@gizemmgurbuzz
|
Ena, Dubghail bölgesinde olduğundan beri aç kalma konusunda hatırı sayılır tecrübe edinmişti. Dilediğin zaman yiyeceğe ulaşabilmek ne kadar da büyük bir nimetti. Yaklaşık iki gündür burada kapana kısılmıştı. Eğer Bridget olmasaydı sanırım çoktan ölürdü. Başını dizleri üzerinden kaldırıp güçlükle yutkundu ve etrafına baktı. Odaya alacakaranlık hakimdi. Şöminenin içindeki alev ve Bridgetin getirdiği şamdan sönmüştü. Kollarını sıvazlayıp titreyen bedenini ısıtmaya çabaladı. Düştüğü duruma gülmekten başka çaresi yok gibiydi. Lakin buradan çıktıktan sonra sessizce yaşamaya devam edecek ve birdaha sorun çıkarmayacaktı. Düşündüğünde yıllardır babası yüzünden kılıçlar, mühürler, nişanlar ile uğraştığını fark etti. Hep tehlike içinde ve kendisi için hiçbir şey yapmaksızın...
Genç kadın koridorun başından gelen ayak seslerini duyduğunda düşüncelerinden uzaklaştı. Gittikçe yaklaşan sesler kapının önünde durdu. Yoksa gelen Aodh muydu? Ena derin bir nefes aldı. Kapının sürgüsü çekildiğinde içeri başka bir adam girmişti.
Önce deri çizmelerini fark etti. Kalın ipler ile bacağına sarılmış olmalıydı. Yapılı biriydi. Hogan olabilir miydi? Ena adamı tanımadığını fark edince gölgeler içindeki yüzüne baktı. Ardından doğruldu.
"Sen kimsin?"
"....."
Genç kadın cevap gelmemesi üzerine ayağa kalktı. Erkeğin kaslı kolu kapıyı kapatırken bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına vardı. Bu farkındalık kalbinin deli gibi çarpmasına neden olmuştu. Adeta az sonra göğsünü delip geçecekmiş gibi.
Hızla kapıya yöneldi. Bir şekilde dışarı çıkması gerekiyordu. Evet, kesinlikle çıkmalıydı. Tam kapıyı açarken iki güçlü kolu üzerinde hissetti. Biri belini kavramış diğeri ise çabucak ağzını tutmuştu. Ena çığlık atamadı. Erkek kulağına doğru eğilip "Ses çıkarma!" diye fısıldadı. "Yalnızca küçük bir tanışma olacak tatlım. Canını yakmayacağım..."
Genç kız boşta kalan kolunu geriye doğru savurup ona vurdu. Diğer yandan ayağına basmak için çabalıyordu.
"Shhh... Güzelliğinin methi tüm Dubghail'e yayılmak üzere yakında seninle tanışmak isteyen çok kişi olacak. Lakin ben arta kalan yemeği yemem."
Ena tüm çabalarına rağmen sesini çıkaramıyordu. Zayıf darbeleri ise erkeğin güçlü bedenine işlemiyordu. Ardında hissettiği sıcaklık ve o kaçmaya çakıştıkça daha çok hissettiği sertliği ölüm ile kıyaslanınca çok daha korkunçtu. Elini bir kez daha arkasına doğru savurdu. Bu defa isabet ettirmiş olmalıydı. Adam onu bırakır gibi olduğunda vakit kaybetmeden kapıya uzandı. Tam açmayı başarmıştı ki bu defa kiltinin eteklerinden yakalandı. Genç kız kurtulma ümidi ile ekosenin kemerini çözdü yine de başarısız olmuştu. Beline sıkı sıkı dolanan kumaştan kurtulamadan onun çirkin kolları arasında sıkışıp kaldı. Bu kez yüzünü görebiliyordu. Yanağında koca bir yarık vardı. Kirli sakallı ve ahır gibi kokan bir adamdı. Nefesi genç kızda kusma isteği uyandırıyordu. Gözlerindeki nahoş parıltıyı gördüğünde ise bağıramadı. Acıyla inledi. Titriyordu. Adam onun zayıflığından faydalanmış ve ekosesini üzerinden sıyırıp çekmişti. Ena, bacaklarına değen soğuk havayı hissettiğinde bir az olsun kendine gelmeyi başardı. Hareket etmeye, kaçmaya çalıştı lakin başarısız olmuştu. Zavallı bedeni o kadar ürkek ve güçsüzdü ki Erkeğin tek bir hareketi ile kendini yerde buldu. O çırpındıkça bedenine uygulanan basınç artıyordu. Ena bir an nasıl bağıracağını düşündü. Kimi çağıracaktı? Adını haykırabileceği kim vardı? Dudaklarına kapanan adamın nefesine daha fazla dayanamadığında kuvvetli bir öğürtü ile içindekini çıkarttı. Adam o an geri çekilip yere tükürdü. Ardından saçlarını çekip küfretti. Üzerindeki kötü kokulu gömleği yırtarak çıkarttıktan sonra Ena'nın boğazına ve ağzına bastırdı.
Ena çaresizce inledi eliyle ağzındaki kumaşı ittirip adamın yüzünü tırnakladı. Lanet olsun ki hareketlerinin hiçbiri onda işe yaramıyordu. Ena, vücudunda çirkince dolanan elin aşağı, çamaşırına doğru kaydığını hissedince hıçkırarak yalvarmaya başladı. Mahremiyetini saran kumaş onu terk ettiğinde ise var gücüyle bağırdı.
"Aodh!"
Bridget tam da Hogan ve Aodh'un dün çıktıkları av gezisinden döndüklerini haber vermek için Ena'nın bulunduğu odaya doğru ilerliyordu ki koridorda yankılanan acı dolu haykırış duraksamasına neden oldu. O an beyin yanına koşmanın Ena'yı kontrol etmekten daha doğru olduğunun farkına vardı. Düşüncelerinin doğru olduğunu beyi merdivenlere doğru yürürken gördüğünde anladı. Nefes nefese koşup onun gömleğine yapıştı.
"Yardım edin beyim, Ena... Ters giden bir şey..."
Aodh, Bridgetin sözünü tamamlamasını beklemedi. Onu önünden ittirip koşmaya başladı. Karanlık koridorda duyduğu ses Enaya aitti ve adını haykırıyordu. Aodh o an kalbinin yerinden çıkacağını hissetti.
Kapının önüne geldiğinde ise bir an duraksadı. Gördüğü manzara neredeyse aklını yitirmesine neden olacaktı. Genç kadının belinden aşağısı çıplaktı. Üzerine kapaklanan adam ise sımsıkı birbirine kenetlenen bacaklarını aralamak üzereydi. Aodh, öfkeden çıldıracağını düşündü. İleri atılıp zavallı kadının bedenini hırpalayan adamı ensesinden tuttu ve kenara savurdu. Fakat bu yeterli değildi. Onu ayağa kaldırıp yumruğunu adem elmasına indirdi. Koca cüssesi yere düştüğünde ise suratını tekmeledi. Adamın hareket edemeyeceğine emin olduktan sonra nefes nefese arkasını döndü.
Ena oturur vaziyette yerdeki ıslaklığa bakıyordu. Aodh onun korkudan altına kaçırdığını fark ettiğinde güçlükle yutkunup yerde yatan adama tüm gücüyle bir kez daha vurdu. Genç kadının yanına yavaşça yaklaşıp yerdeki ekoseyi aldı. Onu kaldırıp birkaç saniyeliğine dahi kendisinde hayranlık uyandıran kıvrımlı hatlarına uzun biçimli bacaklarına sıkıca doladı. Kolları arasında kuş gibi titreyen kadın ondan yana bakmadan aşağı doğru eğildi ve yerde duran gömleği alıp ıslak taşın üzerine koymak istedi. Aodh Ena'yı doğrultup ayağıyla gömleği taşa doğru ittirdi.
"Gidelim buradan..."
"O-onu t-temizlemeliyim..."
"Shh,Hayır sorun değil, sadece gidelim." Aodh kadının ısrarı üzerine onu kucakladı ve kapıdan dışarı çıktı. Merdivenlerden koşarak Bridget ve Hogan geldiler.
"Odama bir banyo hazırla Bridget. Sende o pisliğin öldüğünden emin ol. Nefes aldığını duyarsam senin burnunu koparırım Hogan!" Aodh dostunun acele baş onayından sonra hızlı adımlarla yukarı çıktı. Diğer yandan kolları arasında titreyen ve sessizce hıçkıran Ena için endişeleniyordu. Buzun ortasında çıplak kalmışçasına titriyor, dişleri takırtıyla birbirine vuruyordu. Aodh, acı dolu bir nefes aldı ve onu kolları arasında sımsıkı sardı. Bu sorumluluk tamamen ona aitti. Tanrı korusun ya yetişememiş olsaydı. Ya onu kaybetseydi?
|
0% |