Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.bölüm

@gizli1ruh


 

 

 

 

✨9.Bölüm✨

 

 

 

 

 

İyi okumalar 🤍

 

 

.

 

 

 

"Karım olmaya hazır mısın?"

 

Onun bu sorusu karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Hazırlıksız yakalanmıştım ve o karım demişti.

Yutkundum. Bakışlarım onun siyah harelerindeyken göğsüm hızla inip kalkıyordu.

 

Konuyu değiştirmek adına pat diye "Senin yaşın kaç?" Diye sordum. Bunu yapmasaydım heyecandan ve onun bakışlarından dolayı bayılabilirdim.

 

Fatih'in yaşlarında olmalıydı.

"29" dedi elleri cebinden çıkıp gömleğinin yakasını düzeltirken.

 

Abi deme lazım olur Söylemini hayata geçirmiştim.

 

"Hmm bende 23." Dedim o bana bakmayı sürdürürken. Biraz daha bu bakışlara maruz kalırsam ciddi anlamda havale geçirecektim. Acayip sıcak basmıştı.

 

"Biliyorum." Dedi. Bu sırada hücre kapısı açıldı ve beni getiren gardiyan başıyla işaret verdi.

Gitme zamanıydı. Ona son kez bakıp geriye doğru adımladım ve ona sırtımı döndüm.

 

Bir kaç saat sonra medeni hali evli bir kız olacaktım.

Ama her şey buradan kurtulup anneme kavuşmam içindi.

Her şeyi göze alarak kabul etmiştim ve geri dönüşü artık yoktu...

 

 

Gardiyan eşliğinde erkek mahkumların bulunduğu cezaevinden çıkartılıp koğuşa doğru ilerliyorduk. Tam o sırada c blok koridorunda ki gardiyanlardan biri bize doğru gelerek "Müdire Onu çağırıyor." Dedi bana bakarak.

 

Ne için çağırıyordu? Anneme bir şey mi olmuştu?

 

Hali hazırda kolumu tutan gardiyan yönünü müdirenin odasına doğru çevirdi.

Paniklemiştim. Umarım Anneme bir şey olmamıştır.

 

Müdire'nin kapısına geldiğimiz de gardiyan kapıyı tıklatıp gel komutuyla açtı. Ardından beni içeriye doğru ilerletti. Bakışlarım direkt müdire hanımı buldu. Oldukça rahattı. Eliyle masasının önünde bulunan sandalyelerden birini gösterip "Geç otur. Ayakta kalma." Dedi.

 

Evet cezaevi müdiresiydi ama hiçbir zaman kötü niyetini ya da kötü bir davranışını görmemiştim.

 

Gösterdiği sandalyeye doğru ilerleyip oturdum ve meraklı bakışlarımla "Dinliyorum?" Dedim.

 

Gözlüklerini çıkartıp kutusuna koyduktan sonra ellerini masa'nın üzerinde birleştirip bana döndü.

 

"3 gün sonra mahkemen var. Yeni avukatın ne denli çalışıp senin için yararlı şeyler yaptı veya 3 gün içinde yapacak bilmiyorum. Fakat oldu da kendini akladın, işte o zaman seninle bu son görüşmemiz olur."

 

Dediklerinden bir anlam çıkaramamıştım.

 

Benimle vedalaşıyor muydu?

 

"Anladığım kadarıyla bu bir veda konuşması?" Dedim daha çok sorarcasına.

 

Kafasını aşağı yukarı sallarken "Daha önce hiçbir mahkumla vedalaşmamıştım. Her ne kadar üç beş cümle konuşmuş olsakta seni diğerlerinden farklı gördüm hep. Yapıcı ve olgun düşünceliydin." Dedi gülümseyip.

 

Bu tarz düşünmesi hoşuma gitmişti. İlk geldiğim zaman dosyama bakıp beni odasına çağırmıştı. Ona devlet memuru olduğumu ve böyle bir şey yapmamın mümkün olmayacağını söylemiştim. Hakim'in aksine bana inanmıştı. Ama elinden gelen bir şeyde yoktu.

 

 

Onunla -veda konuşması mı desem ne desem bilemedim- biraz daha konuştuktan sonra koğuşa götürüldüm.

 

Vural'dan gelecek haberi bekliyordum.

Yine masanın etrafına doluşmuş sessizlik saati içerisinde herkes aktivitesiyle ilgileniyordu.

 

Okuduğum kitabın yarısında aklımda ki düşünceleri susturamadığım için kitabı kapatıp sessizce yatağıma geçtim.

 

Kış ayına girmemize rağmen terleyen avuç içimi yatağa bastırıp bakışlarımı zemine diktim.

 

Özlemin en büyüğüyle savaşıyordum. Kalbim acıyordu. Annemi çok özlemiştim.

 

Babam'ı...

 

Babam'ı çok özlemiştim. Ona sarılmak, kokusunu içime çekmek, ellerini tutmak...

Dayanamıyordu kalbim bazı anlarda. Ona olan özlemim yakıp kavuruyordu göğüs kafesimi.

 

Mezarını bir buçuk yıldır ziyaret edemediğim gerçeği tokat gibi vurdu yüzüme.

Babasızlığın bu kadar acı olduğunu düşünmemiştim hiç.

Doğrusu ben, babamsız bir hayat düşünmemiştim.

Bir gün ansızın gitti veda edemeden.

Toparlanamadım. Onu zihnimde yaşatmaktan geri duramadım.

Ondan sonra acısını benimsedim ev sahipliği yaptım. İyileşemedim.

 

 

O an bir söz yankılandı beynimde;

 

Bazen insan iyileşmek istemez çünkü içinde ki o acı sevdiğinden kalan son hatıradır...

 

 

 

 

🫀

 

 

3 Gün sonra - Mahkeme Günü

 

 

Üzerimde en iyi kıyafetlerim. Parmağımda Vural'ın bana gardiyanla beraber gönderdiği alyans, düzleştirilmiş saçlarımla mahkemeye hazırdım.

 

Korkuyordum.

 

Bir kaç saat sonra ya burdan çıkacak ya da tutukluluk halimin devamına karar verilecekti.

 

Vücudumu ele geçiren titremeye engel olamıyordum.

 

Ne düşünmeliydim, nasıl hissetmeliydim?

 

Sevgi abla, Zeliha abla, Yaren, Esma ve diğer kızlar koğuş kapısı'nın önünde durmuş hüzünlü bir şekilde gözlerime bakıyorlardı. Kendimi tuhaf hissediyordum. Yaren bana doğru adımlayarak önümde durdu. Ellerimi, ellerinin arasına aldı ve dolu gözlerini saklamaya çalışarak "Umarım son mahkemen olur ve umarım özgürlüğüne kavuşursun. Güzel haberlerin gelsin bize." Dedi. Ona tebessüm ederek göz pınarlarıma hücum eden yaşları akmaması için bakışlarımı tavana dikip "Umarım..." dedim. Ardından ona sıkıca sarıldım. Sonrasında Zeliha abla geldi ve bana sıkı bir şekilde sarıldı. Zeliha abla, Esma.. derken aklıma gelen düşünceyle "beraat etsem bile tekrar gelip eşyalarımı toplayacağım. Ağlamayın lütfen.." dedim.

 

Sonrasında gardiyan geldi ve onlara sırtımı dönüp kapıdan çıktım.

 

Kalbim dört nala koşuyordu adeta.

Zihnimde türlü türlü senaryolar ürüyordu.

 

Ya çıkamazsan? Dedi kafamdaki seslerden biri. Anında susturdum onu. Olumsuz düşünceye yer vermemeliydim.

 

Cezaevinden çıkarıldım. Araca bindirildim. Aklım bir yandan Vuraldaydı.

Sahi onu görecek miydim?

 

Bileğimdeki kelepçeye inen bakışlarım karşımda oturan jandarma'nın önüme uzattığı kağıt ile ona çevrildi.

 

"Bu.?" Dedim anlamaya çalışırcasına? Ardından kağıdı aldım elinden. Soru sormamak gerektiğini belirten bir ifade vardı yüzünde. İkiletmedim.

 

Küçük kağıt tek sefer katlanmıştı.

 

"Bugün o mahkeme salonundan Özgür bir kadın onlara çıkacaksın. Arkandan geleceğim . Korkma ve rahat ol. Ben verdiğim sözleri tutarım."

Vural!

 

Okuduğum satırlar rahat bir nefes almamı sağladı.

Ben gerçekten ona güveniyordum.

 

Neden, nasıl, niçin...

Hiçbir fikrim yok ama içimdeki ses ona güvenmemi istiyordu.

 

Öyle de yapmıştım.

 

Dakikalar hatta saatler geçti.

2 buçuk saat'in ardından araç durdu. Kalbim ağzımda tekledi.

Heyecanım iki kat arttı. Jandarmalardan biri indi önce, sonrasında ben. Diğeri de ardımdan inince duraksadım ve bakışlarımı koca binaya çevirdim.

 

 

İSTANBUL ADALET SARAYI

 

 

Sonrasında koluma dokunan jandarma eşliğinde binaya girdik. Asansöre bindirdiler. Ben ve iki yanımda duran jandarmalar 3. Kata geldiğimizde indik. Sol, karşı da bulunan sandalyelere doğru götürdüler beni.

 

"Otur istersen, salon dolu." Dedi uzun boylu jandarma. Onu başımla onaylayıp ikili sandalyenin bir tanesine oturdum.

 

Kendimi azılı suçlu gibi hissettim aniden.

Tövbe yarabbi!

 

 

Dakikalar geçti. Bakışlarım zeminde bulunan kırmızı noktaları boş boş incelerken adım biri tarafından seslenildi.

 

Kafamı kaldırıp bana doğru gelen Fatih'e doğru baktım ve bedenim ona sarılmak istercesine hafiften öne doğru atıldı. Fakat hemen o saniye durdurdum kendimi çünkü temas etmek yasaktı.

 

Adımları hemen yanı başımda son buldu. Yan tarafımda ki sandalyeye oturmadan önce "Avukatıyım." Dedi elinde tuttuğu kartı gösterirken. Ona doğru döndü bedenim.

 

"İyi misin? Az kaldı. Her şey bitecek."

 

"Biter değil mi?" Diye sordum umut dolu bakışlarımla.

Bitmeliydi.

 

Başını salladı. "Bana ulaştı." Dedi gözlerime bakmaya devam ederken.

 

"Vural mı?" Diye sordum pat diye. Aklıma başka isim gelmiyordu çünkü.

 

"Evet. Senin için onunla iş birliği yaptım. Her ne kadar O adamdan haz etmesem de bunu senin için yaptım."

 

Minnet dolu bakışlarım onun yüzüne gölge düşürmüştü.

 

Salon kapısı açıldığında kafamı o tarafa çevirdim. İçeridekiler sırayla çıkarken ayağa kalktım.

Kollarımı tutan jandarmalar eşliğinde salonun kapısına kadar gidip durduk. İçeride ki mübaşir elinde ki kağıtla dışarıya çıkıp beni ve Fatih'i kısaca süzdü.

 

"Feyza Altun?" Diye sordu.

Fatih "Kendisi." Deyince beraber salona geçtik. Ben orta kısımda bulunan sanık kürsüsüne doğru götürüldüm ve oraya oturtuldum.

 

Çok geçmeden salona ellili yaşlarda bir hakim ve oldukça alımlı güzel bir cumhuriyet savcısı girdi. Ellerinde ki dosyalar ile birlikte kendilerine ayrılmış kürsüye doğru giderek oturdular. O sırada ayağa kalkmıştık.

 

Hakim elindeki dosyayı önüne bıraktı.

Kâtibi de ondan önce yerleşmişti yerine.

 

Savcı zaman kaybetmeden önünde bulunan dosyayı açtı. Beraberinde hakim de benim dosyamı açmış çatık kaşlarla inceliyordu. Ardından bakışları düzeldi ve bana baktı.

Sonrasında bakışlarını Fatih'e çevirdi.

 

"Sizi dinliyoruz." Dedi otoriter bir ses tonuyla.

 

Fatih oldukça ciddi bir şekilde ellerini masadan ayırdı.

"Müvekkilim bir buçuk yıl önce işlemediği bir suç yüzünden tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Önünüzde ki dosya da belirtildiği gibi terör eylemi okul çıkış saatinde meydana gelmiştir. Jandarmalar ve askerler tarafından propaganda yapan kişilere yönelik açılan biber gazı'nın, etrafta bulunan askerlerimize fiziksel açıdan zarar verdiğini gören müvekkilimin okul deposunda bulunan maskelerden bir kaç tane alarak 2 askerimizi biber gazının yakıcı hissinden korumak amaçlı onlara verdiğini beyan etmiştir. Elbette bu yakıcı histen korumak amaçlı bir tane maskeyi de kendisi takmıştır."

 

Derin bir nefes alarak ellerimin titremesini önlemek amacıyla tırnaklarımı tenime bastırdım. Kalbim çok hızlı atıyordu.

 

Hakimin bakışları bana döndü.

 

"Söyleyecek başka bir şeyin var mı?"

 

Fatih'in gözlerime bakışından güç alarak "Benim amacım tamamen o askerleri biber gazının etkisinden korumaktı. O karmaşada hiçbir şey düşünemedim direkt yanlarına koştum. Eylemin gerçekleştiği yer çok kalabalıktı. Ben vatanıma ihanet edecek birisi değilim, ben bu devletin memuruyum.

Suçsuzum." Dedim tek seferde.

 

Hakim başını sallayarak savcıya döndü.

Savcı'nın üzerimde olan bakışlarında tuhaf bir duygu hissetmiştim.

 

Şefkat...

 

Bakışlarını benden çekmeden Hakim'e doğru eğildi ve bir şeyler söyledi ardından bakışlarını kapıya çevirdi.

 

"Tanıklar getirilsin." Dedi hakim.

 

Ardından kapı ardına kadar açıldı.

 

Gözlerimi önümde ki kürsüden çekip kapıya çevirdim. İçeriye 2 kişi girdi.

2 iri beden.. kalbim olduğundan daha fazla atmaya başladı.

Başım döndü ve ben tutunacak bir yer aradım. Bu da neydi? Birden güçsüzleşmişti bedenim.

 

Onların sağlığı için bir buçuk yıldır burdaydım. Olsun, yine olsa yine yapardım ama ben onları ararken onlar neredeydi?

 

Tanıdık iki yüz yan tarafımda bulunan kürsünün hemen arkasına geçip ayakta durdular. İkisinin de bakışları benim üzgün harelerimle birleşince bana mahçup ve acı dolu bir bakış gönderdiler.

 

"Tanık Salih Eker, tanık kürsüsüne!"

 

Adını bile yeni öğrendiğim ama bir buçuk yıl önce ki o asker yan tarafımda ki kürsüye geçip ellerini önünde birleştirerek Hakim'e baktı.

 

"Dinliyoruz."

 

"Olayın olduğu gün biz köyün yakınlarında ki asker kışlasındaydık. Jandarma karakolu bizim kışla'nın bulunduğu konumun yirmi dakikalık uzağındaydı. Telsizime bir anons düştü ve biz ekipçe hazırlanıp olay yerine intikal ettik. Zaten biz gittiğimizde oldukça kalabalıktı ve sis bombalarından neredeyse göz gözü görmüyordu. Jandarma sayısı yetersizdi bu nedenle biz müdahale etmeye çalıştık. Terör yandaşları barikat kurmuşlar onun ardından bizlere ellerinde bulunan taş molofot gibi zarar verici şeyler atıyorlardı. O sırada TOMA'lar geldi derken olay yeri iyice kızıştı. Biber gazı sıkıldı fakat ben ve Zekeriya biber gazından çok etkilenmiştik.

Öksürmekten ve gözlerimin yaşarmasından dolayı pek odaklanamıyordum ama o sırada bir kadın geldi."

 

Bakışları bana döndü.

"Çok net hatırlıyorum yüzünü. Bana ve Zekeriyaya maske verdi. Hatta çantasından su bile çıkarıp uzattığını hatırlıyorum. O kadın burda." Dedi.

 

"Bize yardım eden kadın o!"

 

Gözlerim doldu.

Nefesim tekledi.

Ben onca zaman suçsuzdum.

Bunu benden başka o iki asker biliyordu ama onları bulamamıştım.

 

Hakim anladım dercesine başını salladı ve "Yerine geçebilirsin." Dedi

 

Ardından Zekeriya denilen diğer arkadaşı geldi ve o da aynı şeyleri anlattı.

 

Deli gibi titriyordum.

Hakimin vereceği karar beni ya ölüme götürecekti ya da Anneme...

 

Savcıyla bir kaç şey konuştu Hakim. Fikir alışverişleri bir iki dakika sonra son buldu.

 

"Gereği düşünüldü!"

 

Salon ayaklandı. Zaten ben, Fatih, Jandarmalar ve tanıklar dışında kimse yoktu.

 

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Silahlı terör örgütü'nün emniyet mahrem yapılanmasına ve Terör örgütü eylemine yönelik operasyonda göz altına alınıp bir buçuk yıl hürriyetinden mahrum bırakılan Feyza Seçkin'in ifadesi ve tanıkların dinlenmesi doğrultusunda, Savcı Zümra Altun'un beyanı eşliğinde CMK 223/2-c maddesi gereğince sanığın tutuklu kaldığı günler göz önünde bulundurularak..."

 

Zaman durdu ve ben Nefesimi tuttum...

 

"BERAATİNE KARAR VERİLMİŞTİR!"

 

 

 

...

 

Bölüm nasıldıııı??

 

Yazarken bende nefesimi tuttum. Vural bey sözünü tuttu:)

Loading...
0%