Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@gizemyenikler

Gençken, gece hayatına katıldığım olmuştu. Birçok bara gitmiş, eğlenmiştim. Gece kulüpleri ne ve canlı müziğe Üniversitedeyken takıldığım bir kaç kişiyle birlikte gitmiştim. O zamanlar flört etmeyi seviyordum. Ciddi ilişki tercih etmek, bağlanmak yerine sadece takılmak bana daha iyi hissettiriyordu. Yirmili yaşlarda ağırlıklı olarak derslerle, okulla, projelerle ve dünyayı gezmekle meşgulken, birde hayatıma birisini almak özgürlüğümden ödün vermek anlamına gelirdi. Birde o yaşlarda kimse ciddi düşünmüyordu. Aşkı otuz yaşını geçtikten sonra istemeye başlamıştım. Hani birisi olsun sevsin, korusun, kollasın, değer versin, ama, maalesef karşıma otuzlu yaşlardada birisi çıkmamıştı. Bende geziyor, yalnızlığımın tadını çıkarıyordum. Buna alışmıştım. Otuz altı yaşıma böyle- böyle gelmiştim. İngilizcemin çok iyi olmasının nedeni, okulda Üniversite eğitimimin tamamen İngilizce olmasından kaynaklıydı.

 

Bazen arkadaşlarımla Alsancak'da kültürel etkinliklere katılıyordum. Sosyalleşmek bana iyi geliyordu. Şehir dışından gelen kuzenlerime geldiklerinde Kordonboyunu, saat kulesini, ve tarihi hanları gezdiriyordum. Kuzenlerimin bazısı Bodrum'da, bazısı ise İstanbul'da yaşıyorlardı. Uzaklık onlarla görüşmeme engel değildi. Çünkü sürekli görüntülü olarak birbirimizi arıyor, bu şekilde özlem gidermeyi başarıyorduk.

 

Benim, bir diğer prensibim ise arayanı arardım, aramayanı ise aramazdım. Bana göre hayatta her şey karşılıklıydı. Zaten böyle olmalı diye düşünüyordum. Aksi taktirde, neden bana değer vermeyene ben değer vereyim ki?.

 

Geçenlerde, bir internet sitesinde haber okudum. Yaşlanmayı yavaşlatan formül sonunda bulunmuş. Bu seyahat etmekmiş. Bende neden kimse yaşıma inanmıyor? diyordum. boşuna gezmiyormuşum meğer diye düşündüm. İnsanlar genelde ,yaşımdan on yaş daha genç gözüktüğümü söylüyorlardı. Kimse bana inanmıyordu. Otuz altı yaşında olduğumu söylediğimde şaşırıyorlardı. Buda benim hoşuma gidiyordu. Kim genç görünmeyi istemezdi ki?. Şanslıyım diye düşündüm, içimden.

Bazen okuduğum, haberlere şaşırıyordum. Düşünmeden edemiyordum. Dünya yapay zeka konuşurken, biz neleri konuşuyorduk?. Şaka gibi, ama, gerçek. Dünya nerede? Biz neredeyiz? dedim içimden. Umarım düzelir, diye düşündüm. Çok zor düzeleceğe benziyordu, ama, benimkisi bir tür temelliydi. Arada bir işte böyle kendimce iyi dileklerde bulunuyordum. Aynı şekilde, birinin canı sıkıldığında elimden geldiğince onu teselli etmeye çalışıyordum. Arkadaşlarımın sadece iyi günlerinde yanlarında değildim. Onların kötü zamanlarındada hep yanlarında olmuştum. Bana göre dostun tanımı, kötü günlerindede, o kişinin yanında olmak demekti. Bana eğer dostluğu tarif et deseler bunu söylerdim. Bu yanıtı verirdim. Bazı konular göreceliydi. Ve yanıtlarıda kişiden kişiye göre değişirdi. Çünkü herkesin hayatı birbirinden farklıydı. Bakış açısıda öyleydi. Arada günlük tutuyordum. Düşüncelerimi orayada yazıyordum. Günlük tutmak, benim rutin alışkanlığım olmuştu. Gün içinde, yaşadıklarımı yazmak beni mutlu ediyordu. Ayrıca rahatlatıyordu. Yazmayı bırakmayı hiç düşünmemiştim. Bundan sonraki yaşamımdada bırakmayı düşünmüyordum. Bence her insan hayatta kendisini mutlu eden şeyleri yapmalıydı. Bunun ne olduğunun bir önemi yoktu. O kişiyi ne mutlu ediyorsa o özeldi. Bu herkese göre farklıydı. Zaten herkesin aynı olduğu bir dünya olamazdı. Hayat farklılıklarla güzeldi. Bir bütündü. Böyle düşünüyordum.

 

Ertesi gün arkadaşımla buluştum. Sinemaya gittik. Daha sonra bir şeyler yedik. Agorada insan aradığı her şeyi rahatlıkla bulabiliyordu. Film komedi idi. Arada bir biz insanoğlunun gülmeyede ihtiyacı vardı. Komediyi seviyordum. Her türden film, dizi izlemeyi severdim. Mesela arada polisiye iyi oluyordu. İzlerken insanda merak uyandırıyor, katili arama süreci ise bunu heyecanlı hale getiriyordu. Polisiye kafayı çalıştırıyordu. Korku pek tercih etmiyordum. Tarih, aşk, severdim. Eskileri anlatan, o dönemleri , yılları, yansıtan filmler, diziler, kitaplarda hoşuma giderdi. Çocukken fantastik, bilim kurgu severdim. Son zamanlarda ise, ağırlıklı olarak komedi seyrediyordum. Odamda rahattım. İzlerken bir yandanda gülüyordum. Amazon prime, Blu tv, ve Netflix e üyeydim. En son okuduğum kitap ise Stephen King'in 1922 adlı kitabıydı.Kitabı ingilizce okumuştum. İngilizcemi geliştirmemi, unutmamamı sağlıyordu. Çünkü dil nankördü. Tekrar, pratik yapmadığın taktirde körelirdi. Bu öğrendiğin her dil için geçerli olan bir durumdu. Çalışmak şarttı. İsteyen, çalışan, tekrar edende zaten bilgilerini unutmuyor, öğreniyordu. Buda kişinin başarıya ulaşmasını sağlıyordu. Bana göre hayatta mutlu olan insanda başarılı demekti. Çünkü biliyordum ki, insanın kendisini mutlu etmesi zorken, mutsuz etmesi ise son derece kolaydı. Mutlu olamıyorduk. Bunun çevremde örnekleri mevcuttu. Mutsuz insanlar ülkesiydik. Acı ama gerçekti. Bazen gerçekler acıtırdı. Gerçekleri kabul etmeliydik.

 

EV GİBİSİ YOK.

 

Agorada alışveriş yaptıktan sonra eve döndüm. Kendimi direk ılık bir duşa attım. Daha sonra odama çıkarak sosyal medyada haberleri okumaya başladım.Dünyada neler oluyor, bitiyor? kısa bir inceleme yaptıktan sonra netflixe girdim. Biraz dizi seyrettim. Ne olursa olsun ev gibisi yoktu. Kendimi evimde rahat, huzurlu hissediyordum. Nereye gidersen git, sonunda döndüğün kendini huzurlu bulduğun yer evindi, yuvandı. Bu dünyanın her neresinde olursan ol geçerliydi. Herkesin evi özeldi. Güzeldi. Kendineydi. Kendime türk kahvesi yapmıştım. Bir yandan onu içiyor, diğer yandan dizimi seyrediyordum. Bir diğer sevdiğim şeyse ,kendime yorgunluk kahvesi yapmaktı. Buda genelde evden işe geldiğim zamanlarda oluyordu. Önce duşa giriyor, çıkıncada güzel bir kahve içiyordum. Yatağıma uzanıyor bir on dakika müzik, kahve eşliğinde dinleniyordum. Huzur değil miydi bu? Bana göre evet huzurdu. Bence insanın her şeye rağmen, hayatta mutlu olması önemliydi. Ben bunu başarmıştım. Geçenlerde, odamda dinlenirken 90lar Türkçe ve yabancı pop açmıştım. Eski şarkıları dinlemeyi seviyordum. Bir kadeh kırmızı şarap doldurmuştum. Ve odamda oldukça keyifli vakit geçirmiştim. Keyfime düşkün bir kadındım. Müzik dinlemeyi en az gezmek kadar seviyordum. Bana iyi geliyordu. Derken Burcu, aradı. Biraz telefonda konuştuk. Bana işlerinden, gününün nasıl geçtiğinden bahsetti. Sonra yatağımı düzelttim. Rüzgardan dolayı açılmıştı. Dişimi fırçaladım. Sonrada derin bir uykuya daldım.

 

YENİ BİR GÜN.

 

YENİ BAŞLANGIÇLARA.

 

YILDIZLARI SEYRETMEK GÜZEL.

Loading...
0%