@gizli1ruh
|
✨7.Bölüm✨
iyi okumalar 🤍
.
Öncelikle bir kaç dakika boyunca ne dediğini idrak etmeye çalıştım. Aceba hangi akla hizmet bunu söylemişti? Benimle evleneceksin diyordu. Yine şart koşuyordu fakat bu seferki oldukça saçmaydı.
"Bence sen ne dediğini bilmiyorsun, aksi takdirde bu söylemiş olduğun cümleyi mantıklı düşünerek söylediğini sanmıyorum."
Nefes sesini hattın diğer ucundan işittim. Bu çok saçmaydı, Cezaevinde ne evliliğinden bahsediyordu ki?
"Arkadaşlarını kurtarmamı istiyorsan bunu onlar için yapabilirsin. Keyfi bir istek değil bu. Burdan aklanıp çıkmam için buna ihtiyaç var."
İhtiyacım var bile diyemiyordu. Baskın çıkan sesi beni ikna etme çabasına bile girmemeliydi bence çünkü bu dediğini yapmayacaktım.
"Pardon ama evlilik mi seni aklayacak? Ne saçma bir iş bu? İstemiyorum evlenmeyi falan. HasbinAllah ya."
"Sen bilirsin. Unutma seni burdan çıkarmak için söz vermiştim. Onu yapacağım ama arkadaşların için üzgünüm. Muhtemelen hepsi en az bir 10 yıl daha ceza alır. Neyse artık yapacak bir şey yokmuş."
Telefonun yüzüme kapatılmasıyla bir kaç saniye boyunca ekrana baktım. Son söyledikleri içimde ki korkuyu daha da kuvvetlendirmişti. Hayır! Onunla evlenmeyecek, kızları bir şekilde kurtaracaktım. Bunun için Fatih'in ezberimde olan numarasını hızlı bir şekilde yazıp arama tuşuna bastım. En başında ondan yardım istemeliydim belki de.
Telefon bir kaç çalıştan sonra açıldı ve Fatih'in "efendim?" Diyen sesini duydum.
"Fatih? Benim Feyza."
Bir kaç hışırtı sesi ve sert bir şekilde devrilen, zeminde oldukça güçlü bir ses çıkaran sandalye sesini işittim.
"Feyza! Sen- kimin numarası bu? Nerden aradın beni?"
"Onu boşver. Yardımına ihtiyacım var."
"Ben de tam senin dosyan ile ilgileniyordum. Merak etme en kısa zamanda seni çıkaracağım o delikten. Annen de iyi..."
Annemin iyi olduğunu duymak bir nebze olsun içime su serpti. "Annemle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Yardımına ihtiyacım var. Lütfen görüş günü ziyarete gelir misin?"
"Merak etme hemen görüş ayarlayacağım. Bir kaç saate yanındayım."
Ardından kapanan telefon...
Elimde ki tuşlu telefonu göğsüme sütyenimin içerisine doğru ittirip sıkıştırdım. Sonrasında koğuşa dönüp çıkardığım yere tekrar bıraktım.
...
Saatler birbirini yavaş bir şekilde takip ederken beklemekten bir taraflarımız sıkılmıştı artık. Koğuşun içinde ortada ki masaya oturmuş küçük pencereden vuran ay ışığı eşliğinde sessizliğimizi sürdürüyorduk. Kızların hepsi endişeliydi. Çünkü çoğunun beraat edilmesine çok az zaman kalmıştı ve bu olayın üstlerine kalması işleri oldukça yokuşa sürüyordu.
"Yok." Dedi Sevgi abla sessizliğin hüküm sürdüğü ortamda konuşarak. "Ben dayanamıyorum. Hayır yani madem koşul sunacaksın evlilik ne be! Böyle bir yerde ne evliliği hadi onu geçtim, evlilik seni nasıl kurtaracak. Bir şey soracağım ya."
Bedenini bize çevirip "Bu adamın, yani Vural'ın eli kolu uzun adamları var peki kendini neden çıkartamıyor?" Diye sordu.
"Bilmiyorum abla." Diye bir saat önce kahkül kestirdiğim saçlarımın önünü elimle düzeltip "Sormak aklıma gelmedi ama bende düşündüm bunu."
Koğuşun kapısı biz konuştuğumuz esnada gardiyan tarafından açıldı.
"Feyza?" Dedi bana bakarak. "Ziyaretçin var."
"Bu saatte ziyaretçi mi? Nasıl izin verdiler?" Dedi Zeliha abla. Gardiyan başını bilmiyorum dercesine sallayıp kapın eşiğinde bekledi. Yerimden kalkıp onlara son bir kez bakış atıp çıktım koğuştan. Uzun koridoru geçip sağ tarafa yemekhanenin hemen yanında ki zirayetçi kısmına geçip kapıyı açtım.
Fatih üzerine giydiği kabanın ceplerinden ellerini çekip bakışlarını bana çevirdi ve hızlı adımlarla yanıma gelerek bedenime sarıldı.
"Hâlâ aklım almıyor. Benim nasıl haberim olmaz burada olduğundan. Ben nasıl 1 buçuk yıl sonra öğrenirim? Nasıl ya..."
Kollarımı kaldırıp sırtını sıvazladım.
"Kendini böyle yiyip bitirme. Her şey bir anda gelişti ve ben birden kendimi burada buldum. O iki askeri bulabilirsen eğer çıkabilirim."
Vural seni buradan çıkaracağım demişti ama Fatih'in daha önce davranması benim için iyi olurdu çünkü onun istekleri benimle uyuşmuyordu.
"Merak etme adamları saldım dört bir yandan onları arıyorlar. Eğer hala görevdeler ise bir kaç güne bulacağım onları."
Yorgun gözlerim onun kahvelerine uzunca baktı. Ailem gibiydi, hatta ailemden biriydi. Elimden tutup beni sandalyeye oturttu. Sonrasında ona olanları en hızlı bir şekilde anlattım.
"Halledeceğim o konuyu da. Şu karşı cezaevinde ki adamdan uzak dur sen!"
Vural'dan bahsettiğini anlayınca "Neden? Merak etme bana kötü bir şey yapacak biri değil." Dedim tereddütle. Yapmazdı herhalde sadece bi karşılık isteyecekti anneme götürdüğü için. Diğer şartını Fatih'le halletmeye çalışacaktım çünkü onunla, tanımadığım biriyle neden evlenecektim ki?
"Bak onu tanımıyorsun. Bende tanımıyordum ama araştırınca bir takım şeyler öğrendim. Mesela buraya neden girdiğini..."
"Neden girmiş." Dedim hızla lafını bölerek. Aşırı meraklı biriydim ve bunu öğrenmeliydim.
"2 kişiyi öldürmüş."
Gözlerim sonuna kadar açıldı. Fatihin dudakları arasından çıkan kelimeler beynime ok misali saplandı adeta.
"Neeeeee." Dedim bağırmamaya dikkat ederken. "Ben başka suçtan girdiğini düşünüyordum. Ne bileyim tefecilik, mal kaçakçılığı falan."
Bakışlarımı ondan çekip demir paslı kapıya çevirdim. "Nasıl öldürmüş neden öldürmüş? Bunu öğrenebildim mi?"
"Hayır." Dedi Fatih ellerimi avuçları arasına alırken. "Sadece 2 kişiyi öldürdüğünü bu sebeple cezaevine girdiğini biliyorum."
O sırada gardiyan kapıyı açıp "görüş bitti." Dedi. Ayağa kalkıp son bir kez Fatih'e baktım.
"Ondan uzak dur!" dedi ve sarıldı. Sonrasında gardiyanla beraber koğuşa gittik.
~2 GÜN SONRA~
Küçük boşluklardan sızan güneş ışığı havanın ne kadar güzel olduğunun göstergesiydi. Saçlarımı açık bırakıp üzerimi giyindim.
2 gündür Vuralı düşünüyordum. Aklım bana oyun oynuyordu adeta. Zihnim onun böyle bir şeyi yapmayacağını ısrarla fısıldıyordu kalbime. Peki ben tanımadığım bir adamın böyle bir şey yapmayacağını neden ısrarla kabullenmek istiyordum.
Neden kesin yapmıştır diyemiyordum.
Benim buna bir cevabım yoktu ama ona sormak üzere hazırlanıp Sevgi ablayla beraber gardiyanlar eşliğinde koğuştan çıkartıldık. Ders günüydü bugün. Vural'la konuşmam içinde iyi bir fırsattı.
Mahkum kabul kapısına vardığımızda elimizde ki kelepçeler çıkartıldı. Onların binasındaydık ve burası oldukça sessizdi. Kolumu tutan gardiyana kısa bir bakış atıp adımlarımı önüne geldiğimiz demir kapıda sonlandırdım.
"Burada bekliyorum." Dedi gardiyan kolumu bırakırken.
Demir kapıyı usulca açıp içeriye girdim. Yine önce ki gibi aynı simalar vardı ve ben içeriye girer girmez hepsinin gözleri üzerime çevrildi. Ben ise tek bir kişiyi aradım ama bulamadım.
Vural yoktu.
"Hoş geldiniz öğretmen hanım." Dedi içlerinden biri. Başımı sallayıp küçük masanın üzerinde ki kitabı açtım.
Böylece onlara 2 saat boyunca bilmeleri gereken yerleri anlattım. Aklım Vuralın burada olamayışındaydı.
Acaba neredeydi?
Kitabı kapatıp arkamda ki tahtanın kenarına tebeşiri bırakacağım sırada demir kapı gürültüyle açıldı.
İri bir erkek bedeni girdi görüş alanıma. "Vural abi. Seni bekliyor." Dedi başını arkaya doğru atıp koridora bakarken.
"Hızlı ol."
Tebeşiri gelişi güzel yerine bırakıp adımlarımı koridora attım ve adamın beni yönlendirdiği tarafa doğru ilerledim. Ben ilerledikçe karanlıklaşıyor bir yandan koridorda ki lambaların cızırtısı artıyordu.
Yürüdüm, yürüdüm ve arkamı dönüp baktığımda adamın orada olmadığını gördüm.
İnsan bir gidiyorum der yahu!
Ne yapacağımı bilemez halde etrafıma bakınırken bir el arkadan belime sarıldı ve bedenimi bedenine yasladı. Diğer el ise çoktan ağzımın üstüne kapanmıştı.
Ben korkuyla kaskatı kesilirken, bedenime sarılan kişi hiç zorlanmadan beni havaya kalırdı ve arkamızda ki tek kişilik hücreye soktu. Korkmuştum.
Kapıyı ayağıyla kapatıp beni bıraktı ve duvara yasladı.
Vuralın asla yumuşak bakmayan gözleri yine aynı sertlikteydi. Bu adam neden hep böyle sinirli gibi duruyordu?
Göğsüm hızla inip kalkarken dibime girmiş yüzü nefes almamı engelliyordu.
Çekiniyordum.
Yani ona bakmaya utanıyordum.
"Neden aniden çıkıyorsun. Kalbime inecekti." Dedim fısıltıyla karışık.
Gözleri saçlarımın kahküllerinde gezindi. Sonra gözlerime baktı ve biraz boynuma doğru yaklaştı.
Ben şok olmuş bir şekilde hareket edemezken o burnunu boynuma doğru götürüp derin bir nefes aldı. Burnunu boynuma sürttü ve bu huylanmama sebep oldu. Hafif hareket ettirdim boynumu. Başımı reflexle onun olduğu tarafa eğince yüzü tam anlamıyla boynuma gömüldü. Hızla kendimi çekip "Ne yapıyorsun?" Diye sordum.
Ateş basmıştı beni. Cidden tuhaf hissettirmişti. Değişik bir his...
Başını kaldırıp uzaklaşmadan dudaklarımın üzerine "düşündün mü teklifimi?" Diye sordu tahrik edici bir ses tonuyla.
Aşırı derece de öpesim geldi.
İçimden tövbeler çekip kendimi duvara iyice yasladım.
"Bunu bana sokulmadan da sorabilirsin değil mi? Uzaklaşsan mı? Sıcak oldu bak."
Hafif güler gibi oldu sonra sakallı yanağını yanağıma sürtüp uzaklaştı.
Tövbeler olsun bir şey yapmasa bari bana burda.
Uzaklaştı derken yüzü hala tam karşımdaydı.
"Düşündüm." Dedim oluşan atmosferin dağılması için.
"Kabul edemem. Evlilik ne alaka cidden?"
Başını iki yana sallayıp ellerini cebine yerleştirdi ve yavaş bir şekilde küçük hücrenin diğer ucuna gidip bedenini duvara yasladı. "Muhtemelen kabul edeceksin." Dedi.
Kaşlarımı çatıp "Bana evlenmemiz ile senin burdan çıkışının nasıl bağlantılı olacağını söylersen belki düşünürüm." Dedim alayla. Tabi ki öyle bir şey olmayacaktı.
Büyük lokma ye büyük konuşma Feyza!
Bakışlarını yerden kaldırıp başıyla bana "Yaklaş." Diye hareket ettirdi. Bende hiç sorgulamadan neden sorgulamadım bende bilmiyorum ona doğru 3 4 adım atıp karşısında durdum.
Sert mizacından ödün vermeyen Vural bedenini duvardan ayırıp dibime doğru girdi.
"Bir kez anlatıyorum, tekrarı olmaz. "1 buçuk yıl önce amcamı ve oğlunu öldürme şüphesiyle göz altına alındım. Göz altı süreci uzun sürdü çünkü aleyhime o cinayetleri işlediğime dair kanıt yoktu. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde bir sabah evime polisler geldi ve burdayım."
"Nasıl? Delil peki? Gerçekten sen yapmadın değil mi?"
"Ben yapmadım. Öldürmedim. Yapmam gerekiyordu aslında ben yapamadan biri yaptı ve bu suçu üzerime attı. Kim olduğunu bulmama çok az kaldı. Senden isteğim benimle evlenip aklanmamda yardım etmen. Merak etme sende çıkacaksın."
"Ama nasıl?"
"İkimiz de aynı tarihler arasında cezaevine girdik. Ben adamlarımdan o zamanda evlendiğimize dair sahte bir belge düzenlemelerini isteyeceğim. Sonrası çok basit. Evliliğe dair bir kaç mutlu kare ve cinayet günü beraber olduğumuzu kanıtlayan bir fotoğrafı da belgeyle beraber dosyaya ekleyeceğim."
"Cinayet günü neredeydin ki?"
"Oradaydım ama kimse görmedi beni."
"Kafam çok karıştı, Sana güvenebilir miyim? Ya sonrası daha kötü olursa. Ya kendini aklayıp beni burada bırakırsan?"
Dudakları hafif tebessüm eder gibi oldu. Hatta direk gülümsedi.
Gülüşü de güzel...
"Ben seni ilk kez bu cezaevinde görmedim." Dedi bana biraz yaklaşıp elini çeneme doğru götürürken. Başımı hafif yukarı kaldırıp gözlerinin tam içine bakmamı sağladı.
"Ayrıca seni burada bırakmak gibi bir niyetim yok, hatta o iki askeri de buldum."
...
Bölüm sonu
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. |
0% |