@gizemyenikler
|
İzmir'de güzel bir hava vardı. Hava almak için dışarıya çıkmıştım. Arada bir sahile inip, yürüyüş yapmayı çok seviyorum. Bu hoşuma gidiyordu. Tüm gün evde oturmak beni sıkıyordu. Güzelyalı köprüsü hemen yanımdaydı. Bense denizi seyrediyordum. Deniz benim için huzur anlamına geliyordu. Doğma büyüme İzmirliyim. Bu şehri seviyordum. Annem Müge emekli mimardı. 65 yaşındaydı. Babam Ahmet, ise emekli avukattı. Yaşı 68 idi. Şu anda emekli hayatı sürüyorlardı. Yazı Çeşme'de geçiriyorlardı. Orada evimiz vardı. Ben yazları arada Çeşme'de kalıyordum, arada da İzmir'de. İzmir'de kalmamın nedeni tamamen arkadaşlarımdan dolayıydı. On tane yakın arkadaşım vardı. Ve arada bir onlarla vakit geçirmekten oldukça keyif alıyordum. Gezmeyi seven bir kadındım. Gezmek kadar insanı bu hayatta mutlu eden başka bir şey daha yoktu. Ayrıca insanın ruhunada iyi geliyordu. Bu oldukça iyi hissettiriyordu. Bir ara yanıma bir köpek geldi. Başını okşadım. Yanıma kıvrılıp, yattı. Burada onu besliyorlar, arada su veriyorlardı. Hayvanları seviyordum. Can bunlar, diye düşündüm içimden, yanımda kıvrılmakta olan köpeğe bakarken. Masum bir biçimde uyumaya başlamıştı. Kardeşime gelirsek; oda şu anda Ege Üniversitesinde öğrenci, ve 24 yaşında. Psikoloji okuyor. Son sınıfa gidiyor, ve okuduğu bölümü seviyordu. Hedefi mezun olunca iyi bir psikolog olmaktı. Kardeşimin ismi Elif, onunda üç tane yakın arkadaşı var, biraz içine kapanıktı. Ve son aylarda üzgündü. Onu dinliyor, yanında olarak elimden geldiğince destek oluyordum. Çünkü ilk aşkından ayrılmıştı. Aşk acısı çekmekle meşguldü. Tabi bu esnada derslerini asla ihmal etmiyordu. Halen daha okul birincisi olma ünvanını koruyordu. Çok çalışkandı. Bu yüzden kardeşimle daima gurur duyuyordum. Bundan sonraki hayatıntada duyacaktım. Tıpkı annemle babamla da duyduğum gibi. Aile candır. Onları seviyordum. Beni büyütüp, bu yaşa dek getirmişlerdi. Emek vermiş, hem beni hem de kardeşimi okutmuşlardı. Tabi bende, kardeşimde her zaman okulda başarılı örnek birer öğrenci olmuştuk. Eğitimin öneminin bilincindeydik, ve severek çalışıyorduk. Sevmek bana göre başarmanın yarısıydı. Çünkü insan sevdiği işi yapınca başarılı oluyordu. Bu her ne iş olursa olsun çalışmak, ve sevmek oldukça önemliydi. Sevince, işine tutkuyla bağlanıyordun, buda seni başarılı kılıyordu. Sevdiğin işi yapmak insanı hayatta mutlu ediyordu. Kulaklığımı takmış Güzelyalı sahilinde müzik dinlemeye devam ediyordum ki, en yakın arkadaşlarımdan birisi olan Burcu, aradı. “Buse nasılsın? Neler yapıyorsun?”.
“İyiyim. Sahilde oturdum, öyle”.
“Alsancak'ta mısın?”.
“Güzelyalı'dayım”.
“Hım tamam canım anladım. Ben Alsancaktayım.Alışverişe çıktım”.
“Hım iyi yapmışsın”.
“Hava bugün çok güzel Bu taraflardaysan gel diyecektim”.
“Sağol canım. İstersen yarın Pazar buluşuruz”.
“İyi olur. Elif'i, de çağırırız”.
“Anlaştık” diyerek telefonu kapattı, Burcu. Burcu, cafede garsondu. Diğer yakın arkadaşı Elif ise anaokulu öğretmeniydi. Ben ise İlkokulda Türkçe öğretmeniydim. İşimi seviyordum. Çocukluğumdan beri hayalim öğretmen olmaktı. Edebiyat, ve kitap okumak en büyük tutkularımdandı. Elif benim gibi bekardı. Burcu ise altı yıldır evliydi. 30 yaşında üniversitede dört sene sevgili olduğu erkek arkadaşıyla evlenmişti. Üniversite'de tanışıp çok evlenen olmuştu. Benim dönemimde de böyleydi. Halen daha Ege Üniversitesi'nde ekli bir kaç kişi vardı. Bakıyordu onlarda eşleriyle okul, sınıf arkadaşıydılar. Elif, iki sene önce boşanmıştı. Eşiyle maddi sıkıntılarından ötürü evliliği maalesef yürümemişti. Ben ise bu yaşıma dek hiç evlenmemiştim. Bunu istememiş, tercih etmemiştim. Zaten ilişkilerimde evliliğe gitmeyecek kadar kısa sürmüştü. Ben evlenilecek bir kadındım, ancak bazı erkekler bunun yerine beni kullanmayı tercih etmişlerdi. Elbette buna cinsel anlamda asla izin vermemiştim. Bundan sonrada vermeyi düşünmüyordum. Hayat edindiğimiz tecrübelerden ibaretti. Hatalarımdan ders almayı öğrenmiştim. Hayat bunu bana öğretmişti. Bundan sonrada öğreteceğini biliyordum. Kendimi şu anda uçmakta olan özgür bir kuş gibi hissediyordum. Hava esiyordu. Ve Güzelyalı'da deniz kenarında oturup, müzik dinleyip, yürüyüş yapmak bana keyif vermişti. Bunu genellikle hafta sonları yapıyordum. Çalışmadığım bu iki günü bazen evde dinlenerek, bazende sahile inip yürüyüş yaparak değerlendiriyordum. Tabi arada arkadaşlarımla buluşmakta olmazsa olmazlarımdandı. Hayat kısaydı. O yüzden mutlu olduğumuz şeyleri yapmalıydık. Babaannem hep bana anı yaşa der. Şu anda seksen yedi yaşındaydı. Daha ne kadar ömrü kalmıştı, bilmiyordum. Çok yaşlıydı. Bakıma muhtaçtı. Ve ona elimizden geldiğince yardım ediyorduk. Dedem öldükten sonra yalnız kalmıştı. Bizde yaşamaya başlamıştı. Onun bakımıyla ilgileniyorduk. Evimiz büyüktü. Bababannemde bizde rahattı. Her istediğini yapıyordu. Kısa kalan ömrünü mutlu geçirmeye çalışıyordu.
|
0% |