumda kibarlaşmışsınız"

 

"Alec, senin dinlenmen gerekiyor" Rose yerinde doğruldu.

 

"Çok iyiyim Rose anne, sayenizde. Evde olmadan evdeymiş gibi hissetmek güzel bir duygu." Genç adam kendisine başıyla selam veren Bay Allan'a aynı şekilde karşılık verdi. "Sen katılmıyor musun sert çocuk"

 

Ryan ellerini dışarıdaki masa üzerinde bir etmiş oturmaktaydı. "Benim rakibim döndü." Genç adam mantar toplamaktan dönen kızlara doğru bakıp el etti. "Size uzaklaşmayın dedim"

 

"Lordum..."

 

"İyi olmana sevindim Alec." Violet gülümsedi.

 

Alec Daisy ve violet yanından geçerken kendisine reverans yaptıklarında anlamsız bir mimik ile Ryana döndü. "Bu muameleyi hak edecek bir konumum yok Ryan."

 

"Benim hiç olmadı." Ryan sırıtmakla yetindi. "Daisynin işi... Leydicilik oynuyor ve ne yazıkki hepimiz ona katıldık." Genç adam iç geçirerek Alecin kolunu sıvazladı. "Isobel... O gerçekten iyi mi"

 

"Aksi olsaydı bilirdim." Alec burun kemiğini sıktı. "Pekala aptalca gelecek lakin Gillian onuru olan bir adam. Isobel... Saldırmadığı sürece..."

 

Ryan Alecin sinir bozukluğu ile gülmesine karşın ona katıldı. "Dostum, McKenzie'nin kıçını kollaması gerekecek desene."

 

"B-bi-biz olmadan n-ne k-ko-konuşuyorsunuz?" Leonard sopayı kenara dayayıp oturarak soluklandı. "V-vivi. Bi-bi-biraz su a-alabilir miyiz?"

 

"Öyle görünüyor. Kocası... Hayır eski kocası ki evliliğini ilk fırsatta fes ettireceğim. O adi herif ortaya çıkana dek Gillian pes etmeyecek. Benim kadar değil belki fakat itibarı zedelendi. Klanı berbat durumda hasar çok büyük."

 

"Tüm bunlar erkek kardeşi eziyete dayanamadı diye mi?"

 

"Kral Charles... Bu bilgi sızmasaydı-"

 

"O bilgi çoktan sızmıştı Alec. Cromwell yalnızca halka açık bir gösteri istedi."

 

"Öyle bile olsa dayanmalıydı. Beklenen buydu ve Gillian olsaydı etlerini ince ince kıysalar dahi ağzını açmazdı. Püritenler çok büyük bir zafer kazandı ki aynı mezhep içinde büyümüş olmanın huzursuzluğunu yaşıyorum."

 

"S-sen püriten misin" Bee gözlerini irice açtı.

 

"Açıkçası ne olduğumu bilmiyorum. Bana göre katolikliğin de püritenliğinde doğru ve yanlış yanları var."

 

Bee onlara su getiren Daisye gülümserken "Orta yol." Dedi. "Bu iş bir orta yol bulunmadan son bulmayacak."

 

"Cromwell mi orta yol bulacak." Alec iç geçirdi. "Teşekkürler Daisy. Halk yılmış vaziyette görünen o ki püritenler de yıldı. Cromwell vaatleri yerine diktatörlüğü tercih etti ki monarşiyi yıkma cürreti göstermiş ve başarılı olmuş olsa da kral gibi davranmak hoşuna gitmiş olmalı."

 

"Azılı bir diktatör."

 

"K-k-konumuz I-isobel" Leonard adamın adını duydukça bile öfkeleniyordu. "D-d-dün biraz konuştuk Alec ve." Genç adam Ryana baktı.

 

"Gillian ile öylece görüşemezsin bu tehlikeli. Adamın sağının solunun belli olmadığını söylediniz. Daha uygun bir yol bulmak icap eder."

 

"Brokrasi. Bir mektup..." Bee omuz silkti. Adın lekelenmiş olsa da sen bir beysin Alec."

 

"Bir klanı askerleri ve gücü olmayan bir bey. Halkım ellerinde kılıçları başımı gövdemden ayırmayı bekliyor. Diğer herkes gibi. Kendi adıma mektup yazamam."

 

"Kendi adına yazmayacaksın." Bee kaşlarını kaldırdı. "Düşündük ve"

 

"Benim adıma." Allan gençlerin arasına katıldı. "Mektubu yaz Alec onu senin için ben göndereceğim. Bu dikkat çekmeyecektir. Bir askere benzemeyecek kadar yaşlı ve iskoç olamayacak kadar ingilizim. Bir köylünün rica mektubu. Belki de yerini ifşalayacak bir mektup adı altında..."

 

"Sizi bu işe katamam. Olmaz." Alec olumsuz manada kafa salladı.

 

"Merak etme Evlat. Allan Ewans ölü bir adam." Allan Leonarda bakıp sırıttı.

 

"M-m-mektup b-bu yakınlardan d-değil, Ca-cambridgeden y-yollanacak. "

 

"Ve cevap da oraya gelecek." Ryan Maxi onayladı.

 

"Korkak gibi gizli iş mi yapacağım? "

 

" Bir korkağın arkasına saklandığı gizli onursuz işleri yüzünden bu haldeyiz. İşler böyle yürüyorsa böyle olacak ALec." Bee kaş çattı. "Isobelin güvenliğini sağlamaksızın kendini ortaya atamazsın."

 

"Pekala hemen yapalım."

 

"Hayır evlat... Gücünü geri kazanmadan olmaz."

 

"Ve zaten bizimde divit ve okkamız yok." Ryan sırıttı.

 

"F-f-fakat alabiliriz. G-gö-görünen o ki y-y-yeniden a-atımız var."

 

"O lanet bir at." Alec kaş çattı. "Huysuz. Adı bu."

 

"Nereden buldun onu?" Bee gerçekten yanına yaklaştırmayan ve ısırmaya yeltenen ata baktı.

 

"Doğrusu yürüttün olacak." Alec dudaklarını kemirdi. Bir at hırsızı olmadığı kalmıştı.

 

"Büyük iş... O kadarına ben bile yeltenmedim." Ryan kendi kendine geveledi.

 

"Pekala sonraki gün bayan Rose ve ben kasabaya gereken şeyleri almak için ineriz."

 

"Minnettarım... Bunu ifade edebileceğim bir kelime yok." Alec dolan gözlerini gizleyebilmek adına bakışlarını kaçırdı.

 

---

 

3 Gün Sonra.

 

"Geliyorlar mı?" Daisy heyecan içinde pencereden dışarı baktı.

 

"Hayır gelmiyorlar." Violet başını iki yana sallayarak elindekilerle birlikte dışarı çıktı. "Çıkma Daisy o su kaynamadan olmaz."

 

"Tamam..." Daisy başını duvara yaslayarak suyun kaynayışını gözlemeye koyuldu. Bugün anne babası kasabaya inmişlerdi. Babası bu aralar çok defa gözüktüğünden dikkat çekmemek adına annesini yanında götürmüştü ve alışverişi de o yapacaktı. Divit mürekkep ve okka ile boş mektup kağıtları birde birkaç eksik Fakat en önemlisi kumaşlardı ki Daisy heyecandan yerinde duramıyordu. Annesi o ve Violete birer elbise dikecekti. Elbet kendisine de Daisy pembe çiçekli bir kumaş istemişti. Genç kızın aklında eski ipekli elbisenin yıpranmayan yerlerini elbiseye katmak vardı ve hayal ettikçe heyecanlanıyordu. Violet düz bir kumaş tercih etmişti. Günlük sade bir elbise ile şenliğe katılacaktı. O şekilde dikkat çekmezdi zaten de dikkat çekmek gibi bir niyeti de yoktu. Genç kız ardından kapı açıldığını işittiğinde heyecanla döndü. "Geldiniz"

 

"Evet buradayım." Bee sabahtan beri iki kumaş için gözleri yolda olan kıza başını iki yana sallayarak baktı. Yine de onun heyecanı kendisini de sarmış gibiydi. Aralarında neşesini doğal ve taze tutan tek kişiydi Daisy. Farklı istekleri ile bu aileyi keyiflendiren onlara yaşıyormuş hissi veren de ta kendisiydi. Bee suratı düşüp yeniden kazana doğru dönen kızın yanına yaklaşarak suya baktı. "Yoksa bu bir cadı kazanı da benim haberim mi yok."

 

"Evet." Daisy ciddiyetle adama baktı.

 

"Gerçekmiş gibi söylediniz leydim"

 

"Çünkü öyle." Genç kız omuz silkti. "Ben küçükken ve ailem buraya yeni gelmeden hemen önce burada bir cadı yaşamaktaymış. Bu kazan kavanozlar ve birkaç tabak da kendisine ait. Bu ev bile..."

 

"Tanrım!" Genç adam ürpertiyle geri çekildi. "Bu biraz ürkütücü."

 

"Ölü bir cadının kazanı mı?" Daisy adamın tepkisine kıkırdadı. Ardından kendini toparladı. "Bir insanı yakmak daha ürkütücü değil mi?"

 

"Tövbe edin leydim bir kafir bir cadıdan bahsediyoruz."

 

"Arkanda duruyor sana kızacak." Genç kız çenesiyle Bee nin ardını gösterdi ve adam hızla döndüğünde dahası Violeti kendisine bakarken görüp sıçradığında daha çok güldü.

 

"Pekala bu komik değildi." Genç adam başını iki yana salladı. "Eşek şakalarınız komik değil."

 

"Ama korkuyor olmanız çok komik." Daisy ciddileşmeye çalışsa da başaramadı.

 

"Görünen o ki böyle gülümsemen için daha çok korkmam gerekecek." Bee iç geçirdi.

 

"Görünen o ki geldiler ve böyle gülümsemeye devam ederseniz bay Allan sizi vurmaktan çekinmeyecek." Violet ikiliyi uyardı. Bunu yapmak hiç hoşuna gitmiyordu. Bee Daisy ile gerçekten ilgileniyordu fakat görev görevdi. Ryan'a bir söz vermişti. Onları olabildiğince uzak tutmak zorundaydı.

 

"Gerçekten mi!" Daisy koşarak dışarı çıktı ve belini tutan babasını es geçerek heybelere asıldı lakin Huysuz adı gibi davranıp silkelenince geri çekildi.

 

"Geri çekil Daisy. İnerken beni üzerinden attı."

 

"Sen kötü bir atsın! Fırtınayı bulunca seni kesip yahni yapacağım!" Daisy kaş çatarak ata bağırdı.

 

"Hayır hayır onu yemeyeceğiz ufaklık." Alec yüzünü buruşturarak atın üzerinden heybeleri indirip Maxe el etti. Açıkçası kendiside onunla uğraşmak istemiyordu.

 

"Gel bu-buraya Huysuz!" Max hayvanı yularından tutarak sürüklemeye koyuldu.

 

"Anne aldın mı? Anne!"

 

"Dur Daisy soluklanayım." Rose döşeğe çökerek çizmelerini çıkarttı.

 

"SOluklan evet." Daisy Ryanın taşıdığı heybeleri açıp içinde kumaş olanı bulduğunda yere oturarak ters çevirdi. Genç kız üzerinde pembe güller olan beyaz pamuklu kumaşa hemen yanındaki açık mavi ve kahve tonundaki diğer iki kumaşa çıkan ipliklere baktı küçük bir kese de olsa içi boncuklarla dolu olduğunu gördüğünde ise ellerini ağzına kapattı. "Violet buraya gel ve şunlara bak."

 

"Orada bir dantel paketi olacak. Terzi onları atmak için ayırmış küçük parçalar lakin işe yarar diye düşündüm. Çok da ucuza verdi." Rose kızına el etti.

 

"Çok çok güzeller anne!" Daisy kumaşı açıp üzerine tuttu. "Rengi nasıl da tutturmuşsun bu güller elbise ile aynı!"

 

"Çok zevklisiniz bayan Rose." Bee kadına gülümsedi. "Herşeyi aldınız mı?

 

"A birde bunlar..." Rose gülümseyerek Beenin kendi kesesinden ona verdiği dört paund ile kızlarına aldığı çiçekli tarak tokaları çıkarttı. Violet için yeşil Daisye elbet pembe olanı almıştı.

 

"Tanrım bu..."

 

"Çok fazla." Ryan kaş çattı." Bu kadar açılmamamız gerekiyor." Genç adam tokaları evirip çevirerek iç geçirdi. demir ince bir tarak ve üzerine yapıştırılmış kristal boncuklardan birkaç çiçek.

 

"Ver onları." Daisy tokaları alıp pembe olanını gidip Violetin başının tepesindeki örgünün kenarına iliştirdi. "Çok yakıştı."

 

"Tanrım..." Violet elini tokaya atarak gözlerini kırpıştırdı. "Sanırım çok mutlu görünmem gerek."

 

"Evet öyle." Daisy kendininkini saçının tepesine iliştirerek açtığı kumaşı katlamaya koyuldu. "Başlamak için sabırsızlanıyorum."

 

"Kadınlar..." Ryan dışarı çıkıp başını iki yana salladı. "Mutlu olmanız çok kolay."

 

"Bugünlük" Alec sırıttı. "Bugün mutlu olacak ve yarın mutlu olmayı isteyecekler. Bu çok zor."

 

"O z-z-zaman s-s-senden i-istememelerini s-s-sağla ALec." Max sırıttı.

 

"Bunu yapıyorum." Alec omuz silkti.

 

"Afedersin ama nasıl?" Bee adama yaklaştı.

 

"Yalnızca benim istekte bulunacağım ve kim ne diliyorsa yapabileceğim yerlerde onlarla karşılaşarak."

 

"Ö-ö-öyle d-de-dedin de..." Leonard Ryana baktı.

 

"Çeneni kapa" Ryan sırıttı.

 

"M-m-mektup g-g-götüreceğiz... "

 

"Hasta olursunuz." Bee yüzünü buruşturdu.

 

"Bence susun." Alec onlara gözlerini dikmiş dik dik bakan Bay Allan'a selam verdi. "Şu mektubu yazalım."

 

"Gelişi güzel olmaz Lord Fletcher. Olabildiğince diplomatik olmak zorunda."

 

"Görünen o ki burada mektup yazmayı seven biri var." Allan oğlana baktı.

 

---

 

"Bu tokalar çok güzel anne" Daisy annesi saçlarını tararken elindekini okşayarak gülümsedi.

 

"Öyleler ve size çok yakıştılar. Violet kaçma saçlarını tarayacağım."

 

"Kıtık oldular Rose Anne onları yolacaksın."

 

"Havalar sıcak ve onları düzenli taramamız gerekiyor. Yoksa tokalarınız güzel durmayacak. "

 

"Bunlar için çok harcamış olmalısınız." Violet iç geçirerek elindekine baktı. Gerçekten güzeldi.

 

"Hayır hiç."

 

"Nasıl hiç..." Daisy gözlerini irice açtı.

 

"Bay Miller çizme ve giysilerinden kalıp babanızın ona verdiği paradan tokalarınızı karşıladı. Uygun bir zamanda ona teşekkür etmelisiniz."

 

Violet Daisye bakıp sırıttı ardından boğazını temizleyerek tokayı kenara dikkatle koydu. "Gerçek bir centilmen."

 

"Daisy hızla atan kalbi üzerine elini koyarak gözlerini kırpıştırdı. Tanrım... Böyle yapmaması gerekiyordu. Şimdi ona teşekkür etmesi icap ederdi ve bu somurtmaması gereken bir eylemdi...

---

 

Ha gayret az kaldı. Sona çok çok yaklaştık. Karakterlere alışmam neredeyse otuz bölüm aldı. Artık oturdular. kim nerede nasıl tepki verecek artık biliyorum. SOnraki hikayede iyice pekişecek.

 

Daisy on sekizinde olduğundan biraz ergenlik fevriliği ve hala bir yeni yetmelik var üzerinde. Tek iyi yönü neşeli bir şeyler yazabileceğim bir karakter. O yüzden de kim olduğunu öğrenmeyi sonlara bıraktım. yoksa otuz bölüm buhranla geçecekti. Neyse burada kesip diğer bölüme geçeyim.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%