@gizemmgurbuzz
|
2 Gün Sonra Çalışanların hareketlenmesi üzerine Lisa mutfakta oturduğu sandalyede doğrulup elindeki fincenı bıraktı. Saat üçte çay görmek onda da alışkanlık olmuştu. Genç kız mutfaktan çıkarak ana hole doğru yürüdü ve giriş kapısında Victor Wellingtonu gördüğünde gülümseyerek reverans yaptı. "Hoşgeldiniz Lordum" "Hoşbuldum Lisa. " Victor etraftaki temizlik ve düzene bakarak sırıttı. "Hala buradasın... " "Evet efendim. " Lisa adamın pelerinini uşağa vererek kendisine doğru yürümesi karşısında ellerini önünde bir etti. "Kont Wellington nerede? " "Oturma odasında çay saatinde lordum. " "Burada değişmeyen tek şey o ve saatleri sanıyorum" "Aslına bakarsanız son zamanda biraz değişiklik oldu. Kont hazretleri talihsiz bir kaza geçirdi ve sağ omzu yaralandı. Hekim çatlak olmasına karşın üç hafta dinlenmesini uygun gördü. " Genç kız adımları hızlanan adamın ardından şöyle bir baktıktan sonra kapıda dikilen Jhonathana döndü. "Bugün önemli bir mektup var mı? " "Var. Aslına bakarsanız birden çok. " Jhonathan kenardaki ufak sandıktan mektupları çıkartıp kadına uzattı. "Teşekkür ederim Jhon. Bunları götürüp Lord Wellingtona teslim etmeli. " Lisa arkasını dönüp kalenin sağ kanadındaki koridordan diğerine geçmekte olan Lorennaya seslendi. "Lorenna bu mektupları konta götür lütfen" "Bayan Evans benim acilen çamaşırhaneye sabun yetiştirmem gerekiyor" "Peki." "Bayan Evans yemek odasındaki sandalyelerden birinin kumaşı silerken yırtılmış hizmetlinin elinde kalmış ne yapmalı? " "Bu beklediğim birşeydi fazla eskiydiler. Kumaşçı ve marangoz çağırılsın sanırım hepsi değişmek zorunda. " "Peki efendim" Lorenna kafa sallayarak kilere koşturdu. Lisa elinde kalan mektupları hibe edecek kimse olmadığından yanaklarındaki havayı üfleyerek Kontun oturma odasına doğru ilerledi. Genç kız tedirginlikle kapıyı çalarken en az üç tane daha yatılı hizmetliye ihtiyaçları olduğunu biliyordu. "Gir" Mathew Victora döndü. "İyiyim Victor. Yalnızca hekim tavsiyesine uyuyorum. Sen Londradan haber ver" Genç adam kapıda belirenin iki gündür mümkün mertebe kendisinden kaçan kahyası olduğunu gördüğünde kaşlarını kaldırdı. "Evet Lizzy? ” " Lordum bakmanız gereken mektuplar gelmiş onları getirmek istedim. " "Getir Lisa." Victor kahyaya elini uzattı. "Bakayım" Genç kız elindekileri kontun kardeşine verirken adamın ardından topladığı altın sarısı saçlarına yeşil gözlerine baktı. Kont ile tepeden tırnağa zıt bir görüntüye sahipti. Belki annesine benziyordu. Mektupları teslim etmesi ardından dönüp Mathewe reverans yaptı. "Keyifli oturmalar lordum" Mathew kadının giydiği soluk renk elbise ve önüne bağladığı beyaz önlüğü süzmekteydi. Kahyası şu haliyle hizmetçiden farksızdı. Mathow ise onu daha farklı giysiler içinde görmek istiyordu şüphesiz. "Bayan Evans. Kumaşçı ve terzilere haber verilsin" "A, evet. Kumaşöıya haber gönderilmesini bende söyledim efendim. Yemek odasındaki sandalyelerin biri zamana yenik düşerek yırtıldı. Sanırım hepsi değişmeli. " "Daha ve daha çok yenilik bu harika... Bu yıl varaklar çok daha fazla moda olmaya başladı. " Victor sırıttı. "Pekala... " Mathew ağır ağır kafa sallayarak kardeşinin uzattığı mektuplara baktı. Birkaç da fatura vardı. "Lordum ilaçlarınızın zamanı gelmek üzere" "Öyleyse git getir Evans" Mathew gözlerini kadına dikti. "Lisa sanırım bu mektup sana Melanie Evanstan" Victor ağabeyinin kahyaya bakışlarına karşın hafif bir tebessümde bulundu. "Gerçekten mi? " Lisa adama yaklaşarak elindekini alırken gülümsedi. "İnsanın başında böyle güzel gülümseyen bir hemşiresi varken kötü olmak imkansız değil mi ağabey." Genç adam şaşkın görünen Lisaya gülümseyerek eliyle gitmesini işaret ederken ağabeyinin kızgın bakışlarına maruz kaldığında boğazını temizledi. "Ne zamandan beri çalışanlara iltifat eder oldun? " "Burada beklediğimden uzun süre kalarak üzerine düzeni bu denli çabuk sağlayanını görmedim. Bayan Evans övgüyü hakediyor üstelik güzel bir gülüşe sahip. Haksız mıyım?" "Bu seni ilgilendirmez Victor... Seni ilgilendiren şeyler işte burada... Yerime toplantılara katılacak ve şu yazışmalar ile uğraşacaksın" "Hay hay... Kont hazretleri" Victor keyifle baş selamı verip odadan çıktı. Ağabeyinin bulduğu ilk Lisayı yeniden sahiplenecrğini düşünmemişti lakin buna izin verecek de değildi. --- Lisa Evans'a; Mektubuma başlamadan evvel seni ne kadar özlediğimi bilmeni istiyorum. Bu ev sen olmadan çekilmez oldu ve ardından yetkin tek kişi kaldığımdan işin çoğu da benim üzerimde. İnanırmısın bilmem Bay Andrew de her gün srni ne kadar özlediğini sayıklayıp duruyor ve bunu Bayan Porter ile nişanlandıktan sonra da devam ettiriyor oluşu seni gerçekten sevdiğini gösteriyor. Hepimiz gibi... Sanki annemiz evden ayrılmış gibi hissediyorum. Pek çok haberim var. Sen Wellingtona gittiğinden beri burası da hareketlendi. Elbet Bay Andrew her bulduğu köşede yetiştirdiği bir kahyanın Wellingtona seçildiği haberini yaymakta sakınca görmüyor. Sonuç olarak ev rağbette. Francis dün on altısına girdi. Ve oldukça zengin bir aile onu hasta kızlarına nedime olarak aldı. Bana gelince... Geçen hafta Bayan Porter ile ufaklıklara elbise dikimi için kumaş bakmaya gittik takılara olan sevgimi biliyorsun o kumaş seçerken bende hemen yandaki "Burcetin Hazinesi"inde takılara bakmak istedim. Çok fazla harçlığım olmamasına rağmen bir zincir ucundaki ufak boncuklu kolyeyi çok beğendim. Dükkanın sahibi tezgah ardında mücevher hazırlamaktaydı bu yüzden genç bir adam bana kolyeleri gösterdi. İçlerinden de birine harçlığımın yettiğini söyledi. Sedef taşının üç papelden daha pahalı olduğunu düşünsemde neden almasaydım ki... Lakin olay bu değil. Aynı adamın üç gün sonra eve ziyarete gelmesiydi. Beni görmek istemiş. Lisa ben sanırım nişanlanıyorum. Hemde Burcet Hazinenin sahibinin oğlu Bay George Burcet ile. Birgün romantizmin beni bulacağını biliyordum... Sen nasılsın umarım iyisindir olan biten herşeyi bana yazmanı istiyorum. Kont Wellington adından söz edilen kadar gaddar mı? Umarım sana iyi davranıyordur. Umarım iyisindir... İyi değilsen geri dön Lisa. Kimse seni orada kalmaya zorlamıyor. Bunu biliyorsun. Bir haberim daha var ki bu hoşuna gidecek mi bilmiyorum. Dün George ile kasabada ufak bir gezintideyken daha doğrusu evleneceğimiz kiliseyi bana göstermek için götürdüğü yerde Danieli gördüm. Kim diye düşünme evet o... Aklına gelen ilk kişi! Bay Andrew düelloda onu yaraladığından beri haber yoktu lakin karşıma çıkıverdi işte. Bana seni sordu. Başta yerini söylemedim lakin üzerime yürüdüğünde çok korktum Lisa beni affet ona yerini söylemek zorunda kaldım. Sana yeniden yaklaşabilecek cesareti olacağını sanmıyorum. Sana düğün tarihini yazacağım lakin ondan öncesinde Bay Ewans ve bayan Porterin hafta sonu kilisede yapılacak nikah akitlerinden haberin olmalı. Burada olabilmeni çok isterim Lisa. Görüşmek dileğiyle Melanie Evans. " --- Lisa mektubu katlayıp holdeki karolara ve duvardaki tablolara boş boş baktı. Canı Danielin ortaya çıkışına sıkılmıştı. Daniel onların bulunduğu evin civarında köyde birkaç tarım arazisi bulunan bir adamdı. Yaşı kırklarına yakındı ve yaklaşık üç sene evvel ona biraz takmıştı. Pekala birazdan fazlasıydı çünkü genç kızı köy girişinde kaçırmaya kalktığında Lisa adamın kafasını bir taş ile yarmamış olsaydı muhtemelen şimdi nerede olurdu. Bay Evans durumu öğrendiğinde Lisanın ve kendi onuru için düello talebinde bulunmuş adamı yaralamıştı. Genç kız tedirginliğini ovuşturduğu elleri arasında yok etmeye çalışırken düello ardından onursuzluk ederek ona yaklaşırsa bu defa mahkemeye başvurabileceğini bildiğinden önemsememeye karar verdi. Öte yandan Francise mi sevinse Melanienin nişan arefesine mi yoksa haftaya pazar yapılacak Bay Evans ve Bayan Portera mı bilemedi genç kız. Iyv'nin yanından geçerek yukarı taşıdığı tepsiyi fark ettiğinde haftaya pazar günü izin kullanabilmek adına şimdiden Lord Wellington ile konuşmaya karar verdi. Zaten "İlacımı getir" Demişti. Gitmezse muhtemelen fazlaca söylenecekti. Lisa elindeki tepsi ile kapıya geldiğinde tek eline alarak kapıyı tıklattı. Aniden açıldığında ise irkilerek Lord Wellingtona baktı. "Bende ilaçlarımı getirmeyip beni öldürmeye karar verdiğini düşünmeye başlamıştım Evans. " Mathew beti benzi atmış kadına ardından elindeki tepsiye baktı. "Üzgünüm geciktim" Lisa bakışlarını tepsiye indirdi. "Çalışma odama geçiyorum Lizzy. Buradaki sürem doldu beni takip et. " "Herşeyin bir zaman aralığı olmak zorunda mı efendim." "Evet zorunda. Bundan rahatsızlık mı duyuyorsun? " Genç adam çalışma odadının kapısına elini uzatan lakin bir yandan tepsiyi tutmaya çalışan kadından önce davranarak kapıyı açtı ve çenesiyle girmesi için işaret etti. Lisa farkında olmasada henüz üzerinden bazı şeylerin korkusunu atamamıştı. Genç kız içeri girip tepsidekileri çalışma masası üzerinde tutarak dikilirken konuşmaya devam etmenin aklını dağıtacağını düşündü. "Fakat kendinizi hapsolmuş hissetmiyormusunuz... Yani saat aralıklarına" "Aksine ben hayatın çok kısa lakin yapmamız gerekenlerin çok fazla olduğunu düşünüyorum" Genç adam koltuğuna oturarak kaşığa doldurduğu ilaçları içti. "Aylaklık için vaktimiz yok" "Oysa biraz aylaklık herkese iyi gelir. " "Arada bir... Çok... Çok arada bir. " "Lord Wellington bir konuda bana ayıracağınız kadar vaktiniz var mı? " Lisa dudaklarını kemirdi. "Sanırım bu zamanı çok arada bir yaptığım aylaklığın içine katabilirim. Söyle Evans seni bu denli korkutan şey ne? " "K-korku? " Genç kız toparlanmaya çalıştı. "H-hayır hiç" "Tekleme Lizzy... Mektupta hoş şeyler yazmıyor muydu yoksa? " Genç adam bir parça özel alan ihlali yaptığının bilincinde olsa da Elizabetin kireç tutan suratından hoşlanmadığını farkederek kaş çattı. " "Hayır... Hayır Lordum. Yani evet! " Lisa Danielden bahsetmeyecekti. Konuşursa yanlış anlaşılırdı. Kontun karşısında lekelenmiş bir çalışan imajı çizmek istemezdi. Öyle olmamış bile olsa o taşralı bir kadındı. Sözüne güven olacağını sanmıyordu. "Evet mi Hayır mı? " "Hayır çünkü telaş edilecek genel bir durum yok. Evet çünkü haftaya pazar izin kullanmak istemekten korkuyorum" "Haftaya pazar... Ne var haftaya pazar? " "Beni büyüten Bay Evans evleniyor kont hazretleri orada bulunmayı çok istiyorum. Bu çok güzel bir haber." "Evlilik çok güzel bir mesele mi? " "Çok çok uzun zamandır aşık olduğunuz biri ileyse öyle olmalı" "Evlilik aşkı öldürür. Bu durumda aşklarının ölüm cenazesine katılmak istiyorsun" Mathew gözlerini kıstı. "Bu benim meselem değil. Bana memnun olmak düşer" Genç kız kafa salladı. "Mektubuna bir cevap yazdın mı Lizzy? ” Mathew kızın cepliğinden görünen kağıdın ucuna baktı. " Henüz değil efendim. " "Öyleyse bu izin için senden isteyeceğim bir şeyi yapmak zorundasın" Genç adam aldığı nefesi yavaşça üflerken kadının yanındaki varlığından memnun olduğunu düşünmekteydi. Her söylediğine katılmak yerine mantıklı cevaplar veriyor oluşundan hoşlanıyordu. "Nedir? " Lisa etrafına bakındı. "Senin yüzünden sağ elimi kullanamaz halde olduğumdan cevaplamam gereken önemli şahsi bir mektubu da yazamıyorum. Benim için onu kaleme almanı istiyorum. Ardından kendi cevabını da yazabilirsin. Otur" Lisa tepsiyi kenara dayayıp eteklerini toplayarak sandalyeye otırdu ve adamın önüne ittirdiği kağıt ve divite baktı. "Şahsi dediniz" "Yoksa çeneni kapatmakta güçlük çekenlerden misin? " "Kahyanız olarak özel meselelerinizi kimseye anlatmam lordum. " Lisa kendince kafa salladı. "İstersen anlat... " Mathew minik tehditi ardından boğazını temizleyerek ardına yaslandı. "Saygıdeğer Kralım;" "Hı? " Lisa hızla başını kaldırarak adama baktı. "Mektup Kral Charles'a mı? "Kendisinin babamın teyzesinin torunu olduğunu bilemeyecek kadar bilgisiz olduğunu unuttum ki benim de Kont Wellington olduğumdan bihabersin... " "Sanırım... " Lisa gözlerini büyüterek adamın kim nerede ne konuşmuş, Kim kraldan gizli ne işler çevirmekte hepsini tek tek anlattığı mektubu ona yazdırması ardından nefesini tutarak yazdıklarına baktı. "B-bunlar ç-çok gizli ş-şeyler... " "Öyle." "Ve çekinmeden bana yazdırdınız. Eğer ağzımdan kaçırırsam? " "İdam edilirsin ve ağzından kaöıracak baş şüphelinin kim olduğunu tahminnetmem çok zor olmaz" "Teşekkür ederim. " Lisa kafa salladı. Adam nerede ne var ispiyonlamıştı. Demekki devlet bu şekilde yönetiliyor, kralların herşeyden böyle haberi oluyordu. "Sormak istediğin birşey yok mu? " "N-nedir bu püritanlık? ” " Yeni bir meshep. Dinde yapılmakbistenen keskin bir reformun habercisi ve bunu İngiltereye yayma taraftarılar." "Neyi savunuyorlar? " Lisa gözlerini kırpıştırdı. "Dürüstlük ve çalışkanlık püritenler ve kalvinistler için başlıca etken. Dinde saflığı dinin özünü dünyada yaşamayı savunuyorlar. İskoçJhon Knox... Ülkesinden İngiltereye odadan da görüşlerinden mütevellit Birinci Marry tarafından buradanda sürülüyor ve Frankfurttaki son durağında Adaşı Jhon Kalvin ile tanışarak onun görüşlerini benimsiyor. " "Çalışkanlık ve dürüstlük kulağa kötü gelmiyor" "Bu meshep kapitalizmin önünü açar şimdi Kapitalizm nedir diyeceksin-" "Üretimin özel mülkiyette oluşu ve yönetimin söz hakkının sınırlandırılmasıefendim bunu biliyorum ve bu bazı kesimlerin hoşuna gidebilecek birşey değil... " "Örneğin kralın... Ya da benim... Lakin bu durum dengesiz yönetilen halkın dikkatini çekecek ve çekti ki ülke içinde presbiteryen kalvinist grup gittikçe artmakta. Bu iç savaşı betaberinde getirir Lizzy anlıyor musun." "Halkın aç olduğunu kabul etmek zorundayız. Bu görüş halka söz hakkı tanıyıp gömülü zekaların ortaya çıkarak büyümesine belki daha çok iş imkanı ve zenginliğe sebebiyet vermez mi? ” "Verir lakin burada yüzyıllardır süre gelen monarşinin düşürülmesinden bahsediyoruz. Bu sağlıklı değil. Kaldı ki Monarşiyi düşürmeye çalışmak ne demek? " Mathew anlamsız bir mimik yaptı. Lisa anlam veremedi. "Bunu mu yapmak istiyorlar? " "Yelteniyorlar bu olay monarşiyi değil. Kiliseleri de büyük çoğunlukla etkileyecek" "Aklım çok karıştı lordum. Lakin anladığım kadarıyla İngiltere için Monarşinin yıkılması felaket ile sonuçlanabilir. " "Monarşi bu ülkede yıkılmaz Evans. Yalnızca Meşruti monarşiye geçmek için yaşanan kıvranmalar var ve bu bile şu anki durum için mümkün değil. Kaldı ki benim desteklediğim birşey de değil. Bizler katolik doğduk öylede öleceğiz. Püritenlik olarak ortaya atılan meshebin amacının yüzde doksanı devletin yönetimine oynuyor. Anlatabiliyor muyum?" ”Meşruti monarşi dediğiniz kralın haklarının halk tarafından belirlenerek kısıtlandırılması gibi birşey mi? " "Ta kendisi" Lisa burada konuyu onaylamanın Monarşinin bir parçası olan kontu öfkelendirerek onu başından edebileceğini bildiğinden kafa sallamakla yetindi. "Bu zor" Dedi kısılan sesiyle. Halbuki halktan olan herkes için oldukça makuldü ve genç kız hoşuna giden bu kavramın ülkede nasıl korkunç bir iç savaşa sebebiyet verebileceğini o an anladığında gözleri irice açıldı. "Güzel... Bazı şeyleri anladığına göre şimdi kendi mektubunu yazabilirsin" Mathew kadının anlattıklarına derhal yumuşak bakışını deneyimlemekten hoşlanmamıştı. Bu en büyük sorundu ki gerçekten de zorluk veba ve kıtlıktan bunalan halk için büyük bir çıkar yoldu. Birkez başlarsa önü alınamayacaktı. Genç adam Elisabeth'in kendine ait çok ta uzun görünmeyen mektubu düzgün kıvrak el yazısı ile yazışını izlerken kadının iri gözlerini kendisine kaldırmasıyla iç geçirdi. "Lordum...Haftaya pazar... " Lisa adamın dikkatli bakışlarına karşın dudaklarını kemirdi "Peki... Git... Aşkı öldürmeye" "Bence aşk ölse bile canlanabilir... Soşan bir çiçek gibi... Tabii zamanında su verildiği takdirde. " "Bahçıvanlıktan anlıyor musun Evans? " "Hayır Efendim." "Kastım aşk bahçıvanlığı idi. " Mathew sırtınındikleştirerek ellerini masada bir edip sıktı. "Benimde kastım bir başkasının aşkını canlandırmak değildi lordum. Bunu yalnızca kendim için yapabilirim" "Ya... Öyleyse ölmek üzere olan bir aşkın var? "Mathew bakışlarını önündeki kağıda indirdi. "Hayır Kont hazretleri benimki henüz hiç doğmadı. " "Bu güzel... " Mathew aniden ağzından çıkannkelimelerin ardından Lisa ile göz göze geldiğinde. "Yazın... Güzel bir yazın var tıpkı bir kahyada olması gerektiği gibi.... " "Öyleyse hala kovulmadım" Lisa aceleyle bitirdiği mektuba üfleyerek katladı. "Hayır lakin haftaya pazar için bir kaçış planı yaptığının farkındayım Lizzy" "Siz adımı söyleyene dek buradan gitmeyeceğim lordum" "Öyleyse sonsuza dek burada kalacaksın... " "Eminim çok sevdiğiniz zaman aralıkları hususunda benim içinde bir süre biçmişsinizdir çoktan" Genç kız kontun hafifçe tebessüm ederek onu her zamanki gibi sohbetin orta yerinde kovalaması karşısında selam vererek sakince dışarı çıktı. Bir adam ile konuşmak nasıl bu kadar zor lakin anlaşmak çokça kolay olabiliyordu anlam verememeye başlamıştı. --- |
0% |