Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.bölüm

@gizli1ruh


 

 

 

✨8.Bölüm✨

 

 

 

iyi okumalar 🤍

 

 

.

 

 

 

"Nasıl buldun?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Nerede gördün beni?"

Benden biraz uzaklaşıp ellerini ceplerine yerleştirip karşıma dikildi.

 

"Ulaşamayacağım kimse yok." dedi alayla.

"Diğer soruya gelirsek eğer... Çalıştığın köy okulunun tam önünde görmüştüm seni. 2 yıl önce."

 

Kaşlarımı çatıp "Orada ne işin vardı ki?" Diye sordum.

"Belirli okullara bağış yapıyorum. Seninki de onlardan biriydi. Ziyarete geldiğim sırada görmüştüm."

Başımı anladım dercesine sallayıp "Ne tesadüf ama." diye konuştum.

"Ordan buraya..."

 

"Öyle.. Eğer teklifimi kabul edersen hem sen çıkarsın hem de arkadaşlarının üzerine kalan suçu temizlerim."

 

Derin bir nefes alıp ciğerlerimi rutubetli hücre de onun kokusuyla doldurdum.

"Parfüm mü sıktın sen?"

Engel olamadığım bir dürtüyle bu soru pat diye ağzımdan kaçtı.

Vural gözlerime bakıp hafifçe tebessüm etti.

 

Sahiden güzel göründü gözüme.

 

"Komik bir şey mi söyledim? Parfümün güzel kokuyor da onun için şey ettim..."

 

Başını iki yana sallayıp arkasında ki demir yatağın üzerine oturdu.

"Hatırlat bir ara sana vereyim." Dedi gülerken.

"Parfümümü..."

 

Olur, hatırlatırım.

 

 

Burnumu kırıştırıp "Bak ben bazı konularda yakınımda ki insanlara danışırım. Bu sebeple bana sunduğun teklifi de bizimkilerle konuşacağım. Diyelim ki kabul ettim. Evlendik." Dedim tek nefeste.

 

"Ben aklanacağım, sen aklanacaksın. Sonra anlaşmalı boşanacağız değil mi? Yani öyle olmalı."

 

Üzerine giydiği gömleğin üst düğmelerinden bir kaç tane açtı. Bakışlarım oraya kaysa da hızla toparlayıp ona baktım. Vural sorduğum soruya karşın bana uzunca baktı.

 

"Öyle olur."

 

"Bu net bir cevap değil."

 

"Orasını o zaman düşünürüz."

 

"Ya sabır . Sahte bir evlilik olacak zaten. İki tarafında işi bitince evlilikte bitecek."

Son cümlemi söyleyip hücrenin kapısın adımladım ve ellerimi bir iki kez paslı kapıya vurarak açmalarını bekledim.

Bekledim.

Bekledim fakat açan olmadı. Kafamı Vural'a çevirip "Kapıyı açmalarını söyler misin? Gardiyan yokluğumu fark ederse kötü olur." dedim.

 

Kafasını bana doğru çevirip " Cevabın?" diye sordu.

Oflayıp "Düşüneceğim, kızlara danışacağım ama en çok benim düşündüklerim geçerli olacak." Dedim.

Oturduğu yerden kalkıp bana doğru adımladı.

Bende onun bana gelişiyle istemsizce geri doğru adımlarken sırtım kapıya yaslandı.

Başını usulca bana doğru eğerek yüzlerimizin arasında santimler kala duraksadı.

 

"Bekliyor olacağım. Gece herkes uyurken arayacağım cevabın için."

Bunu söylerken aramızda ki mesafeyi iyice kapatırken gözlerim benden bağımsız kapandı.

 

"Niye böyle öpecekmiş gibi girdin dibime kadar? Uzaklaş."

 

Heyecanlanmıştım.

 

"Bilmem." Dedi ve kapıya 2 kere vurdu. Onun vuruşuyla yerimde sıçradım. Bakışları da hâlâ bendeydi.

 

"Kapıyı aç Ali."

 

Sırtımı yaslamış olduğum kapıdan bedenimi kendi bedenine çekerek uzaklaştırdı. Kapı açılınca hızla kendimi ondan çektim.

 

Ali gözlerini bana değdirmedin direkt Vural'a baktı.

"Onu.." dedi Vural başıyla beni işaretlerken.

"Mahkum kabul kapısına götür."

 

Ali onu başıyla onaylayıp geçmem için yol verdi. Vural'ın önünden geçerken saçlarımı bilerek ona doğru savurdum. Arkamdan sabır çektiğini işittim fakat umursamadan ilerleyip koridorun sonuna doğru yola koyuldum.

 

🔥

 

 

 

"Askerleri her yerde araştırıp sordurttum. Fakat ikisine dair tek bir iz yok!"

Ellerimi masanın üzerinde birleştirip Fatih'in gözlerinin içine baktım.

 

Ama Vural buldu onları. Diye haykırdı içimden bir ses. Sonrasında tüm cesaretimle ellerini avuçlarımın arasına aldım.

 

"Bir yolu var." Diye fısıldadım. "Buradan çıkmanın bir yolu var."

 

"Nasıl?" Diye sordu.

Buna izin vermeyeceğini biliyordum. Fakat kabul etme arzusu çok ağır basıyordu.

 

"O.." dedim ve derin bir nefes aldım.

"Vural bana bir teklif sundu. Onunla evlenmem karşılığında hem buradan çıkacak hem de iki gardiyan cinayetiyle ilgili soruşturma açılacak olan koğuş arkadaşlarımı aklayacak. Başta bende istemedim ama o iki askeri bulduğunu söyledi ki eli kolu uzun biri bence yalan söylemiyor. Burdan çıkmam lazım Fatih! Annemin yanında olmam lazım benden başka kimsesi yok ve ben yeterince uzak kaldım ondan."

 

Fatih kaşlarını çatarak "Ne evliliği, ne saçmalıyorsun Feyza. Böyle bir yerde evlilikte nereden çıktı!" Diyerek sağ elini saçlarından geçirip ayağa kalktı.

 

"Kızmakta haklısın ama bunu yapmam gerek. Kâğıt üzerinde olacak zaten, burdan çıkınca boşanacağız."

 

Neden bu kadar sinirlendiğini anlıyordum elbette. Bana ne kadar değer verdiğini biliyordum ve bu tarz saçma bir oyunun içerisinde bulunmam onu rahatsız edecekti. Fakat hem kendim için hem de koğuş arkadaşlarım için bunu kabul etmeliydim.

 

Kalktığı yeri tekrar oturarak masanın üzerinde bulunan ellerimi tuttu.

" Cezaevine girdiğini bana söylemedin uzun bir süre sonra haberim oldu ve şimdi ellerimden kayıp gitmene izin veremem."

 

Gözlerinin içerisine bakarak " hiçbir yere gittiğim yok. Her şey anlaşmalı olacak ve ben buradan çıktıktan sonra bitecek. Bir daha onunla karşılaşmayız." Dedim. Bende tedirgindim elbette, hatta korkuyordum ama annem için, özgürlüğüm için yapmalıydım.

 

Fatih bana bakmayı sürdürürken " peki" diye kabul etti. "İstediğin gibi olsun. Ama buradan çıktıktan sonra o evlilik bitecek." Dedi. Başımla onayladım onu. Sonrasında gardiyan geldi ve görüş saatimiz bitti. Onunla vedalaşıp koğuşa geçtim.

 

Koğuşun ortasında bulunan masa'nın etrafında bulunan sandalyelerden birine oturup kızların diğer sandalyelere oturması için onlara seslendim.

 

"Sizinle konuşmam gereken bir şey var."

 

Onlara fikirlerini sordum. Akıl aldım ve kafamdaki soru işareti giderek yerini noktaya bıraktı.

 

Şu an gözlerimin içerisine tedirginlikle bakıyorlardı.

 

Fakat bunu yapacaktım.

Yerimden kalkarak Yaren'e kapıyı gözetlemesi için ricada bulundum. Sonrasında telefonu sakladığım yerden çıkardım ve Onun numarasını bulup arayarak kulağıma götürdüm.

 

Ellerim titriyordu, kalbim hızlı hızlı çarpıyordu.

Telefon ikinci çalışta açıldı ve onun sesi kulaklarıma doldu.

 

"Dinliyorum?"

 

Derin bir nefes alıp "kabul ediyorum." Dedim aniden.

Hızlıca söyleyip dolandırmadan kurtulmak istedim.

 

"Biliyorum." Dedi kendinden emin bir şekilde.

"En başından Kabul edeceğini biliyordum. düşünmek istiyorum deyince zaman verdim."

 

Kaşlarımı çatarak sinirimi bastırdım ve "1 hafta sonra mahkemem var. O güne kadar senin şu beraber fotoğraf işini halletmemiz gerek." Dedim.

 

"Merak etme. Sadece bana senin fotoğrafların lazım. Bir buçuk sene öncesine ait fotoğraflar."

 

Düşündüm. Bir buçuk sene önce çekindiğim bir sürü fotoğraf vardı elbette ama hepsi evde odamdaydı.

 

"Var ama evimde, odamda."

 

"Halledeceğim." Dedi ve telefonu kapattı.

 

Ne halletmesi?

 

Odama girmezlerdi umarım...

 

...

 

 

4 gün sonra

 

 

Mahkememe neredeyse 3 gün kalmıştı. Nasıl hissediyorum, bilmiyordum. Saçlarımı elimle düzeltip havlumu katlayarak ranza'nın yanında bulunan uzun demir dolaba yerleştirdim.

 

Yatağa oturduğum da geçmişe doğru yolculuk yaptı zihnim. Ben 17 yaşımdayken kaybetmiştim babamı. Sapa sağlam gittiği hastaneden ölüm haberini getirmişlerdi. Hayatımın baharında en güzel yaşımda kaybetmiştim onu ve toparlanmam 3 yılımı aldı. Ondan sonra hayata karşı kepenklerimi kapattım. Eve kapandım ve babamın odasına annemden rica ederek ben yerleşmek istedim. Dört duvarda onun anıları, kokusu vardı. Çok kötü bir dönemdi. Hayatım boyunca böyle yıkılmamıştım ben. O üç yılda odaya kapandım.

Üniversite sınavına ilk kez girecektim onu kaybettiğim yıl.

Girdim ve sonuçlar açıklandığında edebiyat fakültesini ilk tercihlerimin arasına yazdım.

İstediğim oldu ve ben edebiyat bölümünü kazandım.

Ama hala iyi değildim. Kimseyle konuşmuyor arkadaşlık kurmuyordum. Babamı özlüyor, ona veda edemediğim için acısını kalbimin derinlerinde yaşıyordum. 21 yaşımda mezun oldum. Ve hemen KPSS'ye hazırlanıp sınava girdim. Deli gibi ders çalışıyor kafamı dağıtmaya çalışıyordum. Bu süreçte Annemle yalnız yaşıyorduk. Akrabamız falan vardı elbette ama hiçbiriyle babamın ölümünden sonra görüşmemeye başladık. Ben Anneme baktım. Okula giderken çıkışta yarı zamanlı bulduğum işlerde çalıştım. Oturduğumuz evden taşınmak zorunda kaldık henüz üniversite 2.sınıftayken. Başka ev bulmamız uzun sürmedi ve taşındık. Orada Fatih'in annesiyle kapı komşusu olmuştuk. Gerçekten çok iyi bir kadındı ve Anneme hep destek oldu. Derken oğlu çıka geldi bir gün. Fatih... 19.yaşımın sonlarına doğru tanıştık onunla.

Annesiyle yaşamıyordu. Bunu ilkte garipsemiştim ama sonra yaptığı meslekten dolayı ailesine zarar verebilecek bir çok insanın çevresinde bulunduğundan dolayı Annesini uzakta tutuyordu. Bir gün onunla sahile gittiğimiz bir an arabasının yanında bulunan korumalarını bakarak "Neden yanında korumaların var? Yoksa Mafya mısın?" Diye sormuştum gözlerimi sonuna kadar açarak.

Bu halime gülümseyip "Öylesine bir avukat değilim ben Feyza. Büyük adamların avukatlığını yapıyorum." demişti bu endişemin yersiz olduğunu bana hissettirerek.

 

Sonrasında onunla çok iyi dost olduk. Benden 6 yaş büyüktü ama beni en yakın arkadaşı olarak gördüğünü ona abi dememem gerektiğini söylüyordu.

 

 

Şimdi bu halde bir buçuk yıldır suçsuz yere cezaevindeydim. Avukat tuttuğumu sanıyordum sözde benim için bir şeyler yapıyordu ama bir buçuk yıldır bir hareketlenme yoktu.

 

Bu durumda Annem hastanedeyken Vuralın teklifi reddetmek olmazdı ki.

Onu tanımıyordum. Ama beni anneme götürmüştü. Yardım etmişti. Şimdi sıra bende değil miydi peki?

 

 

Başımı iki yana sallayarak aklımda ki düşünceleri bir kenara bıraktım. O sırada koğuş'un kapısı açıldı ve gardiyan gözlerini koğuşta gezdirerek ranza'nın alt katında oturan bana baktı. Başını gel dercesine oynattığında merakımla beraber ayaklanarak ona doğru ilerledim.

 

"Bir şey mi oldu?"

 

Bana doğru eğilerek kulağıma yaklaştı "Vural seni bekliyor." Dedi. Kaşlarımı çatarak gardiyana kısa bir bakış attım ve "Bir saniye." Diyerek yatağımın üzerinde bulunan hırkayı alıp üzerime giydim.

Aralık ayındaydık ve hava artık soğumaya başlamıştı.

 

Gardiyanla beraber koğuştan çıktım. Kapıyı kilitleyip kolumu tutarak koridorda ilerlemeye başladı.

 

Fotoğraf işini halletmiş miydi?

Onun için mi çağırıyordu?

Hem gardiyan...

Tabi ya.. eli kolu uzun biri olduğunu hatırlayınca gardiyanı nasıl ikna ettiğini kafamda anlamaya başladım.

Herkese gücü yeten adamın neden kendini buradan çıkarmaya gücü yetmemişti de benim gibi bir buçuk yıl burada kalmıştı?

 

Yoksa bu işte başka bir şey mi vardı?

 

Bana anlatmadığı bir şey...

 

Dakikalar sonra erkek mahkumların bulunduğu cezaevine girdik. Gözlerime kadar gelen kahküllerimi hafif iki yana ayırıp adımlarımı gardiyan'ın duraksamasıyla beraber durdurdum.

 

Bakışlarıyla solumda kalan hücreyi gösterip "Burda bekle." Diyerek hücre'nin kapısını açıp beni oraya soktu. Kapıyı kapattı fakat kilitlemedi.

Bu hücre daha önce geldiğim hücreydi ve yabancılık çekmeden hemen ardımda bulunan yatağa yaklaşıp ayakta dikildim.

 

Çok geçmeden kapı sesli bir şekilde açıldı ve Vuralın heybetli bedeni içeri girdi.

Üzerinde gri kumaş bir pantolon ve beyaz bir gömlek vardı. Gözleri gibi siyah olan saçlarına kaydı bakışlarım. Simsiyahtı ve çok hoş duruyordu. Nedense içimden o saçlara dokunmak gelmişti.

Gözlerimi kapatıp açarak bakışlarımı gözlerine indirdim.

 

Kapıyı ardından kapatıp ellerini ceplerine yerleşti ve bana yaklaşıp hemen önümde durdu.

 

"Fotoğraf işi tamam. Birazdan bir kağıt gelecek ve imzalayacaksın. Bir kaç saat içerisinde evlenmiş olacağız."

 

Başımı sol omzuna doğru eğip "Bir şey sormak istiyorum." Dedim.

 

 

Başını sor dercesine eğdi.

 

 

"Ben buraya ilk girdiğimde kimliğimde medeni hali bekar yazıyordu. Şimdi evli yazsa bile o zaman neden bekar yazdı diye yalanımızı ortaya çıkarırlar. Yalan deyince de biraz tuhaf hissettim. Ama anlarlar.."

 

Bakışları saçlarımda gezindi.

 

"Kimliğin kaybolmuştu. Dini nikah kıydık ama resmi nikah için kimliğin lazımdı. Onu halledemeden buraya düştük."

 

Ne kadar inandırıcı olurdu bilmiyorum ama bu dediği olur gibiydi.

"Tamam o zaman." Dedim. O ara hücre'nin kapısı yine açıldı ve tanımadığım biri elinde bir kağıtla içeri girip kağıdı Vural'a uzattı.

Vural sağ elini cebinden çıkarıp adamın uzattığı kağıdı ondan aldı.

 

Sonrasında bana uzattı. Onun yanından geçip kağıdı duvara yasladım ve arkamdan uzattığı kalemi alarak alt kısmına imzayı atım.

Kağıdı duvardan ayırıp hücre kapısında bekleyen adama uzattıktan sonra bedenimi Vural'a çevirdim.

 

"Hazır mısın?" Diye sordu karşımda oldukça karizmatik bir şekilde dururken. Neden öyle düşündüm bilmiyorum. Farklı biriydi. Bakışları öylesine derindi ki tuhaf hissettiriyordu.

 

 

"Karım olmaya hazır mısın?"

 

 

 

...

 

 

Şahsen ben hazırım:)

 

 

Oy vermeyi unutmayın ki diğer bölüm hızlıca gelsin...

 

Görüşmek üzere.

Loading...
0%