Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.bölüm

@gizli1ruh

Bölüm şarkısı: Taladro-Irmak Arıcı "Mahşer"

 

 

 

 

"Sana ait olan şey, seni bulacaktır..."

 

 

...

 

 

 

 

Elimde ki telefonu arka cebime sıkıştırıp bakışlarımı son kez onun balkonuna çevirdim.

 

Son zamanlarda olduğu gibi yine yoktu.

 

Hem orada yoktu, hemde yanımda...

 

Üzülerek önümde ki merdivenleri usul usul çıkmaya başladım.

 

Yeterince vakit geçirmiştim dışarda ve bitirmem gereken bir sürü çizimim vardı.

 

Çizimden kastım, mimarlık okuyordum.

 

Son senem olmasına rağmen içimde hiç bir heyecan kırıntısı yoktu.

 

Aksine, sanki hiç yaşamıyormuş gibiydim.

 

Yada yaşayan bir ölü.

 

Çıktığım merdivenlerin sonuna gelince anahtarı deliğe sokarak yavaş bir şekilde çevirdim.

 

Yalnız yaşıyordum.

 

Üniveriste nedeniyle Bursadan istanbula gelmiş, ailemi orada bırakmıştım.

 

Kapıyı ardımdan kapatarak odama geçtim ve üzerimde ki deri ceketi çıkartıp askılığa astım.

 

"Bugün de yoktu. Biliyor musun sanırım gerçekten benden nefret ediyor."

 

Yavaş yavaş camın önüne ilerleyerek mermerin ucunda duran saksıda ki yonca çiçeğinin yapraklarına bir kaç damla su damlattım.

 

"Ona, onu sevdiğim söylediğimden beri benden kaçıyor. Oysa hiç böyle hayal etmemiştim."

 

Dudaklarım titrerken parmaklarım yonca çiçeğini seviyordu. Onunla konuşmayı seviyordum.

 

"Kalbim çok acıyor. Boğazımda bir yumru var ve ben yutkunamıyorum."

 

Göz pınarlarıma hücum eden yaşların akmaması için çabalarken cebimde duran telefonun sesi ortamda ki sessizliği bozarak dikkatimi dağıttı.

 

Telefonu cebimden çıkartıp aramayı yanıtladım.

 

"Efendim Annem?"

Bakışlarım tekrar camın arkasından onun balkonunu bulurken derin bir nefes çektim içime.

 

"Veda. Nasılsın güzel kızım. Herşey yolunda değil mi?"

 

"İyiyim Annem. Merak etmeyin beni. Herşey yolunda. Babam nasıl?"

 

Gözlerimi ordan ayırmaksızın dikkatli bir şekilde bakıyordum ki balkon kapısı sert bir şekilde açıldı.

 

Görüş alanıma giren adamla birlikte nefesimin kesildiğini hissettim fakat bu ona olan sevgimden değildi.

 

Onu sevdiğimi söylediğim gün bana sarf ettiği kötü cümlelerin aklıma gelmesinden dolayıydı.

 

"Babanda iyi yavrum. Yeni geldi kahveden."

 

Annemin cümlesinin ardından babamın "Selam söyle biricik kızıma." Diye bağırdığını işittim.

 

Ardından bir kaç cümle daha konuşup telefonu kapattım.

 

Şuan tek odak noktam oydu.

 

Elinde tuttuğu sigaradan bir nefes çekip dumanı usulca gökyüzüne üfledi.

 

Bu sırada bakışları benim bulunduğum cama yöneldi ve göz göze geldik.

 

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken gözlerimi ısrarla çekmedim gözlerinden.

 

Ama o, daha fazla bakmaya tahammül edemiyormuş gibi hızla çekti gözlerini gözlerimden.

 

Bana düşmanıymışım gibi davranmasını hiç anlayamıyordum.

 

Oysa bana olan bu davranışları 4 senelik sevgimin yavaş yavaş solmasına sebep oluyordu.

 

Evet...

 

4 sene boyunca karşılıksız bir şekilde sevmiştim onu.

 

Her şeyini ezbere bilircesine...

 

Fakat yaklaşık 1 ay önce en yakın arkadaşının ısrarı üzerine ona onu sevdiğim söylediğimde sanki kötü bir şey yapıyormuşum gibi hoş olmayan sözler sarf etmişti.

 

O günden sonra ona olan sevgim günden güne erimeye başladı fakat içimde hala onun sızısı vardı.

 

Seviyordum elbette.

 

Öyle hemen bitecek bir şey değildi.

 

Zamanla herşey bitecekti...

 

Fakat neden beni istemediğini bir türlü anlayamıyordum.

 

Onu sevdiğimi bir tek Nazlı, yani en yakın arkadaşım biliyordu.

 

Nazlı her defasında onun hayatında birinin olduğunu söylese de aklım ısrarla bu düşünceyi reddediyordu.

 

Çünkü ben, bu zamana kadar yanında tek bir kadın bile görmemiştim.

 

Biten sigara izmaritini mermerin üzerinde söndürüp çöpünü köşede ki boş saksıya attıktan sonra çıktığı balkon kapısından içeriye girerek sert bir şekilde çarptı.

 

Tüm uvuzlarım acı içindeydi.

 

Gözlerimi kapatıp bir müddet o şekilde bekledim.

 

Bekledim ve kendime gelmeye çalıştım.

 

Ardından camdan uzaklaşıp geceliklerimi giydim ve kendime yiyecek birşeyler hazırladım.

 

Yalnızlığı seviyordum.

 

Sakin bir kafa,

 

Sessiz bir ev.

 

Kalabalıktan oldum olası nefret ederdim.

 

Hatta elimden geldikçe kalabalık ortamlarda bulunmamaya çalışırdım.

 

Saatler sonra saat akşam sekizi gösterirken kapı ansızın çalıverdi.

 

Ayağımda ki terlikleri yere sürte sürte kapıya ilerleyip delikten gelene baktım.

 

Nazlı gelmişti.

 

Kapıyı yavaş bir şekilde açarak bana gülümseyen arkadaşıma baktım.

Pijamalarıyla gelmişti yine.

 

"Çok sıkıldım evde. Abime söyledim. Arabasıyla getirdi."

 

Ona tebessüm ederek içeriye davet ettim.

 

"Onu gördüm."

 

Duyduğum şey ile adımlarım duraksarken salonun tam ortasında Nazlı'nın gözlerinin içine bakıyordum.

 

"Şu an kapıda. Kuzeni Savaşta var yanında. Ama bu sefer başka biri daha var..."

 

Nefes alış verişim hızlanırken hızla salonda ki balkona koşup onun oturduğu binanın kapısına baktım.

 

Oradaydı.

 

Sırtı bana dönük bir şekilde savaşa bakıyordu.

 

Fakat savaşın yanında gördüğüm bir diğer beden soluğumu kesti.

 

O,

 

O bir kadındı.

 

Üstelik ona çok yakın duruyordu.

 

Nazlı elini omzuma atınca dolan gözlerime engel olamadım.

 

"Tam 4 senedir kendini bu şekilde harap ediyorsun. Seni sevmeyen birini daha ne kadar sevmeye devam edeceksin?"

 

Kurduğu cümlenin doğruluğu ile sarsıldı omuzlarım.

 

Fakat yinede o kadının onun hayatında olduğuna inanmıyordum.

 

Bakışlarım onların üzerindeyken Yusuf kadının koluna dokunarak ona arabasını gösterdi.

 

Ardından kadın arabaya doğru ilerlerken savaş ikilinin arkasından gülümseyerek bakıyordu.

 

Benim bir kez bile olsun binmediğim o araca başka kadın oturuyordu.

 

Üstelik Yusufun tam yanına.

 

Bu görüntü beni darmadağın ederken araba hızla uzaklaştı mahalleden.

 

Umudum son demlerindeyken bende yavaş bir şekilde salona geçtim.

 

Üzgün ve kırgındım.

 

Dakikalar sonra Nazlı ile bir kaç çizim yapmış sonra dayanamayıp bırakmıştık.

 

Odayı dolduran telefon sesiyle ikimiz de telefonlarımıza baktık.

 

Fakat bende bir şey yoktu.

 

"Yuh!"

 

Gözlerini büyütmüş bir şekilde telefona bakan Nazlı bakışlarını bana çevirince "Ne oldu?" Diye sordum.

 

Ardından oturduğum yerden kalkıp yanına iliştim.

 

Bakışlarımı açık ekrana çevirince görmek isteyeceğim en son şey bile olmayan o fotoğraf karesi takıldı gözlerime.

 

Uzun uzun baktım adeta.

 

Yusuf ve o kadın yan yana durmuş fotoğraf çekinmişlerdi.

 

Kadının bir kolu yusufun omzunda, Yusuf'un bir kolu ise Kadının belini sarmıştı.

 

Altında herhangi bir açıklama yazmazken

nefes alamadığımı hissettim.

 

Tekrar ve tekrar boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunamadım.

 

"Amacı ne bunun?" Diye bağırdı Nazlı öfkeyle.

 

Şu an onun cümlelerini duymayacak kadar kötüydüm.

 

"Ya nasıl görmezden gelebilir ki seni? Nasıl?

Biri beni 4 yıl boyunca sevecek ve ben onu red edeceğim he. Ulan bu resmen şerefsizlik. Tamam hadi birşey hissetmezsin kırmamak için güzel bir dille anlatırsın o ayrı. Ama onun yaptıgı gibi sevildiğini duyunca hakaret etmezsin ki! Kızın ne suçu var. Kalbi sevmiş seni. Onun elinden ne gelir ki. Elinde olsa zaten unutur seni öyle değil mi. Hey Yusuf bey Hey. Allah bildiği gibi yapsın seni. Sen 4 yıl boyunca her göz göze geldiğinde ona umut verircesine bak. Sonra kalk böyle yap. Yok ben dayanamayacağım mesaj atıp söveceğim. Sende de akıl yokki Veda hanım. Bırak artık şunu. O kadar güzel bir kızsın ki geldin gittin şu meymenetsiz de takılı kaldın. Ama yok senin gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyacın var! Ancak öyle inanırsın!"

 

Duyduklarımın doğruluğu tekrar yüzüme çarpınca kafamı hızla kaldırıp Nazlıya baktım.

 

Sinirden göğsü inip kalkarken elinde ki telefonu hızlı kullanmaya çalışıyordu.

 

"Hayır!" Dedim bende bağırarak.

 

"Tamam unutacağım onu yazma!"

Unutacağım demekle olmuyordu biliyordum.

Ama beni sevmeyen birini daha ne kadar sevebilirdim.

 

"Sürekli böyle söylüyorsun. Cidden hiç iyi değilsin. Olmuyor anla işte. Gör! Seni sevmediğini gör benim güzel arkadaşım. Emin ol karşına öyle biri çıkacak ki ona harcadığın zamana yazık etmiş olduğunu anlayacaksın. "

 

Elimi kalbime koyarak derin bir nefes aldım.

 

"Haklısın. Ama bana zaman ver. Zamanla bitireceğim."

 

Nazlı elini saçlarıma atıp bir anne edasıyla okşamaya başladı.

 

"Abime bugün burda kalacağımı söyledim. Biliyorsun yarın Saliha'nın düğünü var. Onun için kıyafette getirdim. Birlikte hazırlanırız."

 

Düğüne gidecek hevesim dahi yoktu. Fakat itirazda edemezdim çünkü Saliha yakın arkadaşlarımızdan biriydi.

 

"Hadi geç oldu yatalım." Dedim yorgun çıkan sesimle.

 

Her bir noktam ayrı ayrı ağrıyordu.

 

"Birlikte uyuyalım." Dedi elinde ki telefonu pijamasının cebine koyarken.

 

"Olur."diye konuştum odanını kapısını açıp girmesini beklerken.

 

Onun varlığı beni mutlu ediyordu.

 

Sanki annem yanımdaymış gibi...

 

....

 

İlk bölüm...

 

Loading...
0%