@gizli1ruh
|
✨4.Bölüm✨
~Korku~
Elimde ki cam bardağı koğuşun ortasında bulunan masaya bırakarak gözümün önüne gelen siyah saçlarımın bir tutamını tel tokayla tutturup sandalyeye oturdum. sessizlik saati içerisindeydik. Gözlerimi diğer kadınların üzerinde gezdirdim. 10 kişilik koğuşta kimi kitap okuyor kimi de el işi yapıyordu.
"Bu gün ayrı bir sıkıcı sanki, öyle değil mi?"
Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle Sevgi abla görüş açıma girdi.
"Öyle abla..." diye fısıldadım başımı masaya koyarken. "Burada geçirdiğim her gün sıkıcı. Özgür olmanın değerini 1 buçuk yıldır anlıyorum." Sevgi abla kurduğum cümleye samimiyetten uzak acı bir şekilde gülümsedi. İlk zamanlar piskolojim oldukça bozulmuştu ve bana kollarını açıp şefkatine sığınmamı sağlayan ilk oydu. Bu nedenle burada ki herkesten daha çok yakın buluyordum kendime. Benden 5 yaş büyüktü ve ona burada bulunduğumuz süresince çok alışmıştım.
Aklıma gelen bir dürtü ile başımı masadan kaldırıp yüzümü Sevgi ablaya çevirdim.
"Tahliye edilmene ne kadar zaman kaldı?" Diye sordum. Elimi çenemin altına koyup gözlerinin içine baktım.
"2 ay sonra mahkemem var, büyük ihtimal tahliye edilirim."
Sevgi abla, yeni evlendiği eşi tarafından dolandırılmıştı. Evlendikleri 3. Ayda eşi ona milyonlarca borç bırakıp yurt dışına kaçmıştı. Hal böyle olunca da parası olmadığından ceza evine girmişti.
"Darısı bana." Dedim dudaklarımı büzerken. Sonrasında zihnime gece karası gözler düştü. Onu hatırlayınca bedenim gerildi, tenim soğuklaştı. Seni buradan çıkaracağım demişti bana. Sözleri aklımın bir ucundan diğer ucuna gidip geliyordu adeta.
Kendimi tutamayarak "Sana bir şey söyleyeceğim Sevgi abla." Diye konuştum. Kaşlarını çatıp sandalyesini bana doğru biraz daha çekerek "Söyle bakalım." Dedi.
Ellerimi birbirine kenetleyip tırnaklarımla oynamaya başladım. "Erkek mahkumların ders sırasında bana sorduğu bir kaç soru vardı. Bir tanesi de neden ceza evine düştün sorusuydu. Bende kısaca anlattım onlara. Hatırlarsan sana içlerinden birini anlatmıştım..." diye bekledim gözlerine sorarcasına bakarken.
"Evet evet, hatırladım. Ben derse başladıktan sonra geldi. Kapıyı sert bir şekilde açtı, hiç birimize bakmadan da en arkaya geçti oturdu. Hayır onun dersle alakası da yok ki. Boş boş sıraya baktı."
Başımı sallayıp "İşte o adam..." diye duraksadım. İsmi dilimin ucunda zikredilmeyi bekliyordu sanki. "Vural." Dedim tek nefeste.
"Yani adının Vural olduğunu söyledi."
"Nasıl yani, konuştun mu sen? Kız ne ara konuştunuz?"
Derin bir nefes alıp "Seni beklediğim zaman, hücreye geldi." Dedim ve ardından devam ettim. "Beni buradan çıkartacağını söyledi. Bende şaşırdım, neden diye sordum. Suçsuz olduğum için yardım edecekmiş. Ama karşılığında bir şey isteyecek ve bunu bana bir türlü söylemedi zamanı gelince öğrenirsin dedi."
Sevgi abla duyduklarına inanmaya çalışırken ellerini avuçlarımın arasına aldım. "Ve bana tuşlu bir telefon verdi. Oradan ulaşabilmek için."
Gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi açılan Sevgi abla telaşla "Arama yapıldığı zaman yakalanırsan çok kötü olur Feyza." Diye konuştu. "Haklısın abla." Diye sessizce cevapladım. "Ama bana saklayacağım yeri de söyledi." Bakışlarımla küçük pencereyi gösterip "Şu pencerenin demirine sıkıştırdım. Bulunması çok zor." Diye açıkladım.
Biz bunları konuşurken koğuşun kapısı yine sert olacak bir şekilde açıldı. Anlamıyordum, şu kapıyı bir kere de yavaş açsalar ölecekler sanki.
"Sevgi, Feyza hazırlanın." Dedi bizim katta sorumlu olan gardiyan. Ayağa kalkıp dolabımın yanına ilerledim. Üzerimde ki tişörtü bir çırpıda çıkartıp altına giymiş olduğum siyah crop ile daha rahat edeceğimi düşünerek koğuştan çıktım. "Şu kelepçeleri takmasan olmaz değil mi?"
Sorduğum soruya gözlerini deviren gardiyan "Cevabını bildiğin soruları sormamalısın." Diyerek ikimizin de kolunu tutup bizi yönlendirdi.
Ceza evinin kapısından çıkarak Erkek mahkumların bulunduğu kısma girdik. Ardından bileğimde ki kelepçeler çıkartıldı. Hemen sonrasında bize geçen sefer götürdükleri odanın önüne kadar eşlik ettiler ve bu sefer ilk olarak Sevgi abla girdi içeri. Ben ise sıramı beklemek için geçen sefer götürüldüğüm hücreye bırakıldım. Kapı usulca ve beni şaşırtacak şekilde yavaşça kapatıldı. Bulunduğum hücre'nin karanlık oluşu üzerime bir ağırlığın çökmesine sebep oldu ve göz kapaklarım ağırlaştı. Umursamayarak tekli yatağın üzerine oturup sırtımı buz gibi olan duvara dayayıp soğuğun tenime işlemesine izin verdim.
Dakikalar ardı ardına ilerlerken gözlerim ağır bir şekilde kapanıyordu ki hücre kapısı sessizliği bozacak şekilde hızla açıldı. Açılan kapının ardında ki silüet bedenimin gerilmesine sebep oldu. Yaslandığım yerden yavaşça doğrulup kendimi yatağın ucuna doğru kaydırıp ellerimi kucağımda birleştirdim. Çekiniyor muydum ondan? Fazlasıyla...
Bakışlarımı kirlenmiş zeminden kaldırıp onun gözlerine çevirdim. Kendisinin de bana bakıyor oluşu beni daha çok utandırsa da bakmaya devam ettim. Hücre kapısında beklemeyi keserek içeri adım attı. Bu sefer yanında gardiyanla gelmemişti. Kapıyı kapatıp yerine oturttuktan sonra elinde tuttuğu anahtarla kilitleyip ir cüssesini bana doğru çevirdi. Bu sefer gözlerine değil üzerine giydiği gömleğin açıkta bıraktığı tenine bakıyordum. Tamamen gözüm kaymış yoksa niye bakayım.
Bir kaç adım atıp küçük lavabonun yanında bulunan tahta sandalyeyi alarak çapraz bir şekilde çevirip tam dibime koydu. Bismillahirrahmanirrahim.
Ardından korktuğum şeyi yaparak sandalyeye oturdu ve kollarını sandalyenin sırt kısmına koyup elinde ki tesbihi bileğine geçirip bakışlarını yüzüme sabitledi. Yakınlığı yüzünden hem tedirgin oluyor hem de korkuyordum. Konuşmasını bekliyordum, konuşup içinde bulunduğumuz sessizliği bozmasını istiyordum. Onun bana baktığını hissetsem de ısrarla bakamadım ona.
"Niye yüzüme bakmıyorsun?"
Sert ve bir o kadar da hoş çıkan sesi kulaklarıma ulaşınca içim bir tuhaf oldu. Sese zaafı olan bir kız kesinlikle onun sesini duyduktan sonra sadece ses tonuna da aşık olabilirdi.
Çekingen bir tavırla başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Baktım."
Cevabım karşısında kaşlarını çattı. Sonrasında konuyu değiştirerek "Seni çıkartacağımı söylemiştim, adamlara haber saldım. En iyi avukatları da tuttum. Yakın zamanda haber gelir." Diyerek beni şoka soktu. Alt tarafı üç gün geçmişti ve ne ara bunları yaptığını merak ediyordum.
"Gerçekten aklım almıyor. Beni bu ikinci görüşün. Neden çıkartmak için çabalıyorsun?"
Bir elini kaldırıp sakallarla kaplı çenesini sıvazladı. Bu hareketi yaparken gözlerini gözlerimden bir an olsun ayrılmamıştı.
Cevap vermek yerine cebinden tuşlu bir telefon çıkardı. Ardından bir kaç tuşa basıp kulağına götürdü.
"Hallettin mi?
"Tamam."
Sadece bu iki kelimeyi kullanıp telefonu kapattı. "Sana verdiğim telefon?" Diye sorunca hemen "onu getiremezdim buraya, üzerimi ararlar diye." Cevapladım.
Sonrasında aklıma annemin bana bugün mektup yollamadığı geldi. Çok merak etmiş, telefonla ulaşmak istemiştim fakat sonrasında telefonun ona ait olduğunu hatırlayınca bunun doğru olmayacağını düşünmüştüm. Ama şu an ondan telefonu isteyip annemi arayabilirdim.
Vucüdümun yandığını hissediyordum adeta. Sıcaktan dolayı enseme yapışmış olan saçlarımı at kuyruğu yaptım. Vural bakışlarını benden çekmiyordu ve onun göz hapsinde olmak beni huzursuz ediyordu. Bileğimde ki tokayla saçlarımı bağlayıp bedenimi dikleştirdim.
"Senin telefonundan annemi arayabilir miyim?"
Sorduğum soruyla gözlerini kıstı, hemen sonrasında elindeki telefonu bana uzattı. Uzatılan telefona bakıp sıcak bit gülümseme sundum ona. Telefonu elinden alırken parmaklarına temas etmemeye özen gösterdim.
Onun karşısında konuşamazdım. Bakışlarıyla yiyip bitiriyordu adeta. Ayağa kalkarak hücrenin en köşesine geçip annemin numarasını tuşladım. Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı. Uzun zaman sonra annemin sesini duyacağım için oldukça heyecanlıyken karşı taraftan gelen kısık ve güçlükle söylenen "Alo?" Kelimesi ile yüzüm düştü.
"Anne? Annem, iyi misin?" Bir terslik olduğunu hissediyordum sanki. "Feyza..." dedi annem güçlükle. "Kızım çok kötüyüm ben." Bir elim kalbime giderken nefesimin sıklaştığını hissettim. "Anne neyin var? Derin nefes al lütfen. Allah kahretsin gelemiyorum yanına." Göz yaşlarım yanaklarımdan çeneme doğru süzülmeye başladı. Anneme bir şey olmasından korkuyordum. Benden başka kimsesi olmadığından evde tek başınaydı.
Annem bir kaç kez öksürüp "Feyza, nefes alamıyorum." Dedi. Şu an ne yapacağımı nasıl sakin kalacağımı bilemiyordum. Benim ağladığımı gören ve sesimin yükseldiğini duyan Vural oturduğu sandalyeden kalkıp bir bana doğru bir adım attı.
"Anne telefonu kapat şimdi. Hemen ambulansı ara. Ben yanına birilerini yollamaya çalışacağım."
Annem beni zar zor onayladıktan sonra telefonu kapattı. Elimdeki telefonu sahibine verirken içim içimi yiyor, yerimde duramıyordum.
"Ne yapacağım ben, ne yapacağım ben." Kendi kendime konuşurken avuç içlerimi duvara dayadım. Düşünmeliydim. Kimi annemin yanına yollayabilirdim diye düşünmeliydim. Aklıma gelen şey ile bedenim hızla Vural'a döndü. Bir kaç adım atıp tam dibinde durdum. "Lütfen, bana yardım et." Gözlerinin içine yalvarırcasına bakıyordum. Eli kolu uzundu ve bana sadece o yardım edebilirdi. Gece karası gözleri elalarımda oyalandı. "Annem... O iyi değil ve benden başka kimsesi de yok."
Anneme bir şey olacak korkusu bedenimi ele geçirirken kendime engel olamıyordum. Hızla inip kalkan göğsüm, seri bir şekilde atan kalbim asla bana yardımcı olmuyordu. Vural'ın nefesi yüzümün her bir ayrıntısına dokunup hücreye yayılırken dudaklarını aralayıp "Tamam. Sana yardım edeceğim." Dedi.
Onun söylediği cümle benim kalbimi bir nebze olsun ferahlatırken minnettar bir şekilde baktım gözlerine. Bakışlarını yüzümde gezdirip elinde ki tuşlu telefona çevirdi. Ben ise ondan bir kaç adım geriye giderek uzaklaşıp alan tanıdım ona.
Vural gömleğinin iki düğmesini daha açıp hücre kapısına ilerledi ve koridoru kontrol etti. Sonrasında kalktığı sandalyenin önünde durup bana baktı.
"Osman." Dedi sert bir şekilde. Bakışlarımı ondan asla çekemiyordum. Şu an tek düşündüğüm anneme bir şey olmamasıydı.
Hattın diğer ucunda ki kişi cevap vermiş olacak ki Vural "Mahkumlara haber sal..." dedi gözlerimin içine bakarken.
"2 saatliğine dışarı çıkacağım, yanımda biriyle. Size haber verdiğim de..." dedi ve duraksadı. Ben kurduğu cümlenin şaşkınlığını yaşarken o beni daha da çok şaşırtacak o iki kelimeyi söyledi.
"İsyan çıkartacaksınız!"
...
Lütfen ama lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. |
0% |