@gizemyenikler
|
İNSAN KÖTÜLÜĞÜ ÜZERİNE.
Ben her insanın içinde iyilik olduğu kadar kötülükte olduğu kanısındaydım. Önemli olan iyiliği seçmekti. İçindeki iyiliği ortaya çıkarmaktı. İnsan bana göre karmaşık bir yapıydı. İnsan, bence negatif, ve pozitif yönlerinden oluşmuş bir varlıktı. Bu konuda Dostoyevski'nin yazmış olduğu “Suç ve ceza” adlı kitabını anımsadım. Mesela Raskolnikov karakteri kötü mü yoksa iyi mi?. İşlediği cinayet nedeniyle kötüydü. Peki, ama, ya özünde nasıldı?. Bir yandan soğuk, kayıtsız ve antisosyal; öte yandan şaşırtıcı derecede sıcak ve şefkatli olabilmektedir. Dürtüsel hayırseverliğin yanı sıra cinayet de işlemiştir. Sonrasında da derin bir acı duymuştu.Bu kitabı çok sevmiştim. En sevdiğim kitaplardan birisi olmasının nedeni psikolojik, trajik roman olma özelliği taşımasıydı. Sadece bir suç romanı değildi. İçinde suç, cinayette olan bu klasik eser ruh tahlili yapma konusunda eşsizdi. Büyük adam olma enaniyeti ile insaniyetin iç içe geçtiği, insanı seçim yapma konusunda kendi iyiliğinden bedel ödetmek zorunluluğuna sokan bir suç ve bu suçun sonucu olarak baş gösteren dayanılmaz bir acı romanıydı. Dostoyevski ,bütün kitaplarını çok seviyordum.
YALNIZLIĞINI SEV.
YALNIZKEN DE HUZUR BULANLARDANDIM.
Pencere camında yağmur damlaları birbiriyle yarışır gibi aşağı süzülüyordu. İçerisiyse, tıpkı dışarısı gibi sessiz ve hüzünlüydü. Bense koltuğuma çökmüş, pencereden dışarıyı seyrediyordum. Dışarıda yaşanan hayat, benim için sanki çok uzak bir gezegende geçiyormuş gibi geliyordu. Bir zamanlar evin her köşesi kahkahalarla dolardı. Şimdi ise sadece saaatin tik takları yankılanıyordu. Şu anda oldukça yalnızdım, ama, bu beni huzurlu hissettiriyordu. Çünkü ben yalnızlığımıda sevenlerdendim.
Bazen insanın yalnızlığınada ihtiyacı vardı.
Huzur bulmuştum. Kalbim şu anda sadece buraya aitti.
Evime.
Canım evim diye düşündüm. Güzel yuvam. Günler birbirine benziyordu. Evden işe, işten eve. Sabah uyandığımda ilk iş sosyal medyada haberlere bakmak olurdu. Sonra kitap okur, biraz müzik dinlerdim.
Belki de yalnızlık, insanın kendisini daha iyi tanımasına ve değer vermesine yardımcı oluyordu. Hayatın anlamı neydi sahiden?. Mutluluk neredeydi?. Belki de mutluluk, insanın içindeydi. Belki de onu bulmak için dışarıya bakmasına gerek yoktu. Belki de iç sesini dinlemeli ve kendiyle barışmalıydı.
Hayatım renklerdi. Ben mutluluğun rengini bulmuştum. Onlar sevdiklerimdi. İçimden herkesin bunu bulmasını diledim. Hak edenlerin.
Yalnızlığıma da anlam katanlardandım. Çünkü biliyordum ki, herkesin içinde bir parça yalnızlık vardı. Önemli olan mutlu olduğun şeyleri yapmaktı.
Hem, unutma kalabalıklar içerisindeyken de, yalnızdı, bazıları.
|
0% |