@gizemmgurbuzz
|
Müzik Aodh'un düşüncelerini yansıtmaktadır.
Ena gözlerini alacakaranlığa açtı. Hafifçe kımıldadığında taş duvara dönük olduğunu fark etti. Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Sırt üstü uzanıp başını çevirdiğinde yanında yatan adam ile burun buruna geldi. Bir an için hızla dirseğinin üzerinde doğrulmuş olsa da yanında uyuyan Aodhdu. Yine de kalbinin deli gibi atmasını engelleyememişti. Aodh derin uykudaymış gibi görünüyordu. Tanrım, uykudayken dahi kaşları çatık kolları göğsünde kavuşmuş haldeydi. Genç kız üzerindeki ekoseyi yan çevirip erkeğin üzerini örttü ve başını yastığa koydu. Ondan yayılan sıcaklık odadaki soğuk havayı yumuşatıyordu. Ena başını kaldırmadan yanında uyuyan devi süzmeye başladı. Aodh ürperticiydi. Ona her baktığında nefesi kesiliyordu. Fakat bu kötü birşey değildi. Sert bakışları ve heybeti karşı konulmazdı bu da onu çekici yapan şeylerin başında geliyordu. Aodh Ena'ya güven veriyordu. Onun vücudundan yayılan sıcaklığın verdiği hoşnutlukla iç çekti. Ardından yüzünün her bir zerresini ezberlercesine onu süzmeye devam etti. Dişlerini sıkıp gevşetiyor oluşu elbet dikkatinden kaçmamıştı. Bu adam sürekli sıkıntı içinde miydi? Ena elini ekosenin altından çıkarıp onun sert omzuna dokundu. Gerçekten çok gergin görünüyordu. Aklını kemiren tüm soruları onunla konuşabilmek için yanıp tutuşuyordu. Fakat konuşmaya her başladıklarında kavga ediyorlardı.
Aodh genç kadının omzuna değen elini tutup ona doğru döndü. Enanın gözleri henüz uyanmaya alışamayan gözlerine karanlıktaki yıldızlar gibi görünmüştü. Küçük parmaklarını kendininkilerin arasına kenetleyip boşta kalan kolunu başının altına aldı.
Ena elini çekmeyi bir defa denedi fakat başarısız olduğuna sevinmişti. "Burada dans etmekten yorgun düşmüş bir adam mı var?"
"Burada ise yanında yatan savaşçıdan korkmayan pervasız bir kadın var."
"Aodh senden hiç korkmadım!"
"İşte anlayamadığım nokta da bu." Genç adam kaşlarını kaldırdı. "Ben diğerlerinden çok daha korkuncum..." Genç kadının yüzünde çocuksu bir gülümseme belirdi. Elini hızla çekip erkeğin karın boşluğuna sertçe vurduktan sonra "Bende öyleyim Dubghail!" dedi.
Genç adam kısa bir süreliğine dahi olsa nefessiz kaldığını hissetti. Hazırlıksız yakalanmıştı. O toparlanana kadar kaçmaya çalışan kadını belinden yakalayıp yatağa çiviledi. Hareket etmesini önlemek içinse tek kolunu kürek kemiklerinin üzerine bastırdı. Ciddi bir tavır takınmaya çalışıyordu fakat yapamadı. Sırıttı. Az sonra gülümseyişi Ena'nın neşeli kahkahasıyla birleşti. Fakat kadının boynundaki zincire dikkat ettiğinde durdu. Sağ kolunun dirseği üzerinde doğrulup kadının gülümseyen yüzüne baktı ve boğazını temizleyerek konuştu.
"Douglas denen adamla görüşmek için gittiğim yere benimle geleceksin!" sözleri oldukça kayıtsız tam anlamında emir niteliğindeydi. Kadının vereceği tepkiyi ya da inatlaşmasını umursamayacaktı. Hatta döndüklerinde onunla evlenecekti.
Ena heyecanla "Neden?" diye sordu.
"Benim Uisce beatha'm olmak için" Ena onun ne söylediğini tam olarak anlamadı fakat soracak da değildi. Acele bir baş onayının ardından kalkmak için doğruldu. Aodh onu ensesinden kavrayıp kendisine doğru çekti. "Benim iznim olmadan hareket etmeyeceksin ve kimseyle konuşmayacaksın!"
"Nefes alabilir miyim?"
"Almana izin verdiğim sürece..."
Ena kaşlarını kaldırdı. Dimdik döşeğe bastırdığı kolundan destek alarak ona biraz daha yaklaştı. "Öyleyse izin alabilmem için yakınında olmam gerekecek." Diye fısıldadı. Hararetle inip kalkan göğsüne söz geçirebilmek için nefes almayı bıraktı.
Aodh kadının cesaretine artık şaşırmıyordu. Oldukça hoşlanıyordu da. Fakat bunu belli edecek değildi. Gözleri kendine bakan derin mavilikten biraz daha aşağı, hafif aralık pembe dudaklara kaydı. Tıpkı kalemle çizilmiş gibiydiler. Genç adam yutkunup gözlerini kaçırdı. Fakat yalnızca birkaç saniye sürdü. Aklına, mantığına söz geçirememişti. Bir an için nerede olduğunu unutup dudaklarını kadınınkilere değdirdi. Tanrım! Hayal ettiğinden de yumuşak ve ılıktı. Gözlerini kapatırken dudaklarının basıncını biraz daha arttırdı. Kendini kaybetmek üzereydi. Hızlıca doğrulup şimdi saç örgüsünden tuttuğu kadına baktı. Fakat ona yeniden geri dönmesi uzun zamanını almamıştı. Beline kayan eli Enayı kendine çekti.
Genç kadın şaşkınlığını üzerinden atamıyordu. Dahası tepki veremiyordu. İrice açtığı gözleriyle Aodh'a bakıyordu. Onu yeniden kendine çektiğinde karşı koymak istedi fakat yapamadı. Mantığı kalbine söz dinletememişti. Aodh dudaklarını az evvelkinden daha sıkı bastırmıştı. Ena bu basınçtan hoşlandığını hissediyordu. Sımsıkı kapattığı dudakları hafifledi. Aodh onu kendisine çekip çenesinden öptüğünde tatlı bir iç çekiş koyuverdi. İki yanına saldığı kollarını onun boynuna doladı. Ena kolay öğrenirdi. Dudaklarını hafifçe aralayıp harekete geçti. Islaklığı sevmiyordu fakat erkeğin dudakları ve etrafında bıraktığı ıslaklık hissi oldukça cazipti. Genç adam tek eliyle duvardan destek aldı. Dik duramıyordu. Bu kadın sanki enerjisini içine çekiyordu. Heyecandan kalbi patlayacak gibi oluyor, nefesi kesiliyor fakat kendini durduramıyordu. Dudaklarını onun boynuna kaydırıp güzel kokusunu içine çekerek bir müddet durdu. Ena ise henüz durmak istemiyordu. Ne zaman duracağı konusunda ise hiçbir fikri yoktu. Kısa bir an en son ne zaman banyo yapıp temizlendiğini düşündükten sonra kendini geriye doğru yatırarak erkeğe gerekli mesajı verdi. Başını yastığa koyduğunda Aodh ile bir kez daha göz göze geldiler. Birbirlerine bakışları o kadar anlamlıydı ki sanki hiç konuşmadan da anlaşabileceklermiş gibiydi. Ena başını aşağı yukarı sallayıp gözlerini kapattı. Ellerini yavaşça gömleğinin yakasına koymuş ve onu kendine çekmişti. Bu kez birbirlerine dokunuşları o kadar da kibar değildi. Aodh'un eli eteğinin altında bacağının yukarısına doğru kayarken Ena dizini yukarı çekerek ona yardım ediyordu. Çıplak tenine dokunması onu gıdıklamış belki de ürpermişti. Fakat her ne hissettirdiyse daha fazlasını istiyordu. Bu isteği ondan destek alıp kendini yukarı ittirerek dile getirdi. Aodh, Enayı yukarı ittirdiği belinden kavrayıp kendine bastırabilmek için elini uzun bacaklarından çekmek zorunda kaldı. O kadar güzeldi ki aklını kaçırabilirdi. Onu her an elinden kaçıracakmışçasına öperken bir yandan da canını yakmaktan korkuyordu. Fakat kadının hareketleri nazik olmasına izin vermiyordu. Tek bacağını onunkileri iki yana ayırabilmek için kullandı. Başını kaldırıp yeniden gül rengi yanaklarına ve dolgunlaşan dudaklarına baktı. Yaptığı her hareket için ondan izin istemek zorunda hissediyordu. Ena gözlerini kapatınca sessizce dudaklarına geri döndü. Eli ise arayışına devam etmeye başlamıştı bile. Ürkekçe belinden aşağı doğru kaydı ve aynı anda yanağını okşayan yumuşacık titreyen parmakları hissettiğinde aniden durdu. Bedenini ve dudaklarını ondan ayırıp gözleri önüne gelen bir sahne ile donup kaldı. Aodh Irene ile nişanlandıktan sonra onu öpmek için izin aldığını hatırlamıştı. Ardından her an kırılacakmış gibi dokunduğu bedenini... Evet belki o gece Irene Ena gibi davranmamıştı. onun kadar sıcak, tatlı da değildi. Yavaşça beline dokunup dudaklarını yanağına değil de onunkilere değdirdiğinde yüzünde hissettiği buz gibi tokat aklına gelmişti. Aodh o günden sonra defalarca neyi yanlış yaptığını düşünüp durmuştu.
Gözleri önüne gelen görüntü sis misali dağılırken Ena'ya baktı. Tanrı aşkına bu kadın henüz değil nişanlısı sevgilisi dahi değildi ki. - evet, onunla evleneceği bir gerçekti-Ne için onu böylesine derinden arzuluyordu? Başını hayır manasında salladı. Ena Irene den kendince intikam almak için öptüğü veya başka şeyler yaptığı kadınlardan biri olmayacaktı! Öfkesini onun masumiyetinden çıkarmayacaktı. Dokunduğu her kadın Irene idi. Ena ise gözünde olduğu gibi kalmalıydı. Aklının bir ucu şu an yaşadıklarının hiçbirinin intikam yahut öfke için olmadığını haykırmasına rağmen Aodh bu ihtimali dahi Ena karşısında göze alamazdı. Onun gözündeki değeri böyle anlık,ucuzca bir hissiyatla karşılık bulmak değildi.
Genç adam doğruldu. Ena ise nefes nefese gözlerini araladı. "Bir sorun mu var"
"Evet, bu doğru değil!" Aodh nefes nefeseydi. Büyük bir rahatsızlık ve tüm bedenindeki zonklama ile yatağa oturup yastığı kucağına çekti. Her ne kadar kalbinde evleneceklerine emin olsa da tertemiz bir genç kızı böyle uygunsuz lekeleyemezdi. Aodh ona dokunmaya dahi kıyamadığın fark ettiğinde sıkıntıyla inledi.
Ena ne yapacağını bilemedi. Öylesine utanıyordu ki ölmeyi tercih ederdi. Titreyen bedenine söz geçirmeye çalışarak üstünü başını düzeltmeye koyuldu hala onu arzuluyordu. Dudakları titredi ve gözlerinde biriken yaşlar bir bir dökülmeye başladı. Tanrım böylesine arsız bir davranışı kim kabul ederdi ki... Ena kendini lekelemişti. Bu delirmiş arzusu yüzünden Aodh belkide onu istemeyecek, yanlış değerlendirecekti.
Aodh mahçubiyetini gizlemek adına Enadan tarafa dönmedi fakat ağladığını duyabiliyordu. Ne diyeceğini bilemedi. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı. O alelade dokunduğu kadınlardan değildi. Tüm bedeniyle, aşkla arzu ediyordu Enayı. Kızı rahatlatmak için sakince konuşmayı denedi.
"Ness'ten döndüğümüzde seninle evleneceğim Ena." Genç adam öylesine bir kararlılıkla söylemişti ki kendisine şaşırmadan edemedi. Bir yüzük yoktu. Sormamıştı bile lakin aksini düşünemiyordu. Ömrünün geri kalanını onun kolları arasında geçirmeye kararlıydı. Göz ucuyla kadına baktı ve hışımla yataktan kalkıp köşede duran gaydaya asılı kolyeyi aldı. Ucundaki yüzüğü çıkarıp hızla yatağa geri döndü ve kadının titreyen elini yüzünden çekeleyip yüzüğü parmağına geçirdi.
"Artık nişanlımsın." Genç kız parmağındaki yüzüğe baktı. Ardından Aodh'un kısılmış gözlerine. Titreyen çenesini elinin tersiyle bastırmaya çalıştı. Ne diyecekti? Onu Giolaya geri götürdüğü halde dönmüş dahası adamın yatağında uyumuş ve kendini kolları arasına atmıştı. Başını önüne eğdi. Aodh onurlu davranıp alelade bir yüzüğü parmağına geçirivermişti. Yüzük muhtemelen Irene in nişan yüzüğüydü. Genç kız daha çok ağladı. Kendini içine soktuğu bu onursuz durumdan ve dahası utançtan kurtulmasını tek yolu evlenmekti. Aodh bunu biliyordu. Kimsenin olmadığı bu odada onunla hoş vakit geçirmeye devam edip sabah başından savabilirdi. Ena battaniyeyi üzerine kapatarak yatağa uzandı. Konuşamayacak kadar utanıyordu ve sevdiği adamın karşısında daha fazla aşağılık görünmemek adına bu zoraki evliliğe karşı çıkmayacaktı. Aodh muhtemelen böyle bir durumun içine düştüğü için çok öfkeli olmalıydı. Dahası ona karşı nefret besliyor bile olabilirdi.
Genç adam kadının itiraz etmesini beklemedi. Ona seçenek bırakmadığı için kendine küfretti. Fakat şu an ikisi de yalnız kalmalıydı. Sakinleştiklerinde onunla konuşacak ve yeniden gülümsemesini sağlayacaktı.
İki genç de birbirlerin hareketlerini öylesine yanlış anlamışlardı ki bu durumun düzelmesi epey bir zaman alacak gibi görünüyordu...
|
0% |