@gizemyenikler
|
HAYVANLAR CANDIR.
CAN DOSTLARIMIZ.
Bu ara balkona kuşlar konuyordu. Onları besliyordum. Evimizin önündeki kedilere, köpeklere su, ve mama veriyordum. Kediler çok tatlıydılar. Her renkten vardı. İki tanede köpek vardı. Birisi golden kırmasıydı. Bembeyaz pamuk gibiydi. Diğeri ise siyah ve iriydi. Karınlarını doyurduktan sonra köşeye kıvrılıp, yatarak uyuyorlardı. Bazen onları uyurken izlerdim. Hayvanları çok seviyordum. İyi ki vardılar. Onlar benim için sadece birer canlı değillerdi, aynı zamanda can dostlarımdı.
Hayatımda çok az insan vardı. Fakat bana gerçektende yetiyordu. Bazen tek bir kişi bile bir insanın hayatını olumlu yönde değiştirmeye yetiyordu. O kişiyi bulduğunda, onu kaybetmemek için mücadele etmeliydin. Bana göre en iyi ilişkiler, memnun etmek zorunda olmadığımız insanlarla olanlardı. Bizi yargılamadan kabul eden insanlarla...
CHATGPT.
YAPAY ZEKA.
Etrafımda negatif kimse yoktu. Böyle sürekli gergin, sıkıntılı, problemli, bencil, kıskanç, kaprisli, baskıcı tipleri bu yaştan sonra hiç çekemezdim. Uzak duruyordum. Hiç uğraşamazdım. Kulaklığımı takıp müzik dinlerim, çok daha iyi. Benim kimseye ihtiyacım yoktu. Yakında 37 yaşıma girecektim. Ve böyle- böyle olgunlaşmıştım. Bugünlere kadar gelmiştim. Ayrıca bugünlerde yapay zeka meselesine kafayı takmıştım. Gelişmeler bana enteresan geliyordu. Bu konuda yayınları takip ediyor, izliyor, okudukça öğreniyordum. ChatGPTye sorular soruyordum. İnanılmaz yanıtlar geliyordu. Ne sorsan yanıtı vardı. Bilgi sonsuzdu. Sınırsızdı. Valla hayatta ne öğrensek kardı. İnsanın kendisini geliştirmesinden daha güzel, ve iyi ne vardı ki?. Ben öğrendikçe mutlu olanlardandım. Bilim dünyasında enteresan gelişmeler vardı. Bende boş vakitlerimde bakıyordum.
Bir ara instagramda gezinirken Norveç'de , yaşayan kuzenim Anıl'dan bir bildirim geldi. İnanılmaz bir manzara paylaşmıştı. Çok beğendim. Resme beğeni attım. Norveç'in fiyortları büyüleyiciydi. Muhteşemdi. Resme bakarken birden kendimi orada hayal ettim.İsveç, Norveç, Finlandiya, İzlanda, Danimarka, İsviçre gibi ülkeleri gezmiş olan kuzenimin instagramdaki resimlerine bayılıyordum. Eşiyle birlikte geziyorlardı. En iyisini yapıyor diye düşündüm. Çocukları yoktu. Eşiyle Üniversite'de, tanışıp evlenmişlerdi. Eşinin ismi Aylin, idi. Çok tatlı bir kadındı. Kuzenim benden iki yaş küçüktü. O henüz otuz beş yaşındaydı.
Bu ara bazı konularda kararsızlık yaşıyordum. Buda iyi bir şey değildi. Bunlar ne giyeceğime, ne yiyeceğime, yurt dışında nereyi gezeceğime? dair olan ufak- tefek kararsızlıklardı. Artık olmayacak olanı hayal etmeyide bırakmıştım. İnsan demek ki yaş aldıkça böyle oluyormuş. Bunu şimdi dahada iyi anlıyordum. Once upon a time dizisinde geçen şöyle bir söz vardı. “Senin bir şeylere inanıyor olman onları doğru yapmaz”. Doğru söz dedim içimden. Geçenlerde arkadaşlarımdan birisi bana eski sevgilisinin ona geri dönüp dönmeyeceğini sormuştu. Bende direk “hayır asla geri dönmeyecek “diye yanıt vermiştim. Adı üstünde eski eskiydi. Biten bitmişti. Gidense gitmişti. Onu unutması için sadece zamanı ihtiyacı vardı. Anlaşamayınca olmuyordu. Yürümüyordu. İnsanlar gitmeye meğililerdir, bağlanma dedim içimden.
Charles Bukowski sıradan delilik hikayeleri aslı kitabında şöyle demişti; “Yüzde yüz insan yoktur aslında. Hepimizin, başkalarının farkında olup bizim farkında olmadığımız deli ve çirkin bir yanı vardır”. Doğru söz dedim içimden.
Bu ara instagramdan sürekli tanımadığım kişilerden takip isteği geliyordu. Benim hesabım üç yıldır gizliydi. Kimseyi de kabul etmiyordum. Tanımadığım kişiler ne diye benim resimlerimi görsünlerki? İnsanları anlayamıyordum. Bu takipçi kasma isteği ve merakı yeni nesilde neden bu denli fazlaydı? açıkçası bilmiyordum. Sosyal medyayı, keyifli yönlerden kullanıyordum. Orada güzel videolar, vardı. Bazı eğlenceli videolar beni güldürüyordu. Bende beğenerek seyrediyordum. Ayrıca internette bilgi içeren güzel paylaşımlar, sözler, videolarda vardı. Onları izleyerek kendimide geliştiriyordum. Sosyal medya iyi kullanıldığında gerçekten güzeldi. Faydalıydı. Ve öğreticiydi. Birde bazı insanlar sosyal medyanın yasaklanması gerektiğini söylüyorlardı. Neymiş efendim, içinde zararlı paylaşımlar oluyormuş. Eğer sen onlara bakmazsan görmezsin. İyi veya kötü amaçlı kullanmak insanın tamamen kendi tercihiydi. Her türlü yasağa karşıydım. Arkadaşıma kuzenimin yasaklar çiğnenmek içindir, sözü gelmişti. Her ne kadar bu konuyla pek bir ilgisi olmasada bu söz beni güldürüyordu. Haklılık payıda vardı.
KÜTÜPHANE.
Cumartesi günü Ege Üniversitesi'ne gittim. Beni kardeşim çağırmıştı. Bana sürekli okulunun kütüphanesini övüyordu. Bende merak etmiştim. Bir göreyim dedim.
İçeriye girdiğimde epey hoşuma gitti. Resmen kitapların içerisinde kaybolmuştum. Kardeşimin dediği kadar varmış, dedim içimden. Birden eskiden gittiğim bir kütüphaneyi hatırladım. Orası daha eskiydi. Nostaljik bir havası vardı.
Eski, ahşap rafların arasında kaybolan kokusu, tozun ve eski kağıdın harmanlandığı bir koku vardı. Güneş ışınları, tozlu camlardan içeri süzülerek, kitapların omurgalarında dans eden toz taneciklerini aydınlatıyordu. Kütüphanenin derinliklerinde, genç bir kadın, burunlu gözlüklerinin ardındaki meraklı gözlerle kitapları karıştırıyordu. İşte öyle bir ortamdı hatırladığım, kütüphane. Huzur bulduğum bir denizin yakınında yürümek gibiydi, kitapların içerisinde bulduğum mutluluk. Eğer tarif etseydim, yaşadığım hissi böyle tarif ederdim. |
0% |