@gizemyenikler
|
GÜVEN PROBLEMİ.
GÜVENEMEMEK VE BAĞLANAMAMAK ÜZERİNE.
Çocukluğumdan beri insanlara güven duymakta zorlanıyordum. Gerek çocukken uğradığım zorbalık, gerekse geçmişte erkeklerin kalbimi derinden kırmasından kaynaklıydı, bu. İnsanlar nankördü. Kime fazla değer verdiysem, sonu benim için hayal kırıklığı olmuştu. Bir keresinde en yakın arkadaşım bana yalan söylemişti. Gerçi yakın arkadaşım olsaydı, bana bunu yapmazdı. Demek ki arkadaşım değilmiş, dedim içimden. O günden sonra, insanlara kolay- kolay güvenmemeye başlamıştım. Aynı şey aşk hayatım içinde geçerliydi. Kiminle yakınlaşmaya çalışsam, ciddi ilişki istesem kaçmıştı. Neden bilmiyordum, ancak benimle sadece cinsel ihtiyaç için birliktelik kurmak isteyen erkeklere denk gelmiştim. Bu anlamda yirmili yaşlarım benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Otuz yaşından sonra ise, ben kimseyi istememiştim. Bütün bu yaşadıklarımdan sonra herkesin bir gün beni inciteceğinden korkar hale gelmiştim. Gerçektende korkuyordum. Ve içimdeki bu korku benim elimde olan bir şey değildi. Kötülük, ayrıca toplumumuzda bu denli artmışken, birisine güvenmek yeterince zordu. Güven sorunu, geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimlerin birer sonucuydu. Güven, bana göre karşılıklı bir süreçti. Şu anda gayet mutluydum. Çünkü beni anlayan ve gerçekten seven o gerçek üç dostu bulmuştum. Ve bu bana yetiyordu. Çok arkadaşım vardı, ama, dost diyebileceğim kişi sayısı üç idi. Birbirimize yıllardır her konuda destek oluyorduk. Ayrıca birbirimize güveniyor, asla inciltmiyorduk. Sadece mutlu zamanlarımızda değil, acılı günlerimizde de birbirimizin yanındaydık. Dostun tanımı da bana göre buydu. Zor günlerinde de ,o kişiye destek olmak, yanında olmak demekti, dostluk. Maalesef günümüzde ne kalıcı dostluk kalmıştı, ne de gerçek aşk. Ayrıca kimse kimseyi değiştiremezdi. O kişiyi olduğu gibi kabul etmeliydin. Andre Gide'nin bir sözü vardı” Olmadığın biri olarak sevilmektense, olduğun biri olarak nefret edilmek daha iyidir”. Bu doğruydu. İmkansız aşkıma gelirsek, belki de onu tanısam aslında hiç anlaşamayacaktım. O yüzden onu unutmaya karar verdim. Bazen hayalimizde yarattığımız, sevdiğimiz o kişi düşündüğümüz gibi çıkmayabiliyordu. Bu ihtimalde vardı. Belki anlaşırdım, ama, unutmamalıydım ki, o kişiyi henüz tanımıyordum. Belki de farklı karakterde kişilerdik, ve asla anlaşamayacaktık. Cemal süreyanın güzel bir sözü vardı şöyle demişti, “ Dokunulmasa da görülmese de yer verilir bazısına, nedensiz”. Bende böyle uzaktan sevmiştim. Platonik olarak hoşlanmıştım. Şu anda kalbime gömmeyide başarmıştım.
Unutmak iyileştiriyor muydu cidden?.
Bence iyileştiriyordu.
Bu ara en yakın dostlarımla birlikteydim. Kim miydi onlar?. Elbette kitaplarımdı. En son felsefe ile ilgili okumuştum. Sorgulamayı seviyordum. Felsefe, ayrıca insanı düşündürüyordu. Felsefe, yüzyıllardır insanları düşündüren, sorgulayan, ve hayata dair derin sorulara yanıtlar aramaya teşvik eden bir tür disiplindi. Ayrıca seven insan için oldukça keyifliydi.
EV HALİ.
Babam her zamanki gibi televizyon izliyor, annem ise dışarıda sahilde arkadaşlarıyla yürüyüşe çıkmıştı. Bu ara spor yapıyor, düzenli besleniyordu. Kilo vermek istiyordu. Bunun içinde çabalıyordu. “ Aman kızım bizim yaşlarda, yaşlılıkta fazla kilo zarar beraberinde başka hastalıklarıda tetikler” diyordu. Haklıydı. Bu ara, bende biraz almıştım. Rejime başlamıştım. Evde youtubeda yürüyüş videoları açıyor, her gün yarım saat onu yapıyordum. Hiç yoktan iyiydi. Düzenli olarak yapmak önemliydi. Bende buna uyuyordum. Benimde yaşım artık otuz yedi idi. Çok genç değildim. Ve dikkat etmek zorundaydım. Bugün tüm gün müzik dinlemiştim. Bana iyi gelmişti.
Müzik dinlemek, insanı iyi hissettiren en güzel eylemdi. İnsanın ruhunada iyi gelirdi.
|
0% |