@gizli1ruh
|
Keyifli okumalar...
🫶🏻
3 gün geçmişti. Melih o iki kelimenin ardından Kapıda ki adamlarından birine beni evime bırakmasını söyledikten sonra Emreyi de aldığı gibi gitmişti. Açıkçası neden bu kadar üzerime geldiğini anlayamıyordum. Beni bu denli azarlayıp durması sinirlerimi bozuyor ona kafa tutmama sebep oluyordu. Böyle olunca da inatlaşıyor, birbirimize meydan okuyorduk. Ama ben bu inatlaşmayı devam ettirecek onu kendimden uzaklaştıracaktım.
Bu nedenle ilk işim Sezgine mesaj atarak bara gelmeyeceğimi bildirmek olmuştu.
Kızlarla ettiğimiz kahvaltının ardından odama geçerek dolabımdan beyaz bir pantolon çıkartıp giydikten sonra üzerime de siyah boğazlı bir crop giydim. Saçlarımı da düzleştirdikten sonra Siyah deri ceketimi de son olarak yanıma alıp odamdan çıkarak Buse'nin odasına ilerledim.
Onunda üzerini giymiş olduğunu gördüğümde Merveyide zar zor evden çıkartarak ilerlemeye başladık.
"Evet. Akşama kadar eğleniyoruz. Önce sinemaya gidelim. Sonra yemek yeriz. Sonrasına da bakarız zaten."
Başımla buseyi onaylarken uzun zamandır aramayı unuttuğum annem aklıma gelince telefonu çıkartarak arama tuşuna bastım.
"Ooo kimler arıyormuş ya! Hayırdır kızım bizi nasıl hatırladın sen?"
Abimin sesini duyunca sahte bir üzgünlükle " öyle deme abicim ya. İşe başladığım için yoğun oluyorum. Hem sen niye annemin telefonunu açıyorsun. Meleğim nasıl. Sizler nasılsınız. Ablam da yanın da mı?" Diye ard arda soru sordum. Adamı telefonu açtığına neredeyse pişman edecektim.
"Lan bi dur. Nefes al." Dedi sanki soruları durmadan soran kendisiymiş gibi içine derin bir nefes çekerken.
"Selin iyi işte Arzuyla onu okula götüreceğiz. Halamı özledim deyip duruyor. Hafta sonu belki yanına geliriz."
"Çok güzel olur."dedim sevinçli bir şekilde. Ardından aklıma geceleri bara gittiğim gelince içimi bir huzursuzluk sardı. Gelmeyin de diyemezdim. Çünkü onları çok özlemiştim. En iyisi Melih'e artık bara gelmek istemeyeceğimi söylemek olurdu. Hoş izin vereceğini sanmıyordum ama söz konusu Ailem olunca onu dinleyecek değildim.
Biraz daha abimlerle konuştuktan sonra telefonu kapatarak çantama attım. Sezgin arayıp duruyordu ama açmayacaktım.
Kızlarla Avm ye geldiğimiz de ilk önce yemek yedik. Ardından sinema biletlerimizi alıp üzerinde numaralarımızın yazdığı koltuklara oturduk.
"Allah seni ne etmesin Buse. Korku filmi izlemekte ne! Ölürüm ben burda."
Merve film daha başlamadan korktuğunu belli eden bir ifadeyle Buse'ye bakıyordu.
"Ama ya. Korkulacak birşey yok ki." Dedim onunla alay edercesine. Bir kaç dakika sonra salon dolmuş en arkada oturuyorduk. Filmin daha başındaydık ve Merve cidden tuhaf sesler ççıkartıyordu.
Tüm odağımı filme vermişken koluma dokunan elle oturduğum yerde sıçardım. Bakışlarım elin sahibi dönünce neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
Allah aşkına, onun burada ne işi vardı ki?
"Sen- sen nerden çıktın! Nasıl buldun beni?"
Sesim kızlar tarafından duyulmasın diye kısık sesle konuşuyordum. Çünkü Merve yüzünü kapattığından, Buse ise filme odaklandığından dolayı Melih ve arkasında ki Mert'i henüz fark etmemişti.
Yanımdaki boş sandalyeye usulca oturup bana doğru eğildi. Gözleri gözlerime sabitlenmiş bir şekilde bakarken bende onun büyüsünden çıkamıyordum.
"Bir şeyi istersem yaparım!" Dedi sert sesiyle.
"Peki neden geldin?"diye sordum gözlerimi kısarak.
Onu buraya kadar getiren sebebi merak ediyordum elbette.
"Bara gelmeyeceğini söylemişsin!"
Hadi ama! Bunun için buraya kadar gelmiş olamazsın.
Bakışlarımı ondan çekerek filmi izlemeye başladım.
Burnuma dolan ferah kokusu beni benden alırken "Evet gelmeyeceğim. Ve sen beni daha fazla orada zorla tutamazsın!" Diye fısıldadım.
Sinirlendiğini hissedebiliyordum ama belli etmiyordu. Koltuğun yüksek kısmında duran elimi tutarak parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
Gözlerim şokla açılırken "Ne yapıyorsun sen!" Diye konuştum sinirle.
Elimi çekmeye çalışıyordum ama hayvan herif öylesine sıkıyordu ki bu mümkün değildi.
"Rahat dur!" Dedi sert ve sakın bir sesle. "Şimdi burdan kalkıyoruz! Benim evime gidiyoruz ve sen tek kelime bile etmiyorsun. Anlaşıldı mı?"
Girdiğim şoktan henüz çıkmamışken bu söylediği sinirimi daha da çok bozdu.
"Oha! Sende iyice ileriye gittin ama. Ne sapık birşey sin sen ya!"
Bana ne saçmalıyorsun dercesine bakarken elimi daha sıkı tutarak "Aklındaki o sapıkça düşünceyi sil. Abim ve yengem şehir dışına çıkacakları için Efeyi bana emanet ettiler. Annemde burada değil. Bu nedenle bana yardım edeceksin! Yalnızca 2 gün." Diye fısıldadı kulağıma doğru.
"Yok ya. Bakıcı tutsana. Ben niye geliyorum senin evine ya!"
Yüzünde oluşan sırıtışla "Sana o gün barda sana bunu ödeteceğim demiştim. Eğer bu dediğimi kabul etmezsen sana kötü şeyler yaparım." Dedi.
İki günden birşey olmazdı herhalde. Hem efeyide çok sevmiştim.
"Gece olunca eve giderim. Sabah gelirim. Unutma yalnızca 2 gün!"
İfadesiz bir şekilde bana bakarken "tamamdır." Diye konuştu.
Yanımdaki Buse ve Merveye doğru dönerek arkamdaki bedenin gözükmemesini sağladım.
"Kızlar benim bir işim çıktı. Şimdi gitmek zorundayım. Herşeyi size mesajla anlatacağım."
Onlara yaptığım açıklamaya rağmen itiraz etselerde en son kabullenerek tekrar filme döndüler. Daha doğrusu Merve kulaklığını takip telefonuna gömüldü.
Elimi bırakmayan Melih "Hadi."diyerek ayağa kalktı bende onunla birlikte kalkınca Mertte arkamızdan gelmeye başladı.
Resmen el ele sinema salonunda çıkıyordu.
"Bırak elimi!"Diye sızlandım.
Dediğimi yaparak elimi bıraktı. Sonra arabasına binerek yola koyulduk.
...
"Ya çocuk senin kucağında durmak istemiyor. Bıraksana gelsin."
Sert bakışlarını üzerime sabitleyerek Efeyi kucağından indirdi.
Efe koşar adım kollarını açarak bana doğru gelince. Dizlerimin üzerine çöküp onu kucağıma aldım.
Burnunu saçlarıma götürüp derin bir nefes aldı.
"Prenses. Mis."
Tatlı tatlı konuşunca dayanamayarak yanaklarına öpücük kondurdum.
"Senin prenses diyen dillerini yerim ben. Gel bakalım süt ısıtalım sana."
Melihle eve gelince Abisi ve yengesi bizi kapıda karşılamıştı. Beni görünce "Hayatımda bu kadar güzel bir dadı görmedim ben." Demiş bana sıkı sıkıya sarılmıştı.
Bu kadar sıcak kanlı olmaları çok hoşuma gitmişti açıkçası.
Melih ise o cümle üzerine "Dadı değil. Çalışanım." demişti.
Kucağımda Efeyle dolaptaki süt kabını çıkartarak tezgaha koydum. Cezvenin yerini bilmediğim için çekmeceleri karıştırıp bir tanesinde bulunca hızla ocağa koyarak içine sütü de boşaltıp altını açtım.
Fazla sıcak olmamalıydı. Masanın üzerindeki biberona 3 tane de bebe bisküvisi atarak ocakta ısınmaya başlayan sütü içine ilave ettim.
Birlikte içeri geçtiğimizde Efe kucağımda yüzümün her ayrıntısını öpüyordu.
"Kızı öpe öpe bitirdin eşşek sıpası. Biz seni böyle mi yetiştirdik."
Melih Efeye bakarak konuşunca kıkırdadım. Küçücük çocuğun yaptığı şeylere takılıyordu ya. Benimle birlikte efe de sanki anlamışcasına gülünce bizi izleyen Melih'in yüzünde bir gülümseme oluştu.
Açıkçası onu ilk defa bu kadar güzel gülerken görüyordum.
Koltuğa oturarak sırtımı geriye yasladım. Efeyide uzanır bir pozisyona getirince çalmalıyım sutu dudaklarının arasına alarak içmeye başladı.
Yeğenim sayesinde böyle şeylerde tecrübeliydim.
Sütünü içen Efe biraz daha oynadıktan sonra kucağımda uyuya kalınca onu odasına çıkardım. Saat akşam 11 i geçiyordu ve benim eve gitmem gerekiyordu.
Onu son defa kontorl ettikten sonra kapıyı aralık bırakarak odadan çıktım.
Ev kapkaranlıktı ve Melih ortalıkta yoktu.
"Melih!"Diye seslendim efenin duymayacağı bir şekilde.
Cevap gelmeyince tekrar seslendim.
Kapının sert bir şekilde çarpma sesi gelince olduğum yerde sıçradım. Kalbim deli gibi çarpıyordu korkudan.
Basamakları yavaş yavaş inerek salona geçmiştim ki karnıma sarılıp beni kendine çeken, ve eliyle ağzımı kapatan adamın yüzünden kalp krizi geçirecektim.
Ta ki o sesi duyana kadar...
"Rahat dur! Benim, Melih!"
...
Seni sevmeyen bir kalpte ömrünü ziyan etme... |
0% |