@gizemmgurbuzz
|
24 Ağustos 1654 Londra
Ryan elit bir taverna olan Dark Night Pearl'ün kapısı önünde üzerinde krem rengi parlak bir iç gömlek saten mor bir yelek ve altında koyu mavi yarım bir pantolon giymişti. beyaz çorapları altında kahverengi tokalı ayakkabıları, bel kemerinde asılı uzun ay şeklinde kıvrık bir kılıç ve silahı ile ayaklarını önünde çapraz etmiş kapı girişine dayanmıştı. Keskin koyu mavi gözleri etrafı tararken kapıdan içeri giren süslü aşüfteye göz kırptı ve tatlı bir kıkırdama aldığında önüne gelen kumral birkaç teli geriye attarak sırıttı. "İyi geceler güzelim"
"İyi olacağını umuyorum Ryan..."
Genç adam kadının ardından sakalını sıvazlayarak iç geçirip dudaklarını dişlemesinden hemen sonra kapı önüne çekilen varaklı kırmızı arabayı gördüğünde kılıcın kabzasına astığı topuzlu beyaz peruğu hızla kafasına geçirip doğrulduktan sonra dimdik selama durarak yan gözle uşakların açtığı kapıdan inen v-kont Filtzroy'a baktı ve kırkları sonlarındaki zamparanın üzerindeki yaldızlı ceket altındaki kremrengi pantolona kısa bir müddet göz süzdü. Adam para kokuyordu. Haftada en az üç kez buraya geliyor her seferinde bambaşka giyiniyordu. Ryan v-kont önünden geçerken başını öne eğerek adamı selamladı.
"Tut..."
Genç adam Filtzroy'un ona uzattığı neredeyse sona gelmiş puroyu gördüğünde derhal yanındaki uzun sehpada bulunan gümüş tepsiyi sağ eline alarak üzerindeki yine gümüş olduğunu tahmin ettiği kutunun kapağını diğeriyle açtı. V-kont puroyu içine atması ardından Ryan güçlükle yutkunarak doğrulup adamın onu tepeden aşağı süzdükten sonra tamamen içeri girmesini bekledi ardından diş gıcırdattı. "Seni son kez gördüğüm için tanrıya şükür şerefsiz budala!" Genç adam tepsiyi yanındaki sehpa üzerine bırakıp geri çekilen mavi üniformalı askerleri izledi ve yeniden kapıya dayanıp başındakini çıkarttı. Son bir aydır Sherwooddaki evinden uzak Londrada bu işi yapmaktaydı. Bahşişi vardı ve yevmiyesi dışarıda kazanacağından çok daha fazlaydı. Sekiz penny kadarcık. Bu ucuz saten maymun giysilerini ve peruğu kafasında tutmak ve kapıda güvenliği sağlamaktı işi.
Ryan yirmi dördünde güçlü bir genç adamdı. Max kadar pazulu olmasa da çok az eksiği vardı. "Si-si-siktir" diyerek kendince odun kesmenin kattığı güzel kuvvetli vücudu ardında teklerken oldukça şirin olduğunu anımsadığında sırıttı ardından puronun kokusunu aldığı vakit yavaşça gümüş kutuyu açıp içindeki tükenmek üzere olan kahverengi şeyi çıkarttı. Demek böyle bir şeydi zenginlik... Ryan 1 paund için gecesini gününe katmıştı. Genç adam puroyu içine çekmesi ardından öne doğru eğilerek öksürüp sokağa fırlattı.
(0rtaçağ ve sonrasında 240 penny 1 paund etmekteymiş. Para birimini baştan düzenleyeceğim :D)
Kendi kendine buradaki aşüftelerin gecelik yirmi otuz paunda kadar ücret alabildiğini düşündüğünde başını iki yana salladı. Bu herifler para saçarken halk kan kusuyordu ki onlar gibi halktan dahi sayılmayanlar ne yapıyorlardı bilincinde değildi. Yine de bir ayını gecelerini burada gündüzleri eski dostu Londra taşları üzerinde ya da Times nehri kenarında dinlenerek geçirmekteydi. Bu gün ise anlaştığı süre dolmuştu. Ryan onları yaklaşık iki ay rahatlıkla geçirecek parayı kazanmıştı ve umuyordu ki Max de Sherwoodun kalın meşelerinden en az on beşini eksiltmiş olsundu. O vakit önlerindeki kış belki daha rahat geçerdi. Bir dahaki sezon Ryan kütük kesecekti. Max on dokuzundaydı ve şehre pekala inebilirdi. Hoş bu tarz işleri dili teklediğinden yapamazdı lakin uşaklık edebilirdi. Sopa gibi durmak ve soylu selamlamak tam da ona göreydi. Layıkıyla yapardı. Genç adam birkaç paund kazanmayı nasılda isterdi. Yahut birkaç yüzpaund...O vakit evlerini tadilat yapabilirler herkese yeni giysiler alabilirlerdi özellikle de Daisy'e. Güzel pembeler ve sarılar küçük kardeşine ne kadar da yakışırdı... Henüz on birinde olmasına rağmen adı gibi bir papatyayı andırıyordu ve anneleri Rose'a da bir hizmetli tutmak isterdi. Öyle çok iş yapmak zorunda kalıyordu ki... ve babaları Andrew artık belini doğrultmakta güçlük çekiyordu. Yine de onlara kıyamadığını söylüyor ve baltayı elinden bırakmıyordu. Ryan içeri giren birkaç soylu için daha doğrulup selam verdikten sonra yumruklarını sıktı. Bu iş kesinlikle ona göre değildi lakin bakması gereken bir ailesi vardı. Bu da her şeye değerdi.
---
Vakit gece yarısını fazlaca geçtiğinde Ryan dayandığı kapı kirişinde uyuklarken ayak seslerinin gelmesi üzerine doğruldu. V-kont kıstığı ela bakışları, uzun çehresini çevreleyen sarı saçları ile mekandan ayrılırken önünde durarak yeniden ona baktı
"Ona biraz bahşiş bırak Sebastian"
Adam cebindeki keseden çıkarttığı bozuklukları genç adamın yanındaki sehpaya koydu. Ryan göz ucuyla baktığı sehpada on penny gördüğünde başını eğerek v-kontu selamlarken yalnızca gümüş tokalı ayakkabılarının kaç yüz paund ettiğini sorma isteğiyle dolmuştu. Lakin kellesini sevmek zorundaydı... Ailesi için. Adam uşakların açtığı kapıdan içeri atlarken Ryan da peşinden ilerleyen yardımcısına doğru yalpaladı.
"Özür dilerim efendim."
"Dikkat et ahmak herif!"
"Üzgünüm!" Ryan yeniden eğildi ve adamlar gittiği vakit başındaki peruğu çıkartıp yere atarak doğrulduktan sonra elindeki keseyi havaya atıp tuttu ve sehpadaki on pennyi de içine atıp "hakkım olan bu seni çiyan kafa!" diye söylendi. Genç adamın işi burada son bulmuştu. Gider ayak edindiği birkaç penny fazlası ona Sherwood ormanına yapacağı üç günlük yürüyüşü bire indirerek yardımcı olacaktı. Genç adam ellerini sıvazlayarak bir parça suçluluk duysa da Robbin hood ormanının hakkını verdiğini düşündü. Zenginden alıp fakire dağıtacaktı. Ahmak herif önüne attığı bozuklar için onun gibilerin ne kadar çalıştığının farkında bile değildi... Başını eğerek girişten görünen büyük duvar saatine baktı. Yaklaşık bir saat sonra dönüyordu... Evine...
---
Violet ayaklarını ve elinde tuttuğu çıkını yerde sürüyerek bu koca şehrin sokaklarında ilerlerken bir taverna arayışına girmişti. Genç kız o evde bir aya yakın hiç ses çıkartmadan yaşamaya devam etmiş lakin ahırdaki hayvanlar hastalanıp öldüğünde bir süre sonra çıkan koku insanların dikkatini çekmeye başlamıştı. Violet yiyeceği tükendiğinde evde bulduğu para ile köy pazarına çıktığında insanların ondan uzak durmasından ve konuşmamalarından çok da etkilenmemişti lakin ardından iki çocuğun "Annem onun bir cadı olduğunu söylüyor, önce bayan Camilla ve bay Arthuru yok etti sonra da hayvanları lanetledi" diye konuştuklarını duyduğunda buradaki vadesinin dolduğunun farkına varmıştı. Bu yüzden de geçen ay evden yaşlı kadına ait iki elbiseyi, evde bulduğu paraları alarak bir başka gece yine yollara düşmüştü. Elbet para idaresini bilmediğinden Birminghamda konakladığı handa yalnızca bir hafta geçirebilmişti küçük yerlerde dedikodu kolay yayılırdı. Violet handa yakınlardaki bir köyden kaçan cadı olduğu dedikodusunu işittiği vakit buradan çokça uzaklaşması ve mümkünse ortalarda görünmemesi gerektiğinin farkındaydı. Aç ve susuz geçen saatler günlere dönmek üzere olduğu vakit bulduğu yaprakları, şanslıysa meyveleri, rastladığı suları içmiş Londraya dek gelmişti. Hastalandığı günden bu yana iki buçuk aydan fazla olmuştu ve Violet neredeyse iki karantina günü atlattığının farkındaydı. Yolda peşine takılan ve onunla oldukça uzun bir süre yola devam eden bir köpek hastalanmayarak sağlamıştı bu bilgiyi. Violet onu çokça sevmiş ve köpek üzerine fazlaca sürünmüştü. Lakin sokaklarda yatmak da açlık da canına tak etmişti. Dün uğradığı birkaç ev onu kapıdan kovmuş her işi yapabileceğini söylediyse de kimse almamıştı. "Yalnızca yatacak yer istiyorum" söylemi "Öyleyse git bir tavernaya orada bol bol yatarsın" azarlaması ile karşılık bulduğunda fikrin cazipliğine kapılacak kadar kendini kaybetmiş haldeydi. Düşünecek bir şeyi yoktu bir ailesi ya da konuşacak kimsesi... Güzel anılar hafızasından silinmeye başlamıştı genç kızın. Yolda dikilen bir adamın yanına yaklaşarak eliyle koluna dokundu.
"Bayım?"
"Evet?"
"Ben taverna arıyorum."
"Taverna... Dark night pearl mü?"
"Evet evet orası..." Violet sarhoş adamın sırıtarak kendisine dönmesi ardından aniden istavroz çıkarması üzerine başını yana yatırarak ona baktı.
"M-mezarlık o-o tarafta" Adam kafası ayık olmasa da şu an karşısında duran cesedin yolunu şaşırdığını var saydı. Ya da ölüm meleği kendisini almaya gelmişti.
"Hayır bayım taverna... Dark night pearl..." Violet kafa salladı.
"Ah evet dümdüz devam et lütfen... Orada alınacak çok can var."
Violet iç geçirerek kafa sallaması ardından yoluna devam etti. Genç kız ne denli zayıflamış olduğunun farkındaydı. Lakin görüntüsünün aşırılığının bilincinde değildi. Veba onu öldürmemiş öldürmekten beter etmişti ve hala tam olarak iyi hissetmiyordu. Bu yüzden de yatarak çalışmak ona çok mantıklı gelmişti. Genç kız ağlanacak haline gülerken bir parça aklını sıyırmış olabileceğini de düşünüyordu.
Ryan üzerindeki ucuz soytarı giysilerinden sonunda kurtulup kendisi olabileceği için oldukça memnundu. Arkasını dönerek başını kaldırıp Dark Night Pearl tabelasına bakarken ellerini kalçasına dayadı. Zengin züppeler içerdeydi lakin genç adam tavernanın en güzel aşüftesinin kendisine unutulmaz zamanlar yaşatmış olduğu gerçeğini ufak bir sır olarak saklayacaktı. Sırıtarak tabelaya bakmaya devam ederken ardından sırtına dokunan bir el ile hızla dönerek elini silaha doğru götürdü ve geri zıplayarak istavroz çıkarttı.
"Bayım." Violet evvela önündeki taş yapıya ardından üzerindeki tabelaya baktı lakin okur yazar değildi. Tanıdığı birkaç harfe baksa da çözemediğinde tabela altında onun gibi yukarı bakan parlak giysili adamın sırtına parmağı ucuyla hafifçe vurdu.
"Tanrım!"Ryan elini saçları arasından geçirip sağa sola baktı. Gecenin karanlığında karşısında pelerinini ve başındaki kukuletası içinde yüz kemiklerine deri yapışmış gibi görünen, iri kahve rengi gözlerinin altı koyu halkalar ile kaplı kireç gibi suratında kurumuş çatlamış geniş ağzı kenarında kırmızı çizgiler olan tuhaf varlığın ne olduğunu idrak etmeye çalıştı ve az önce yaptığı şey yüzünden bir cin ya da şeytanın onunla anlaşma yapmaya geldiğini düşünerek silaha sıkıca tutundu.
"Londra çok dindar" Violet onu gören herkesin istavroz çıkartması üzerine ufak bir nüktede bulunmak istedi.
"Öyleyiz ve ben günahkar lakin çok dindarım." Ryan kafa salladı.
"Burası Dark Night Pearl mü?" Violet yeniden tabelaya baktı.
"Evet." Genç adam arkasına bakarak kafa salladı.
"Tanrıya şükür..." Violet iç geçirdi.
"B-burada ne işin var dahası kimsin!" Ryan geri geri yürüyerek kapı önüne geçti.
Violet başındaki kukuletayı çıkartıp uzun siyah saçlarını önüne aldı ve elindeki çıkını yanına koyarak yanaklarını çimdikledi. "Buraya iş için geldim bayım."
"İş..." Ryanın kaşları kurukafanın saçlarını önüne alması ile havalandı. "Ne tür bir iş"
"A, siz burada yetkili misiniz?"
"Öyleyim!" Genç adam şu an bu kızın, in ya da cinin içeri girmemesi için en yetkili kişiydi.
"Güzel. B-ben iş için geldim bayım. Yatmak konusunda çok iyiyim. "
"Anlamadım ne konusunda iyisin?" Ryan gözlerini kırpıştırdı.
"Yatmak bayım... Burada yatarak iş yapmak niyetindeyim." Violet boğazını temizledi. Utanç vericiydi lakin utanacak durumda değildi.
"Yatarak... iş..." Genç adam açık kalan ağzını eliyle kapattı.
"Evet. Tam olarak öyle. Gülümsememin güzel olduğunu söylerler" Genç kız gülümsedi.
"Ç-çok!" Ryan inanamayan gözlerle kafa salladı.
"Ne gerekiyorsa yaparım. Üstelik." Violet adama yaklaşıp sesini alçalttı. "Bakireyim"
"Tanrı aşkına!" Ryan geriledi. "Geri çekil içeri giremezsin."
"Nasıl?" Genç kız kaş çattı. "Size bir fahişe olmak istediğimi söylüyorum bayım" dedi direterek bu kadar hevesli olup da alınmayacağı son yerdeydi Violet.
"F-f... "Ryan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıdı. "Burada... Dark Night Pearlde" dedi üzerine bastırarak. Ülkenin en güzel en alımlı kadınlarıydı içerdekiler.
"Kesinlikle. Rövanşta bir bakire olacağıma emin olabilirsiniz ve kırıtabilirim çokça..." Violet elini pelerininin bağına attı lakin ardından bağladığı kumral saçlarının bir iki tutamı dışarı çıkmış boynuna değen, kalın kaşlı kısık mavi bakışlı adam başını hızla hayır manasında sallayıp durması için ona işaret ettiğinde durdu. "İ-inanmıyorsanız içeride gösterebilirim... Yatarak... Bir yatak ve birkaç yastık olursa çok daha iyi olur. " Genç kız teoride ne yapacağını biliyordu.
"Tanrım!" Ryan oldukça yüksek sesli kahkahasını daha fazla içinde tutamayarak elini dizine vurdu. Kızın tüm ciddiyeti ile yüzüne baktığını gördüğünde ise boğazını temizleyerek doğrulup kafa salladı. "Pekala bu kadar şaka yeter. Geldiğin yere dön..."
"Şaka yapmıyorum. "
"Bayan?"
"Violet..."
"Pekala Violet. Burada çalışamazsın. Bunun için yeterli değilsin. İlk olarak benimle karşılaştığın için çok şanslısın yoksa " Ryan kızı pataklayarak atacaklarını öngörerek eliyle gitmesi için işaret etti.
"Ne demek yeterli değilim. Afedersiniz lakin buranın sahibi siz misiniz!"
"Hayır."
"Öyleyse çekilin. Yeterli değilmişim... Gereken her şeye sahibim."
Ryan kızın kendisini azarlayarak içeri girmeye çalışması üzerine kolundan tutup elini geri çekti ve irkildi. Kemik tutmak ile aynı hissiyatı vermişti. "Geri dön Violet!"
"Tanrı aşkına! Kalacak yerim yok! Açım,sokaktayım. Bu iş için en uygun adayım. Yaptıkları da bu değil mi? Sokaktan kız toplamak. Buyursunlar ayaklarına geldim." Genç kız delirmiş vaziyette sesini yükselttiğinde adam eliyle ağzını örterek onu duvarın kenarına çekti.
"Bağırmayı kes!" Genç adam Violet isimli kızı bırakıp kaş çattı. "O dediğin yer burası değil. Heves ettiğin şeyin ne olduğunu bildiğinden dahi emin değilim. Şu halinle değil kapıdan girmek kendini yoldaki ayyaşın önüne de atsan kabul görmezsin beni anlıyor musun! " Ryan bakışları iyice donan kıza biraz sert çıkmış olsa da içeride olacaklardan daha yumuşak konuştuğunun farkındaydı. "Violet?"
Violet duyduklarıyla titreyen çenesini sıkarak kafa sallaması ardından derin bir iç çekti. Bitmişti artık tükenmişti... Başka nereden geri çevrilebilirdi ki genç kız. Boğazındaki yumruyu güçlükle yutmaya çalışarak bakışlarını aşağı indirdi ve adamın belinde duran silahı fark ettiğinde düşünmeden çekerek kendisine doğrulttu.
"Hey hey hey!" Ryan etrafına bakarak ellerini açıp hızla yapmaması için salladı. "Violet bırak onu!"
"Ben ölmüyorum bayım! Lakin görünen o ki yaşayamıyorum da sanırım bu konuda kendime biraz yardım etmem gerekiyor " Genç kız derin bir nefes alarak tetiği çekti.
"Hayır! Violet!" Ryan gözlerini sıktı lakin tetik boş attığında reflex olarak kızın eline vurup onu ittirerek düşen silahı yerden aldı. Tanrıya şükür emniyeti kapalıydı.
"Ölmüyorum!" Violet dolan gözleriyle düştüğü yerden kalkmaya çabaladı ve önünde duran çıkını kendisine çekerek sıkıca sarılıp ağlamaya başladı. "Ölemiyorum bile!"
"Dur bakalım manyak!" Ryan öfkelenmişti kızı doğrultup taverna ardında atların bağlı olduğu ahıra götürerek dizgin kayışı ile ellerini ve ayaklarını bağladıktan sonra parmağını salladı. Tanrım... Eli ayağı titremişti genç adamın. Hızla içeri girerek üzerindekileri çıkartıp yevmiyesini aldıktan sonra gerisin geriye ahırlara doğru gidip olduğu yerde oturan kızı çözerek ayağa kaldırdı. Onlara bakan seyise "Ne bakıyorsun" diye çıkışması ardından yerden çıkını aldı. kolundan tuttuğu ve peşinden sürüklediği kız ile birlikte bulundukları yerden ayrılıp az ilerideki tenha sokak arasına girerek onu duvara doğru savurdu. "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun! Gebermeyi seçtiysen bunu diğerlerini karıştırmadan yap! Senin yüzünden başım belaya girecekti. Benden para bekleyen bir ailem var!"
"Özür dilerim... " Violet yüzünü kurulamaya çalışarak doğruldu. "Özür dilerim, sessizce yapacağım. Ailenize iyi bakın bayım..." Genç kız yerdeki çıkını alarak başıyla selam verip yeniden özürlerini sunup karanlık yolda ayak sürümeye başladı.
"Tanrım!" Ryan ağrılar giren başını sıvazlayıp öylece ayak sürüyen kızın ardından bakarken çocukluğunun o çaresizliğini o bitkinliği fark ettiğinde olduğu yere topuğunu sertçe vurdu. "Nereye gidiyorsun!"
"Sessiz bir yerde ölmeye bayım. Kimseye rahatsızlık vermeden." Violet kendince kafa sallayıp ilerlemeye devam etti.
Genç adam ise olduğu yere çökerek yüzünü avuçları arasına alıp kızın ardından bir müddet baktı. "Ben ölmüyorum bayım... Görünen o ki yaşayamıyorum da..." Sesi kulaklarında yeniden yankılandığında göz yumabilmek dönüp gidebilmek için büyük bir çaba sarf ederek ayaklandı ve külçeye dönüşen ayaklarını hareket ettirmeye çalıştı lakin nafileydi. "Hadi Ryan sokakta yüzlerce var..." dedi kendince. Ryan da o yüzlerceden birtanesiydi ve şimdiki durumları da bundan biraz halliceydi lakin Baba Allan onu yiyecek ekmeğinden dahi şüphe duyarken almıştı. "Hayır gördüğün herkesi toplayamazsın!" dedi ısrarla ve ağır ağır uzaklaşan, uzaklaştıkça yok oluyormuş gibi görünen kızın ardından baktı. Genç adam kafasında olabildiğince hızla bahane üretmeye çalışması ardından gözleri irice açıldı aniden ve hızla koşmaya başladı "Violet!"
Violet durup sesin kendisine yaklaşmasını bekledi. Adamsa önünde bir müddet soluklandıktan sonra doğrulup boğazını temizledi.
"Bir iş var!" Ryan çenesini havaya kaldırdı. "Lakin para yok."
"İş var ama para yok..."
"Para yok ama yemek var ve yatak da yok ama yarım ya da çeyrek döşek olabilir." Genç adam sıkıntıyla ensesini tuttu. "Uyumak için döşek"
"Çeyrek yatak ve yemek..." Violet gözlerini kırpıştırdı.
"Aslına bakarsan çeyrek yatak ve kimi zaman yemek var kimi zaman olmayabilirde... Hep olur lakin çok olmayabilir..."
"Ben fazla yemem." Violet kafa salladı.
"Farkettim." Ryan espiri yapmaya çalıştı lakin gülen yalnızca oydu.
"N-ne işi bu?"
"Anneme yardım edeceksin. Çeyrek yatak ve söz vermediğim yemek karşılığında..."
"A-annen..."
"Ve kardeşlerim ve birde babam var. Çamaşır bulaşık temizlik ve diğer şeyler. Anneme yardımcı ol yeter."
Genç kız dudaklarını dişleyerek sağa sola bakındı. "B-benim de çeyrek gücüm var... F-fakat evvelden çok güçlüydüm. Yine olurum ve birde az önce gördün, pek ölebilen biri değilim."
"Güzel..." Ryan yeniden kafa salladı. "Adım Ryan"
"Violet... Zaten biliyorsun."
"Güzel lakin son kez söylüyorum. Hiçbir istekte bulunmayacaksın, verecek hiçbir şeyimiz yok."
"Hiçbir beklentim yok Ryan..."
"Bu hayat ölmeye değmez Violet aksine çıkmaza girip önüne güzellikler sunması için yaşamaya inat edeceksin. "
"Ederim" Genç kız Ryan'ın söylediği üzerine iç geçirerek belli belirsiz tebessüm etti.
Ryan ürkütücü hali ve tuhaf gülümsemesi ile kendisine bakan kıza yüzünü buruşturup başına ne tür bir iş aldığını düşünerek iç geçirdi. "Yatak falan yok bizde... yer bulursak uyuyoruz yalnızca" Genç adam üzerine bastırarak "anladın mı! " dedi.
" Evet... " Violet içinde bir yerlerde yandığını hissettiği kalbinin çarptığını hissettiğinde gözlerini düşürdü.
"Öyleyse GEL BENİMLE!" !"
---
Ve Violetimiz de aramıza katıldı. Aileyletanışma bölümü ve sonrasında belki bir bölüm daha yazabilirim ardından hikayenin gerçek anlamda başlaması için 59 yılına giderek son karşılaşmamız olan Alec ve Isobel katılacak ve Bee ile noktayı koyarak başlayacağım.
Sizi bilmem fakat ben ilk bölümleri yazarken de çok keyif aldım bira üzülüp biraz gülerek devam edeceğiz. Aile tamamlandığında çok daha gülümsetecek. Şarkının çevirisi I was waiting for so long Çok uzun zamandır bekliyordum
For a miracle to come bir mucizenin gerçekleşmesi için
Everyone told me to be strong Herkes bana güçlü olamamı söylemişti
Hold on and don't shed a tear Dik dur ve gözyaşı dökme
Through the darkness and good times Karanlık ve iyi zamanlar üzerinden
I knew I'd make it through Bunu yapaliceğimi biliyordum
And the world thought I'd had it all ve bu dünya bana bunu sunuyordu
But I was waiting for you ama ben yine de seni bekliyordum
Hush now I see a light in the sky Sus. gökyüzünde bir ışık görüyorum şimdi
Oh it's almost blinding me Oh. galiba bana göz kırpıyor
I can't believe I've been touched by an angel with love inanamaıyorum.Aşka bir melek ile dokunuyorum.
Let the rain come down and wash away my tears Bırak yağmur yağsın ve korkularımı götürsün.
Let it fill my soul and drown my tears Bırak da ruhumu doldursun ve korkularımı korkutsun
Let it shatter the walls for a new sun Bırak da duvarları yıksın yeni bir güneş için
A new day has come Yeni bir gün doğdu.
When it was dark now there's light Koyu olduğunda şimdi bir ışık var.
Where there was pain now's there's joy Acı durumumu eğlenceye çevirdim..]
Where there was weakness I found my strength Ezik durumumu sıkılaştırdım iyi yönde.
All in the eyes of a boy Bunların hepsi bir çocuğun gözlerinde
Hush now I see a light in your eyes Sus. Gözünde bir parıltı görüyorum
All in the eyes of a boy Çocuğun..
I can't believe I've been touched by an angel with love [x2] inanamaıyorum.Aşka bir melek ile dokunuyorum.
Hush now Sus şimdi.
A new day has come Yeni bir gün doğdu.
|
0% |