@gizli1ruh
|
Selamm.
alttaki yıldıza dokunmayı unutmayınız:)
Keyifli okumalar... ...
MELİH KARAHAN
Elimdeki stres topunu çekmeceye koyarak ayağa kalktım. Saatlerdir bu odadaydım ve canım gittikçe daha çok sıkılıyordu. Koltuğa astığım ceketimi alıp üzerime giydikten sonra odanın ışığını da kapatarak merdivenlere yöneldim.
Saatlerdir odada olmamdan dolayı burnuma dolan ter ve içki kokusu beni oldukça rahatsız ediyordu.
Bakışlarım kalabalıkta gezinip az ileride ki büyük masada durdu.
Kalablık bir erkek grubu bulunuyordu. Hemen önlerinde ayakta dikilen Cansuyu fark edince gözlerimi kısarak onları izlemeye başladım.
Cansu el kol hareketi yapıyor karşısındaki çocuklara bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Biraz daha izledikten sonra onun koluna dokunan elle sinir kat sayım yükselmiş olduğum gibi yerimden fırlamıştım.
Kalabalığın içinden hızlı bir şekilde geçerek eli hâlâ Cansunun kolunda olan adamı tuttuğum gibi yumruğumu geçirdim.
"Napıyorsun sen!"
Cansunun dediğini dinlemiyor karşımdaki adamın kıvranışını seyrediyordum. Arkadaşlarından bir tanesi ayaklanıp bana adımlayacakken nerden geldiğini anlamadığım Mert kolundan tutarak onu sert bir şekilde eski yerine oturttu.
"Yürü gidiyoruz!" Dedim Cansunun kolunu sıkı sıkıya tutarken. Onu da kendimle birlikte sürükleyerek barın çıkışına ilerledim. Kapının önüne geldiğimiz de ise kolunu sertçe çekerek benden bir kaç adım uzaklaştı.
"Ne dedi sana?" Diye sordum kaşlarını çatmış, bana bakan Cansuya.
"Sanane! Hem sen nerden çıktın ya. Ben kendim hallediyordum zaten."
Bağırışı kulaklarımı delip geçecekmiş gibi bir his yaratıyordu. Bende onun gibi kaşlarımı çatarak " Gördük! Adam kolunu tutmuş seni kendine çekiyordu ama sen de hiç bir tepki yok!" Diye bağırdım.
Hızla inip kalkan göğsün ne kadar sinirli olduğumun kanıtıydı.
Cansu, hayal kırıklığına uğramış bir yüz ifadesiyle "Ne yani, benim isteyerek mi davranışına tepki vermediğimi imâ ediyorsun!" Diye sordu.
Aslında öyle bir şeyi imâ etmemiştim. Sadece kendini koruması gerektiği yerde öyle sakin durması sinirlerimi bozmuştu.
"Her neyse! Şoför seni evine bıraksın!"
Yüzüne bakmadan üzerimde ki ceketi çıkartıp şoföre Cansuyu eve bırakmasını söyledikten sonra hızla bar'a girdim.
Şuan ona cevap vererek, konuşmasını çekecek durumda değildim.
...
CANSU KESKİN
Bana kendi isteğimle karşı çıkmadığımı açıkça belirtmişti. Ama bende bundan sonra onunla tek kelime etmeyecek, görmezden gelecektim.
Şöför beni eve bıraktıktan sonra Buse'yi uyandırmadan hızla duşa girdim. Yarım saatin ardından duştan çıkıp saçlarımı da kuruttuktan sonra gün yavaş yavaş aydınlanıyordu. Aklımdaki düşünceleri silerek uykuya daldım.
...
"Bugün Pamuk kalbinden taşınıyorum. Dırırım."
Kulağıma çalınan yüksek ses beni uykunun koynundan yavaş yavaş ayırırken burnuma gelen kokularla esneyerek yerimden doğruldum.
Banyodaki işlerimi hallettikten sonra mutfağa geçtim. Buse ve Merve kahvaltı hazırlıyor, şarkı söylüyorlardı.
"Neden herşey yolundaymış gibi davranıyorsunuz?" Diye sordum.
"Sabah şarkı söylerek kahvaltı hazırlamalar falan."
"Her ne olursa olsun karamsar yaşayacak değiliz ya. Tamam O ruhsuz seni zorla alı koyuyor ama sende hakkından geliyorsun yani. Merak etme kurtulacağız ondan. Sadece keyfine bak." Dedi Merve elindeki tabağı masaya koyarken.
Söylediklerinde haklıydı aslında. Onu sinir edip dediklerini yapmasam bir süre sonra beni rahat bırakırdı.
Masanın üzerine bulunan telefonumdan gelen bildirim sesi ile ekranı açarak gelen mesaja baktım.
Bu mesaj, rehberime kayıtlı olmayan bir numaradandı.
+054..........
"Yemek konusunda ciddiydim. Bu akşam, ne dersin?"
Emre
Ah. Nasıl unutmuştum bunu. Her ne kadar Melih'i sinir etmek istesemde daha dün tanıştığım biriyle yemeğe çıkacak kadar salak değildim.
Melih'in kardeşi olsa bile...
Onunla yemeğe çıkmayacağımı söylemek için bende mesaj yazmaya başladım.
+054........
"Birincisi, numaramı nereden buldun? İkincisi, malesef seninle yemeğe gelemem. "
Mesajı göndererek donatılmış masaya oturdum.
"Mesaj kimden?" Diye sordu Buse bakışları üzerimdeyken. Çatalımı zeytine batırıp ağzıma attıktan sonra "Melih'in kardeşi" diye yanıtladım.
İkisi de aniden çatalı masaya bırakıp "Ne! Nasıl kardeşi. Sen kardeşini nerden tanıyorsun kızım?" diye bağırdılar.
Yüzünü buruşturup "Ne bağırıyorsunuz ya! Dün tanıştım işte. Bara geldi içki istedi falan o ara tanıttı kendini. Melih görünce sinirlendi. Açıkçası neden sinirlendiğini anlamadım. Ama Emre giderken akşam yemeğine çıkmak isterim dedi ve gitti." diye yükselttim sesimi.
İkisi de dut yemiş bülbül gibi beni dinliyordu.
Merve tekrar çayına uzanırken "Vay be. İşler gittikçe sarpa sarıyor."diye fısıldadı.
Haklıydı. Melihten kurtulmaya çalışırken bu sefer de kardeşi çıktı ortaya. Hey Allah'ım sayıyla geliyorlar sanki.
Buse " Gidecek misin peki yemeğe?" diye sorunca "Hayır."diye cevapladım.
"Daha dün tanıştığım biriyle yemeğe mi gideceğim. Neyse ya boşverin."
Ardından Buse'nin kahkahaları ve Merve'nin anlattıklarıyla kahvaltımızı etmiştik.
Bugün izinliydim. Kızlar eğlenmek için konser verilen bir mekandan 3 bilet almıştı.
Akşam saat sekizi geçerken odama giderek dolabımdan siyah kısa bir bir elbise çıkardım.
Sol bacağında küçük bir yırtmacı vardı ve bu bacağımı daha da ortaya çıkarıyordu. Elbiseyi hızla üzerime giyerek kolyemi taktım. Yüzüme de biraz makyaj yaptıktan sonra saçlarımı da maşayla dalgalandırarak salona geçtim.
"Oha! Sende kimsin?" Arkamdan gelen sesle hızla arkamı döndüm. Buse üzerine giydiği açık mavi kısa elbisesiyle bana bakıyordu.
"O ne demek ya. İyice saçmalamaya başladın.'
Hafif tebessüm ederek yanıma geldi. "Ne bileyim Cansu ya. Normalde asla böyle giyinmezsin sen. Çok, çok güzel olmuşsun. "
Bu konuşmanın ardından Merve de Bavulunda getirdiği kıyafetlerden siyah, uzun bir elbise giymişti.
"Çok güzel olmuşsunuz." Derken bakışları ben ve Buse arasında gidip geliyordu.
"Ama soğuktan donacaksınız."
Hava soğuktu ve ben ne dayanarak bunu giydim onu bilmiyordum. Ama takmayarak süt beyazı kabanımı üzerime giydim. Çantamı ve telefonumu da alarak evden çıktık.
"Taksi çağırayım ben." Dedi Buse telefonunu çıkarırken.
Aklıma gelen fikirle "Sakın! Gel ana cadde de bulunan taksi durağına gidelim. Mustafa amca götürür bizi." Diye söylendim.
Aslında aklımda tamamen başka bir şey vardı.
Kızlar beni onaylarken hızlı bir şekilde yürüyerek ilerlemeye başladık.
Birilerini sinir etme zamanım gelmişti.
Büyük KASVET yazan tabelayı gördüğümde yüzüme sinsi bir gülümseme yerleşti.
"Ya Cansu! Burası Kasvet! Neden geldik buraya?"
Buse'nin sitem dolu sesine karşın "Ana cadde bu yolun sonunda ben ne yapabilirim." Diye yanıtladım.
Sokağın başı ve sonu büyük varillerle kapatılmıştı.
Bizim buraya girdiğimiz gün...
Bu sefer ilk girdiğim günkü korkum yoktu. Aksine cesaret iliklerime kadar işlenmiş, beni zorluyordu.
Kabanımın düğmelerini kapatmak yerine kuşağımı bağlamıştım. Açıkta kalan tenime değen tatlı rüzgar hafif bir titremeye sebebiyet verdi.
"Hadi gidiyoruz." Dedim önden ilerlerken. Kızlarda beni takip ediyordu.
Bakışlarımı etrafta gezdirip herhangi birini aradım.
Tam o sırada Mert bizi götürdüğü o merdivenlerden yukarı çıkıyordu.
Bizi görünce önce bi duraksadı. Ardından kaşlarını çatıp "Bu saatte nereye gidiyorsunuz?" Diye sordu.
Buse sinirlenmiş olacak ki "Sanane be yobaz." Diye çıkıştı.
Bir kaç adım atarak ona yaklaştım.
"Abine söylersin yine yanlışlıkla girenler olmuş buraya."
Kurduğum cümle karşısında şaşırsa da onu takmayarak yürümeye devam ettim.
Fakat o sırada Mert bana seslenerek durmamı sağladı.
"Bunu neden kendin söylemiyorsun."
Bakışlarım onu bulurken "Burda olsaydı elbette."Dedim gülümseyerek.
Gülümsemişti. Fakat neye güldüğünü anlamamıştım.
Bedenimi çevirerek yürümeye devam edecektim ki şiddetli esen rüzgardan dolayı açılan kuşağım kabanımın uçuşmasana sebep olmuş vücudum ortaya çıkmıştı.
Tam o sırada karşıda duran arabanın farları gözümü kısmamı sağlarken arabadan inen kişi benim en son görmek isteyeceğim kişiydi.
Hemde beni bu halde görmüşken...
....
Bekle demeseydi eğer beklemezdim. Fakat giderken bekle dedi. Bekledim Ama O Gelmedi.... |
0% |