@gizemyenikler
|
“Ailelerimiz gayet iyi anlaştılar” dedi Enes.
“Evet sevgilim ,bu yüzden çok mutluyum”.
“Beni çok mutlu ediyorsun”. diyen Enes'e “ Sende beni” diyerek karşılık verdim. Ona sıkıca, sevgiyle sarıldım. Bu denli sevilmek harikaydı. Bunun karşılıklı olması ise dahada güzeldi.
Bambaşkaydı. Ah aşk güzel şey diye düşündüm. Eskiden aşka inanmazdım. Taki, Enes hayatıma girinceye dek. Aşkı otuz sekiz yaşında , kırk yaşındaki bir adamda bulmuştum. Ve aşkın kesinlikle yaşı yoktu. Her yaşta farklı duygularla yaşanırdı.
“Benimle evlenir misin sevgilim?” diye sordu. Bunu duyunca ,neredeyse mutluluktan dolayı havalara uçuyordum.
“Evet evet evet sevgilim” dedim. Bana sarıldı. Ve beni tekrar öptü. Yakında evlenecektik. Bunu en kısa zamanda gerçekleştirmek istiyorduk.
“İyi ki sana rastladım”.
“Bende” dedim.
GÜLÜŞÜN SIRRI.
“Gülümsemeni çok seviyorum”.
“Bende öyle” diyerek karşılık verdim. Gülümseyişi ki, bir ömre bedel dedim içimden. Bir insanın karşılıklı olarak sevdiğiyle birlikte gülmesi bambaşka bir duyguydu. Ve çok güzeldi.
“Bu güzel gülüşünün sırrı ne bakalım?” diye sordu, bana.
“Hım bunu bir düşünmem gerek” dedim. Bir kafede oturmuş, karşılıklı olarak sohbet ediyorduk. Bugün dışarıda güzel bir hava vardı.
Kahvemi yudumlarken, dışarıyı seyrediyordum. Güneş, yüzüme vurduğunda içimden bir gülümseme geçti. Yanımda oturan sevgilim, benim bu anlık mutluluğumu fark etmiş gibiydi. “Ne düşünüyorsun böyle?”. diye sordu. Ona bakıp gülümsedim.
“Eskiden gülmek bu kadar kolay değildi. Her şeyin bir yük gibi üzerime geldiği zamanlar olurdu. Ama sonra anladım ki, gülmek aslında bir seçim. Bir şeylere takılıp kalmak yerine, hayatın güzelliklerine odaklanmak”. dedim.
“ Çok doğru konuştun. O zaman gülmek üzerine düşünüyordun?”.
“Evet konu, gülmekten açılınca bunun üzerine düşünüyordum. Beni yakaladın”. Bu esnada Enes, elimi tuttu. Ve şöyle dedi; “ Benim için sen hep gülümsüyorsun. Hatta bazen gülüşün, güneşi bile kıskandırıyor diyen Enes'e, bende şöyle karşılık verdim “ seninle birlikte olmak, hayatıma renk kattı. Seninle gülerken, bütün dünyanın yükü omzumdan kalkıyor”. Bunu söylerken onu öpmüştüm.
“Hatırlıyor musun? İlk tanıştığımızda nasılda gülmüştük”.
“Evet o gün sanki tüm dünya güzelleşmişti. O zaman sana platonik olarak aşıktım”.
“Evet bunu bilmiyordum”. dedi Enes.
“Öyle, ama, genede güzeldi” dedim.
“Acı çekmedin, öyle değil mi?”.
“Yok çekmedim. Sadece sen çok uzakken, biraz acı verdiği doğruydu” dedim.
“Artık buradayım ve sana yakınım” dedi. El -ele tutuşarak kaldığımız yerden sohbetimize devam ettik.
“O günü bende hatırlıyorum. O gün hayatımın en güzel günüydü. Sohbetinden bu denli keyif aldığım başka kimse olmadı”. diyen Enes'e gülümseyerek karşılık verdim. Beni gerçektende mutlu ediyordu. İçimden ilişkimizi n hiç bitmemesini diledim. Çünkü bazen ilişkilerde bitebilirdi.
“Sen benim en büyük destekçimsin. Zor günlerimde daima yanımdasın. Bunun benim için önemi büyük” dedi Enes. “Senin gülüşün bana umut veriyor”.
“Senin gülüşünde öyle”. Bir ara konu yalnızlık meselesi üzerine geldi. Bence her insan yalnızdı. Kimi sadece yalnızken yalnızdı, kimiyse kalabalıklar içerisindeyken yalnızdı. Bu benim fikrimdi. Çünkü biliyordum ki, bunlar derinlenmesine incelenmesi gereken göreceli olan konulardı. Fikirlerde kişiden kişiye göre değişirdi.
Yalnızlık modern dünyanın görünmez zincirlerinden biriydi.
Yalnızlık, insanlık tarihi kadar eski bir duyguydu. Ancak modern hayatın koşuşturması, sosyal medyanın yanıltıcı dünyası ve fiziksel mesafelerin artmasıyla, yalnızlık hissi daha da yoğunlaşmaya başlamıştı. Artık sadece fiziksel olarak yalnız olmak değil, kalabalık içinde bile yalnızlık çekmek mümkündü. Bunların başında sosyal medya, hızlı yaşam, kentleşme, teknolojik iletişim bunların nedenleri arasında sayılabilirdi. Bir ara konu insan değeri üzerine geldi. Bize göre, her birey değerliydi. Kimse kimseyi aşağılayamazdı. Kimsede kimseden üstün değildi. Öyle bir şey yoktu.
“Ortak düşüncelere sahip olmamız ne güzel”. dedim.
“Kesinlikle. Fakat arada farklılıklarımızda var. Ve bunlarda bence ayrıca güzel”. Enes haklıydı. Bir ilişkide olan farklılıklarda zaman- zaman bir ilişkiye renk katabiliyordu. Kimse aynı olamazdı. Herkes birbirinden son derece farklıydı. Önemli olan birbirini anlamaya çalışmak, ve saygıydı. O günü bol- bol sohbet ederek geçirdik. Bu oldukça eğlenceliydi. Hani bazı anlar vardır, asla bitmesini istemezsin ya, tıpkı bunun gibiydi. Onun yanında zaman çok güzel geçiyordu.
“Seninleyken zaman dursun istiyorum. Hiç bitmesin istiyorum”.
“Bende öyle. Aynı düşünüyor olmamız ne kadar güzel” dedim. Hayatta bize göre her şey mümkündü. Yeter ki inan ve mücadele et diyorduk. Çalışan, isteyen hedeflerine ulaşırdı. İyi bir kariyerin basamakları bu şekilde çalışarak, ve işini severek çıkılıyordu.
Aşk cidden böyle huzurlu bir şey mi?. Çünkü ben Enes ile ne zaman vakit geçirsem, kalbim huzurla, mutlulukla doluyordu. Bir ilişkide anlayış, saygı, varsa yürüyordu. Aksi taktirde sürekli seni eleştiren, yanlış anlayan, manipüle eden, üzerinde baskı kuran birisiyle anlaşabilmen mümkün değildi. Giderdi, ancak bir yere kadar. Böyleleriyle kalıcı bir ilişki yürütmek adeta imkansızdı. Boşuna Enes için huzur bulduğum bir denizin yakınından yürümek gibiydi, onu sevmek demiyordum. Nedeni tam olarak buydu.
“Kalbinde ne varsa ona inan. Çünkü kalp asla yalan söylemez”. dedi Enes.
“Gerçekten mi?”. diye sordum.
“Evet bebeğim gerçekten”.
“Hayat güzeldir bunu unutma, yaşamaya değer”. Enes bunu söyleyince içimden haklı diye düşündüm.
“Kesinlikle. Kısacık ömrümüz var zaten, bence mutlu olmalıyız. Bunu denemeliyiz”. dedim.
“Biliyor musun? Sana bir şey itiraf edeceğim. Hazır mısın?”. Bunu duyunca kalbim gene heyecanla çarpmaya başladı. Merak etmiştim. Ve içimdeki bu merak beraberinde, heyecanıda getirmişti.
“Aşka dair umut etmeyi bıraktığım anda karşıma sen çıktın” dedi Enes. Bana eski sevgilisiyle yaşadığı problemleri anlatmıştı. Geçmişte kalbi çok kırılmıştı. Buda beraberinde güven problemini doğurmuştu. Bende biliyordum ki, kırılan kalbin tamiri zordur. Bende geçmişte benzer şeyler yaşamıştım. Demek ki yaşamamız gerekiyormuş. Bunların hepsi birer tecrübeydi.
Ve hayat iyi veya kötü biriktirdiğimiz anıların, tecrübelerin toplamından ibaretti. “Bazen aşk, hayatının en güzel sürprizi olur ve o en güzel sürpriz sensin”.dedi Enes. Bunu ondan duymak beni son derece mutlu etmişti.
“Sende benim için öylesin Enes, seni çok seviyorum”.
“Bende seni çok seviyorum sevgilim” diyerek karşılık verdi. Bu esnada ,birbirimize sarılarak bir kez daha öpüştük. Sokaklarda onunla güzeldi. Sokaklarda yaşam vardı, benim içinde yaşam onun ta kendisiydi. Onunla sohbet etmek, ona bakarken adeta gözlerinin içinde erimek, benim için yaşamı anlamlı kılıyordu. Onunda bu konuda benimle aynı düşündüğünü biliyordum. Çünkü sadece lafta değil, her türlü sevgi dolu davranışıyla bunu gösteriyordu. Herkes arada bir seni seviyorum derdi, ama, bazıları bunu sırf söylemek için söyler, göstermezdi. Oysa bazısı bunu hissettirir, sana bakarken bile seni sevdiğini anlardın. İşte Enes, o tür adamlardandı. Onun sevgisi sadece lafta, kelimelerde değildi. Davranışlarıyla bana bunu zaten gösteriyordu. Bir erkeği, güzel yapan iyi , kibar oluşuydu. Seni sevmesiydi. Gerisi hikayeydi. Diğer türlü hiç bir şeyin bir önemi yoktu. Olamazdı da. Seni kıranı, üzeni unutacak, tüm o kişileri geride geçmişinde bırakacaktın. Anlaşamadığında biterdi. Biz Enes ile anlaşıyorduk. Ve mutluyduk. Önemki olanda buydu. Son yazdığım öyküde unutmaktan bahsetmiştim. Bu konuda yazmıştım. Tüm bunlar hayatın içindeydi.
Yaşadıklarımızda hayata dairdi. Hatta ayrılıklar, acılar, mutluluklar, başarılar, başarısızlıklar, red edilmeler, hayaller, anlaşmalar, imkansızlıklar, arzular, tutkular, anlaşamamaklar, kıskançlıklar, kötüler, iyiler hayat hepsiyle bir bütündü. Bunlarda hayatın içindeydi.
Hayatta yeni bir başlangıç şarttı. Böylece geçmişin yükünden kurtulmuş, geleceğe daha umutla bakabilirdik. Yeni dostluklar kurabilir, yeni hayallerin peşinden gidebilirdik. İnsanlar, geçmişe takılı kalmak yerine, anı yaşamayı öğrenmeliydiler. Ve anladılar ki, unutmak bazen yeni bir başlangıç için en doğru yoldur.
|
0% |