Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Anılar- Lisa Ewans Olmak

@gizemmgurbuzz

"Hayatımda anlatılabilecek çok fazla şey var mı bundan emin değilim. Ne soylu bir ailenin varisiyim ne de çok olaylı bir leydi.... Dedikoduların orta yerinde kalmış talihsiz bir kadın da değilim. Daha da ileri gitmem gerekirse bir hiçim. Öyleydim ta ki buraya gelene kadar. "

Lisa yazmayı bırakarak seslendi. "Bay Andrew bunları yazmak zorunda mıyım?"

"Evet tatlım mezun olan her leydi gibi..."

"Ah çok farklı hikayelerimiz var gerçekten..." Göz devirerek Bay Andrewin kendince leydilik okulu diye övündüğü bu yerden yine kendince mezun ettiğini var saydığı sıfatsız bir kadın olarak yazmaya devam etmek zorundaymışım gibiydi. Tüm bu satırlar ANdrew Evans'ın bir çeşit tavsiye mektubu, kızlarından kalan memnuniyet olması için planlanmıştı. Hedefleri büyüktü ve ileride bu küçük babadan kalma evi satıp Londrada gerçek bir leydilik okulu açma niyetindeydi.

"Lisa! Hala duruyormusun yoksa!"

"Hayır Bay Ewans derhal yazıyorum." diye karşılık vermem ardından satırlara geri döndüm.


"Hayatımın ilk evreleri ile ilgili bir anım yok öncesinde bir ailem olduğunu varsayıyorum çünkü Wolsingham manastırına bırakıldığım günü o gün ne denli ağlayıp bağırdığımı oldukça net hatırlıyorum. Çocuk aklım beni bırakanları silmek istiyormuş gibi. Yaşlı bir adamdı. Muhtemelen dedem olmalı. Aklımda bir anne kavramı ya da baba olgusu hiçbir vakit olmadı. Kısacası trajedimin tam olarak nasıl başladığını bilmesem de bir şekilde büyükbabamın eline kalmış işe yaramaz bir kız çocuğu olarak Manastıra hibe edilmişim gibi. Alışma sürecimin sancılı olduğunu biliyorum. Orada çok da uzun bir vakit kalmamıştım zaten bir yıl? Belki... Küçük büyük farketmez manastırların korkunçluğundan uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. Bir şekilde yolun buraya düştüyse için rahat etsin diye yazıyorum küçüğüm. Burada tüm o korkunçluklar yok tabii büyük saygısızlıklar yapmayıp akıllı bir kız olduğun takdirde... Lafı çok da fazla uzatmayacağım. O küçük manastırın açılış amacı duyumlarıma göre bugün yerine getiriliyor olsa da o vakitler içinde bulunanlar eziyetçi korkunç rahibelerdi. Yine her yerde olduğu gibi terbiye için aç bırakılmak dayaktan çok daha zorlu bir ceza idi. Bense huysuz ve asilikten bıkmayan bir çocuktum. Oradan kendimi zorla attırdığım için hala şaşkınım. Anılarımın en eğlenceli kısmı bu olabilir. O aklımla yarım bir kağıt üzerine kraliçeye bir mektup yazmış o an orada tesadüf eseri bulunan bir oğlana vermiştim. Kimdi neyin nesiydi hiçbir fikrim yok. Lakin minnettar ve duacıyım ki beni dikkate almış çok kısa bir süre sonra ben oradan atılmıştım. Hoş yaptığım terbiyesizlik ve bulunduğum şikayet karşısında beni kasaba hapishanesinden şehir hapisanesine aktarmışlardı. İri bir rahip beni oradan alıp bir arabaya bindirerek neredeyse bir gün yolculuk ettirmiş sonunda Manchesterda dev bir manastıra getirilmiştim. Eğitim alan soylu leydilere hizmet edebilmek üzere yetiştirilen alt sınıflardan olmak için. Diğeri ile arasındaki fark bu manastırda çok fazla çocuğun kayboluşuydu. Karnı şişen genç kızlardan bahsetmeyeceğim bile. Wolsinghamda kayda değer bir anım vardı lakin buradaki kemiklerime dek işlemiş olsa da unutmak zorunda olduklarımdan.


Ders bitimi için sınıf temizliğine çıktığımı hatırlıyorum. İki kişiydik. O zaman dokuz yaşlarındaydım. Siyah cüppeli malum kişilerden biri sınıfa girerek yanımdaki arkadaşım Alice'i daha çok sabun alması için göndermiş kürsüye çıkarak bir süre gözlerini üzerime dikmişti. Bir süre sonra camları silmem için pervazlara çıkmam gerektiğini söylediğinde dediğini yapmak için harekete geçtim. Benim için oldukça büyüktü camlar. Arkama geçerek düşmemem için yardımcı olmak istediğini söylediğini anımsıyorum. Orada bir süre beni kalçalarımdan tuttuğunu da... Fazla ufak olduğum için ne olduğunun çok farkında değildim lakin tutuşu tuhaf bir hal aldığında Alice'in karnı şişen kızlardan birini bu cüppeliler ile bir odadan çıkarken gördüğünü hatırladığım vakit elimdeki sabunlu bezin suyunu adamın gözlerine sıkmaktan geri durmamış O sendelediği an ise ardıma bakmaksızın kaçmıştım. "


"Ne yazıyorsun bu kadar Lisa?" Andrew kağıdı eline alarak son paragrafı okuduğunda boğazını temizleyerek kıza baktı. Ardından o kısmı yırtıp aldı. "Bu kadar açık sözlü olma kızım kaçtım demen yeterli yalnızca kaçtım..."

"Bu benim gerçeğim."

"Bu gerçek şayet bir rahibin eline geçerse benim ve buradaki herkesin gerçeği engizisyon testeresi olur Lisa. Evet ayrılıyoruz lakin ardını düşünmek zorundasın."

"Evet evet pek tabi..." Lisa kafa sallayarak biraz oflayıp puflaması ardından yeni sayfaya önceki yazdıklarını baştan sona geçirdi ve yırtılmış olan alana geldiğinde devam etti.


"Huysuz bir çocuktum fazlaca dayak yedim ve kaçtım! "


Genç kız başını kaldırarak kıkırdadı. "Manastırdan nasıl kaçılır anlatayım mı?"

"Sanırım yaz dediğime beni pişman etme niyetindesin. Zaten de baş harflerin hala estetik değil."

"Peki peki..." Lisa gülmeye devam ederek kağıda döndü.


"Hiçbir planım ve tabiiki gidecek de bir yerim olmadığından iki gün sokaklarda dolandığımı hatırlıyorum. Sonunda açlıktan bitkin düşmüş bir haldeyken ulaştığım küçük köyde bahçesinde güzel elma ağaçları olan bir eve rast gelmiş ağaca tırmanarak karnımı doyurmuştum. Biraz fazlaca doyurmuş olmalıydım ki Evin sahibesi Bayan Eseter ağacın altında "Kim var orada" diye bağırdığı vakit yere düştüğümü hatırlıyorum. Yaşlı yüzü ile başıma eğilerek "Seni tanrı korudu küçüğüm" diye söylenmişti. Hayatımda tanıdığım en tatlı yüz olabilirdi. "Fakat başkalarının bahçesine izinsiz girersen işte böyle olur. Kimin kızısın sen? Tanıdık da değilsin... Hemen ailene haber verelim ne kadar da kirlisin..." Eseter fazla konuşkan bir kadındı. O gün ona ailemin olmadığını ve başımdan geçenleri anlattığımda kadın da epey yaşlı olduğundan beni ona yardım etmem koşuluyla yanında tuttu. Yaşadığım onca şey ardından Eseterin yardımcısı olmak benim için adeta cennetti. Bahçeli ufacık bir evimiz pek geliri olmasa da en azından yiyecek ekmeğimiz vardı. Burada neredeyse altı yıl fazlaca palazlanıp on beş yaşında bir genç kıza dönüştüm lakin her güzel şeyin sonu olduğu gibi Eseterin de sonu gelmiş huzur içinde gözlerini kapatmıştı. Huzur bulsun. O vakitten sonra elbet ölümü ardından ortaya çıkan uzak akrabalarının ev üzerinde hak iddia etmesi ile benim için dışarıda kalma vakti de gelmişti. Köyde vedalaşmak istediğim Bayan Eseterin de en sevdiği komşuları olan Adamslara göz yaşları içinde gitmişken Kadının bir anda Bir "mürebbiye olmak ister misin?" sorusu ile donup kalmış heryerde Eseter kadar iyi ev sahibeleri bulamayacağımdan mürebbiyelik fikri o an gerçekten aklıma yatmıştı. Bayan Adams bana birkaç gün beklemem için ufak bir yatacak yer ayarladı ve sonrasında birkez daha yeni ve yabancı bir yerde başlangıç yapmak üzere Andrew Evans ile karşılaştım. Başta korkmuş genç bay Andrew karşısında fazlaca sinmiş olsam da başka seçeneğim yoktu lakin Bayan Adams Eseterin arkadaşı olduğunu birkez daha ispatlamış onurlu bir kadın olarak beni Localara satmak yerine gerçektende kendisine Leydilik okulu denilen bu ufak yetimhaneye ve girişimci Bay Andrew ve eski bir saray hizmetlisi olan annesinin kaldığı iki katlı, bu güne dek bulunduğum en geniş eve getirilmiştim. Wellington yakınlarındaki bu evde benimle birlikte başta beş genç kız bulunmakta ve hepsi gerçek birer saray leydisi gibi davranmaktaydı. "Bende onlar gibi olabilecek miyim?" dediğimi ve büyülendiğimi hatırlıyorum. Onlar gibi olabildim mi? Hala çenesini tutamayan öfke kontrolleri yaşayan biri olsam da gerçekten iyi bir eğitim gördüğümü şu an piyano dahi çalabiliyor olmamdan ve saraya, dükallıklara,kontluklara mürebbiye yahut baş kahya olarak gitmeye hazır bir genç kız olmamdan anlayabiliyorum sanırım.


Burada geçirdiğim sekiz yıl için bayan Ewans ve Bay Andrew Ewansın kızı olduğum için çok ama çok şanslıyım. Beni ayaklarım üzerinde tuttular. Tüm kalbimle diliyorum ki hayalleri gerçek olsun birgün kocaman bir evde İngiltere ve dahi avrupanın en büyük ve başarılı Leydilik okuluna sahip olsunlar ki bende geri dönüp onlarla çalışma imkanı bulabileyim.


Sevgilerimle... Elisabeth Evans..."


"Beni ağlattın!" Andrew okudukları karşısında gözlerini sildi. Bu yazıyı Bayan Porterin okuması gerekiyor. Belki o vakit beni Ciddiye alır."

"Ondan vazgeçmeyeceksin değil mi Andrew?" Lisa adama gülümserken kendisinden beş yaş kadar büyük ve Andrewden on beş yaş kadar küçük olan Jane Potter'in adamı asla kabul etmeyeceğini düşünmekteydi. Yine de Andrewin aşkı saygıya değerdi...

"Asla..." Andrew kafa salladı.


---


Buradan sonra hikayeye 3. ağızdan kendi stilim ile devam edeceğim.


Ufak bir araştırma sonucunda 17. yy da yazılan aşk romanlarının efendi hizmetçi ilişkisine ait olduğunun farkına vardım gerçek hayatta Bir kont dük saygın bir lordun hizmetlisi ile birlikte olması büyük bir skandal olsa da o dönemde favori peri masallarındanmış. Bizde bu peri masalını yazmış bulunacağız.


Eh Artık Mathew ve Lisanın hikayesine geçme zamanı...


Loading...
0%