@gizemmgurbuzz
|
Araba durduğunda genç adam perdeyi açarak etrafına bakındı. "Neden durduk Floyd? Yoksa birileri artık gitmemi istemiyor mu? " Charles ki bundan böyle ağabeyinin ona seslendiği gibi Bee olacaktı başını iki yana sallayarak sinir bozukluğu ile güldü. Bir süre daha beklemesi ardından etrafta silah ve çarpışma sesleri duyduğunda ise nefesini tutarak kılıcına davrandı ve karşısındaki adama baktı. "Neler oluyor! "
"Burada kalın majesteleri sizi koruyacağım" Floyd silahını çekerek arabanın kapısını açtı ve aşağı indi. "Majestelerini koruyun! Arabaya yaklaşmalarına izin vermeyin! "
"Sürgün majesteleri... " Asker avazı çıktığı kadar bağıran adamın boğazından kılıcını geçirerek diğerlerine saldırdı.
Bee bu dar alanda kendini müdafaa edemeyeceğini biliyordu genç adam kılıcı sıkıca tutup aşağı atlayarak etrafa bakındı askerlerin çoğunluğu diğerlerine saldırıyor gibiydiler ve etrafta tuhaf haydut görünümlü adamlar vardı Kısa sürede bir suikast girişimi olduğunu fark ettiğinde genç adam aradan sıyrılarak tersi yöne koşmaya başladı buna izin vermeyecekti. Cromwell babasını idam etmiş o pislikte dayanamayan hasta ağabeyi zindanda hayatını kaybetmişti. Kraliyet soyunu tüketemeyeceklerdi. Genç adam yoğun kar altında peşinden koşan askerleri gördüğünde durup kılıcı eline aldı ve var gücüyle savurdu. Onları haklayabilirdi. Evet bunu kesinlikle yapacaktı. Bee geri geri giderken ayağı takılıp yere düştüğünde kılıcı da beraberinde savrulmuş oldu. Karşısındaki ise o daha yeni ayağa kalkmışken hızlı bir darbe ile elindekini karnına vurdu. Acı keskindi. "Bu böyle bitmeyecek! "
"Yanılıyorsunuz majesteleri çoktan bitti" Adam ikinci bir darbeyi savurması ardından yere yığılan sürgün prense baktı.
"Öldürmeyeceksin bırak! " Asker kıvranan prense döndü.
"Ölüm emri verildi! "
"Bizim elimizden değil! Kendi ölecek "
Bee hayal meyal başında duyduklarından sonra gözlerini yukarı dikti. Bitmişti... Her şey bitmişti. Belki de böylesi çok daha iyiydi...
---
Genç adam kollarındaki ağrı ile gözlerini yeniden açtığında iki kişi onu kar üzerinde sürüklemekteydi. Etrafta sık ağaçlar olduğunu hayal meyal seçebiliyor olsa da acısı görüşünü engelliyordu.
" Buraya bırakalım işini hayvanlar halleder! "
"Bırak çabuk... Daha fazla ileri gidersek çıkamayız. Burası lanetli"
Genç adam karın üzerine bırakıldığında koşarak uzaklaşan ikiliye ardından yağan yoğun kara ve üzerine geliyormuş gibi görünen ağaçlara baktı. Kendini kaybetmek üzereydi elini karnı üzerine götürerek havaya kaldırdı ve kendi kanını gördüğünde başını geriye attı. Sürgün hikayesi derin bir komplo ile örtbas edilecekti. Bunu tahmin etmesi gerekirdi. Cromwell... O adiye verilecek en büyük ceza ölmemek olurdu lakin nasıl başaracağını bilmiyordu. Donan yanağı üzerine başını kaldırıp beyaz örtüyle kapanmış zemine baktı ve o an aklına tek gelen şeyi yaptı. Alabildiği kadar kar alarak yarası üzerine inleyerek bastırdı. Şansı varsa kanamayı bir parça engelleyebilirdi.
---
"Majesteleri... Majesteleri iyi misiniz?" Baş yaver ürkek bir ifadeyle kralın omzuna dokundu. Uyuyor lakin korkunç bir halde titriyordu. " Hekim! Derhal bir hekim çağırın bakmayın suratıma! "
"Gürültü yapma Ryan! " Genç adam gözlerini açıp tavana ardından üzerinde yattığı yatağa ve odaya baktı. Korkunç kabuslarından biriydi. Güçlükle yutkunarak titreyen eliyle üzerindeki örtüyü çekip doğruldu.
"Hekim derhal gelecek lütfen kalkmayın"
"Git başımdan Miles. Hekime ihtiyacım yok! " Bee doğrulup sakinleşmeyi bekledikten sonra cibinlikli yatağın perdesini sıyırarak odaya baktı. O perde sıyrıldığında görmeyi umduğu hiçbir şey karşısında yoktu. "Ne ironi ama... "
Miles kralın boş boş etrafına bakınması üzerine ne yapsa bilemedi. Bunca zaman yaşadıkları nasıl ve ne şekilde hayatta kaldığı muammaydı. Bahsetmiyordu lakin gizliden gizliye büyük bir titizlikle arattığı insanlar ile bir ilgisi vardı şüphesiz. "Majesteleri... "
"Bana duymak istediklerimi söyleyecek misin Miles! " Bee geniş odadaki varaklara dizili uşaklara kenarda ellerinde tabaklarla bekleyen hizmetli kızlara baktı. "Oturup yiyin onları! Ziyan edeceksiniz" Genç adam kızların hareketsizce yüzüne bakmalarına karşın "ne duruyorsunuz! " Diye söylendi. Çıkın dışarı dikilmeyin başımda. Sanki istediğim neyse alamayacakmışım gibi! Miles bana haberleri ver"
"Majesteleri arayışımız de-"
"Ben kralım! Kral! Bir avuç insanı bulamıyorsunuz! "
"Majesteleri çok dikkatli hareket etmemiz gerektiğini söylediniz bugün her yere haber salsak çok da-"
Bee elini kaldırıp adamı durdurarak cama doğru yürüdü. Neredelerdi... Ne yapıyorlardı. Her şeylerini almıştı. Genç adam ellerindeki ile kaçıp gideceklerinden korkmuştu. Ki ellerinde hiçbirşey olmasa da görünen o ki yeniden saklanmışlardı. Titreyen çenesini zapt etmeye çalışarak güçlükle yutkundu. Onlara umut veremezdi. McKenzienin yazdıklarına inanacağından dahi şüpheliydi ve ortaya çıktığında yeniden sürülmeyeceğinin, daha kötüsü idam edilmeyeceğinin de bir garantisi yoktu. Ne olursa olsun onları tehlikeye atamazdı. McKenzie ve güvendikleri bir takım soyluların ve şaşırmış olsa da parlamenterlerden de bir kısmının desteği ile kendini kabul ettirmeyi başarmıştı elbet sonuçları vardı Meşruti monarşiyi kabul etmek zorundaydı. Öylede olmuştu. Püritenler ile el sıkışmış hem soylu kraliyet ailesinin devamı için hem halkı için orta yolu bularak iç savaşa bir son vermişti. Herkesin iyiliği için... "Bu odaya onları bulmadan girersen başını alırım Miles! "
"Emriniz başım üstüne! " Miles hızla dışarı çıktı. Şimdi dehşet saçma sırası ondaydı. Adam daha merdivenlere ulaşmadan karşısındaki askerin eğilip kulağına arananların bulunduğunu ve yolda olduklarını haber vermesiyle hızla geri koştu.
Bee kapı çalınıp Miles yeniden içeri girdiğinde hemen yanındaki vazoya elini attı ve adamın selam verip hızla doğruluşunu izledi. "Sana karşıma çıkma dedim"
"Çıkmam gerekiyordu kral hazretleri. Bulduk efendim. Yoldalar.. " Adam kralın gözlerinin irice açılıp öylece kalmasına karşın sağ sola bakındı. "Majesteleri... " Bir deli kralları eksikti...
"Ne duruyorsun be adam! Git ve her şeyi hazır et gerekirse tüm sarayı ayağa kaldır tek bir eksik istemiyorum!" Bee hızla kenardaki pantolonu çekti.
"Majesteleri haber vereyim yenileri getirsinler. "
"Giyinemeyecek kadar aptal mısın Miles! Çık dışarı "
" Tanrım bizi koru! "
--- "Ryan... Max... Burada mısınız? " Daisy tek bindirildiği arabadan diğerlerinin yanına alınmış gibiydi. Elleri bağlanmıştı yüzleri hala örtülüydü.
"Daisy! " Ryan ayağıyla kıza dokundu buradayız.
"A-a-annem b-babam! " Leonard omzunu ağabeyine sürterek çuvaldan kurtulmaya çalıştı.
"Bana onların öndeki arabada olduğunu söylediler. Çok bağırdığım için seslerini duymama izin verdiler iyiler. Bağırmam hepimizi tehlikeye atarmış"
"Bizi nereye götürüyorlar? " Violet yanında hissettiği kıza dayandı.
"Bilmiyorum Violet sabaha orada olacakmışız. "
"O ş-şerefsiz yaptı! Kendi k-k-kıçını ku-ku-kurtarmak için A-aleci hepimizi s-sattı" Leonard birbirine bağlı ayaklarını arabanın tabanına vurdu.
"Kurban edilmeye biraz fazla konforlu gitmiyor muyuz? " Violet yerinde yaylandı. Biraz tuhaftı. Hayır birazdan çok daha fazla tuhaftı.
"Biz kaliteli mahkumlarız. " Ryan ayağıyla karşısında olduğunu bildiği Violete dokundu. "Tadını çıkartın... "
--- Ertesi Sabah
Londra Saray
Bee ellerini ovuşturarak terzilerin uğraş verdiği giysileri seçerken yaptığı her şeyin çılgınlık olduğunun farkındaydı. Bu gece ses getirecekti. Şüphesiz öyle olacaktı ki Londraya toplanan avamlar ve sosyete hep birlikte devasa bir baloya katılacaktılar. Kralın dönüşü... Kapı çalınıp uşaklar ve Miles içeri girdiğinde derin bir nefes alarak onlardan yana baktı.
"Majesteleri geldiler"
"Güzel... " Bee başındaki tacı yokladı. "Bu küçük çok daha büyüğünü getirin"
"E-emredersiniz! "
"Gidelim... " genç adam koşar adım koridora çıkarak taht odasına doğru ilerledi ve bunun için epey bir yol katetmesi gerekti. Birçok şeyi unutmuştu ve dahası hala bir yabancı gibi hissediyordu. Kendi evinde... "Arka bahçe ne durumda Miles? "
"Hazırlandı Majesteleri"
"Ya odalar? "
"Hazır efendim. Bir koridor isteğiniz üzere kapatıldı. "
"Güzel"
"McKenzieden haber var mı? "
"Majesteleri... "
"Ne var Miles! " Bee durup adama baktı.
"Lord McKenzie Leydi Fletcherın katılamayacağını bildirmiş. Lachlan beyinden haklı bir özür talep etmekte imiş dahası isteğiniz üzere leydinin rahatsız olmayacağından emin dahi olsa tüm bu yaşananların iki beylik arasındaki kan davasını bitirmediğini de yazmış. Bana kalırsa alelade bir iskoç beyi olduğunu unutmuş boyundan büyük şeylere cüret ediyor gibi."
Bee omuzlarını çevirerek kaş çattı "Gillian alelade bir İskoç beyi değil. Benim İskoçya'daki dükümdür. Aramızdaki muhabbet kimseyi ilgilendirmez. Bu konu ile daha sonra ilgileneceğim. " Genç adam iç geçirdi. Alecinde Gillianında onurunu koruyacaktı lakin inatçı adam kan davasının bitmediğini söylemişti. Isobeli tutarak Douglasa ulaşabileceğini düşünüyordu. Ona göre bir iskoç namusu için canını hiçe saymalıydı lakin hiç sanmıyordu. Görünen o ki bu mesele uzayacaktı. Hal böyleyken ve Bee ne Alec'i ne Gillianı kaybetmeyi göze alamazken önemli olan tek şey Isobelin rahatıydı. Genç adam uzun bir yürüyüş ardından kabul odasına ulaştığında devasa kolonlar arasından geçerek tahta oturdu ve pelerinini yaydı. Sonra kalkıp pozisyon değiştirerek tekrar oturdu. Peşlerinden içeri doluşan uşak hizmetkarlar ve askerlerin gözündeki tuhaf bakışları fark ettiğinde boğazını temizleyerek sırtını dikleştirdi. "Buraya gel Miles"
"Evet majesteleri"
"Yeterince kral gibi görünüyor muyum?" Bee adamın şaşkın suratına baktı. Gözlerinden onu bir aptal gibi gördüğü okunuyordu lakin bunu söylemeye cesaret edemezdi.
"Oturuyorsunuz majesteleri" Miles yutkunarak yüzüne bakan genç krala doğru eğildi. "Daha rahat oturun kollarınızı dayayın ve bacaklarınızı hafif açın"
"Bu iyi fikir." Bee adamın dediğini yaptı. Açıkçası kral olmak için eğitilen ağabeyiydi. O üçüncü nesildi ve baş dukalık vazifesiydi. Bu yüzden her daim daha rahat ve gevşek tutulan taraf olmuştu. Heyecandan bir oturup bir kalkarken sonunda büyük oymalı kapı ardında kadar açıldığında ve içeri Başları ve elleri çözülü halde Bayan Rose ve bay Allan arkasından da elleri arkadan bağlı kafalarında çuvallar ile gelen diğerlerine baktı. "Miles!"
"E-evet majesteleri."
"Neden bu haldeler." Bee nefesini tutarak önüne gelen ve yere kadar reverans yapan Bay ve bayan Evansa baktı.
"Siz emrettiniz majesteleri"
"O... O hemen bulunacaklarını düşündüğüm içindi. Bir ay sonra değil!" Bee kendisine bir vakitler yapılan ölüm şakasına karşılık vermek istemişti. Elbet bundan bay ve bayan Ewans ayrı tutulmuştu yaşlarından dolayı onlar arabaya bindikleri an haberdar edilmiştiler. Dişleri arasından sert bir nefes vererek sessizce kendisine bakan Rose anneye gülümsedi lakin kadının bitkin görüntüsü karşısında bakışlarını kaçırdı. "Çözün"
Daisy elleri çözüldüğünde bileklerini ovalayarak kafasındaki çuval gibi şeyin çekilmesini bekledi. Karşısındaki manzara ise beklediği türden değildi. Genç kız bir adım öne çıkarak gözlerini sıkıp yeniden açtı Karşısında duran adam Millerdı. Genç kız yüzü açılıp kendisi gibi donup kalan diğerlerine ardından devasa odaya dev ağaçları andıran kolonlara tavandaki tuhaf resimlere baktı. "Sen?"
"Bee?" Ryan babasının elini hızla karnına vurmasıyla nefesini tuttu.
Leonard adam ile bakışırken karşılığında tuhaf bir göz kırpış aldığında elleri önünde gülümseyen annesine ve etrafa baktı.
Violetin ilk tepkisi öksürmek olmuştu. Karşısında parlak kırmızı pelerini başında koca tacı ile oturan adam onun tanıdığı bay Miller dan başkası değildi. Peki bu adam bay Miller değilse kimdi?"
"Tanrım..." Alec kendini ilk toparlayan olmuştu. Elbet buranın Kraliyet sarayı ve karşısında oturabilecek adamın her ne kadar tanıdık olsa da kral olabileceğinin farkındalığıyla dizi üzerine çöktü.
Daisy başta alec ve peşinden diğer herkesin dizi üzerine çökmesi ile kalkıp kendisine doğru gelen adama tepkisizce bakmaya devam etti az sonra Violetin elinden tutarak onu yere oturtması ile başını yukarı kaldırdı.
"Kral ikinci Charles huzurundasınız." Miles boğazını temizledi.
"Ayağa kalkın." Bee tükenmiş görünen adam ve kadınların yüzüne gözlerini düşürerek baktı ve gözleri Daisy ile buluştuğunda "ailem" dedi. Genç adam sonunda kavuştuğu ailesini eğilip selamladığında odadaki herkes dizleri üzerine çöktüler.
"Burada neler oluyor!" Ryan doğrulurken adama fısıldadı.
Genç adam Rose anneyi kaldırması ardından gülümseyerek Daisy'e baktı. "Şaka..."
"Ş-ş-şaka..." Leonard gözlerini irice açtı.
"Size bir karşılığı olacak demiştim. Sarılmayacak mıyız?"
Daisy gözleri dolmuş olsa da öfkeliydi ve Bee bu bakışları çok iyi tanıyordu. "Çıkın dışarı bizi yalnız bırakın!" dedi odadakilere el ederken hepsi çıktığında ise "Ş-şakaydı leydim" diye yineledi.
Daisy elinin ayasını adamın suratına yerleştirdi lakin annesinin onu tutup çekerek özürlerini sunmasıyla nefesini kontrol altına almaya çalıştı.
"Hayır hayır... Bunu hak ettim." Genç adam kafa salladı.
"Sen... Kral..." Ryan etrafı kontrol edip put gibi dikilen birkaç asker dışında kimsenin kalmadığını gördüğünde boğazından taşan gülme sesini bastıramadı.
"Ryan... Kafanı seviyorsan kendine gel" Alec gülümsemeye çalıştı.
"A, sen ciddisin" Ryan doğruldu.
"Biliyorum konuşacak çok şeyimiz var." Bee Allandan yana döndü. "Çok çok fazla şey."
"Majesteleri." Allan başını hafifçe eğdi.
"Benim Bee... Allan baba size yaşattıklarım için beni bağışlayın." Genç adam güçlükle yutkundu. "Leonard... Ne düşündüğünü biliyorum lakin böyle olmalıydı anlıyor musun? Başıma ne geleceğini bilmiyorken sizi de beraberimde sürükleyemezdim."
"İşler yolunda gitmiş gibi." Violet Hala şokta olan Daisynin kolunu sıvazlayarak gülümsedi.
"Hepimiz için Vivi. Hepimiz için"
"Tanrım..." Ryan öne atılıp adamı kucakladı. "Bu demek oluyor ki..."
"İngiltere'nin V-kont Allan, V-kontes Rose."
"Andrew ve Jane... " Violet düzeltti.
"İngiltere'nin , V-kont Andrew v-kontes Jane... Kraliyet baş dükü Leonard Welington kız kardeşi Leydi Wellington, Leydi Wellborn, Lord Evans ki geleceğin V-kontu olacak ve Lachlan Beyi lord Alec Fletcher ile" Gülümseyerek Daisye baktı. "Ailem ile tanışması gerekiyor. B-bu akşamki baloda."
"V-v ne dedi o?" Ryan tek gözünü kıstı.
"V-kont.." Violet elini ağzına kapatarak kıkırdadı.
"Majesteleri..." Alec etrafa bakındı. "Isobel..."
"Miles!" Bee bağırdı. "Ailemi odalarına götür lütfen ne diliyorlarsa yerine getir."
"Emredersiniz kral hazretleri."
"Lord Fletcher sizinle konuşacağım bazı mevzular var."
Alec başıyla selam vererek ellerini önünde bir etti.
Daisy ailesi yeniden selama dururken Violetin kendisini çekelemesi ile eğilip önden giden uşak ve hizmetlilerin peşine takıldı. Yaşadığı şokun tarifi mümkün değildi genç kız kendisini o arabanın içinde rüyada varsayıyordu. Bunun mantıklı bir yanı yoktu. kapıdan çıkmadan önce yeniden arkasına baktı ve tek omzundan sallanan kırmızı pelerini içindeki beyaz altın iplikli giysileri ile elleri ardında Alec ile konuşan adama baktı. Gözleri buluştuğunda ve o tanıdık selamı aldığında ise önüne dönüp hala acımakta olan elini ovaladı. Devasa bir koridordan geçip merdivenleri çıkarak başka bir koridora girdiler süslü perdeler tanımlayamadığı pek çok eşya tablo... Büyük camlar... Daisy ağabeyinin eline yapışmış vaziyette sağda soldakilere kendilerini selamlayan aynı giyinmiş beyaz peruklu adamlar ve kadınlar arasından geçerek tek başına asla yönünü bulamayacağı bambaşka bir koridora çevirdi. Ailesi isimleri tek tek söylenerek lakin yeni ve farklı halleriyle kendilerine gösterilen odalara alındılar. Genç kız kendisi kadar şaşkın görünen Maxin "Ekselansları bu oda size ait." diyen adama dönmesiyle ağabeyinin elini sıktı. "Beni bırakma Max. Bir kabusa dönüşmesine az kalmış gibi."
"Öyleyse uyanırız." Leonard gülümseyerek kız kardeşinin elini bıraktı ve koridorun sonundaki odaya girene dek bekledi.
"Uyanacak mıyız?" Daisy hayatında gördüğü en büyük kapı önünde çift taraflı açılırken devasa odaya ve karşısında dikilen elbise hizmetliler ve küvete başını iki yana sallayarak baktı.
"Leydim Bir şey mi istediniz."
"H-hayır b-ben"
"Önce yemek mi yersiniz yoksa banyo mu tercih edersiniz. Yoksa uzanmak ve biraz masaj mı istersiniz."
Daisy ağır adımlarla gözleri önünde duran hayallerinin ötesindeki kabarık elbiseye doğru ilerledi. "Kafama bir şeyle vur."
"Anlamadım leydim"
"Beni uyandır hemen!"
"Ah..." Kız derhal tepsiyi ve kepçeyi eline alıp leydinin kulağı yakınında çalmaya başladı.
"Tanrım! Gerçek!" Daisy geri kaçtı.
"Hepsi gerçek leydim ve Majesteleri istediğiniz herşeyi daha da gerçek kılmamız için bizi görevlendirdi."
---
Balo salonu ağzına dek dolup taşmışken şüphesiz içerideki herkes Kral II Charles ve hemen yanında duran diğerlerine bakmaktaydı. Bir süre sonra içeri giren uzun boylu iri mavi gözlü lord ve kolundaki gizemli leydiye bakmaktaydılar. Üzerinde açık pembe ipekli bir elbise elbisenin uzun kuyruğunda yüzlerce gül işi bulunmaktaydı. Güzel leydi odada süzülürken Kralın dikkatini derhal çekmiş olacaktı ki yerinden fırlayıp elini ona uzatışına şaşkınlıkla baktılar.
"Leydim... Yarım kalan bir dansımız vardı." Bee kibar bir reverans ile elini uzattı.
Daisy ağabeyinin eğilerek karşılık vermesi üzerine dizlerini kırarak eğilip bunca kalabalığın içinde elini tutup öpen adama ardından Rengarenk elbiseler ile dikilen diğer insanlara bakarak nereye gittiklerini bilmeksizin onun peşinden yürüdü.
Bee göz hizasında dikilen Miles'a baş işareti vererek açılan Piste Daisyi çekti. "Bunu bir şenlik olarak düşünebilecek misiniz leydim"
"Sen nasıl?" Daisy boğazını temizleyerek selam verdi. "Siz?"
"Merak ediyorum da eş arayışınız devam ediyor mu öyleyse kendimi takdim etmeliyim... Britanya kralı ikinci Charles. Onur duydum. " Genç adam kızın elini yeniden öperek gülümsedi. Umarım bunu yaptığım için babanız tarafından vurulmam."
"Elbisemi mahvettin"
"Özür dilerim Daisy... Bu uğurda ölüp gitsem dahi ardımdan şenliklere katılmanı istemeyecek kadar büyüledin beni."
"Onca zaman... Kraldın...Sen... "
"Ben ona ölü prens derdim." Bee sırıttı. "Onca zaman bendim Daisy tıpkı şu an olduğu gibi."
"Çok acı çektim" Daisy bakışlarını kaçırdı. "İnanamıyorum... hala."
"Haftalardır sizi arıyorum. Ne kadar korktuğumu bilemezsin. Bana bir cevap verecek misin?"
"Şakan komik değildi" Genç kız kaş çattı."
"A sizinkiler çok keyifliydi leydim..."
Daisy kıkırdadı. "Öyleydi..." Genç kız kendi etrafında dönerek yeniden dans eşine tutundu. "Bize bakıyorlar."
"Buna alışman gerekiyor leydim" Genç adam geri çekilerek selam verdi.
"Neye alışmalıyım." Daisy adamın kendisine elini uzatarak gözlerinin içine bakması üzerine nefesini tuttu.
"Gel Benimle Daisy. Benimle gel ve kraliçem ol. " Bee dolu gözlerle kafa salladı. "Geri kalan her şeyi arka bahçede otururken açıklayacağım."
Daisy dudaklarını birbirine bastırıp adamın uzattığı beyaz eldivenli ele kendininkini yerleştirerek hızla kafa salladı. "O sabah yalnızca Bee olsaydın da sana gelecektim"
"Hayır bunu yaptığım için beni vuramazlar." Genç adam Daisyi kendine çekerek dudaklarını birleştirdi. Salonun kulağında yankılanan uğultusu ve diğer hiçbir şey şu dakika umurunda değildi.
"Nerede benim Silahım!" Andrew refleks olarak belini yoklamaya koyuldu.
"Hayır tatlım bunu yapmayacağız" Jane kocasının koluna asıldı.
"Pekala... Onu kuytuda kıstırıp camdan sallandıracağım" Ryan çenesini sıvazladı.
"E-e-eskrim k-k-kılıcını gırtlağından i-i-içeri s-s-okacağım!" Leonard zorla gülümsedi.
Ryan kolunda hissettiği baskı ile başını eğip karşısında mavi saten kendisi gibi göze çarpmayan Violete baktı.
"Peki şimdi biz ne yapacağız Ryan?" Violet delice atan kalbi üzerine elini koyarak gülümsedi.
"Ne istersek onu leydi Welbourn artık her şey bizim... Gecenin " Ryan yanından geçen uşaktan iki kadeh çekip aldı. "tadını çıkaracağız."
"Leydi Welbourn? Gecenin tadını çıkaracağız..." Violet kadehi alarak gülümsemeye çalıştı.
"Evet... Şimdi izninle biraz etrafa bakınacağım." Ryan Alecin koluna vurdu. "Hadi Lord Fletcher. Öyle görünüyor ki bunu kutlamalıyız"
Violet hafifçe geri çekilerek elindekini kafasına dikti. Ryan iki adım atıp yeniden kendisine döndüğünde ise kadehi sıkıca kavradı.
"Onu öylece içemezsin. Üzerine döküldü." Ryan cebindeki mendili kıza uzattı. "Ve üzerindeki buranın modasından biraz farklı."
"Ya... Öyle mi..." Violet bakışlarını diğer leydiler üzerinde gezdirdi.
"Dans etmek istiyorsan annemden biraz tavsiye almalısın." Ryan kıza göz kırptı.
"Evet... Zaten öncesinde tüm gün yaptığımız buydu." Violet eliyle pek keyifli görünen adama salonu gösterip Rose Annenin yanına ilerledi. Bir şeyler farklılaşacak sanmıştı... Onlar içinde...
---
"Tanrım şunlara bak! Duyumlarıma göre Kral Charles onlar sayesinde kurtulmuş."
"Sosyeteye bir bu GÖRGÜSÜZLER eksikti..."
---
Son
23.05.2024
----
Eveeetttt Bittik. Daha önce çok defa Külkedisi masalı yazmak istediğimi söylemiştim. Bu şekilde kendime göre uyarladım. Mükemmel sonlar benden çıkmaz fakat biraz şaşırmış olmanızı umuyorum. En başında kurgu tarihi seçerken İngilterenin bu en olaylı dönemini baz aldım. Bu bir kurgu olduğu için elbet kendime göre uyarladığım kısımlar oldu. Ama ana hatlarıyla iç savaşın başlaması ailenin toplanması... Bu sırada 1. Charlesın idamı oğlu Jhonun ölümü, Cromwellin ölümü ve bizim en son bölümde öğrendiğimiz şekliyle 2. Charlesın sürgünden dönerek püritenler ile katolikler arasında bir orta yol bularak krallığını kabul ettirişi. Normalde sürgün ediliyor ama ben kurguya bu şekilde dahil ettim kendisini. En dipten en uca uzun bir sıçrayış yaptık. Tabii ki her ne kadar kurgu olsa da krallar halktan insanlarla evlenemez o yüzden de Joselyn ve Charlesın hikayesinden önce ikilinin anne babasını yazmış bulundum. Masallarda bile Pamuk prenses de Cindrella da Aurora da, Rapunzel de gerçekte birer prensesler. Ya da soylu kesimdenler.
Yeni bir seriye başlamak oldukça zorluydu Sonunda kapağı attık umarım beğenmişsinizdir. Çoğunlukla sessiz kaldığınızdan tedirgin olarak yazdım. Okuyup yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler.
Bir sonraki hikayemiz "Diğer Yanım" ile ailemiz sosyeteye girip yeni düzene alışmaya çalışırken Ryan ve Violetin başından geçenlere yer vereceğim.
Sizi Seviyorum
|
0% |