Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@gizemyenikler

Her gece, uykuya dalar ve rüyaların renkli dünyasına adım atardım. Bu benim hoşuma giderdi. Rüyalar, uyku sırasında beynimizin ürettiği, genellikle anlamsız gibi görünen ancak psikolojik ve nörolojik açıdan oldukça önemli olan zihinsel deneyimlerdi. Binlerce, yıldır insanların merak ettiği rüyalar, hala tam olarak çözülememiş bir gizem olmaya devam ediyordu. Neden rüya görürüz? sorusunun kesin bir nedeni olmamakla birlikte, bilim insanları şu teorileri öne sürüyordu. Bunlardan ilki bellek işleme ile ilgiliydi. Beynimiz gün içinde yaşadığımız olayları ve bilgileri rüyalar aracılığıyla işler ve depolardı. Bir diğeri ise duygusal işleme ile bağlantılıydı. Rüyalar, bastırdığımız duyguları veya yaşadığımız travmaları işleyerek duygusal dengeyi sağlamaya yardımcı oluyordu. Ayrıca rüyalar beyin aktivitesinede iyi geliyordu. Uzmanlar şöyle diyorlardı; uyku sırasında beynimiz farklı beyin dalgaları üretir ve bu dalgaların rüyalar ile ilişkili olduğu düşünülüyordu. Kreativite ve problem çözmede de bence faydalıydı. Bazı bilim insanlarına göre rüyalar, yaratıcılığı artırır ve sorunlara yeni çözümler bulmamıza yardımcı olurdu. Buna katılıyordum. Rüyaların anlamına gelirsek, bu konuda rüyaların yorumlanması, yüzyıllardır farklı kültürlerde, farklı şekillerde yapılmıştı. Freud, gibi psikologlar, rüyaların bilinçaltındaki arzuları ve kokuları yansıttığını öne sürerken, diğerleri rüyaların daha çok rastgele beyin aktivitelerinin bir sonucu olduğunu düşünmekteydi. Benim için bunları araştırmak, okumak, yazmak keyifliydi. Yazılacak, okunacak binlerce kitap vardı.

 

Yağmur, camı silen parmaklar gibi camı siliyordu. Dışarıda karanlık bir gece vardı. Yıldızlar, gökyüzünde parlayan küçük gözyaşları gibiydi. Ben pencereden dışarı bakarken içimi bir burukluk kapladı. Birden kendimi Enes'i ,özlerken buldum. Onu seviyordum. Şimdilik arkadaştık. Buda bana yeterdi. Daha sonra yıldız kaydı. Birden dilek tuttum. Belki de yarın güneş doğduğunda, kalbimde yeniden aydınlanacaktı. Gözüm uzakta hayallere salmışken yıldızlar, gökyüzünde puslu bir ayna gibi parlamayı sürdürüyordu.

 

Balkona çıkmıştım. Derken onu gördüm.

 

“Merhaba” dedi Enes.

 

“Merhaba nasılsın?”.

 

“İyiyim ya sen?”.

 

“Bende iyiyim”. Tam onu düşünürken, görmüştüm. Buda gene güzel tesadüflerden biriydi. Birden içimden bir öykü yazdım. İsmi iki yabancı idi. Bir kafede, yağmurun ritmiyle birlikte bir piyano melodisi çalıyordu. Pencereden, gökyüzüne bakan iki yabancı, birbirlerine bakmadan aynı yıldızlara bakıyordu. İkisinin de kalbinde aynı yalnızlık vardı. Belki de o gece, yıldızların altında , bu iki yalnız kalp bir araya gelecekti.

 

Kim bilir?.

 

“Daldın. Ne düşünüyorsun?”. diye sordu Enes. Merak etmişti.

 

“İçimden bir öykü yazdım”.

 

“Vay güzelmiş. O öykü benimlede paylaşır mısın?”.

 

“Elbette” diyerek anlatmaya başladım. Enes, ise bu esnada ilgiyle beni dinliyordu.

 

“Güzelmiş. Çok beğendim”.

 

“Gerçekten beğendin mi?”.

 

“ Evet hem de nasıl” dedi Enes. Birden içeriye yaşlı bir kadın girdi.

 

“Merhaba” dedi bana.

 

Bende kadına “ Merhaba nasılsınız?” dedim.

 

“İyiyim kızım sağ ol” dedi kadın.

 

“Tanıştırayım, bu annem ismi Gülizar” dedi Enes.

 

“Çok memnun oldum. Bende Buse” dedim, kadına gülümseyerek. Kadın oldukça tatlı görünüyordu.

 

“Bende memnun oldum kızım. Ne güzel komşuymuşuzda. Yan apartmanlardayız”.

 

“Kesinlikle bu çok güzel” dedim. Kadında pamuk beyazı saçlarıyla gülümseyerek içeriye girdi. Bizde Enes, ile balkonda konuşmaya kaldığımız yerden devam ettik. Enes, ile sohbet gayet keyifliydi. İnsan sevdiği kişiyle sohbet edince demek ki, zamanın nasıl aktığını anlayamıyormuş. Zaman bir hayli hızlı geçiyormuş.

 

Yıllar önce kaybettiğim o özel hissi, şu anda sohbet etmekte olduğum adamda bulmuştum. Ve o gün anladım ki, aşk bazen beklenmedik anlarda, en umulmadık yerlerde karşımıza çıkardı. Bu yaşta aşık olacağım hiç aklıma gelmezdi, ama, olmuştum.

 

“Biraz dışarı çıkıp, hava alalım mı?”.

 

“Sen ciddi misin? geç olmadı mı?”.

 

“Bence geç değil. Saat henüz on”.

 

“Hım olur”.

 

“Hiç gece dışarı çıkmaz mısın sen?”.

 

“Pek çıkmıyorum”.

 

“Haklısın, aslında iyi yapıyorsun. Sokaklar, kadınlar için artık geceleri tehlikeli”. dedi Enes. Bu konuda haklıydı. Son yıllarda ,ülkemüzde kadına şiddet oldukça artmıştı. Güvenli değildi. İçimden bu durumun düzelmesini diledim.

 

Giyindim. Ve dışarı çıktım. Enes, ile birlikte yürümeye başladık. Hava akşam olduğu için soğuktu. Bu yüzden montumu giymiştim. Ve üşümüyordum.

 

“Bak hava aldık, iyi olmadı mı sence?”.

“Evet haklısın. Arada çıkmak lazım”. dedim.

 

“Sahil hemen karşısı. Ben her akşam buraya gelir, otururum”.

 

“İyi yapıyorsun”.

 

“Sende arada bunu yapmalısın” diyerek karşılık verdi, Enes. “Tamam” dedim. Uzun- uzun hayattan , hobilerimizden, işimizden, edebiyattan, sanattan, her şeyden konuştuk.

 

“Seni tanımak güzel Buse” dedi Enes.

 

“Seni tanımakta öyle” dedim. Yanında huzur buluyordum. Rahattım. Ve güvendeydim. Konu bir ara gene ChatGPTye gelmişti. Enes, bana ChatGPTnin insanların kendi hayatlarını resmetmesini sağladığından bahsetmişti.

 

“Bu çok ilginç. Yapay zeka oldum olası ilgimi çekiyor”.

 

“Artık devir teknoloji devri” dedim.

 

“Orası öyle”. Bunun üzerine ,yapay zeka üzerine konuştuk. Sohbet keyifliydi. Oldukça eğlenmiştim.

 

“Zaman ne hızlı geçiyor, öyle değil mi?”. dedi Enes. Ona hak vermemek elde değildi.

 

“Hem de nasıl. Ömür dediğimiz kısaymış meğer”.

 

“Sorma. Ne ara 40 yaşına girdim, bilmiyorum” dedi Enes.

 

“Hiç göstermiyorsun” dedim.

 

“Sağol sende öyle” dedi bana. Aramızda iki yaş fark vardı. Hava hafifçe esmeyi sürdürüyordu. Akşamları soğuyordu.

 

“Bugün güzeldi. Gene görüşelim”.

 

“Tamamdır haberleşelim, iyi olur kesinlikle” diyerek karşılık verdim. Odama girdiğimde kalbim heyecanla atmayı sürdürdü. Enes'i, ne zaman görsem böyle oluyordum. Sevmek güzel bir duyguydu. Boşuna sevgi ihtiyacımız değildi. Gene loş ışıklar altında bir yolculuğa çıkmıştım. Sessizliğin içinde odamda ışıklar yavaşça kısıldığında dış dünyadan koptuğumu hissederdim. Müzik sesinin ilk notalarıyla birlikte içimde bir heyecan dalgası oluşurdu. Dinlediğim şarkılarda Enes'i, hayal ediyordum. Onunla arkadaşlık kurmak çok güzeldi. İçimden çok kısa bir söz yazdım. Şöyleydi; “ sen benim en güzel şarkılarımsın”.

 

Enes'i, düşünürken güzel bir uykuya daldım. Yıldızlar, ise bu esnada gökyüzünde pırıl- pırıl parlamayı sürdürüyorlardı.

 

Güzel yıldızlar diye düşündüm. Yıldızları oldum olası sevmişimdir. Hele seyretmek en çok sevdiğim şeylerden biriydi.

İçimden güzel bir dilek diledim. Güzel yıllara dedim. Bunu tüm sevdiklerim için diledim.

 

Bir hafta daha başlamıştı. Okuldaydım. Çocuklara ders vermeyi sürdürüyordum. İş yerinde müdürlerle aram mesafeliydi. Zaten böyle olmalıydı. Siyah ceketimi giymiş, hafif majyajımı yapmış, resmi ve şıktım. Dışarıda, soğuk bir hava vardı. Alsancak, ise her zamanki gibiydi. Bugün öğrencilerden biri canımı sıkmıştı. Oldukça yaramaz bir çocuktu. Onu velisine şikayet etmiştim. Diğer öğrencilerimden memnundum. Usluydular. Ancak bazen kalabalık bir sınıfta bir tane bile yaramazın olması demek, diğerlerini etkilemesi anlamına geliyordu. Umarım annesi, babası çocuğa gerekli uyarıyı yaparlardı.

 

ALSANCAK'IN GÖLGESİNDE.

 

Denizin kokusu ve martıların çığlıkları Alsancak'ı sararken, küçük bir kahvede oturan ben defterime notlar alıyordum. Yıllarca bu semtte çalışmış, sokaklarının her taşını ezberlemiştim. Alsancak'ın, kalbinde yer alan özel bir ilkokulda türkçe öğretmeni olarak çalışıyordum. Mesleğimde yılları devirmiştim. Tecrübeliydim. Ve mutluydum. Hayallerimin çoğuna kavuştuğumu düşünüyordum.

 

Okulun pencerelerinden Kordon'un eşsiz manzarası gözükürdü. Manzara güzeldi. İzmir, güzeldi. İzmirli olmak ise bambaşkaydı. Ben öğretmen olarak öğrencilerime sadece türkçeyi değil, aynı zamanda hayatı öğretmeye çalışırdım. Alsancak'ın tarihi, kültürü, insanları... hepsi birer dersti, benim için. Hayat dersiydi.

 

Alsancak'ın sıcak atmosferi, benim bir öğretmen olarak öğrencilerime olan etkilerim, ve edebiyatın insan hayatındaki gücünün farkındaydım. Bu güzeldi. Dışarıdaki güzel havanın kokusunu ciğerlerime çektim. Derin bir nefes aldım. Daha sonra kahvemden bir yudum içtim. Öğle molasındaydım. Yemek yemiş, karnımı doyurmuştum. Şu anda da kahve içiyordum. Bu bir saatlik dinlenme molası biz öğretmenlere iyi geliyordu.

 

Loading...
0%