@gizli1ruh
|
✨4.Bölüm✨
keyifli okumalar🫶🏻
İçimde yaprak kımıldamıyor,
Ellerimi başımın altına koyuyorum,
Denizi duyuyorum,
Uyuyorum...✨
.
Cihat arabayı son hız sürmeye devam ederken "biraz yavaşlar mısın?" Diye dikkatini çekmeye çalıştım. Bir elini direksiyondan çekip dizinin üzerine koydu.
"Kusura bakma, dalmışım."
Onu başımla onaylarken aklımda ki soruları sormak ve sormamak arasında gelip gidiyordum.
Yusuf'la nereden tanışıyordu...
Bakışlarımı ondan çekip kafeye gidene kadar dışarıyı izledim. Dakikalar sonra araç durdu ve Cihat arabadan inerek benim tarafıma gelmeye başladı. Onun gelmesini beklemeden hızla kapıyı açıp arabadan indim.
"Bu taraftan." Dedi eliyle kafe'nin girişini gösterirken. Önden ilerlemeye başladım. Kendisi de arkamdan geliyordu zaten. Bakışlarım kafe'nin içerisinde gezinirken Nazlı ile göz göze geldim ve o yöne doğru ilerlemeye başladık.
"Onu nerden tanıdığını çok merak ediyorum." Dedim yanımda yürüyen adama.
"O sandığın gibi masum değil." Dedi beni daha fazla merakta bırakarak. Ardından masaya ulaşmış ceketini çıkartıp oturduğu kısma asmıştı.
"Hoşgeldiniz. Teşekkür ederim Cihat abi, Vedayı getirdiğin için."
Çantamı masaya bırakıp bakışlarımı Nazlıya çevirdim.
"Ne demek güzelim."
Cihat ve Nazlı konuşurken Cenk koluma dokunup " İyi misin?" Diye sordu.
Az önce olanlardan dolayı moralim biraz bozuktu ama bunu dışarıya yansıtmamam gerekiyordu.
"İyiyim merak etme." Dedim gülümseyerek.
Ardından masadakiler koyu bir sohbete daldı. Çaylar kahveler içildi. Fakat benim aklım hâlâ Cihat'ın dediklerindeydi. Dirseğimi sandalyenin köşesine koyup elimi yüzüme yasladım. Bakışlarım ansızın Cihat'a kaydı ve onunda bana baktığını gördüm.
Elini masanın altından kaldırıp baş parmağını bana doğru kaldırdı. Sanırım bu ' iyi misin' demekti.
Ona tebessüm edip parmağımı aynı onun gibi kaldırıp 'iyiyim' diyerek dudaklarımı oynattım.
"Şşşt hayırdır ne parmak hareketleri onlar. Bakıyorum da Veda ile tanışınca bizi unuttun Cihat bey."
Cenk'in sitem dolu sesine karşın Cihat kendini toparlayıp "Boş konuşma." Diyerek elini masada ki telefonuna ve sigara paketine attı.
"Gidelim artık."
Açıkçası gitmek istediğim için hemen ayaklandım ve kabanımı giyerek çantamı taktım.
"Veda aşkımla biz yürüyerek gitmek istiyoruz." Dedi Nazlı benim tarafıma gelip koluma girerek.
"Bende sevgilimi evine bırakırım." Dedi Cenk Özgenin elini tutarken.
Ardından kafe'nin çıkışına doğru ilerleyip Cihat'ın arabasının yanında durduk.
Cenk ve Özge gittikleri için Cihat'a veda edip öyle gitmek istemiştik.
"Ben bıraksam sizi." Dedi Cihat gözlerime bakarken.
O sırada Nazlı " Aslında yürümek istemiştik. Ama Veda ne derse o." Diyerek bana atmıştı topu.
Cihat'ın bakışları hâlâ gözlerimdeyken onu kırmamak adına "Pek yürüyesim yok. Gidebiliriz." Dedim.
Dudağını bir kenarı yukarı kıvrıldı. Ardından kapıyı açarak araca binmemizi bekledi. Ben arka koltuğa Nazlı ise ön tarafa oturmuştu.
Dakikalar birbirini kovalarken araç tam evimizin önünde durdu.
"Getirdiğin için teşekkür ederiz." Dedi Nazlı elini kapının koluna atıp açarken.
Cihat başını hafifçe sallayıp bana baktı. Nedense bugün fazlasıyla denk gelmişti bakışlarımız.
"İyi günler." Dedim ve ardından kapıyı açtım.
"Sana da." Dediğini duydum.
"Dikkat et kendine mutlaka."
Son dediği şey ile yaptığı imayı anlamıştım. Kapıyı kapatım arabanın gidişini izledik. Sonrasında Nazlı evine gitti. Bende kendi evime...
•••
"Sen benim sevdiğim adam değilsin. Sen- sen bambaşka biri olmuşsun! Bırak kolumu."
Kolumu sıkı sıkıya tutan parmaklar canımı son derece yakarken ondan kurtulmak için debelenmeye devam ediyordum.
"Evet seni hiç sevmedim. Sen bana her baktığında içimde sana dair en ufak bir kıpırtı oluşmadı. Senin saf masum sevgine karşılık vermek gelmedi içimden. Ben seni hiç sevmedim. Sen seveceğim son kişi bile değilsin."
Kurduğu cümleler boğazımı kuruturken gözlerimden ansızın süzülüverdi yaşlar.
"Sen çok kötü birisin." Dedim yüzüne bağırırken. Başım dönüyor midem bulanıyordu. O bıraktığı an kendimi yerde bulacaktım biliyordum.
"Gözüm üstünde..." dedi sert ses tonuyla. Ondan kurtulmaya çalıştıkça gözlerim yavaş yavaş kararmaya başladı ve..."
Kanter içinde ve nefes nefese olduğum yerden hızla doğruldum. Kabus görmüştüm üstelik içinde Yusuf'un olduğu bir kabustu bu.
Hava aydınlanmıştı. Komodinin üzerinde bulunan sürahiyi alarak bir bardak su doldurup içtim.
Ardından yataktan kalkarak banyodaki işlerimi hallettim. Kahvaltımı ettim ve Nazlıyla buluşmak için kapının önüne indim.
Anahtarımı çantama yerleştirirken ansızın biri koluma şiddetli bir şekilde çarptı ve çantam yere düştü.
Kaşlarımı çatarak bana çarpan kişiye döndüm .
"Özür dilerim abla. İstemeden oldu."
Bana mahçup bir şekilde bana gence karşın "Biraz daha dikkatli olmalısın." Dedim ve yere eğilerek çantamdan dökülen eşyaları toparlamaya çalıştım.
O an genç çocuğun bana yardım etmek için eğildiğini fark ettim. gerek olmadığını söylemek için konuşacaktım ki Nazlı bana seslenerek dikkatimi çekmeye çalıştı.
"Gel Nazlı." Dedim bakışlarımı ondan çekip yere çevirerek. Fakat genç çocuğun gitmiş olduğunu gördüm.
Üzerinde durmayarak çantamı koluma astım.
"Önemli birşey değil biri çarptı çantam düştü."
Nazlının sormasına Fırsat vermeyerek açıklama yapmıştım.
"Ee nereye gidiyoruz." Dedi Nazlı koluma girerek.
"Çizimlerimi ofisten almam gerek. Sisteme girmem lazım."
Nazlı beni başıyla onaylarken ilerlemeye başladık. O an Yusuf'un oturduğu binanın kapısı usulca açıldı ve içeriden o çıktı. Bakışları bana değince gözlerimi kaçırdım. Gördüğüm kabus adeta gerçek gibiydi ki zaten onun da öyle düşündüğünü biliyordum.
Ona bakmayarak ilerlemeye devam ettik ve yarın saatin ardından ofise varmıştık.
"Sen burda bekle ben çizimleri alıp geliyorum."
Ofise girerek danışmada ki çizimlerimi aldım.
"Veda hanım? Kaydınızı yenilemem için kimliğiniz gerekli."
Danışmada ki kadın kimliğimi isteyince çantamı açıp içinden kimliğimi almaya çalıştım. Elime kimlik harici kağıt gibi birşey geldi. Merak edip iyice açtım ve kağıdı içinden kimliğim ile çıkardım.
Kimliği danışmada ki kadına verdikten sonra işlemler halledilince Nazlının yanına döndüm.
"Bu kağıt çantamdan çıktı. Bu kağıt sabah çantamda yoktu ki."
"Ver bana."
Kağıdı Nazlıya verip yanına geçtim. Dört kez katlanmıştı ve her açılışında bir nokta vardı.
"20.00 da Kütüphanenin arkasında ki boş binanın girişinde ol. Mutlaka gel!"
Nazlı kağıtta ki bakışlarını bana çevirdi ve göz göze geldik.
"Bu da neyin nesi! Kim bu ya?"
"Bilmiyorum." Dedim fısıldayarak. "Neden oraya çağırıyor. Kim bu cidden?"
"Gitmeyeceksin değil mi?"
"Tabiki hayır. Gitmem asla." Dedim tedirgin bir şekilde. Kim olduğunu neden beni oraya çağırdığını merak etsem de gitmeyecektim.
"Zaten gitsen de ben bırakmam peşini. Ama çok merak ediyorum. Kim bu? Neden ?"
İkimizin içinde de bir korku oluşmuştu. Muhtemelen bu kağıdı sabah bana çarpan çocuk koymuştu ki bu planlanmış birşeydi.
"Eve gidelim!" Dedi Nazlı.
"Tamam." Dedim onun kolunu tutup çekiştirirken. Başımıza bir iş gelebilirdi ve bunu göze almamalıydık.
"Abimi arasam bizi almaya gelse daha iyi olur."
"Hayır. Boşuna telaşlandırmayalım." Diye reddettim onu ardından cadde üzerinde durmuş olan bir taksiye doğru ilerleyip bindik.
"Böyle olmaz ama. Birine söylememiz gerek. Cenk abim bulur kimin bu mektubu yazdığını. Cihat abime de söyleyebiliriz."
Cihat'ın adını duyunca ona söylemenin doğru olacağını düşündüm. Sonuçta o bit başkomiser di ve elbette bu işi çözerdi.
"Tamam." Dedim başımı sallarken. "Cihat'a söyleyelim."
"O zaman ben arayayım." Dedi Nazlı telefonunu çantasından çıkarırken.
Biraz çekiniyordum açıkçası. Onu kendi sorunlarım ile meşgul etmek istemiyordum. Fakat başka yardım isteyecek biri de yoktu.
"Alo. Cihat abi nasılsın?"
"Bende iyiyim. Veda yanımda seninle konuşmak istediğimiz bir şey var."
"Olur abi taksideyiz zaten. Dediğin yere geliriz."
"Tamamdır abi. Orda görüşürüz."
Telefonu kapatan Nazlı Taksiciye bir yerin adresini verip "Cihat abim bizi orda bekliyor." Diyerek açıklama yaptı.
Başımı sallayıp kafamı cama yasladım.
Yusuf hakkında öğrenmem gereken şeyler vardı. Üstelik bunları bana Cihat'ın anlatması gerekiyordu.
Dakikalar sonra taksi durdu.
"Geldik."
Taksiciye ücreti ödeyip karşı kaldırıma geçtik. O sırada Cihatta elinde ki sigara paketinden bir dal çıkarıp dudaklarına götürdü. Çakmağı tek yakışta sigarasını tutuşturup deri ceketinin cebine sıkıştırdı. Ardından arabasına yaslandı. Henüz bizi görmediği için Nazlının kolundan tutarak o tarafa ilerleyip görüş açısına girmeye çalıştım.
Başını yerden kaldırıp sağa sola baktı ardından gözleri gözlerimle kesişti. Bedenini arabasından ayırıp bize doğru bir adım attı ki biz zaten ona yetişmiştik.
"Bir sorun yok değil mi?" Diye sordu Cihat direk lafa girerek.
"Sakin ol abi. Önce şuraya bi geçelim. Her şeyi anlatacağız." Dedi Nazlı aracın arkasında duran bankı işaret ederken. Adımlarını o yöne doğrultup banka oturdum. Yanıma da Nazlı oturmuş, Cihat karşımızda ayakta durmayı tercih etmişti.
Çantamda ki kağıdı çıkartıp Cihat'a doğrulttum. Hiç bekletmeden kağıdı alıp okudu ve bakışlarını bana çevirdi.
"Bu ne demek oluyor?"
"Bilmiyorum." Dedim parmaklarıma bakarken. "Sabah kapının önünde biriyle çarpıştım. Çantam düştü ve içindekiler döküldü. Toplamak için eğildim fakat çarpan kişi de benimle birlikte eğildi. Amacı yardım etmek sandım ki zaten bişeye dokunmamıştı. Bu kağıdı ben görmeden koyup gitmiş."
Cihat dediklerimi dinlerken kaşlarını çatıp kağıdı katlayarak cebine attı.
"Siz eve gidiyorsunuz. Ben halledeceğim."
Nazlı ayağa kalkarak "Yusuf olabilir mi?" Diye sordu. "Aaa ama sen onu tanımıyorsun ya doğru unutmuşum."
Nazlı kendi kendine konuşurken Cihatla göz göze geldik. Kendisi Yusuf'u çok iyi tanıyordu fakat ondaki sırları bir türlü söylemiyordu.
"Halledeceğim dedim. Evden çıkmayın. Özellikle sen." Dedi bana bakarken.
Başımı sallayıp "Tamam." Dedim. Balkonda bekler Yusuf'un hal ve hareketlerini kontrol ederdim. Benden nefret eden adam son zamanlarda bana karşı bir ilgili olmaya başlamış gibiydi. Fakat onu o kadınla gördükten sonra içimde oluşan acı yavaş yavaş uzaklaştırıyordu ondan. Sevgim bitiyor muydu bilmiyorum ama eskisi gibi hissedemiyordum artık.
Telefonumu arka cebimden çıkartıp elimde tuttum.
"Biz gidelim o zaman. Kolay gelsin sana." Dedi Nazlı Önümden ilerlerken. Cihat onu başıyla selamlayıp bana döndü. Gözleri önce telefonuma ardından gözlerime çıktı. Sonra usulca telefonuma uzanıp elimden aldı. Şifre olduğunu görünce elimi tutup baş parmağımı telefonun tuşuna basılı tuttu ve kilidi açtı. Ben ses etmeden ne yapmaya çalıştığını izliyordum. Arama kısmına girip bir numara yazdı ve onu rehberime kaydetti. Ardından telefonu tekrar bana verdi ve bir adım atıp önüm de durdu.
"En ufak bir şeyde arıyorsun." Bakışları saçlarıma kaydı ve bir kaç saniye dolandıktan sonra yüzüme bakmaya devam etti.
"Ve kendine çok dikkat ediyorsun. Ben o Yusuf'tan şüpheleniyorum. Sana onun gerçek yüzünü göstermeden içim rahat etmeyecek. Ondan uzak durmalısın." Diyerek bir kaç adım geriye gitti.
Hiçbir şey demeden onu izliyordum. Başımı yavaş bir şekilde sallayıp onu onayladım.
Ardından sırtımı ona döndüm ve Nazlıya doğru ilerlemeye başlamıştım ki onun sesini duydum.
"Aradığın an işimi gücümü bırakır gelirim..."
...
Bir sonra ki bölümde görüşmek dileği ile...
|
0% |