Yeni Üyelik
7.
Bölüm

2. Bölüm

@gizemmgurbuzz

1 Hafta Sonra


Mathew ön bahçeye bakan geniş salondaki çay masasında yazmaya çalıştığı yeni sayfalar ile boğuşurken Victor'un salona girip ona yaklaşması üzerine yeni bir kağıt çekip yazdıkları üzerine koyarak örttü. Açıkçası okusun istemezdi. Bu sayfalar onun ruhunu, kimseye anlatamadıklarını döktüğü gizli bir sandık gibiydi.


"Tünaydın ağabey. Bakıyorum hala işler ile meşgulsün."


"Öyle görünüyor."


"Sıkıcı görünüyor..." Victor elini sarı saçları arasından geçirip sırıttı.


"Bir yere mi gidiyorsun Victor?"


"Cullomton'a gideceğim. Saygıdeğer Baron Fletcher ile görüşmemiz gereken bir takım hususlar mevcut. Sonrasında ise geçen gün gelen Andrew Evans'ın evine gidip yeni kahyamızı orada bulup bulamayacağımızı kontrol edeceğim. " Victor açıkçası adamın bahsettiği Elizabeth adındaki kadını alıp buraya getirecekti. Lakin Mathewin bunu bilmesine şu an için gerek yoktu. Bileceği zaman yüzünde oluşacak olan yüz ifadesini eğlenceli bulabileceğini düşünmekteydi. Açıkçası ne olduğu dahi belli olmayan o adamdan yine ne olduğunu tam olarak bilmediği bir kadını kahyalığa oturtmak mantıklı değildi lakin Mathew kısa sürede belki iki gün içinde onu kovalayacağından pek sorun değildi.


"Ne zamandır yeni bir kahyamız var?" Mathew kardeşinin umursamaz tavrı ile omuz silkişine karşın önüne baktı. "Doğrusu pek de ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. "


"Yanılıyorsunuz Lord Wellington. Kale küflenmeye yüz tuttu ve kaçırıp gönderdikleriniz sayesinde tüm iş üzerime yıkıldı. İhtiyacımız yok derken kastettiğiniz benim varlığım bilincindeyim. Ya da belki de beni de Londraya geri kaçırmak niyetindesiniz..." Victor göz devirdi.


"Seni bir yere göndermeye çalıştığım yok kardeşim. Eğer isteseydim ima etmez emrederdim." Mathew sakin bir ifade ile Victorun yüzüne baktı lakin kendisine çatılan kaşlar sıkıp gevşetilen çene kemikleri ile karşılaştığında onu yumuşatmak adına güldü. "Alınma... Sen olmasan ben ne yapardım. Bu arada... Lord Fletcher'a bizzat söylemek istediğim şeyler olduğundan seninle geleceğim. "


"Güzel... Ben düzeltmeye çalıştıkça sen batırmak niyetindesin anlaşılan...Ömrüm boyunca peşini toplamayacağım." Genç adam kaş çatmaya devam ederek odadan çıktı. İmaları altındaki gerçeklik payını bilmese belki gülümseyebilirdi lakin Mathew kesinlikle ayak işlerini ona yaptırmaktan haz alıyordu. Elisabeth adı kesinlikle bir müddet ortadan kaybolmasına neden olacaktı.


---


Nal sesleri duyulduğu vakit Lisa başını kaldırıp camdan yana baktı. Ufaklıklar cama koşturarak kıkırdaşmaya ve aralarında fısıldaşmaya başladıklarında Lisa dudak bükerek onların fırfırlı elbiseletinin kurdelelerini inceledi. "Çok ayıp gözetlemeyin! "


"Bayan Elizabeth! Sanırım seni almaya bir prens geldi" Clarissa sarı buklelerini eline doladı.


"Çok güzel arabalar... Yeni boyanmış ve atların kıyafetleti var. Armaları bile"


"Ya uşaklar"


"Kızlar! "


Lisa dilini şaklatıp ayağa kalkarak cama foğru yürüdü. İki araba bahçe önünde durmuş birkaç asker atları üzerindeydi. Genç kız göz ucutla beyaz peruklu uşakların üzerindeki mavi tuniklere ve armalı pelerinlerine baktı. Demek bir kontun herşeyi merasim ileydi. Lisa astığı suratını toplamaya çabalayarak yeniden kızlara baktı. "Hadi sarılma vakti.


" O prens ile evlenecek misin Lisa? "


"Hayır o bir prens değil ve ben de o raya kahya olarak gidiyorum yani bir çalışanım. "


"Ama sen çok güzelsin... Prens mutlaka sana aşık olacak"


"Siz aşkı nereden biliyorsunuz bakayım ? Ne kadar ayıp! "


"Bay Andrew bayan Porter'a aşık. "


Lisa başını iki yana sallayarak kızlara sarıldı ve Melanie odaya girdiği vakit dolan gözlerine engel olamadı. Genç kız yavaşça ayaklanıp bir süre arkadaşının tatlı tatlı yüzünden sallanan buklelerine iri yeşil gözlerine vakması ardından bir adım attığında Melanie olayı dramatize ederek koşup boynuna atıldı. "Korkma Lisa... Herşey güzel olacak. "


"Kazıklı Voyvoda beni birine saplayana dek" Lisa geri çekilip gözlerini sildi.


"Aşağıdaki adam kont mu bilmem lakin çok yakışıklı... Ah bir uşaksa mutlaka onunla tanışmalısın Lisa"


"Siz aklınızı birileri ile tanışmak ile bozdunuz sanıyorum"


"Bu bizim de hakkımız... " Melanie iç geçirdi.


"Gereksiz kitapları fazla okuyorsun Melanie! Bunun yerine biraz tarih ve felsefe okumanı öneriyorum.”


"Dünya katı bir mürebbiyeden arınacak " Melanie kıkırdadı lakin kapı tıklatıldığında hepsi merakla o yöne baktılar. Bayan Porter tedirgin bir ifade ile kapıyı açtığında Lisa elletini önünde birleştirdi.


"Sevgili Lisa... Lord Victor Wellington buradalar. Sanırım vakit geldi. Uşaklar sandığını yüklemek için harekete geçtiler. Bay Evans'ın kasabadan aldığı iki yeni takımı en üste koyduk ve eldivenlerin yeşil kesenin içinde. "


"Minnettarım Bayan Porter. " Lisa gözlerini kırpıştırdı. Ardından kadına reverans yaparak merdivenlere yöneldi. Genç kız girişte Andew ile karşılaştığında bir müddet sağa sola bakınıp titreyen çenesine eliyle bastırdı.


"Lisa... "


"Bay Evans? "


"Bu oldukça duygusal bir ana benziyor." Victor misafir odasından çıkarak eski lakin oldukça bakımlı evi incelemeye devam etti. Bakışları önündeki ağlamaklı kadının iri mavi gözlerine takıldığında ise belli belirsiz tebessüm etti. Orta boylu kumral köşeli yüz yapısıyla karakteristik duruşa sahip bir genç kadındı. Yaşınınonun kadar olduğunu Evans denen adamdan işitmişti. Giydiği kötü dikimli demode giysiler içinde tam bir mürebbiye havası taşımaktaydı.


"Lordum" Lisa akan birkaç damlayı gizlemek için başı önünde yerlere kadar dizlerini kırdı.


"Bayan Elisabeth Evans? " Victor karşılaştığı becerikli kraliyet selamı karşısında tebessüm etti. "Sizi bekliyor olacağız. Tanışma faslı ve gereken diğer şeyleri sonraya bırakalım"


"Nasıl isterseniz" Lisa adamın başındaki şapkaya üzerindeki bordo pelerin içine giydiği aynı bordodan tuniğe altındaki krem rengi pantolon ve kalın çizmelerine baktı. Elindeki baston vari sopa deri eldivenleri ile soyluluğu temsil ediyordu. Açık renkli kaşları ve yanaklarına uzanmış favorilerinden sarışın bir adam olduğu aşikardı. Uzun yüzü düz bir burnu ince kırmızı dudakları vardı. Genç kız yeniden selam verirken Lordun fazla konuşmaksızın dışarı çıkması üzerine Andrewe baktı. "Voyvoda bu mu? " Lisa kapı dışından duyduğu kahkaha ile bayan Pırter ile aynı anda elini ağzına kapatırken Andrew sıkıntı ile inledi.


"Duydu... Tanrım duydu! "


"Lisa! " Jane dudaklarını kemirdi. Dilini törpülemek zorundasın"


"Ya da söküp atmak" Melanie de gülerek aşağı indi.


"Özür dilerim. Birdaha olmayacak! " Lisa mahçubiyetle Andrewe doğru gidip koluna dokundu. "Sizi mahçup etmeyeceğim"


"Kendine iyi bak çocuk... " Andrew iç geçirdi. Lisanın tutmakta zorlandığı çenesi onun bu fırsatı tepmesine neden olabilirdi lakin Voyvodanın kalesine girmek meselenin önemli parçasıydı.


"Sizde öyle" Lisa iç geçirdi. Ardından ağlamamak için ikiliye baktı. "Umarım düğün kartınızı yazarken beni unutmazsınız"


Jane boğazını temizleyerek şaşkınlıkla kendisine bakan Andrewi görmezden gelmeye çalıştı. "Bir Lordu kapıda bekletemryiz öyle değil mi? Bubüyük bir saygısızlık"


Genç kız Andrewin konudan uzaklaşıp hayranlıkla kadına bakışına karşın gülümseyerek pelerinini başından geçirip başlığını oturttuktan sonra eldivenlerini de taktı. "Yine görüşmek üzere" Lisa açıkçası az evvelki gafın ardından Wellingtonda çok uzun bir ömrü olmayacağını var saymaktaydı. Genç kız kapıdan çıkıp tedirgin bir halde arabalara baktı ve uşağın kapısında dikildiğine doğru aynı tedirginlik ile yürüdü. Eski sandığı cilalanmış olsa da arabada sırıtıyordu. Kaşlarını kaldırarak nefesini tutup açılan kapıdan uşak yardımı ile işeri girerek güzel anılarına ve bu konuma gelmesine vesile olan Bay Ewansa dolu gözler ile gülümseyip büktüğü dudakları ile kapanan kapdan gerife bıraktıklarına baktı.


---


1 Saat Sonra


Lisa aniden bastıran yağmur ve kararan havaya kapıdaki pencerenin perdesini aralayarak baktı. Son bir saattir yolda olmalıydılar Lisa ise bu süreyi bol evham ile geçirmişti. Genç kız adama Voyvoda demekten vaz geçmek zorundaydı. Andrew Victor Wellingtonun nazik bir Lord olduğundan bahsetmişti lakin Kont Wrllingtonu görmemişti. Bu kadar gizem biraz fazla değil miydi? Genç kız bakışlarını ahşap tavana dikip yağmurun çıkarttığı taşlanıyormuş hissi veren sesi dinlemesi ardından tepedeki sandık ve içindekiler aklına geldiğinde elleriyle ağzını kapattı. Umuyordu ki fazla ıslanmamış olsunlardı. Ah, sandığı tamamen çürüyecekti şimdi... Lisa yanaklarını şişirip ellerini ovalarken arabanın aniden sarsılıp sol köşeden aşağı oturması ile kenara doğru sertöe kayarak omzunu vurdu. "Tanrım! "


Genç kız toparlanmaya çalışıp kapıya ulaşmaya çalıştı. Kısa bir süre sonra kapı açılıp karşısında uşaklardan birini gördüğünde korku ile adama baktı. "Ne oldu? ”


Tekerlek çamura girip fırladı bayan... "


"Evans"


"Bayan Evans. Korkmayın. Halletmeye çalışacağız"


"Teşekkürler." Lisa araba yamuk durduğundan kapıya tutunup yağan yağmura bakmak üzere başını arabadan uzattı.


---


"Neden durduk? ” Victor ağabeyine baktı. O ise gazeteden başını kaldırıp yanında tuttuğu gümüş başlı sopayı yukarı hoplatarak perdeyi sıyırdı.


" Görünürde birşey yok" Mathew gazeteye döndü lakin bir iki dakika daha hareket etmemeleri üzerine değneği arabanın ön duvarına vurdu. Az sonra kapı açıldığında ise sorar bir ifade ile arabacıya baktı.


"Kont hazretleri kahyanın arabasının tekeri çamura saplanıp ayrıldı efendim. Uşaklar takmak için yardım ediyorlar"


"Aksilik... Yola çıkmadan kontrol edilmemiş mi? " Victor kaş çattı.


"Bizim hatamız efendim"


"Git kontrol et. Bir an evvel halledilsin" Mathew gazeteyi katlayıp kucağına yerleştirdi. "Yeterince kaos yaşamamışız gibi... "


"Lord Fletcheri fazla bozduğun için Tanrıyı öfkelendirdim. "


"Bazıları düzeni bozmak için olmayacak şeylerin peşinde. " Mathew öne sürülen yenibreform hareketlerinin ortalığı karıştıracağının farkındaydı lakin onu şaşırtan olayın halkı aşarak soylulara sirayet etmesiydi. Bu iş Mathew tarafından desteklenmeyecekti.


"Elizabeth de destekledi. "


"Lakin baş edemedi... Yüzyıllardır süregelen bir düzeni bozmak akıllıca değil. Yeni bir düzeni bir anda ne yaparak değiştirecekler merak etmekteyim"


"Bir devrim... " Victor omuz silkti.


"Bir iç savaş" Mathew başını iki yana sallayarak tokmağını yeniden duvara vurdu az sonra kapı açıldığında ise bu kez arabacısına kaş çattı.


"Lordum sanırım civataları bulamıyorlar. "


"Ne yapacağım bir civata için burada saatlerce bekleyecek miyim yürüyün"


"Lordum Bayan Evans... "


"Ah, kahya... " Victor kafa sallafı. "Kadını arabada öylece bırakamayız." Yeterince kötü bir imaja sahipken" Genç adam kendince gülerek kadının 'Voyvoda' söylemine kaşlarını kaldırdı. Taşradan gelecek olandan pek de fazla bir beklentisi olmaması gerektiğinin farkındaydı. Victorun merakı ağabeyinin isme vereceği tepkideydi. Son zamanlar sinirini fazlaca bozmuştu ve genç adam bu karşılığı ufak bir geri ödeme olarak planlamıştı.


"Bayan Evansı buraya çağırın. Kısa bir mesafe kaldı ve bizimle gelmesinde sakınca olduğunu sanmıyorum. Senin için de mahsuru yoksa ağabey"


Mathew cevap vermedi. Bunun yerine kardeşi "kahyayı buraya davet edin" Dediğinde tek kaşını kaldırarak kucağındaki gazeteyi açtı. Lucy ardından evini kimseye teslim etmeye gönlü razı gelmiyordu. Üstelik Victor bu sayede fazlaca meşgul oluyormuş gibiydi.


Lisa uşak kapıyı açarak kendisine baktığında ne vakit buradan kurtulacağını düşünmekteydi. "Bitti mi? ”


"Fazla uzun sürecek görünüyor bayan Evans. Lakin Lord Wellington beklemek istemediğinden sizinde onlarla seyahat edebileceğinizi söylediler. Acele edin lütfen Kont hazretleri öfkelenmeye başladı. Eteklerinizi kaldırın çok fazla çamura girmemeye özen gösterin"


Lisa yere ve yağan yağmuya bakıp "Ya..." Dedi lakin adam pelerini çıkarıp ona tutmak için hazırladığında aşağı inerek hızlı adımlarla öndeki arabaya doğru koşturdu sonunda uşak yere attığı pelerinin üzerine basmasını istediğinde kaşları çatılmıştı ki açılan kapıda arabada olan iki adamı fark ettiğinde dahası Victor Wellingtonun karşısında oturan Kont Wellington elindeki kağıdı sertçe çarpıp gözlerini kaldırarak ona diktiğinde nefesini tutarak ayaklarını silip uşağında yardımıyla arabaya tırmandı. Genç kız ayakları konta değmesin diye kendisini eteklerini tutarak büzdü.


"Talihsizlik adına üzgünüz Bayan Evans unarım yaralanmadınız"


"İ-iyiyim... " Lisa gözlerini kırpıştırarak önce Victora ardından koyu kahve saçları altında duran çatık kaşlarına hemen altındaki açık kahve gözlerine ve sert çehresine bakmaktaydı. Genç kız bakışlarını adamın tokmağına indirip bu denli genç oluşuna karşın lakabını taşıyan bir görüntüsü olmamasına duyduğu şaşkınlığı gizlemek istedi. Bununla birlikte ayaklarını biraz daha kendisine çekti.


Adam tokmağı hemen yanından uzattarak tahtaya vurduğunda Lisa tedirginlikten ufak bir hıçkırık koyverdi. Genç kız adam kendisine diktiği gözlerini çekmediğinde tedirginlikle Lord Victordan yana baktı.


"Kont Wellington ile tanışmadın sanıyorum"


"Ah evet... " Lisa gülümsemeye çalışarak yeniden Voyvodaya döndü. "B-ben... S-size? "


"Wellington kalesinde size her soru sorulduğunda böyle kekeleyecek misiniz? " Mathew kızın iri duru mavi gözlerine bakmaya devam etti. Oldukça saçma ve tuhaf bir hisse kapılmıştı.


"H-hayır "


Lisa adamın kayıtsız bakışlarında nezaket bulamayacağını anladığında boğazını temizleyerek yineledi. "Hayır Kont hazretleri. "


"Ya nedir bu özgüven eksikliğinin sebebi? ”


" Bakışlarınız" Genç kız sessiz söylemi üzerine tırnaklarını elbisesine geçirerek mimik yapmamaya çalıştı. "Takdir edersiniz ki hergün saygı değer iki lord ile seyahat etmiyorum"


"Bakışlarım... " Mathew gazeteyi yüzü önüne tutarak kız ile arasına set çekerken devam etti. "Bize nasıl bir yardımda bulunabileceğinizi düşündüğüm için af mı dilemeliyim"


"Bunu yüzümden mi kıyafetlerimden mi anlayacaksınız efendim? Giysilerimden belli olacaksa pek yardımcı olamazmışım gibi... " Lisa bakışlarını kendisine gülümseyen Lord Victora çevirdi.


"Bay Evans haklıysa bizim için biçilmez kaftansınız" Victor dudak büktü. Hem adı Lisaydı hem dili patavatsızdı anlaşılan. Makuldü.


"Ne hoş... Bize yardımcı olacak yeni kahyamız adını da bahşedeceklermi?” Mathew kağıdı hafifçe indirerek yeniden kahyadan yana baktı.


" Elizabeth Evans Kont hazretleri. Lisa diyin lütfen" Lisa adamın bakışlarının şaşkınlıkvari bir hale bürünerek gözlerinin yuvalarından düşmek üzere açıldığını görüğünde yanlış birşey deyip demediğini sorguladı kendince Voyvoda kısa sürede toparlanarak kardeşine baktı. Lord Victor ise "Bundan haberim yoktu iki isminiz mi var? ” diyerek kendisine döndü. Lisa adamın ona girişte adı ile hitap ettiğinden emindi.


"Ha-hayır lordum"


"Melanie? "


"A, o öğrencilerden diğeri. Eğer bir karışıklık oldu ise... " Genç kız hala kardeşine bakmaya devam eden ve elindeki gazeteyi sıkıp büzüştüren Konta kaçamak bir bakış atıp almakta zorlandığı nefeslerini sakinleştirmeye çabaladı. Bu denli gerilmemişti hiç.


"Anlıyorum. Peki ya hep bay Evans ilemiydiniz yahut kardeşimisiniz? ”


" Hayır lordum. Çok öncesinde Wolsinghamdaki manastırda başladım... Kısa bir süre olsada"


Mathew Lisa ismini duyduğunda toparlamaya çalıştığı kalbi yeniden tuz buz olmuş ufak bir şok yaşamıştı. İsme ılan hassasiyeti yıllar geçmesine rağmen aynıydı. Genç adam kardeşine soran gözlrr ile baknaya devam ederken Wolsingham manastırını duyduğunda yeniden kadına döndü.


"Orası bize aitti. Krala hibe etmeden öncesinde" Victor Lisadan yana dönerek ağabeyini görmezden geldi. Victor hüzün beklemişti lakin Mathew öfkeliydi. İşine gelirdi bu öfke ona sataşmasıda. .. "Tahsiliniz ne durumda Bayan Evans? "


"Görebileceğimin en iyisi efendim. Bay Andrew çok zeki bir eğitmendir. Annesi Bayan Ewans ise bir saray nedimesi idi. "


"Söylediklerinizden çok fazla yerde bulunduğunuzu mu çıkartnalıyız? "


"Evet efendim. Wolsinghamda bir sene kadar kaldım ve Manchesterda yaklaşık iki yıl. Sonrasında bayan Ester ile on beşime dek yaşadım. Onu kaybettiğimde ise yollarımız Bay Andrew ile kesişti.


Mathew kadının yüzüne birkez daha bakıp düşüncelerini toparlayabilmek adına değnek ile perdeyi sıyırarak dışarıyı gözlemeye ve Wolshinghamda kendisine o kağıdı veren küçük kız ile tam olarak hangi tarihte karşılaşmış olduklarına odaklandı. Mathew deli bir tesadüfün onu bulduğunu ve karşısındaki kahyanın manastırda kendisine mektup uzatan o kızın gözlerine sahip olduğunu düşünmekteydi. Yüzüne iki ölçü büyük gelen iri mavi gözleri... Mathew sırtını dikleştirip iöeride yemeye devam ettiği yanak içlerine geri döndü. Victorun bu girişiminin kasıtlı olduğunu düşünmek istemiyor olsa da içinde bir yerlerde biliyormuş gibiydi. Genç adam yıllardır savaştığı öfkesine yenik düşmek kardeşini annesinin hatası olarak görmek istemiyorduysa da Victoru yıllar içerisinde öz babasıyla özdeştirmekten bir türlü vazgeçemiyordu.


Lisa uzun süren sessizliğin ardından Lord Victorun tarafındaki perde açıklığından önünden geçmekte oldukları malikaneye bakıp kendince gülümsedi. Etrafındaki sis yağan yağmur kaleyi kasvete bulamıştı. Pek de bakımlı görünmemişti gözüne. Hoş bu uzaklıktan ne denli seçebileceğini bilemiyor olsa da...


"Keyiflendin Lisa" Victor hafifçe gülümsedi.


"Ah evet. Manzara oldukça ilginç"


"İlginç olan nedir? "


"Kalenin görüntüsü. " Genç kız uzaktan büyüklüğünü kestiremediği eve kaş çattı.


"Ne varmış? " Mathew oldukça sert çıkannsesi ile karşılık verdi.


"Puslu kasvetli... Şu koşullar altında baktığımda içinde yaşayan ölülerin barındığı izlenimi veriyor. Aksi huysuz çekilmez bir adam... "


"Fazla cüretkarsınız? ” Victor boğazını temizledi.


" Bana fikrimi sordunuz" Lisa ne tür bir oyun içine düştüğünü bilemeyecek kadar uzaktı soylu mecrasına ve bu eğitimli olmak ile aynı şey değildi.


"Wolsingham kalesine hoşgeldiniz bayan Evans... " Victor başını iki yana salladı.


"Durdur arabayı Victor ve siz Bayan Evans... " Mathew öfkeli bakışlarını kadına çevirdi. "Yaşayan ölülerin barındığı kalemizin kasvetine kasvet bindirecek adınızla birlikte yaya devam edin. Yahut arkadan gelen arabayı bekleyebilir ve kendi küçük mutluluk yuvanıza geri dönebilirsiniz..."


Lisa nefesini tutarak bakışlarını konta çevirdi ve adamın kayıtsız karanlık yüz ifadesi ile karşılaştığında pelerinine tutundu. Pek şaka yapar bir havası yoktu. Victor olan arabayı durdurduğunda ise kısa sürede açılan kapıdan dışarı baktı. Yağmur dinmiş değildi lakin kont gözlerinibyola kaydırarak ona fışarıyı çoktan göstermişti. Lisa sıktığı dişleri ile arabadan indi.


"Kapat kapıyı Sam! Doğru kaleye! ”


Sam yeni kahyaya ardından lordunun öfkeli suratına bakıp kapıyı kapattı. Sanıyordu ki bu da henüz kaleye yaklaşamadan postalanmıştı...


---


Burada kesip atayım. Kaleye gidişi ayrı bölüme alacağım. ☺☺

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Loading...
0%