Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@gizli1ruh

✨5.Bölüm✨

 

 

 

 

~Cinayet~

 

...

 

 

Söylediklerini idrak etmekte zorluk çekiyordum adeta.

Vural telefonu kapatır kapatmaz "Ne isyanı? Bizi sağ bırakmazlar. Buradan asla çıkamayız." Diye sesimi yükselttim.

Vural beni duymazdan gelip hücre kapısına adımladı ve anahtarı deliğe sokup kapıyı açtı.

Ben onu şok olmuş bir şekilde izlerken o henüz hücreden koridora adım atmıştı ki Ceza evinin koridorlarında alışık olmadığım yükseklikte bir gürültü meydana geldi. Hemen sonrasında Ceza evi alarmı ötmeye başladı ve erkek mahkumlar hep bir ağızdan bağırmaya başladılar.

Korku bütün bedenimi ele geçirirken ne yapacağımı bilmiyordum.

Vural koridora kısaca göz atıp bakışlarını bana çevirdi.

 

"Hadi."

 

Başımı iki yana sallayıp "Ben-ben yapamam. Ben bu riski göze alamam. Yakalanırsak mahvoluruz." Dedim ağlayarak.

 

Vural iki adımda yanıma gelip "Annen için de mi? Onun içinde mi yapamazsın?" Diye sordu.

Bana yedi kat yabancı bu adamın sözleri beynimin içinde yankılandı adeta. Onu tanımıyordum. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum fakat kendisi bana yardım etmek istiyordu.

 

Daha fazla düşünmeden "Tamam. Tamam ama yakalanırsak çok kötü olur." Diye elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim.

Vural önden ilerlemeye başladı, bende arkasından. Alarm ve mahkumların bağırışları birbirine karışıp kulak zarımı patlatacak derecede beni rahatsız ederken Vural'ın ardından ilerlemeye devam ediyordum. Uzun koridorun sonuna vardığımızda sola dönecektik ki nerden çıktığını bilmediğim bir mahkum omzuma sert bir şekilde çarpıp yanımızdan geçerek aksi yöne koşmaya başladı.

Çarpmanın etkisiyle geriye savrulup "Ah!" Diye bağırarak yere düştüm. Omzumun acısına bir de kalçamın ağrısı eklendi fakat zamanımız yoktu ve bir an önce ayağa kalkmalıydım.

 

Vural düştüğümü görünce kaşlarını çatıp tek hamlede beni kucağına aldıktan sonra koridorun sol tarafında bulunan hücrelerden birine soktu ve yatağa oturttu.

 

"İyi misin?"

 

Sert sesi kulaklarıma ilişince dolu gözlerimi kaldırıp başımı salladım.

 

"Çok az zamanımız var. Hava karardı zaten. Burdan çıkıp isyan bitmeden tekrar gelmeliyiz."

 

Benim yüzümden başına bir iş açılsın istemiyordum.

Aslında adam zaten ceza evinde daha ne kadar başı belaya girebilir.

 

Üzerimi düzeltip ayağa kalktım. Ayağa kalktığımı gören Vural tekrar hücreden çıkardı beni ve koridorda ki insanlara çarpmadan hızlı bir şekilde ilerlemeye başladık.

Kalbim deli gibi atıyordu. Anneme bir an önce kavuşup onu hastaneye yetiştirmem gerekiyordu.

Bursa da oturuyor olmamız bir avantajdı aksi takdirde ne yapacağımı bilemezdim.

 

Geçtiğimiz koridorların en sonunda bir grup gardiyan görüş açımıza girdi. Ellerine aldıkları joplarla beraber kalabalığa karışıp insanları zaptetmeye çalışıyorlardı fakat pek işe yaradığı söylenemezdi.

Gardiyanlardan herhangi birinin bizi görmemesi için Vural bileğimden tutup beni bir odaya çekti. Kapıyı ardımızdan kapatıp beni kapıya yasladı ve bir elini başımın kenarına koyup üstüme eğildi.

 

"Anlatacaklarımı iyi dinle." Fısıltısı saç diplerime kadar titrememe sebep oldu. Gözlerimi gözlerinden çekmeden dediklerini aklımın bir köşesine not ettim.

 

"Arkamda ki dolabın arkasında bir kapı var. Orası Ceza evinin arkasına çıkıyor. Askerler muhtemelen isyanı yatıştırmak için görev yerlerini terk etmişlerdir. İlk ben çıkacağım sonra da sen... Ardına bakmadan koşacak ve asla durmayacaksın."

 

Bakışlarım arkasında ki dolaba koyarken artık şaşırmamam gerektiğini biliyordum. Burada herşey mümkündü sonuçta.

 

"Tamam." Diye konuştuktan sonra Vural geriye çekilip dolabı kenara itti. Bahsettiği kapı şu an karşımdaydı. Bakmayı bırakıp Vural'ın arkasına geçtim. Kapıya sert bir şekilde omuz attı ve attığı omuz sayesinde kapı sarsılarak sonuna kadar açıldı.

 

O bedenini kenara çekip ilk önce benim çıkmamı istedi. İstediğini yaptım ve kapı eşiğinden geçip boş arazide gözlerimi gezdirdim. Son bir Demir kapı vardı. Vural cebinden anahtarları çıkarıp bir tanesiyle kapıyı açtıktan sonra "Hadi. Arkana dönme sakın. Hemen peşinde olacağım." Diyerek kolumdan nazikçe tutup kapının dışına çıkardı.

Karanlık arazide ne tarafa koşacağımı asla bilmiyordum. Hem önümü dahi göremezdim ben nasıl koşacaktım Allah aşkına...

 

Elime tutuşturulan Fener ile başımı geriye çevirip Vural'a baktım. Sanki aklımdan geçenleri okumuş elime bu feneri tutuşturmuştu.

 

Feneri açarak kulağıma gelen bağırışları hiçe saydım ve tüm gücümle koşmaya başladım. Anneme yetişircesine, yakalanmamak istercesine tüm gücümü ayaklarıma verdim ve koşmaya başladım.

Ardımdan o'nun geldiğini biliyordum. Dönüp bakmadım. Eğer durup ona bakmak için dönseydim, topladığım bu gücü tekrar bir araya getiremezdim.

 

Karanlık arsada daha fazla koşacak takatim kalmamıştı. Nefes almakta güçlük çektiğim sırada dizlerimin üzerine çömelerek derin derim soluklanmaya başladım.

Vural'ın varlığını hemen yanı başımda hissediyordum.

 

"Araç nerde kaldı?"

 

Sesini duyunca elimde ki feneri kaldırıp yüzüne doğru tuttum. Aniden yüzüne tuttuğum fenerin ışığı onu rahatsız etti ve yüzünü buruşturup gözlerini kısarak başını sol tarafına çevirdi. Bana diyor sandım. Fakat kulağında tuttuğu telefonu biriyle konuştuğunu açıklıyordu.

 

Dakikalarca öylece durdum oturduğum yerde. Nefes alış-verişim düzene girmişti. Arkama dönüp baktığım da Ceza evine bir hayli uzaklıktaydık. Orada yaşadığım korku hala bedenimin her bir noktasında varlığını vurguluyordu.

 

Ben düşüncelere daldığım sırada ne taraftan geldiğini görmediğim bir araç farlarını açmadan yanımıza yaklaşıp durdu.

Sanırım bu, Vural'ın bahsettiği araçtı.

 

Oturduğum yerden usulca kalkıp bacaklarımı gerdirdim. Ardından önümde ilerleyen Vural'ın arkasından araca doğru yaklaştım.

 

Araba'nın ön kapıları açıldı ve 2 takım elbiseli adam indi. Bakışlarımı ikisi'nin üzerinde gezdirdim.

 

"Abi, adamlar ana yolda bekliyorlar." Diye açıklama yaptı bir tanesi. Vural gözlerini bana çevirip "Gel." Diyerek araba'nın arka kısmına ilerledi, kapıyı açtı ve geçmem için yol verdi, ardından kapattı.

Yerime oturup cama iyice yapıştım. Bir yandan Firari gibi hissediyor korkuyordum, bir yandan annem'in durumunu merak ediyordum.

Arabanın kapısı açıldı ve Vural yanıma oturup kapıyı kapattı. Adamları da önde ki koltuklara oturunca araç geri geri gidip ana yola çıktı.

 

"Şey... Telefon'unu kullanabilir miyim?" Diye sordum, bir geceyi anımsatan gözlerine çekinerek bakarken. "Annemi arayacağım da."

 

Önde ki adam elinde son model bir telefonu arkaya doğru uzatıp Vural'a verdi.

Vural ekran kilidini açıp telefonu bana uzattı. Zaman kaybetmeden annemin numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm.

 

Çaldı...

 

Çaldı.

 

Çaldı. Fakat açan olmadı. Bedenim gerildi, aklıma şu an bin bir türlü şey geliyordu ve ben gittikçe aklımı kaybedecek gibi hissediyordum. Telefonu kulağımdan indirip tekrar aradım fakat açan olmadı.

 

Göz kapaklarım üzüntüden çökmüş, dudaklarımı büzüp telefonu sahibine uzattım.

 

Vural'ın kalın sesi arabanın içine dolunca bedenimi ona çevirdim.

 

"Açan olmadı mı?"

 

"Hayır."

 

Başını sallayıp önüne döndü. Ben ise dudaklarımı kemirmekten ve bacağımı devamlı sallamaktan öteye gidemiyordum. Dakikalar sonra Vural bana evimin adresini sordu, hemen sonrasında şöförü aracı çocukluğumun geçtiği mahalleye girdi usulca. Yüreğim ağzımda atıyordu, korkuyordum kötü bir haber almaktan.

Araba durur durmaz bedenimi dışarıya attım hızla. Ayaklarım freni kopmuş araç gibi durmadan binaya doğru koştu, merdivenleri nasıl tırmandım, o 3 katı nasıl çıktım hatırlamıyorum bile. Dairemin bulunduğu kata geldiğimde kapıyı hıncımı almak istercesine yumrukladım defalarca. Açan olmadı, göz yaşlarım durmadı...

 

Hemen sonrasında ardımda Vural'ın varlığını fark ettim. Sonrasında binayı ayağa kaldıracak kadar sert anahtar ardından kapı sesi ilişti kulaklarıma. Yaşlı gözlerimi O'nun karanlık bakışlarından çekip arkasında ki Komşumuza, Şura teyzeye baktım.

 

"Feyza, ah benim güzel kızım." Dedi hem şaşkınlık barındıran hem de ağlamaklı bir ses ile.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatıp "Annemden haberin var mı?" Diye sordum benden beklenilmeyecek kadar kısık ve sakin bir ses tonuyla.

 

Şura teyze başını sallarken "Evet.." diye fısıldadı, bakışları Vural ve benim aramda mekik dokuyordu. "Ambulans geldi, hastaneye götürdüler."

 

Yüreğime oturan acıyla bedenimi ayakta tutmaya çabaladım. Nefes almaya çalıştım, iyi olmadığımı gören Vural kolunu bedenime doladı hızlıca. Beni sert gövdesine yaslarken başımı kaldırıp gözlerine baktım.

Gözlerim de her ne gördüyse kaşlarını çattı, bedenimi doğrultup beni merdivenlerin başına kadar getirdi.

 

"Hangi hastahane?"

 

Ağlamaktan dolayı titreyen sesimi duyan Şura teyze "Şehir hastahanesi." Diyerek acı bir şekilde yanıtladı.

"Fatih yolda, anne'nin yanına gidiyor kızım."

 

Onu başımla onayladım. Fatih, Şura teyzenin oğluydu. Pek tekin bir adam olduğunu söyleyemem. Hatta bir ara karanlık işlerin içinde olduğunu bile düşünmüştüm. Kim bilir belki de öyledir. 6 yıl önce babamı kaybettiğimden beri bana ve Anneme her türlü destek olmuş asla yanımızdan ayrılmamıştı.

Şimdi yine işini gücünü bırakıp yardımımıza koşması onun ne kadar iyi bir insan olduğunu gösteriyordu, bize karşı...

 

Vural'ın belimde olan kolunu kendimden uzaklaştırıp ayakta durmaya çalışarak merdivenleri olabildiğince hızlı bir şekilde indim. Binanın önüne çıktığım da ciğerlerime derin bir nefes çektim. Ardından Önce Vural sonra da ben arabaya bindik ve Şehir hastanesinin yolunu tuttuk.

 

 

 

Hastahane bahçesinde bir sağa bir sola gidiyor kendimi herkesten gizlemek adın en ücra köşe de bekliyordum. Vural üzerinde ki gömleğin üstten açtığı düğmeleri yetmemiş olacak ki bir kaç düğme daha açtı. Sigarasından bir duman çekip bakışlarını üzerime sabitledi. Ona daha fazla bakmayarak hastahane'nin girişine bakmıştım ki kapıda ki hareketlilik dikkatimi çekti. Hemen sonrasında siyah takımıyla oldukça şık duran Fatih'in bakışları beni buldu ve hızlı bir şekilde bana doğru gelmeye başladı.

Onu Vural'ın telefonundan arayıp durumu bildirmiştim. Kendisi benim Ceza evinde olduğumu bilmiyordu. Söylememiştik... Daha doğrusu ben söylemek istememiştim.

Yaklaşık 2 yıldır yurt dışındaydı ve ben ceza evinde telefon saatleri arasında onu da arıyor çaktırmamaya çalışıyordum.

Seri adımlarla yanımıza ulaşıp kollarını bedenime dolayarak saçlarıma öpücük kondurdu.

 

 

"Nasıl böyle bir şeyi benden saklarsın."

Kollarımı boynuna dolarken "Üzgünüm." Diye fısıldadım. Beni içine katarcasına sarılışı yüzümde bir gülümsemeye sebebiyet verdi. Henüz ondan uzaklaşmamıştım, omzunun üzerinden Vural'a baktığım da bakışlarını bizden çekmiş tek tük insanların bulunduğu bahçeye doğru bakıyordu.

 

Kollarımı Fatih'in boynundan çekip ondan uzaklaştım.

 

"Aklım almıyor Feyza! Sen nasıl olur da Ceza evine girdiğini bana söylemezsin. Lan böyle bir şey saklanılır mı?"

 

Öfkesini anlıyordum. Fakat söyleyemezdim. Zaten yeterine benimle ve Annemle meşgul etmişti hayatını...

 

"Haklısın, özür dilerim. Ama bunları şimdi konuşmayalım. Annem iyi mi?"

 

Sert bakışları sorduğum soruyla yumuşayıp yerini hüzüne bıraktığın da "Merak etme doktorla konuştum, Daha iyi olacak. Bir kaç adamımı bıraktım kapıya." Diyerek yanıtladı beni.

 

"Teşekkür ederim. Sen olmasan..." Sustum. Devamını getiremedim. O olmasaydı bir çok şeyin üstesinden gelemezdik. Fatih ellerimi avuçlarının arasına alırken başını çevirip Vural'a, ardından bana baktı.

 

"Bu herif kim?" Diye sordu kaşlarını çatıp gözlerime bakarken.

Ona cevap vereceğim sırada Vural'ın arkadan "Geri dönüyoruz." Dediğini duydum.

Aceleyle Fatih'e doğru bir adım atıp "Anlatacağım, ama şimdi gitmem gerek. Yokluğumuz fark edilirse mahvolurum." Diye fısıldadım. Sanki biri duyacak beni Ceza evine teslim edecek gibi hissediyordum.

 

"Numaranı ezbere biliyorum. Sana ulaşmaya çalışacağım. Annem sana emanet. Lütfen Fatih..."

 

Dolu gözlerim, gözlerine kilitlenmişken "Ona iyi bak." Dedim. Fatih bir elini kaldırıp yanağımı okşadı.

 

"Seni ordan çıkaracağım. Yarın hemen en iyi avukatlarımı devreye sokacağım Merak etme. Şu arkamda ki adama da daha ilk görüşüm de güvenmedim. Ondan uzak dur."

 

Seni burdan çıkartacağım.

 

Vural'ın sözleri yankılandı zihnimde.

Ona tebessüm ederek tekrar sarıldım. O da kollarını belime dolayıp sıkıca sarıldı. Sonrasında geri çekildim ve alnıma dudaklarını bastırıp uzun bir öpücük kondurdu.

 

"Senin yanında ben varım. O delikten çıkarmayana kadar gözüme uyku girmeyecek."

 

Başımı salladım ve yanından geçerek Vural'a doğru ilerledim. Annem hemen bir kaç adım uzaklığımdaydı fakat yanına gidemiyor ona sarılamıyordum. Arabanın açık kapısından arka koltuğu oturdum. Bakışlarım camdan Fatih'e kaydı, hemen ardında kendisini bekleyen adamları vardı. Arabaya bakıyordu fakat bana baktığını hissediyordum, gülümsedim her ne kadar onun görmediğini bilsem de gülümsedim.

Saniyeler sonra araç hareket etti ve hastahane bahçesinden hızla uzaklaştık.

 

 

...

 

 

Vural'ın adamları bizi aldıkları noktaya geri bırakırken bakışlarımı Ceza evine yönelttim. Uzak olmasından dolayı sadece yanan ışıkları ve alarm'ın kırmızı ışığını görebiliyorduk.

 

"Koşacaksın!" Dedi Vural sert sesiyle. Neye sinirlendiğini anlamasam da dediğini yaptım ve Ceza evine doğru elimde ki fenerle koşmaya başladım. Dakikalar geçti, bacaklarımın ağrısı yine olduğu gibi hareket etmemi zorlaştırırken umursamamaya çalışarak koşmaya devam ettim. Son adımı attığımda artık daha fazla koşamayacağımı anlamıştım. Çıktığımız Demir kapıya yaslanıp derin derin soluklandım. Sesler şiddetlenmiş jandarma araçlarının siren sesleri de eklenmişti. Vural hiç yorulmamış gibi atik bir şekilde kapıyı anahtarla açtı ve beni içeriye soktu. Hemen sonra Ceza evinin küçük odasına çıkan kapıyı da açtı ve hızlıca ardımızdan kapattı.

 

"Şimdi? Şimdi ne olacak?" Diye sordum yine sesime yansıyan korkuyla. Kapının arkasına dolabı çekip feneri kapattı ve ben onu hiçbir şekilde göremiyordum.

 

"Hey nerdesin?" Dedim elimi kaldırıp karanlıkta onu ararken. Erkek mahkumların sesleri benim sesimi bastırıyordu ve beni duymuş olacağını bile sanmıyordum.

O sıra da bulunduğumuz odanın kapısı hızla açıldı ve ben ne olduğunu anlayamadan sırtım duvarla buluştu. Vural'ın sıcak nefesini dudaklarımın üzerinde hissederken bedenimi şiddetli bir titreme ele geçirdi.

Deli gibi korkuyordum.

O'nun belimde ki eli beni iyice kendine çekti. Yüzü hemen yüzümün önündeydi ve ben korkudan bayılacağımı hissediyordum. Açılan kapının önünde ki kişi her kim ise burada umduğunu bulamamış olacak ki kapıyı çarpıp çıktı.

 

İçim bir nebze rahatlarken Vural'ın sakallarını yanağımda hissettim. Kulağıma doğru "Seni çıkardığım hücreye tekrar götüreceğim." Diye fısıldadı.

 

Yutkundum.

 

Göğsüm hızla kalkıp inerken onun bedeni usulca uzaklaştı benden. Sonrasında kapıyı açtı ve hızla kolumdan tutup koridorda bağırıp çağıran, duvarlara sert eşyalarla vuran, gardiyanlarla iç savaş haline girmiş insanlara çarpmadan beni aynı hücreye soktu.

 

Hücre kapısını kapatacağı sırada genç bir adam ayağını uzatıp kapının kapanmasını engelledi.

 

"Abi?" Dedi nefes nefese.

Vural adamın omzuna kolunu bırakıp hafifçe sıktı.

"Söyle!"

 

Adam nefesini düzene sokmaya çalışırken "Abi çok kötü bir şey oldu. Şimdi öğrendim." Dedi endişeli bakışları beni buldu.

 

"Kadınların bulunduğu Ceza evinde de isyan çıkmış."

 

Vural kaşlarını çatıp "Orayı kim karıştırdı?" Diye sordu.

 

"Abi önemli olan bu değil." Dedi korkuyla.

 

"Burada ki ve yan ceza evinde ki baş gardiyanlar.."

 

Duraksadı.

 

Şu an bulunduğumu durum içerisinde gelecek haberin ne olduğunu merak ediyordum.

 

Adam Vural'ın sert ifadesine bakıp cümlesini tamamladı.

 

"İkisi de öldürülmüş."

 

 

...

 

 

Oy vermeyi unutmayalım.

Loading...
0%