@gizemyenikler
|
HAYALLERİM.
HAYALLER İNSANI ÖZGÜR KILAR.
Yanlış kişilerle olmaktansa, yalnız olmak bin kat daha iyiydi. Böyle düşünüyordum. Bu hayatta hepimizin ulaşmak istediği hayaller vardı. Bunun içinde istemek, çalışmak, ve çabalamak gerekiyordu.
Hayallerin gerçek olması dileği ile dedim. Hayallerinin bitmek bilmeyen bir tür okyanus gibi olduğunu düşünen ben böyle olmasını diliyordum.
Dilekler, ve mucizeler. Belki bir gün gerçeğe dönüşürlerdi.
Kim Bilir?.
Belki bir gün.
Çocukkende hayalleri olan biriydim. Hatta bazen annem bana sürekli olarak hayal aleminde yaşadığımı söylerdi. Pamuk şeker renkli bir baloncuğun içinde süzülmek gibiydi, hayal kurmak. Bir zamanlar, çocukken rengarenk kuşların şarkılar eşliğinde uçtuğu, ağaçların şekerden yapıldığı büyülü bir ormanda koşmak gibiydi. Her şey mümkündü ve , her şey güzeldi. Hayaller, sonsuz bir oyun alanıydı. Ayrıca hayallerin bana göre kaybolması önemli değildi. Önemli olan, onları yeniden yaratabilmekti. Kendi dünyamda, kendi hayallerimde sonsuza dek uçmaya devam edecektim. Bu benim hayal dünyamdı. Ve burada mutlu ve de özgürdüm.
Gençkende böyleydim. Uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında yelken açmaya benzerdi, hayallerim. Ve ayrıca hayalleri keşfedilmemiş adaları bulmak gibiydi. Zorlu sınavları aşarak hayallerine ulaşmanın verdiği heyecan, kalbimde coşkuyla atan bir alev gibiydi. Hayaller, benim için geleceğe uzanan bir tür köprüydü.
Her zaman, her yerde hayal kurabilirdim. Gene de, gece uykuya dalmadan önce yatağımda olan en güzel ve özel olanıydı. Gözlerimi kapattığımda zihnimde canlanan, huzur bulduğum bir köşeydi, hayaller. Yaşadığım hayatın karmaşasından uzaklaştığım, sadece kendimle baş başa kaldığım bir sığınaktı. Hayaller, hayatın anlamını sorguladığım anlarda tutunduğum bir dal gibiydi. Hayal, gökkuşağının tüm renklerini barındıran, şekilsiz bir bulut gibiydi, bence. Hayallerim rengarenkti. Bazen bembeyaz ve masum, bazen gri ve karamsar, bazen de gök gürültüsüyle birlikte yağmur getiren bir fırtına gibiydi. Hayaller bana göre, insanın iç dünyasının aynasıydı.
YAZARLIK SÜRECİM.
Yazmak beni mutlu ediyordu. Yazma eylemi bence yaratıcılıktı. Kelimeler benim için tuğlalar gibiydi. Onları bir araya getirerek, hayal dünyamın duvarlarını örerdim. İlham, ruhumu besleyen bir kaynaktı. Bazen bir cümle, bir görüntü veya bir ses, zihnimde yepyeni bir hikaye oluştururdu. Yazmak benim için bir yolculuktu. Ve ben bu yolculuğu seviyordum. Daima da sevecektim. Her hikaye bence, kendi içinde bir evrendi. Ve ben bu evreni keşfetmeye bayılıyordum. Edebiyat bence toplumun aynasıydı. İnsanların düşüncelerini, duygularını ve hayallerini yansıtması bir yazarıda mutlu ederek, rahatlatıyordu. Ben kelimelerin gücüne inananlardandım. Kelimeler, bence dünyayı değiştirebilecek kadar güçlüydü. Bir cümle, bir insanın hayatını bile değiştirebilirdi. Bu yüzden yazarken her kelimenin sorumluluğunu hissederdim.
BALÇOVA.
Buse, Elif, ve Ali ile yine buluştuk. Bu sefer Agorada görüştük. Balçova ,üçümüzede yakındı. Alışveriş içinde arada bir Avm gezmeyi severdim. Son zamanlarda, sadece ayda bir arkadaşlarımla buluşup, yemek yemek, ya da kahve içmek için tercih ediyordum. Fiyatlar uçmuş diye düşündüm. Her şey çok pahalıydı.
Biraz yürüdük. Mağazaları gezdik. Ali erkek olduğundan dolayı o ağırlıklı olarak spor mağazalarını tercih etmişti. Bizde giyim mağazalarında gezinmiştik. Bir ara dağılsak da, sonra tekrardan bir araya geldik. Karnımızı doyurduk. Bir şeyler içtik, yürüdük, derken akşam olmuştu. Böylece bir günü daha bitirmiştik. Zaman nasıl bu denli hızlı geçiyor anlayabilmiş, değildim. Ömür bitiyordu. Vay be dedim içimden. Agora'dan çıktıktan sonra bizim her zaman takıldığımız eski şarkıları çalan bir bar vardı. Oraya gitmeye karar verdik.
|
0% |