Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10. Bölüm

@gizemmgurbuzz

5 Ay Sonra

 

Evelyn son zamanlarda iyiden iyiye yürüyemez olmuş eli ayağı şişmiş koca göbeği neredeyse bacakları üzerine düşmüştü. Uzun süre ayakta duramıyor çabuk yoruluyor lağzımlığı ile yaşıyordu lakin son birkaç gündür Suzy'nin onu bezlemesine izin de veriyordu. Birkaç defa yetişemediği olmuştu. Hiç doğum görmemişti ve bundan da fazlasıyla korkar haldeydi çünkü son zamanlarda Edwardın sürekli Havva annenin o elmayı alıp Adem babayı günaha sokarak tanrının gazabını üzerine çektiğini bu yüzden doğumda çekeceği bedeli hakettiklerini söylemesi onu bir parça olsun rahatlatmamıştı. Evelyn Bernardı kovduğu o günden ve öncesinde onu sevmeyeceğini açıkça dillendiren kocasından ümidi kesmiş yalnızca dayak yememek ve sessiz sakin bebeğini beklemek üzere kenara çekilmişti. Böylesi çok daha kolay olandı. Sevmek aşık olmak on dört yaşındaki Jullietin kötü bir karar vererek Romeoya herşeyini vermesi gibiydi. Onun için ölmüştü lakin Romeonun peşinden gitmiş olup olmaması ölü bir kadını ilgilendiriyor muydu bilemiyordu Evelyn. Tüm aşk ve güzelliği dünyada tadamadıktan sonra ne anlamı vardı ki... Genç kadın defalarca, defalarca şans vermiş her seferinde yenik düşmüştü. Edwardın onu çok sevdiği kısma artık anlam veremiyordu. Adam periyodik olarak aşk dolu günler geçiriyor yanına gelip ona ilgi gösteriyor etrafı zambaklar ile süslüyordu. Periyodik olarak... Evelyn tiksinmişti zambaktan da gülden de... Dünya üzerinde ne kadar çiçek varsa hepsinden de... Aşk dolu ona iyi davranan günleri iki üçü geçmiyor ertesinde yaşadığı dengesizlikler Evelyni hamilelikten daha çok yoruyordu. Evelyn iki ay önce ona yine saldırdığında ufak bir blöf yaparak eğer yinelerse kendini ve bebeğini zehirleyeceğini söylemiş dahası bunu yapmadan önce nasıl bir kral karşıtı olduğuna dair pek çok yere mektup da yollayacağından bahsetmişti. Adam parmaklarını birbiri üzerine bindirerek canını yakmış olsa da Evelyn sinmeyip sırtını dikleştirdiğinde en azından kendine zarar vereceği konusundaki blöfüne inandığını var sayıyordu. Edward katlanılmaz bir adam olduğunu ve kendisine ondan başka kimsenin tahammül edemeyeceğini çokça söylemişti. Bu gerçekti. Genç kız bebeği ve sahip olacakları için tahammül gösteriyordu. Sırf o eksik kalmasın hakettiği hayatı sürdürebilsin diye. Bir parça da akıllanmış eski aptal sevecen tutumundan vazgeçmişti. Büründüğü soğuk umursamaz kişilik ve kocasına yürüttüğü politika tamamen işe yaramaktaydı. Ona onun gibi davranmak sevgi ve ilgiyi kendi kurduğu hayallerdeki gibi beklemekten vaz geçmiş hoş hamileliğin verdiği tiksinme huyu sayesinde Evelyn kocasından da nefes alan tüm erkeklerden de tiksinir olmuştu. Bu da umrunda değildi. Bir kadın kendi kendine pekala yetebilirdi. Yine de Lord Thomasın Lettice'e davranışlarını gördüğünde içinin bir köşelerde burulduğunu biliyordu. Genç kız Letticein odaya girmesi ile başını iki yana sallayarak "bir de bu var" diye düşündü. Ah Mary Jane... Nasıl özlemişti onu. Evelyn ona bir özür mektubu göndermiş arkadaşına başından geçen herşeyi anlatamamış olsa da Edwardı dinlemek zorunda olarak ondan ayrı kaldığını açıklamaya çalışmıştı. Mary Jane ise bir ay kadar sonra onu özlediğini ve mektupla da olsa arkadaşlıklarını sürdürebileceklerini söylemişti. Evelyn karşısına oturan kadının değişen saç modelinden üzerini saran ağır gül kokusundan rahatsız olarak elinde tuttuğu yelpazeyi yellerken hala Maryynin ona yazdığı mutluluğu düşünmekteydi. Kocası ile nasıl muhabbet içinde olduklarını yeni öğrendiği gebeliğin hane içine getirdiği keyif ve mutluluğu...

 

"İyi misin Evelyn? Terlemiş görünüyorsun... Kocan fazla terden hoşlanıp da yanına yaklaşmaz. Lord Mosley gül kokusunu sever" Lettice Evelynin yelpazesini durdurup ona bakmasıyla kahkaha attı. "Thomas kadar olamaz... Yani aslında leylak ya da lavanta da olabilir... Ah bekle sana da getireyim..." Lettice bir an için kırdığı pottan endişe duyarak odadan geldiği hızda kaçtı.

 

---

 

Evelyn Letticein ısrarcı tutumu üzerine kendisine sürdüğü gül yağının midesini kaldırmasından, birazda bugün bilmem kaçıncı kez gelen çiş krizinden ötürü ağır ağır odasına yönelmişti ki Kocasını merdivenlerde gördüğünde duraksadı.

 

"Evelyn?" Edward kadının yanına gidip kolundan tuttu. "Nereye gidiyorsun Leydi Mouthernbettenı yalnız mı bırakacaksın?"

 

"Üzerine mi işeyeyim?" Eveyn gözlerini kırpıştırdı.

 

"Son zamanlarda kibarlıktan uzak ve terbiyesiz ağızlı oldun" Edward başını iki yana salladı lakin elini kadının karnına koyup gülümsedi.

 

"Eğer sende günde otuz defa işeseydin böyle terbiyesiz olurdun işte. Benim için fazlaca doğal bir o kadar da iç içe olduğum bir konu. İzin verirsen buraya yapmak yerine" Evelyn hissettiği baskı üzerine gözlerini kıstı "gideyim"

 

Edward kadından yayılan kokuyu alınca eğilip kokladı. "Gül yağımı sürdün?"

 

"Neden olmasın?"

 

"Her tene yakışmıyor karım... Zambaklar... Sen kendin gibi kok"

 

"Evet tabi..." Evelyn adamdan kurtularak merdivenlere yöneldi. "Sidik kokayım..."

 

Edward kadının ardından kaşlarını kaldırıp çalışma odasına geçti. İçeride Brandysini yudumlayan adam onu görüp gülümseyince yanaklarındaki havayı üfleyerek çalışma masasına oturdu. Mouthenbetten da kalkıp ona bir içki doldurmak üzere harekete geçti. Genç adam Thomas ile bazı konular hakkında konuşacaktı. Amacı adamın niyetini tam olarak kavramaktı. Son zamanlarda mesheplerini İngilterenin karışık ortamı içerisinde yürütmek istemeyen bir kesim Amerikaya göçü iyiden iyiye arttırmış adam da bu fikrinde ısrarcıydı. Açıkçası Thomasın nereye gittiği yada gideceğini umursamıyordu lakin Lettice onunla beraber gidecekti. Burada durmak için hiçbir bahanesi yoktu. Çocukları ufaktı. İstek belirtemeyecek kadar ve babalarına fazlaca düşkünlerdi. Lettice geçen aylarda yeniden gebe kalmış lakin içindekinin kendisinden olduğuna emin olduğundan ona sormaksızın kurtulmanın bir yolunu buluvermişti. Edward bu işi belki Lettice'i durdurur diye yapmıştı çünkü kadın gebeyken hareket edemezdi ve Thomas ona fazla düşkün olduğundan sözünü dinleyecekti. Genç adam düşüncelerinde Lettice ve adamı yan yana getirdiğinde, kadının kocasına nasıl davrandığını hayal etmeye çalıştığında parmaklarını çıtlatarak gözlerini kadehi önüne koyup karşısına oturan Thomasa dikti.

 

"Son yaşananlar hakkında düşüncelerin ne Edward?" Thomas Edwardın stres yüklü bakışlarından rahatsızlığını konuyu ona tekrarlatarak gidermeye çalıştı. "Ortalık çok daha fazla karışacak."

 

"Ortalık karışmak zorunda Thomas..." Edward kafa salladı.

 

"Kral bu kez düşecek. Köylüler ardımızda. Askerlerimizi kuvvetlendirmemiz ve güvenliği arttırmamız icap ediyor üstelik savaş..."

 

"Savaşa katılmayacağım." Edward kaşlarını kaldırdı. "Bu konuda seninle aynı düşüncede değilim." Gitsindi. O karışıklıkta Thomastan kurtulmak pek kolay olurdu.

 

"Neden?"

 

"Çünkü savaşarak rengimi belli etmektense Cromwelle arka planda destek vermeyi akılcı buluyorum. Olur da kaybedersek... Hoş buna ihtimal vermesem de katılan herkesin ipini tek tek çekeceklerdir."

 

"İhtimal yok Edward bu kez kaybetmek yok. Bu yalnızca soylular arasında olmaktan çıktı. Köylü aç kilise ve yasaklarından bıkkınlıktalar. Üstelik suya konulan yasaklardan hastalıktan kırılıyorlar. Bir kısım açık fikirli protestan destekçileri sanatın aşağılanmasından ve toplumun geriye gitmesinden bıkmış halde. Bu devrim kaçınılmaz... Charles'ın akımı durdurabilmek adına İskoçlar ile yaptığı antlaşma ise bizlerin iddiaları ötesine çoktan geçti. Yakalanan birkaç iskoç soylusunun konuşturulduğunu işitmedim desem yalan olur. Kral adına toplanacak mahkeme için çok yakında meclis toplanacak. Bak göreceksin en fazla bir ay veriyorum."

 

"Ne çok şey biliyorsun."

 

"Gözüm kulağım her yerde..." Thomas güldü. "Hal böyleyken ve sonrasında toparlanmak pek kolay olmayacakken neden tüm mal varlığım ve ben yeni çok daha rahat bir hayata geçiş yapmayayım?"

 

"Tüm ünvanların geride kalacak..."

 

"Bununla birlikte yeni dünyada kurulacak olan kolonilerin ilerigelenlerinden olacağım. Çok daha geniş topraklar... Patates tarlaları"

 

"Patates..." Edward güldü. "Burada da var patates..."

 

"Bu Amerikadan çıkageldiğini değiştirmiyor. Üstelik en iyilerinin orada yetiştiğine inanan bir kesim var hala."

 

"Bunu çok iyi düşünmelisin Thomas. Belki tam karara varmadan önce bir keşif gezisi yapmalısın..."

 

"Neden bunu birlikte yapmıyoruz dostum?" Thomas kafa salladı.

 

"Benim asil bir soyum var. Bu asaletin Amerikadaki kuş kafalı yamyam soluk benizlilerin üzerinde işleyeceğini düşünmüyorum. "

 

"Pek çok ırk, Kültürel birleşim... Yeni bir devlet üstelik monarşisi yok... Yerlilere gelince siyahi avı gibi düşün..."

 

"Oradaki yerlilerin biraz daha baskın ve cabbar olduklarını işittik."

 

"Biz yüzyıllardır İskoçlar ile mücadele ediyoruz Edward..." Thomas kahkaha attı.

 

""Mücadelemizin sonundayız!" Edward omuzlarını çevirdi konudan da çok sıkıldığından bu adamın düşüncelerinden caymayacağını da bildiğinden çekmeceyi açıp yeni tabancasını gösterdi. "Sonunda aldım!"

 

Thomas tabancayı eline alıp evirip çevirerek barut haznesine baktı. "Nasıl? Umarım hedefine ulaşıyordur bu."

 

"Denememi istermisin" Edward adamın gözleri içine baktı.

 

Thomas bir an ürpersede aklından geçeni bastırabilmek adına gülümsedi lakin kapının aniden açılması ile dikkatler dağıldı ve iki adamda içeri giren Suzy adındaki kadına baktılar.

 

"Lordum!" Suzy nefes nefese içeri girmişti. "Baronesin doğumu başlamış görünüyor."

 

"Hah... Bu ne güzel haber!" Thomas ellerini ovaladı. "Bakalım leydim bana bir gelin mi doğuracak yoksa damat mı?"

 

"Umarım beni küçük düşürmezsin Evelyn!" Edward yanaklarındaki havayı üfleyerek kapıya yöneldi.

 

---

 

Evelyn işini halletmesi ya da elbiseyi sıyırana kadar bir miktar kaçırıp kendini de batırması üzerine üzerini suzy yardımı ile değiştirmeye çalışırken kadnın elbiseyi koklaması ile ona baktı.

 

"Gül? Bir an Leydi Mouthernbettenı giydiriyormuşum gibi geldi."

 

"Lettice..." Evelyn kafa sallarken bir anda duraksayarak elbiseye ardından karşıya baktı.

 

"Lord Mosley gülleri sever..."

 

"Herkese yakışmıyor"

 

Evelyn Mouthernbettenların her ziyaretinde eve dolan gülleri, Edwardın yalnızca ayın bu zamanlarında büründüğü memnun sevgi dolu kişiliği ve sonrasındaki buhranlarını aklına getirdiğinde geri geri giderek korkuluğa tutundu. Genç kız kocası ve kadının samimiyeti birbirlerine attıkları lafları tek tek bir aydınlanma yaşıyormuşçasına anımsadığında tahtaya tırnaklarını geçirerek beyninden vurulmuşçasına hissettiği o dalgalanma karşısında Suzye baktı bu defa. İçine düşen bu şüphe ya da şüphenin ötesindeki farkındalığın kalbini dört nala koşturmaya başlamasıyla güçlükle birkaç derin nefes almaya çalıştı. Bedeni terden sırıl sıklam olmuş içinde birşeyler patlayıvermişti. Evelyn kulaklarında nefesinin uğultusunu dindirmeye çalışırken hissettiği ıslaklık ve ağrı ile gözlerini sıkıp geri açtı.

 

"Leydim!" Suzy telaş ile kadının bacakları arasından boşalan suya baktı.

 

"S-suzy?" Evelyn kadının aşağı indirdiği bakışlarını takip edip yerdeki ıslaklığa ve sanki içinden bir yükün şiddetle akıp gittiği o ana tanıklık ederken güçlükle yutkundu. "Tanrım bu?"

 

"Suyunuz patladı leydim"

 

"N-ne oldu? S-suyum? Bebeğim?"

 

"Doğum başladı leydim!"

 

"D-doğum?" Evelyn şaşkınlıkla etrafa bakındı.

 

"U-Uzanın leydim derhal Baron Mosley ve ebelere haber edeceğim. Korkmayın uzanın!"

 

Evelyn yatağa uzanıp hararetle aldığı nefesler ile etrafına bakınmaya devam etti. Genç kız bir eli karnında hala Edward ve Letticei düşünmekteydi. Lakin karnını saran ağrı herşeyi iyiden iyiye zorlaştıracağa benziyordu. "Düşünme Evelyn! Bebeğini doğurmak zorundasın! Onu sağlıkla doğurmak zorundasın!"

 

---

 

"Daha ne kadar sürecek!" Edward yüzünü sıvazlayarak kapı dışında ileri geri yürüdü. Thomas kolundan tuttuğunda ise kaş çatarak adama baktı.

 

"Doğum kolay değil Edward Sabırlı olmak zorundasın."

 

Edward kapıdan çıkan Suzyi koşarken yakaladı. "Ne oluyor Suzy!"

 

"Lordum... Doğum bir parça zor geçiyor. Bebek ters geliyor dua edin Lordum!"

 

"D-dua! D-dua" Edwar kafa sallayarak ellerini bir etti.

 

Evelyn bağırmaktan yorgun düşmüştü odaya dolan rahibeler hizmetli kadınlar ebeler Gözü önünde duran Lettice! Genç kız yinelenen sancı ile avazı çıktığı kadar bağırıp ittirmeye çalıştı.

 

"Leydim hızlanın!"

 

"Yeterince yapıyorum!" Evelyn bağırdı.

 

"Bebek ters leydim eğer pes ederseniz ikinizide kaybedebiliriz! Güçlü olun!"

 

"K-kaybetmek!" Evelyn dişlerini sıkarak yeniden ittirdi. "O çocuk oradan çıkacak!" Genç kız ne çocuğunu kaybetmeyi göze alabilirdi ne de onu doğurup ölerek kocasına mutluluk vermeyi. "Tanrım yardım et!" Evelyn karnından ittiren ebeye biraz daha baskı yapabilmesi için rahatlık vermeye çabalayarak bacaklarını da kendine çekmeye çalıştı ve gelen ağrı ile daha kuvvetle ittirmeye koyuldu.

 

"Leydim hadi! Bir erkek! Bir oğlunuz olacak!" Suzy kadını şevklendirmeye çalıştı bacakları çıkmış kafasına zarar gelmesin diye ebeler çekelememeye çalışıyordu lakin bir erkekti. "Çok az kaldı"

 

Evelyn oğlan lafını duyduğunda son kez ve tüm gücüyle ittirdi. Genç kız hemen ardından içindeki boşalma hissine odaklandı ağrı dinmiş zorlanma bitmişti. Evelyn bitmişti... Gözlerini ebenin ayaklarından sallandırdığı mor renkmiş gibi görünen ufacık şeye kaydırdı lakin tükenmişliği daha fazlasına izin vermedi. Etraf kararırken tek dileği yeniden tüm gücü ile uyanmaktı....

 

---

 

"Öldü mü?" Lettice Edwardı gece yarısı bahçede gördüğünde derhal aşağı inmiş yanına koşturmuştu. Bebeği zar zor kurtarmışlardı. Lakin Evelyn meçhuldü. Ölmesi başlarına gelecek en güzel şeydi ki Edward dilediği varise kavuşur birdaha asla evlenmezdi. Kadın öldüyse Lettice tüm ikna kabiliyeti ile kocasını Amerikadan vaz geçirecekti.

 

"Ne demek öldü mü?" Edward Lettice e baktı. "O varisimin annesi... Sütünü dahi içirmeden ölmesini mi bekleyeceğimi sandın. Ayrıca ölmedi... "

 

"Ne o? Oğlanı görünce karın mı aklına geldi?" Lettice kaş çatarak geri adımladı.

 

Edward etrafına bakınıp kadını kollundan tutarak ahırlara sürükledi ve içeri girip sırtını duvara yasladı. "Lettice... Benim için işleri zorlaştırma. bebeğimizi öldürürken aklında kocandan başka birşey olmadığını biliyorum!"

 

"Bu aynı şey değil!" Lettice dişlerini sıktı. "Ben kadınım bir başkasından çocuk peydahladığım farkedilirse beni sahiplenecekmiydin Edward dur söyleyeyim edemeyecektin! Rezil olacaktık!"

 

"Tamam sus... Sakin ol! Herşey eskisi gibi beni anlıyormusun... Sana olan hislerim asla değişmeyecek."

 

"Yeter Edward... Ben artık önüme bakmak istiyorum. Korku içinde yaşamaktan sıkıldım!" Lettice dolan gözlerinden birkaç damla akıttı. "Ölmesi tek umudumdu lakin..."

 

"Benden sıkıldın?" Edward dudaklarını dişleyerek kafa salladı. "Ne o Lettice daha iyisini mi buldun yoksa o kocana fazla mı güveniyorsun"

 

"B-başka birini bulmak mı Güvenemez miyim? Belki kocamı sevmeye karar vermişimdir ne de olsa gereken ilgiyi göremiyorum." Lettice adamın kararan gözlerinden kaçmak isterken yüzüne yediği tokat ile sırtını duvara dayayarak adama baktı. "S-sen!"

 

"Senin kocan benim!" Edward yüzünü sıvazlayarak kadına sıkıca sarılıp yanağından öptü. "Sakın bir daha böyle şeyler söyleme sevgilim yoksa kendimi vurmaktan bir an olsun çekinmem"

 

"V-vurmak..." Lettice ağlamaya devam ederek gözlerini kapattı. "Lütfen Edward... Yeter..." O tarz bir yaklaşımı da yediği tokadı da kaldırabilecek türden bir kadın değildi.

 

"Ben sensiz nefes alamam Lettice... Sen olmadan yaşayamam..."

 

---

 

Şu hikayenin son noktasını koyduğumda göbek atacağım...

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%