Yeni Üyelik
9.
Bölüm

4.Bölüm

@gizemmgurbuzz

Mathew bir müddet aklına gelen birkaç dizeyi kağıda dökmeye çalıştıktan sonra saçulan kağıtlara aldırış etmeyerek eski çizimlerini karıştırıp hatırında kalan o gözleri bulduğunda kağıdı önüne uzatarak ardına yaslandı. Altı yüz on dört... Evans aynı kişi olabilir miydi? Genç adam elini çenesine ritmik hareketler ile vurarak düşünürken öncelikle kahyaya hitap edeceği bir isin arayışına girdi ve çok düşünmeden Elizabeth'in kısaltılmış hali olan Lizzyde karar kıldı. Evin içinde dolanan Lisa ismi tüylerini diken diken etmek için oldukça yeterliydi. Sırf ismi yüzünden onu kapı dışına göndermek de öyle lakin Mathew takılmıştı bir kere kadının manastırda ona mektubu uzatan küçük kız olup olmadığını öğrenmek zorundaydı. Şayet öyle ise bu kalması için yeterliydi. Ekmek bulamadığı için odadan atılan o ufaklığın büyüyüp yetişkin olduğunu görmek güzel bir duyguydu. Hayatının belli evrelerinde onubdüşünmüş yaşayıp yaşamadığını merak etmişti öyleki Wolsingham da kayıtlara baktıracak kadar. Mathew o dönem mektubu babasına verdiğinde bu sorun ile ilgilenmesi için çok ısrarcı olmuştu. Genç adam karşısında duran gözlere dudak bükerek bakarken kapısı tıklatıldığında kağıdın üzerinden girişe baktı. "Gir! "


Lisa ellerini nereye koyacağını bilemeyerek bekledi ve talimatı aldığı vakit önünde bir etmeye karar verdi. Genç kız ilk iş mutfakta yemek yerken çalışanlar ile tanışmış sorunlarını dinlemişti. Hizmetlilerde yetersizlik olduğu aşikardı. Kapıyı açıp elini yeniden diğerinin üzerine koyarak içeri girdi tam birkaç adım atmıştı ki kontun set sesi ile olduğu yerde kaldı.


”Dur orada! ” Mathew içeri giren kahyanın gözlerine ardından elindeki kağıda bakarak kaşlarını kaldırdı. Genç adam o yaşlarda da güzel çizim yapardı ve aynı gözler şu dakika karşısındaydı. Bir kağıda bir kadına bakarak incelemesini tamamlaması ardından elindekini ters çevirip bacak bacak üzerine attı. "Bu kalede kalmaya devam edeceksen ki buna henüz karar vermedim... Yemekten sonra rahatdız edilmekten nefret ederim. "


"Üzgünüm efendim, daha sonra gelirim"


"Dur! " Genç adam parmağıyla kafını çağırırken üzerine giydiği koyu mavi sade elbisenin önüne bağladığı beyaz cepliğe bakmaktaydı. Hatırında kalan kızın beyaza çalan sarı saçları vardı bu kadın ise kumraldı. "Bir kere geldin artık"


Lisa gözlerini çokça kırparak çenesine hakim olmaya çalıştı. Bayan Porter hoş usluplar ile karşılaşmayacağını ona söylemişti lakin bu tavır kesinlikle berbattı. Genç kız çenesini yukarı kaldırdığını fark ettiğinde yüzünü eğerek derin bir nefes aldı ve yere saçılmış kağıtlara baktı lakin konuşmadı.


"Varlığını hatırlatmak için mi geldin yoksa söyleyeceklerin mi var"


"A-aşağıda yemek-"


"Teklemeden konuş Lizzy"


Lizzy? Lisa adama baktı. Adıyla olan derdi neydi bilmiyordu. Belkide Elisabeth karşıtı bir soydan geliyordu ya da İdam hükmü giyen İskoç Kraliçe Marry büyükannesi falandı. "Aşağıda yemek yerken çalışanlar ile tanıştım ve siz kalıp kalmayacağımı düşünürken bende sanırım birkaö sorun ile meşgul oldum. "


"Sorun... " Mathew kafa salladı. "Çalışan sayısından bahsedeceksen ki bu cümleleri ayda bir duyduğumu var sayarsak benim için gayet yeterliler"


"Görebiliyorum" Lisa dudaklarını birbirine sıkıca bastırarak çenesini kapatmaya çalıştı.


Mathew ise kadının dikkatini çeken yerdeki kağıtlara bakıp boğazını temizledi. "İnsan sevmem"


"Anlıyorum" Genç kız bu defa kelimeyi hayret ile çıkardı ağzından. Bu denli net bir cevap beklememişti.


Mathew gözleri açılan ve dahada irileşen kahyanın haline karşın neredeyse gülecekti. "Başka? "


"Çalışanlar yetişemediklerinden muzdaripler lakin insan sevmediğinizi söylüyorsunuz. Bu durumda önerebileceğim tek birşey olurdu. Yine de çenemi kapalı tutmalıymışım gibi... "


"Dinliyprum Bayan Evans" Genç adam öne doğru eğilip ellerini masa üzerinde birleştirdi.


"Günübirlik çalışanlar... " Lisa kendince kafa salladı. "Temizlik günlerinde mevcut yardımcılarınıza ek olarak dışarıdan gelebilecek birkaç kişi belki... "


Mathew bir müddet masa üzerindeki ıvır zıvırları inceleyip "Düşünülebilir" dedi. Onları nereden bulacaklarını bilmiyor olsa da.


"Bu günlük söyleyeceklerim bu kadardı lordum. " Lisa adamı selamladı. Tek kelimelik cümlelerinden haz etmemişti. "Başka bir isteğiniz yoksa İyi geceler dilerim"


"Mülakat... " Mathewin kadına açıkça soru sorabileceği tek yolmuş gibiydi.


"Evet efendim" Lisa kafa salladı.


"Wolsinghamda eğitime başladığını söylediğini hatırlıyorum"


"Evet Lordum küçükken oraya hibe edildim"


"Aile? "


"Hatırlamıyorum... "


"Yaklaş" Mathew ardına yaslandı. "Wolsingham manastırı oldukça iyidir. Neden orada devam etmedin? "


"O halde ben orası için yeterince iyi değildim"


"Okur yazar değil misin? "


"Öyleyim"


"Ya? "


"Benden sahibinin siz olduğunuz bir yer için yorum yapmamı istiyorsunuz ve eminim dürüst olmamı da istiyorsunızdur... "


"Kesinlikle" Genç adam merakla kafa salladı.


"Öyleyse Wolsinghamın açlık terbiyesi dersinden geçemediğimi muhtemelen bu sebepten atıldığımı söylemeliyim. Gençkız adamın belli belirsiz tebessüm ettiğini fark ettiğinde alaycı tutumu karşısında kaş çattı.


" Aç kalamadığı için dayak yiyeni gördüm lakin atılana şahitlik etmedim. Başka sebepleri olmalı."


Pekala açık sözlülüğü hat safadaydı. Lisanın tahammülsüzlüğüde öyle. "Şikayet lordum. "


"Şikayet? " Genç adam keyifle kaşlarını kaldırdı. "Koca manastırı..."


"Öyle olduğunu düşünüyorum. Tanrının bana el uzattığını ve şikayetimi bir şekilde üst merciye ulaştırdığını... "


Genç adam yarısı olmayan buruşuk kağıtta yarım yamalak harfler ile yazan kelimeleri anımsadığında kafa salladı. "Ne tür bir şikayet? "


Tanrı aşkına bu neydi şimdi? "Mektup efendim" Lisa Kontun direkt olarak gözlerine bakması ile başını önüne eğdi. "Yahut asilik bilemiyorum... Sonuç olarak oradanbatıldım ve Manchesterda iki yıl kadar kaldım" Genç kız hissettiği tedirginlik yüzünden yerdeki kağıtlara odaklandı.


"Konuşurken bir yandan toplayabilirsin" Mathew ayağa kalkarak cam önüne geçti ve ellerini ardında birleştirerek kendi yansımasında gördüğü tebessüm ve şaşkınlığa odaklandı.


Lisa ise kağıtları kaldırırken kaş çatmaktaydı. "Ve orada da pek uzun kalamadım. Asilik ederek... K-kovuldum" Lisa Bayan Ester ve sonrasında Bay Evans ile tanışmasını hızla anlatırken toplama işlemini bitirmiş doğrulmuştu. Gençnkız adamın ardı dönük duruşundan istifade omuzlarını düşürerek sıktığı kağıtlara baktı. Şiir... Voyvoda şiir mi yazıyordu?


Mathew Lizzynin anlattıklarından yeterince tatmin olduğunda kafa sallayarak bu kez kadının tuttuğu kağıtlara bakıyor oluşuna karşın arkasına döndü. İçinde yazanları unutmuştu. "Gittiğin her yerde şahsi yazılara göz atma özelliğin elbet kovulman için bir kriter.


" B-ben üzgünüm... " Lisa elindekileri masaya koyup başını eğdi. "Oldukça güzel cümlelerdi kendime engel olamadım."


"Ve şimdi de hatanı boş iltifatlar ardına gizliyorsun" Genç adam göz ucuyla kağıtlara baktı.


"Beğenmeseydim görmediğimi söylerdim efendim"


Mathew ilk kez yazdıklarını okuyan biri ile karşılaşmıştı. Şayet bu yerli yerince bir iltifat ise yüzünün kızaracağını bildiğinden yeniden cama döndü. "Okumayı severmisin Lizzy? "


"Evet efendim. "


"Şiir? "


"Shakespeare okuma onuruna eriştim" Lisa kafa salladı.


"Pek sevilen bir adam değil" Mathew işte şimdi heyecanlanmıştı.


"Dilimize kattığı onca yeni kelimeden sonra bu normal... Yeni olannsevilmez korkunçtur. "


Genç adam şaşkınlık içerisinde başıyla verdiği onay ardından iç geçirdi. "Bense Shakespeare romantikliğine eriştiğimi sanmıyorum "


"Daha çok bir serzeniş" Lisa yanlış birşey söyleyip söylemediğini bilemediğinden dudaklarını kemirdi.


"Mathew bir kadından bu denli dikkat ve okuduğunu hızla yorumlama yeteneği beklemiyordu bu bir gerçekti. " Okuyun Bayan Evans... "


Lisa masaya yaklaşarak üstte duran kağıdı alıp boğazını temizledi.


"Zor olan ölüm mü çaresizlik mi yoksa imkansızlık mı?

Ya da duyduğun acı mı?

Zor olan yaşadığın acının değerini bilmemek mi? Yoksa yaptığın yanlışları düzeltmek mi? ”


Mathewin kastı kesinlikle Shakespeareden birkaç dizeydi. Yazdıklarını duymanın şoku ile başını çevirdi kızacak oldu lakin kadının yumuşak ses tonu ile dudaklarında vurguladığı kelimeleri hoşuna gitmiş devamını dinlemek istemişti.


"Yalan olur mu gerçek?

Gerçek olur mu yalan?

İnanmadığın olaylar gelir mi başına?

Neden diye sorar mısın?

Duymuyorsun değil mi? "


Genç kız başını kaldırarak kendisini dinleyen adamın gözlerine baktı. *bir devamı var mı? "


"Hayır? "


"Gelmeli" Lisa gülümsemeye çalışarak kağıdı masaya dikkatlice bıraktı.


"Zor olan ne bayan Evans? Sanırım devam edebilmem için bazı cevaplara ihtiyacım var."


"Zor olan .. " Genç kız bir müddet düşündü. "Sanırım zamanın bize neler getireceğini bilmeksizin yaşamaya devam etmek efendim"


Mathew yeniden cama döndü. "Yaklaş... " Genç adam karalamaya çalıştığı birkaç duygu kırıntısı üzerine muhabbet etmekten keyif aldığınıbitiraf etmek zorundaydı.


Lisa tedirgin bir halde cama doğru yaklaşarak adamın biraz gerisinde ellerini önünde bir ederek dışarıda hala devam eden yağmur ve şiddetlenen rüzgarın savurduğu dallara baktı.


"Ne görüyorsun? "


"Dışarıdaki hava karanlık ve camdan yansıyan görüntüm"


"Peki ben neden yalnızca karanlığı görüyorum? Bu dizelerin devamı için önemli bir yardım olacak"


"Düşüncelerinizi okuyamam lordum. Fakat dikkatle bakmanızı tavsiye edebilirim. Yalnızca bu camdan değil kendi pencerelerinizdende. Belki o zaman orada karanlıktan başka şeyler de olduğunu göreceksiniz... " Genç kız karışan kafası ile Kont Wellingtonun sıkıp gevşettiği çenesine baktı.


"Gidebilirsin... " Mathew derinlere gereksiz daldığının bilincindeydi. Ufacık bir fırsat bulduğunda içindeki amansız duygusal adam dışarı çıkmak için çaba sarfediyordu. BayanEvans ile karşılaşmak onu afallatmıştı. Bir an çocukluğuna götürmüştü lakin geride bırakmak için büyük çaba sarfettiği kişiliğini anımsamak şu dakika canını sıkmaktan başka bir işe yaramamıştı. Karanlık karanlıktı Mathew ardını görmemeye yeminliydi...


Lisa adamın fırtına gibi değişen dengesiz ruh hali ile bu kez kendisine küçümseyici bakışlar atarak yanından kovalayışı karşısında hızlı bir baş selamı ile odadan çıktı. Lord Wellington ciddi bir ruh hastasıydı. Genç kız silkelenerek iki alt kata hole inip iç merdivene yöneldi ve odadına çıkıp yüzünü buruşturarak kapıyı kapattı. Daha önce çokça soylu görmemiş olduğu bir gerçekti lakin genelinin böyle olmadığından da emindi. Kenarda duran sandığına giderek içini açıp ıslak giysilerini öıkarttı ve aklını dağıtabilmek adına söylenerwk onları şömine karşısına serdi. İşi bittiğinde ve gözü cama takıldığında ise kollarını göğsünde kavuşturarak yürüyüp dışarıyı gözledi. Bir müddet sonra gözleri yansıyan görüntüsüne ve yüzündeki rahatsız ifadeye takıldığında ise dudaklarını kemirmeye koyuldu. Mathew Welligton bir bakıma haklıydı. En ufak olumsuzlukta devamının da böyle olacağı kanısana kapılmış karamsar tutumu yeniden gün yüzüne çıkmıştı... İnsan ne için hep karanlık olanı görüyordu? Genç kız aklına takılan soruya şu dakika olsa vereceği cevabı yansımasına karşı mırıldandı.


"Belkide kendimizle yüzleşmeyi karanlığa tercih ettiğimiz için... Belki daha dikkatli bakarsak orada, karanlığın ardında kaybettiğimiz duygularımızı bulabiliriz... "


---

O şiir lisede hem sıra hem kader arkadaşım Zademin yazdığı devamı olan bir şiir. Kendisinden izin alarak hikaye içine eklemiştim bu kısmını kalsın.


Loading...
0%